Din istismarcısı 'nitelikli dolandırıcı' sayıldı
Yargıtay, kendilerini 'hoca' olarak tanıtıp, inandırdıkları kişilerin altın
ve paralarını alan sanıkların dolandırıcılık değil nitelikli dolandırıcılık
suçundan mahkum edilmesine karar verdi.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, kendilerini ''hoca'' olarak tanıtıp, kızlarının bahtının
kapalı olduğuna ve evlerinin bahçesinden altın çıkaracaklarına inandırdıkları
kişilerin para ve altınlarını alan sanıklara ''dolandırıcılık'' suçundan verilen
cezayı az bularak, sanıkların ''nitelikli dolandırıcılık'' suçundan mahkum edilmesine
karar verdi. Kararda, ''Dolandırıcılık suçunun, dini inanç ve duyguların istismar
edilmesi suretiyle işlenmesi, daha ağır bir cezayla cezalandırılmayı gerektirir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır''
denildi.
Hatay'da, 2006 yılında kendilerini ''hoca'' olarak tanıtan sanıklar, bir aileyi,
kızlarının bahtının kapandığına ve evlerinde muska olduğuna inandırıp, evlerine
geldi. Çeşitli dualar okuyup, kızlarının elbisesinden muska çıktığını söyleyen
sanıklar, muskayı bozup yeni muska yaptıklarını belirterek aileden para aldı.
Ayrıca evlerinin bahçesinde bir küp altın olduğunu, bu altını çıkarmak için
çeşitli dualar ve törenler yapılması gerektiğini de söyleyen sanıklar, yanlarında
getirdikleri ilaçla küp içerisindeki maddeyi altına çevirecekleri vaatleriyle
aileyi kandırıp altın ve paralarını aldı. Olayın üzerinden bir süre geçtikten
sonra sanıkların dolandırıcı olduğunu anlayan aile, Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde
dava açtı. Mahkeme, sanıklar hakkında ''dolandırıcılık'' suçundan mahkumiyet
kararı verdi.
Temyiz üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 15. Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını
bozdu. Daire, sanıklara yalnızca ''dolandırıcılık'' suçundan mahkumiyet verilmesini
az bularak, suçun ''dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle'' işlendiğine
işaret ederek, ''nitelikli dolandırıcılık'' suçundan karar verilmesi gerektiğine
hükmetti.
HİLE NİTELİKLİ YALANDIR
Daire'nin kararında, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin bir kimseyi
kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının
zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerektiği ifade edildi. Hilenin,
nitelikli bir yalan olduğu vurgulanan kararda, fail tarafından yapılan hileli
davranışın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması gerektiğine işaret edilen
kararda, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak
nitelikte bir takım hareketlerin hileli hareketler sayılacağı belirtildi. Kararda,
şu tespitler yapıldı:
''Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını
da genellikle içinde bulunduran, inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine
getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli
bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duygularıyla
doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum
arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi
ve suçun oluşabilmesi için dini kurallara bağlı olanların önem verdiği değerler,
dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle
gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlamış olmalıdır.''
Aynı suç birden fazla işlenmiş
Kararda, sanıkların değişik zamanlarda kısa aralıklarla aynı suçu birden fazla
işlediklerinin anlaşıldığı ifade edilerek, cezalarının zincirleme suç hükümlerine
göre artırılması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini yapılmasının da bozma
nedeni sayıldığı bildirildi.
TCK'nın ''dolandırıcılık'' suçunu düzenleyen 157. maddesi, bu suçu işleyenlere
1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmesini öngörüyor. Bu suçun, ''dini dini
inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle'' işlenmesi halinde suç vasfı
''nitelikli dolandırıcılık'' olarak kabul ediliyor ve ceza 2 yıldan 7 yıla kadar
çıkarılıyor. Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay'ın gerekçeleri doğrultusunda
sanıklar hakkında yeniden bir karar verecek.