Memurdan dört uyarı, bir talep
Kamu çalışanlarının örgütleri, önümüzdeki döneme ilişkin politikalarını belirlemeye başladı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), ırkçılığa, yoksulluğa yol açan neoliberalizmin tahribatına ve dinsel gericiliğe karşı nasıl bir Türkiye istediklerini ortaya koyan bir çalışma yaptı.
Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Türkiye Kamu-Sen), Petrol Kanunu'nda ülke çıkarlarına hassasiyet gösterilmesi konusunda kampanya başlattı. Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen), kamu çalışanlarına grevli-toplusözleşmeli hakkın verilmesi konusunda ısrarlı olduklarını belirtti.
İşte mücadele programı
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, bir süre önce yapılan Danışma Kurulu toplantısı hakkında bilgi verdi. Başkan Tombul, yeni dönemin mücadele programını şöyle özetledi:
Ortak bir örgütlenme yaratabilmek için işyerlerinde statü farkı gözetilmeden çalışanları birleştiren ve birlikte mücadeleye yönelten bir çalışma yapılacak, yeni bir sendikal odak yaratmaya önem verilecek.
15 Mayıs'a kadar işkollarında çoğunluk sendikası olma hedeflenecek, yerel yönetimdeki toplusözleşmeler yaygınlaştırılacak, başta eğitim ve sağlık olmak üzere tüm işkollarında toplu-sözleşme hakkının kullanılması için çaba harcanacak.
Ertelenen Sosyal Güvenlik Yasası'na karşı işyerlerinden başlamak üzere tüm toplumu bilgilendirecek faaliyetlere ağırlık verilecek.
Seçim sürecine girerken ülkede milliyetçi-gerici- şoven argümanlarla neoliberal politikaları uygulayan ya da uygulamaya talip olanlara karşı farklı bir seçenek ortaya konulacak.
Petrol Kanunu'na karşı kampanya
Kamu-Sen Basın Genel Sekreteri Ahmet Azizoğlu, Cumhurbaşkanı tarafından TBMM'ye geri gönderilen Petrol Kanunu'nda ulusal çıkarların korunması amacıyla bir kampanya başlattıklarını söyledi. Azizoğlu, "Irak'ta savaşla alınan tavizler Türkiye'de yasayla verilmek isteniyor. Milletvekillerine her ilde vatandaş kanalıyla soruyoruz: Bu yasa, sizin kente ne yarar getirecek?" dedi.
'Grevsiz sendika hakkı olmaz'
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu da, toplu sözleşme ve grev hakkını içinde barındırmayan bir toplu-görüşmenin hiçbir anlamı kalmadığını belirterek "Bu durumda hükümet, sendikaları hiç ciddiye almıyor. İç hukukta mutlaka bir düzenleme gerekir" diye konuştu. Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (BASK) Genel Başkanı Resul Akay ise "Çankaya'da çalışanların aleyhine çıkacak yasaları onaylayan bir cumhurbaşkanının seçilmemesi için kamuoyu oluşturacağız" şeklinde görüş belirtti.
Yerel yöneticiye sendikacılık yasak!
DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası'nın İstanbul Anadolu Yakası 2. No.lu Şube Başkanı ve sendikanın genel denetim kurulu üyesi Hüseyin Durmaz, İstanbul İl Genel Meclisi üyesi olması nedeniyle sendikacık yapma hakkından yoksun kaldı. Durmaz'ın sendikacılık görevini sürdürme talebi, Ankara 2. İş Mahkemesi'nce reddedildi. Dava, Yargıtay aşamasında bulunuyor.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 37. maddesi, sendika ve konfederasyon yöneticilerinin milletvekili ya da yerel yönetimlere seçilmesi halinde sendikadaki görevini sürdürmesini yasaklıyor.
Bu yasağın Türkiye'nin kabul ettiği Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 sayılı sözleşmesine aykırı olduğunu belirten Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Engin Ünsal, görüşünü şöyle açıkladı:
"87 sayılı sözleşme, kamu makamlarının sendikal görevlere seçilenlerin haklarını engelleyecek bir müdahaleden sakınmasını öngörmektedir. 2821 sayılı yasanın 37. maddesi ise, milletvekili veya yerel yönetimlere seçilen sendikacıların görevlerinin sona ermesi gerektiğini belirterek çalışanların ve işveren örgütlerinin temsilcilerini serbestçe seçme hakkına açıkça bir müdahalede bulunmaktadır. Bu hüküm, ILO sözleşmesine aykırıdır."
Engin Ünsal, "Kaldı ki, Anayasa'nın 90. maddesinde yapılan son değişiklik, uluslararası sözleşme ile kanunlar arasında bir anlaşmazlık çıkması halinde uluslararası sözleşmenin hükümlerinin esas alınacağını belirtmektedir. Bu nedenle yargı organlarının, Anayasa'nın 90. maddesi gereğince ilgili kanun maddesini dikkate almaması gerekir" dedi.