Üniversite mi dediniz?
ERGUN GÖZEtercüman
CUMHURBAŞKANI, hükümetin onbeş yeni üniversite kurulması hakkında Meclis'ten
geçirdiği kanun teklifini kısmen görüşülmek üzere iade etti. Aslında, kısmen
değil, Türkiye'de üniversite meselesi kökünden ele alınmalıdır. Bunun için de
bazı gerçeklerin, hem de kaskatı gerçeklerin altını kalın kalın çizmek gerektir.
Bugüne kadar açılan üniversitelerimizin hemen hiçbiri üniversite, hatta yüksek
okul bile değildir. Muhteşem binalar ve kampusler üniversite anlamına gelmez.
Kurulan üniversiteler, siyasi birer aldatmaca ve seçmeni tatminden ibarettir.
Elbette yüzde yüz faydasız değildir, bölgeye canlılık, insanlara geçici bir
emniyet getirir ve bol bol diploma dağıtır. Ama çok büyük bir ihanette de bulunur:
Ülkeyi, gerçek üniversiteden mahrum bırakır.
Şimdi bu ifademin isbatı olan soruya geçelim:
- Ülkemizde sayısını unuttuğumuz üniversitelerin içinde Sorbon, Cambridge, Harvard
ayarında bir tek üniversite var mı?
Siyaset bozdu
ÜNİVERSİTE araştırma demektir, bilgiye koşmak, külli gerçeği aramak, bunun için
beyin teri dökmek demektir. Seviye ancak böyle kazanılır, akademik unvanlarla
değil.
Bizim, en eski üniversitemiz İstanbul Üniversitesidir. 1950?li senelerde, yabancı
profesörler sayesinde, milletlerarası seviyeye neredeyse ulaşmak üzereydi. 27
Mayıs siyaseti ve ardından ideolojik dalgalanmalar, üniversitemizi doğmadan
boğdu. Bugün belki sadece teknik konularda kısmî bir iyileşmeden söz edilebilir.
Ama dünyadaki ilim yarışı içinde üniversitelerimizin nal ve mıh toplamaktan
başka yapacakları yoktur; onu da yapabilirlerse.
Üniversite, en yüksek derecede öğretim ve eğitim yeridir. İlim ahlâkı orada
tebellür eder. Ama bizim üniversitelerimizdeki intihal olaylarının içyüzünü
herkes bilmektedir. Son ihale skandalları iddialarını da...
Şunu da unutmamak gerektir... Hiçbir devlet, bütün gençlerine üniversitede
okumak hakkını temin edemez. Milli devlet ise bu işi sadece özel teşebbüse bırakamaz.
Planınını yapar ve hangi sahada kaç yetişkin elemana ve ilim adamına ihtiyacı
varsa o kadarını imtihanla, en iyilerin arasından seçer alır, okutur. Gerisi,
ara eleman olur veya liberal hayatın içinde yerlerini alır. Hayatın şaşmaz kaidesi
budur.
Bilgi, paradan kıymetlidir ve paramız nasıl döviz karşısındaki kıymetine göre
itibar görüyorsa ilim adamlarımız da, yabancı ilim adamlarıyla denkleştiği zaman
değerlenirler.
Bizimkiler, oryantalistlerin öğrencisi ve onların çığırında yürümekteler.
Yeni bir ruhla
İLMİN anahtarı da çalışmak, çok çalışmaktır. Şahsı, vatanı, milleti, insanlık
ve gerçek için çalışmak... Elbette bu, bir eğitim planlamasını icap ettirir.
Bunu ise ne politikacılar yapabilir, ne de içinde bulundukları üniversitenin
yarasını, beresini görmeyen ve göstermek de istemeyen, aksine örtmeye çalışan
ve karşılaştıkları meseleleri ilmî değil hâlâ politik yönden ele alan bir YÖK
yapabilir. Belki yapılacak ilk iş, bu üniversitelerin bir kısmını eğitime kapatıp
araştırmaya, bölgelerinin meselelerini çözmeye ve kendilerini eğitime hazır
hale getirmeye yönlendirmek. Belki ondan da önce yapılması gereken, üniversitenin
en iyi hocalarını toplayıp bir örnek üniversite yapmak için yepyeni bir ruhla
yepyeni elemanlar yetiştirmek ve üniversite çokluğunda akademik kariyer sahibi
olanları da rektifiye etmektir. Akıl bunu icap ettiriyor. İinsanı ilme götüren
de akıldır. Yoksa istediğiniz kadar üniversite açınız. Elbette bunları yaparsanız,
Orta Öğretimi de ona göre ayarlamanız gerekir.
Yine de çare üniversitelerdedir.