Bakanlıklarda devir teslim törenleri...

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 04 Mayıs 2009 13:19, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Çalışma Bakanlığı'nda görev değişimi yapıldı

ANKARA(CİHAN)- Devlet Bakanlığı'na atanan Faruk Çelik, Çalışma Bakanlığı'nı Ömer Dinçer'e devretti. Yeni Bakan Dinçer, çalışma hayatının kalitesini arttırmak için her türlü çabayı gösterme sözü verdi.

Törende konuşan Çelik, 20 ay boyunca yaptığı icraatları anlattı. Sosyal güvenlik reformu, istihdam paketi ve prim borçlarının yapılandırılması düzenlemeleri yaptıklarını dile getiren Çelik, çalışma hayatında ve sosyal güvenlikte çözülmesi gereken daha çok konu olduğunu ifade etti. Devlet yönetiminde önemli tecrübesi olan Dinçer'in de bu görevi başarıyla yerine getireceğini belirtti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de Çelik'ten övgüyle bahsederek, "Bakanımızın 20 aylık dönemde yoğun çalışma yaptığını hepimiz gördük. Onun için teşekkürü bir borç bilirim." dedi. Dinçer, selefinin gönül rahatlığıyla arkasına bakmadan yeni görevine gidebileceğini ifade ederek, "Çalışma hayatının kalitesinin arttırılması için her türlü tedbiri alacağız." diye konuştu.

Ardından bakanlar birbirlerine çiçek vererek karşılıklı başarı dileklerinde bulundu.


Tüzmen, bakanlık görevini Zafer Çağlayan'a devretti

Kürşad Tüzmen, Devlet Bakanlığı görevini Zafer Çağlayan'a devretti.

Dış Ticaret Müsteşarlığındaki devir-teslim töreninde konuşan Tüzmen, insanların 18 yaşında reşit olduğunu, bu binada 18 yılının geçtiğini söyledi.

En alt kademeden en üst kademeye kadar bu teşkilatta her aşamada görev yaptığını ifade eden Tüzmen, ''Biz milyon dolarla başladık, milyar doları gördük, sonra çift haneli milyar doları gördük, sonra üç haneli milyar doları gördük'' dedi.

Tüzmen, başarının arkasında, teşkilatın son derece donanımlı ve birikimli insanlarının emeğinin olduğunu belirterek, bu güçlü kadroyla, ihracatı 2002 yılında 36 milyar dolardan 132 milyar dolara getirdiklerini kaydetti.

Bakanlığı dönemindeki dış ticaret faaliyetlerini kısaca özetleyen Tüzmen, ''Bu dönemde, dış ticaret Türkiye'nin dış politikasını yönlendirdi, şekillendirdi'' diye konuştu.

Tüzmen, rakamlar hızla büyürken, Türkiye'ye 6 adet ''altın yıl'' yaşattıklarını belirterek, her sene, dış ticaret ve ihracat rekorları kırarak geldiklerini ifade etti.

''Bu tabloyu, 33 yıl sanayicilik deneyimi olan bir arkadaşımıza bırakmaktan gurur duyuyorum'' diyen Tüzmen, bakanlığı, iş dünyasının içinden gelen, gerek özel gerek yaptığı kamuda yaptığı çalışmalarla son dönemde Sanayi ve Ticaret Bakanlığında yaptığı çalışmalarla ülkesine hizmet eden birine devrettiğini söyledi.

Tüzmen, ''Biz bu bayrağı hata ve sevaplarıyla buralara kadar getirmeye çalıştık. Ben inanıyorum siz bu bayrağı çok daha yüksek yerlere taşıyacaksınız. Hedefimiz ilk 10'a girebilmek. Dış ticaret teşkilatı hep ilklerle anıldı. Her aşamasında çalıştığım teşkilatımdan ayrılırken gözüm arkada kalmıyor. Duygulanıyorum'' dedi.

Daha sonra Tüzmen, Çağlayan'a Orhun Abidelerini sembolize eden bir hediye verdi. Tüzmen, Çağlayan'a hediyesini ''Güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadar, kuzey denizinden güney denizine kadar ülkeyi dış ticarette ilk 10'a sokacağınıza inanıyoruz'' diyerek verdi.

-DEVLET BAKANI ZAFER ÇAĞLAYAN-

Devlet Bakanlığı görevini devralan Zafer Çağlayan da Kürşad Tüzmen'i bu kurumda 17-18 yıldır, daha evvel de üniversiteden tanıdığını, 30 yıllık bir tanışıklıkları olduğunu, dolayısıyla bu görevi bir arkadaşından devralmanın gururunu yaşadığını ifade etti.

Çağlayan, 33 yıl sanayicilik tecrübesi bulunduğunu, 12 yıllık sanayi odası başkanlığı döneminde de bu kurumla yoğun temasları olduğunu belirterek, Dış Ticaret Müsteşarlığını Türkiye için kazanç olarak nitelendirdi.

Türkiye'de ihracatın onur duyulacak noktalara geldiğine dikkat çeken Çağlayan, 132 milyar dolarlık ihracatın yüzde 90'ının sanayi ürünleri olmasının da son derece önemli olduğunu belirtti.

Böyle bir kurumda bu bayrağı devralmanın gurur olduğunu ifade eden Çağlayan, küresel krizin en çabuk atlatılmasının anahtarı olarak gördüğü ihracat konusunda çok yoğun çalışmaları olacağını kaydetti.

Çağlayan, ''Hükümet koymuş olduğu 2013 ve 2023 hedefine, motor olarak ihracatla ulaşacaktır. 2023'de ihracatın 500 milyar doları rahatlıkla aşabileceği kanaatindeyim. 2010 hedefi 100 milyar dolardı, Türkiye 2007'de bunu yakaladı'' dedi.

Dış Ticaret Müsteşarlığının, kurumsallaşmış ve uzman insanların çalıştığı bir kurum olduğunu, burada en büyük desteği bu uzman kadrodan göreceğini bilmenin rahatlığı ile görev yapacağını ifade eden Çağlayan, ''Ayrıca eski ve eskimeyen dostumun tecrübelerinden istifade etmeye çalışacağım çünkü onun hiç kimseye nasip olmayacak bir tecrübesi var. Her zaman görüşlerinden faydalanacağım.''

-''DEĞİŞİMDE HER ZAMAN BİR FAYDA VARDIR''-

Bakanlık devir-tesliminin ardından gazetecilerin bakanlık görevinden alınmasını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Tüzmen, bunun bir bayrak yarışı olduğunu söyledi.

''Hep hayırlı ise nasip et, hayırlı değilse nasip etme'' diye dua ettiğini ifade eden Tüzmen, ''Sayın Başbakanımızın takdiridir. Bence değişimde her zaman bir fayda vardır, normal karşılamak lazım. Türkiye'nin en önemli gündemi Bakanlar Kurulu değişikliği değil, Türkiye'nin çok önemli, çok büyük bir gündemi var. Bunu olağan karşılamak lazım. Bütün arkadaşlarımız da saygı duyacaktır. Bunun dışında bir yorum yapmanın anlamı yok'' dedi.

Tüzmen, ''Dalgıçlığa döneceğiz. Dalgıçlığa, dalmaya devam. Denize dönmek istiyorum, mavi aynasında suların boy verip görünmek istiyorum'' dedi.

Kürşad Tüzmen'i bakanlık personeli Dış Ticaret Müsteşarlığından alkışlarla uğurladı.


Adalet Bakanlığı görevini devreden Mehmet Ali Şahin, CHP'nin kendisi hakkında verdiği gensoruda bir takım suçlamalarda bulunulduğunu ve görevi kötüye kullandığının söylendiğini belirterek, görevde olmayan bakanlarla ilgili denetim yolunun soruşturma olduğunu, CHP milletvekillerinin bir soruşturma önerisi vermek istemesi halinde, 110 imzaya ulaşılması için kendisinin de imza verebileceğini söyledi.

Şahin, bakanlık görevini Sadullah Ergin'e devretmesi dolayısıyla Adalet Bakanlığı'nda düzenlenen törende gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, Almanya'daki Deniz Feneri e.V davasıyla ilgili ?Geriye dönüp baktığınızda, öz eleştiri yaparsanız, pişman olduğunuz olaylar oldu mu?? sorusuna şu yanıtı verdi:

?Ben, Deniz Feneri ile ilgili şahsım ve bakanlığımın suçlanmasını bir türlü kabullenemiyorum. Aslında bu konuda şahsımın ve bakanlığımın tebrik edilmesi gerek. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, o sırada Almanya'da devam etmekte olan davayla ilgili 'Bunun Türkiye'de de uzantıları var' üzerine yaptığı soruşturma sonucu, Almanya'dan bu dosyaların istenmesi yazısı bize gelir gelmez, hiç bekletmeden Almanya'ya göndermişizdir. Böyle bir usul belki de diplomatik teamüllere de uygun değildir. Gelir gelmez bu dosyaların içinde bulunduğu kutuyu bakanlığıma bile sokmadan, siz takip ettiniz, görüntülediniz kameralarınızla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim ettik.

'Efendim geciktirdi bakanlık, taraf oldu' gibi değerlendirmeleri tamamen siyasi yaklaşımlar olarak değerlendiriyorum. Türkiye'nin gündeminde olan hangi dava olursa olsun, politize edilmemelidir. Politize edilince iş raydan çıkıyor, bir takım kişiler haksız yere soruşturuluyor. Benim, Deniz Feneri olarak nitelenen Almanya'daki davanın Türkiye'deki soruşturmasıyla ilgili hiçbir engelleyici tavrım olmamıştır, hatta bu süreci mümkün olduğu kadar hızlandırmak için gayret etmişimdir. Bu tür suçlamaları kabul etmiyorum.?

CHP'nin bütün bunları içerisinde toplayan bir gensoru önergesi verdiğini anımsatan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

?Keşke şu devir teslim bir hafta sonra olsaydı da bu gensoru önergesini TBMM'de görüşme imkanım olsaydı. Orada kamuoyunu kim yanıltmış, kim kamuoyuna yalan söylemiş, hem milletvekillerimize hem milletimize izah etme imkanı bulabilseydim. Ama dün Sayın CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlu'na çağrıda bulundum. Dedim ki 'Siz gensoru verdiniz, bütün bu konularla ilgili benim şahsıma. Burada bir takım suçlamalarda bulunuyorsunuz ve benim görevi kötüye kullandığımı söylüyorsunuz. Büyük bir suçtur. Şimdi, önergede ileri sürdüğünüz hususları bir soruşturmaya dönüştürebilirsiniz.' Çünkü görevde olmayan bakanlarla ilgili denetim yolu soruşturmadır. Soruşturma önergesi vermek, gerekirse Meclis'te soruşturma komisyonu kurmak ve gerekirse Meclis tatmin olmazsa, Yüce Divan'a o kişiyi göndermektir. Bu iddialarınızda samimiyseniz, CHP'li arkadaşlarıma ricam oldu, bu bir tekliftir, bir öneridir, takdir onlarındır. Eğer bir soruşturma önergesi verirseniz, 'Sayımız yetmez, 110 imza gerekiyor derseniz' ben imza vereceğim. Gruptaki arkadaşlarımdan da istirham edeceğim, 110'a tamamlayacağız. Getirin bunu Meclis'in gündemine her şeyi konuşalım.

Şimdi tekrar aynı şeyleri söylüyorum. Bu isnatların hiçbirini kabul etmiyorum. Tamamıyla yanlıştır, siyasi amaçlıdır. Hiçbir davayla ilgili, sizin gündeme getirmediğiniz başka davalarla da ilgili bağımsız yargı organlarına bir talimat vermem, onları etkilemem, onları yönlendirmem asla düşünülemez. Böyle bir şey asla yapılmamıştır, bundan sonra da yapılmayacaktır. Çünkü Adalet Bakanlığı'nın görevi bağımsız yargı organlarımızın, hakimlerimizin, savcılarımızın görevlerini en iyi şekilde yerine getirmenin altyapısını hazırlamaktır.?

Adalet Bakanlığı görevini Mehmet Ali Şahin'den devralan Sadullah Ergin, ?Gerek Deniz Feneri, gerek 'Ergenekon' gerek başka davalar, bütün bunlar hukuk sisteminin kendi akışı içerisinde, mecrası içerisinde görülmesi gereken davalar. Bu davaların olduğundan farklı bir mecraya kaydırılması için yapılacak her türlü gayretin ve girişimin Bakanlık olarak karşısında olacağız? dedi.

Ergin, Şahin'den Adalet Bakanlığı görevini devralması dolayısıyla Adalet Bakanlığı'nda düzenlenen törenin arından, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün, ?(Ergenekon) savcılarınca dinlendiği, bu savcılarla ilgili suç duyurusunda bulunacağını açıkladığını ve kendisini resen göreve çağırdığını? hatırlatması üzerine Ergin, Bakanlığa yapılacak tüm müracaatlarla ilgili gerekenin yapılacağını bildirdi. Sadullah Ergin, ?Hiçbir müracaat karşılıksız kalmaz. İçeriği incelenir. Gerçekten yasaların ihlali söz konusuysa gereği yapılır. Ama mevzuat uygulanmışsa bu, müracaatçıya uygun bir üslupla bildirilir. Bu açıdan, Bakanlığımıza yapılacak bir müracaat olursa gereğini yaparız? dedi.

Ergin, ?Almanya'da görülen Deniz Feneri e.V davasıyla ilgili Adalet Bakanlığı'nın Türkiye'deki soruşturmayı geciktirdiği yönünde eleştiriler vardı. Siz nasıl bir taktik izleyeceksiniz?? sorusuna karşılık, konuyla ilgili 2 ayrı dosya olduğunu ve bunların birbirine karıştırıldığını söyledi. Dosyalardan birinin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü tahkikat dolasıyla Alman Savcılığı'ndan istediği bilgiler, diğerinin de Alman yargı makamlarının kendilerinin takip ettiği ayrı bir dosyadan dolayı Türk hükümetinden istediği bir adli yardım talebi olduğunu anlatan Ergin, şöyle devam etti:

?Burada Adalet Bakanlığı'na izafi edilebilecek herhangi bir gecikme söz konusu değil. Tüm aksine, son derece titiz, şeffaf bir süreç izlenmiş. Kimi dosya geldiği gün ulaştırılmış, Alman makamlarının Türk hukuk mercilerinden istediği adli yardım talebi 4 iş günü içinde Başsavcılığa ulaştırılmış. Dolayısıyla burada bakanlıktan kaynaklı bir gecikme söz konusu değil, ama Alman makamlarında geçen süreler fazla, o süreler sanki Türkiye'de Adalet Bakanlığı'nın geciktirmesi gibi algılanması söz konusu.?

Ergin, Almanya'da görülen Deniz Feneri e.V davasıyla ilgili dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda yürütülen tercüme işlemleriyle ilgili soru üzerine, yargı makamının yaptığı işlemler üzerinde, Bakanlığın bir tasarrufunun söz konusu olamayacağını kaydetti.

?GÖREVİNİ AŞAN YETKİ KULLANIMI OLUR İSE...?

Sadullah Ergin, ?Ergenekon'un siyasallaştırıldığı eleştirileri var. Sizin 'Ergenekon'a bakış açınız nedir?? sorusuna, şu yanıtı verdi:

?Gerek Deniz Feneri gerek 'Ergenekon' gerek başka davalar, bütün bunlar hukuk sisteminin kendi akışı içerisinde, mecrası içerisinde görülmesi gereken davalar. Bu davaların olduğundan farklı bir mecraya kaydırılması için yapılacak her türlü gayretin ve girişimin, Bakanlık olarak karşısında olacağız. Bakanlık olarak vazifemiz, yargı sisteminin işleyişini kolaylaştırmak, bunun için gerekli altyapıyı hazırlamak, Türk hukuk sisteminin modernleşmesine katkı sağlamak ve koordinasyonunu sağlamaktır. Şimdi bu görevler içerisinde Bakanlığımız gerekeni yapacak. Anayasamızın, yasalarımızın emrettiği çerçevede zaten yargı organlarımız kendi görevlerini icra ediyorlar. Bu işleyiş içerisinde görevini aşan yetki kullanımı olursa, yargıyı yönlendirme gayretleri olursa, bütün bunların karşılığı mevzuatımız içerisinde düzenlenmiş zaten. Onun için bağımsız yargının yapacağı çalışmalara Bakanlık olarak yapacağımız alt yapı katkılarının dışında bizim müdahale etmemiz söz konusu değil. Yapılacak müdahaleleri yaptırıma bağlayan cezai müeyyideler var. Onun için hem siyasetin, hem sivil toplumun, hem yargı organlarımızın bu süreçlerin kendi mecrasında işlemesi için katkı sağlamaları lazım. Yargı faaliyetlerinin mecrası dışına taşırılması noktasındaki gayretler, hem sistemimize hem ülkemize fayda getirmez.?

Bir başka soru üzerine de Ergin, Adalet Bakanlığı görevine getirildiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açıklamadan kısa bir süre önce Mehmet Ali Şahin'den öğrendiğini söyledi.


Çelik görevi Nimet Çubukçu'ya devretti: Kimse benden küslük beklemesin

ANKARA(CİHAN)- Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu görevi, Hüseyin Çelik'ten devraldı. Görevinden "başı dik, alnı ak ayrıldığını" söyleyen Çelik, "Benden kimse küskünlük, alınganlık beklemesin. Bekleyenler hüsrana uğrayacak." dedi.

Hüseyin Çelik, devir tesliminden önce, 6 yıl 45 günlük icraatlarını anlattığı bir basın toplantısı düzenledi. Demokrasinin hesap verme rejimi olduğunu söyleyen Çelik, "Millete hesap verme adına, dönem sonu muhasebesini yapmayı demokrasinin ve sorumluluğun gereği olarak gördüğünü" ifade etti. Cumhuriyet tarihindeki en uzun süreli Milli Eğitim Bakanlığı görevini kendisinn yürüttüğünü dile getiren Çelik, kimseye veremeyecek hesabının olmadığını, görevinden başı dik, alnı açık ayrıldığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 5 yıl olduğunu hatırlatan Çelik, 6 yıl boyunca Bakanlık görevini yürüttüğünü, Meclis'e girdiği günden beri hep kırmızı plakalı araçlara bindiğini hatırlattı. Bugüne kadar hiçbir göreve "bana bu görevi verin, diyerek, isteyerek" talip olmadığını söyleyen Çelik; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine grup başkanvekilliği teklif ettiği, kendisinin ise Meclis Başkanlığı görevini istediği yönündeki haberleri de yalanladı. Kendisine böyle bir teklif gelmediğini aktaran Çelik, "Bugünden sonra da, partimizin, Başbakanımızın hizmetinde, emrinde olacağım." ifadesini kullandı.

Bakanlığı süresince bazı kesimlerin ideolojik husumet ile kendilerine yaklaştığını söyleyen Çelik, AK Parti'yi "Türkiye için bir şans" olarak nitelidi.

Çelik, yaklaşık 1 saat süren konuşmasında liselerin 4 yıla çıkartılması, müfredat değişikliği, lise türlerinin 15'e indirilmesi gibi eğitim alanında hayata geçirilen icraatlar hakkında bilgi verdi. Milli Eğitim Bakanlığı'nda yapısal reform, değişim, dönüşüm adına yapılması gereken ne varsa yapıldığını kaydeden Çelik, "Tepki çekiceğimi bilerek, kimseden çekinmeden, korkmadan, kamu menfaatini esas kılarak bu reformlar yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı otomatik pilota bağlamıştır. Bu saatten sonra, atama şekli belli, yapılanlar belli, atama kriterleri belli, okulların işleyişi belli, teknolojik altyapı, fiziki altyapı, nerede ne yapılacak, nerede ne eksik, bunlar belli... Gelecek bakan arkadaşıma, hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde yol haritası bırakılmıştır... Arkadaşlar iktidar değişmedi. Bakan değişti. Bazıları, işte 'Sayın Bakanım, revizyon olacak'...Zenginin malı nedense zügürtün çenesini yoruyor. Yani Bakanlık değişikliği olacak da, sizden biri gelecek mi Milli Eğitim Bakanlığı'na. Yine AK Partili biri olacak Milli Eğitim Bakanlığı'nda.." şeklinde konuştu.

Hüseyin Çelik'in konuşmasının ardından devir teslim töreni yapıldı. Tören, Bakanlık Başöğretmen Salonu'nda gerçekleştirildi. Milli Eğitim Bakanlığı görevini Erkan Mumcu'dan devraldığı gün, "3-5 nöbeti bana düştü." şeklindeki sözlerini hatırlatan Çelik, "Askerlik yapanlar bilirler, 3-5 nöbeti en zor olan nöbettir. Milli Eğitim Bakanlığı da kolay bir bakanlık değil. Ama birileri zor da olsa bu görevi üstlenmek zorunda." yorumunda bulundu.

Şeref ve başarı ile dolu bir şekilde görevini teslim ettiğini kaydeden Çelik, "Benden kimse küskünlük, alınganlık beklemesin. Bekleyenler de hüsrana uğrayacaktır." ifadesini kullandı. Nimet Çubukçu'nun, ilk kadın Milli Eğitim Bakanı olduğunu hatırlatan Çelik, her konuda kendisine yardımcı olmaya hazır olduklarını dile getirdi.

Hüseyin Çelik'in, çiçekleri sunarken sarfettiği "Hanımlara çiçek yakışır" şeklindeki sözlere; Nimet Çubukçu da kendi çiçeğini sunarken, "Beylere de yakışır" şeklinde karşılık verdi.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, eğitimin geçen altı yılda parlak bir dönem yaşadığını belirterek, kız çocuklarının okullaşması gibi bir çok konuya önem verdiğini söyledi. Çalışmaları daha da ileri götürme gayreti içinde olacağını kaydeden Çubukçu; Çelik'in tecrübe ve birikimlerinden de faydalanacağını aktardı.

Devir Teslim töreninin ardından, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Hüseyin Çelik ve birim amirleri Tevfik İleri Salonu'nda tanışma toplantısı yaptı. Bu toplantının ardından Çubukçu ve Çelik, makam odasına geçti. Çelik, bakanlıktan ayrılmadan önce Bakanlık çalışanları ve eğitim muhabirleri ile hatıra fotoğrafı çektirdi. Çelik, Bakanlık'tan alkışlar eşliğinde ayrıldı.

Öte yandan, Hüseyin Çelik'in Özel Kalem Müdürü Şengül Aydın da Bakanlık çalışanları ile vedalaştı. Bu sırada bazı çalışanların gözyaşlarını tutamadığı görüldü.


Başesgioğlu, devlet bakanlığı görevini Özak'a teslim etti

ANKARA(CİHAN)- Murat Başesgioğlu, Devlet Bakanlığı görevini Faruk Nafiz Özak'a teslim etti. Devir teslim töreninde konuşan Spordan Sorumlu Devlet eski Bakanı Murat Başesgioğlu, Türkiye'nin önümüzdeki günlerde gündemi meşgul edecek organizasyonlara ev sahipliği yapacağını söyledi.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün, kabine değişikliği sonrasında Faruk Nafiz Özak'ın sorumluluğunda olacağını hatırlatan Başesgioğlu, ''Uzun zaman kabinede birlikte çalıştığım, kişiliğiyle örnek bir spor adamına görevimi devretmenin huzurunu yaşıyorum. Gözümüz arkada kalmayacak. Sporun yaygınlaştırılması konusunda çalışmalar var. Sporun ülkemizde hak ettiği yeri alması gerekiyor. Sporun yönetimi konusunda da çalışmalar yaptık. Türkiye, önümüzdeki günlerde gündemi meşgul edecek organizasyonlara evsahipliği yapacak. Sayın Bakanımıza yeni görevinde başarılar diliyorum.'' diye konuştu.

Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak ise Türkiye'de spora verilen önemin farkında olduklarını ve bunun için gerekli tüm çalışmaları yapacaklarını dile getirdi. Özak konuşmasında şunları söyledi;

''Siyasetteki büyüğümüz, duruşu ve kalitesi bize hep örnek olan Sayın Başesgioğlu'nun bilgi ve birikimlerinden her zaman yararlanacağız. Bize bu görevi layık gören Sayın Başbakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımıza da teşekkür ediyorum. Bu göreve layık olmaya çalışacağız. Çok genç bir nüfusa sahibiz. Spora verilen önemin de farkındayız. Yapılanların yanı sıra yapılması gereken de çok konu var. En önemli hedefimiz olimpiyatlar. Olimpiyatlar, bir ülkenin gelişmişliğinin göstergesidir. Bunun altyapısını sağlayacak gücümüz de var.''

Konuşmaların ardından Murat Başesgioğlu ve Faruk Nafiz Özak, birbirlerine çiçek verdi. Tören sonunda eski Bakan Başesgioğlu, görev süresi içinde kendisine gösterilen ilgiden dolayı basın mensuplarına da teşekkür etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber