Bizim milliyetçiliğimiz lafla değil eylemledir

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu : Biz Kıbrıs'a çıktığımızda milliyetçiliğimizi Kıbrıs'ın Beşparmak dağlarına yazdık. Akdeniz'e yazdık biz milliyetçiliğimizi. Bizim milliyetçiliğimiz lafla değil eylemledir. Halkın çıkarlarını koruruz

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 09 Eylül 2017 14:34, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bizim milliyetçiliğimiz lafla değil eylemledir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz Kıbrıs'a çıktığımızda milliyetçiliğimizi Kıbrıs'ın Beşparmak dağlarına yazdık. Akdeniz'e yazdık biz milliyetçiliğimizi. Bizim milliyetçiliğimiz lafla değil eylemledir. Halkın çıkarlarını koruruz." dedi.

Kılıçdaroğlu, parti genel merkezindeki Parti Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, CHP'nin 94. kuruluş yıl dönümü kutlamaktan dolayı yaşadığı sevinç ve heyecanı dile getirdi.

Ülkenin kurucularının kurduğu bir partinin genel başkanlığını yapmanın ayrıcalığını yaşadığını belirten Kılıçdaroğlu, partisinin kuruluş tarihi hakkında bilgi verdi.

Partisinin, ezilenlerin yanında olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, devlette de liyakata, bilgiye, ahlaka ve adalete önem verdiğini anlattı.

Kılıçdaroğlu, "Kinden uzaklaşmış, nefretten uzaklaşmış, kini ve nefreti devlet yönetimine taşımayan bir anlayış vardı Cumhuriyet Halk Partisi'nde. Aynı anlayışı yine bekliyoruz, olması gerekir. Devleti insan gibi yönetecekseniz, insan odaklı yönetecekseniz, böyle karar vermeniz lazım." diye konuştu.

Partililerin "Önce Türkiye" diyerek, Türkiye'nin çıkarlarını her yerde ve her ortamda savunduklarına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim milliyetçiliğimizi eleştiriyorlar. Milli olduklarını söylüyorlar. Ege adalarına sahip çıkamayanların milliyetçiliği boşunadır. Biz Kıbrıs'a çıktığımızda milliyetçiliğimizi Kıbrıs'ın Beşparmak dağlarına yazdık. Akdeniz'e yazdık biz milliyetçiliğimizi. Bizim milliyetçiliğimiz lafla değil, bizim milliyetçiliğimiz eylemledir. Halkın çıkarlarını koruruz. Bizim milliyetçiliğimiz kafatası milliyetçiliği değildir. 80 milyonu vatanseverlik bağlamında kucaklayan bir milliyetçiliktir. Bizim milliyetçiliğimiz, bizim anlayışımız budur. Biz bu anlayışla yola çıktık, bu anlayışla yürüyoruz."

Kılıçdaroğlu, partililer olarak bir başka özelliklerinin de "kararlı, tutarlı, Türkiye'nin çıkarlarına endeksli bir dış politika gütmek" olduğuna işaret ederek, parti yöneticilerinin bağırıp çağırmadıklarını, oturup, düşünüp, karar verip gereğini yaptıklarını anlattı.

Kısır tartışmaların içine asla girmediklerini ve girmeyeceklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bizi eleştirenler, bizim milliyetçiliğimizi sorgulayanlar Süleyman Şah Türbesi'ni kendi topraklarından kaçıranlardır. Beni üzen nokta da bu. Ege adalarına sahip çıkamayacaksın, Süleyman Şah Türbesi'ni kaçıracaksın, kalkacaksın Cumhuriyet Halk Partisi'nin milliyetçiliğini sorgulayacaksın. Bir de sıkılmadan diyeceksin ki 'Ben her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım.' Sevsinler senin milliyetçiliğini. Bu mudur senin milliyetçiliğin?" ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye için, bütün uygar dünya için CHP'nin varlığının çok önemli olduğunu söyledi.

CHP'nin, doğruluğun, inançlı insanların, kimlikler arasında ayrım yapmayan herkesi kucaklayan insan odaklı bir düşüncenin adresi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"CHP ne istiyor? Neden CHP'ye bu kadar saldırıyorlar? CHP iktidar değil. Haydi iktidar olsak, bir hata yapsak saldırsınlar, eleştirsinler, saygı duyarız. İktidar değiliz ama sabah, öğle, akşam CHP'ye saldırıyorlar. Neden? Çünkü bizim ne istediğimizi biliyorlar ve ondan rahatsız oluyorlar. Ne istiyoruz biz? Biz, güçlü ve onurlu bir Türkiye istiyoruz. Her gün birisinin tokat attığı Türkiye bizim ağrımıza gidiyor. Düne kadar 'Şuraya kimse gitmeyecektir, üslere izin vermiyorum' diye ahkam kesenler üç gün sonra başka şeyleri söylemeye başlıyorlar. Türkiye'nin onuruyla oynuyorlar. Bu bizim ağırımıza gidiyor."

- "Biz kendi ülkemizde adalet istiyoruz"

Katma değeri yüksek ürün üreten, üniversiteleri bilgi üreten bir Türkiye istediklerini de dile getiren Kılıçdaroğlu, her bilim insanın özgürce her siyasal partiyi eleştirebilmesi gerektiğini dile getirdi.

Gözü kapalı bir Türkiye istemediklerini, zengin, varlıklı bir ülke istediklerini belirten CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Biz, yaratılan her katma değerin yani artan her milli değerin işçi, çiftçi, köylü arasında eşit dağıtılmasını, herkesin kalkınmadan pay almasını istiyoruz. Refahın her birey için yükselmesini istiyoruz. Biz kendi ülkemizde adalet istiyoruz. Masum insanların hapishanelere atılmasını istemiyoruz. Biz medya özgürlüğü istiyoruz. 'Gazetecilerin hapiste olduğu bir Türkiye'yi dünyaya anlatamazsınız' diyoruz. 'Yazıktır, günahtır, bu kadar birikime, bu kadar emeğe, demokrasi konusunda aldığımız bu kadar yola yazık ediyorsunuz' diyoruz. Tahammül edemiyorlar, bizi eleştiriyorlar. Türkiye'nin yarı açık cezaevine dönmesini istemiyoruz. Herkesin huzur içerisinde olmasını istiyoruz." şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, taşeron işçilere kadro, emeklilere iki maaş ikramiye ve çiftçinin hakkının verilmesini istedi. Gerçekleşinceye kadar bunları söylemeye devam edeceğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "İstedikleri gibi eleştirsinler, istedikleri kadar hakaret etsinler, ne söylerlerse söylesinler. Ben onlara hakaret etmeyeceğim, benim terbiyem buna izin vermiyor. Onlarla çoğu kez muhatap da olmayacağım. Gerekli dersleri zaten benim arkadaşlarım veriyorlar. Onlar gerekli şeyleri zaten söylüyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

Hollanda'nın 2016 tarım ürünleri ihracatının 85 milyar avro olduğa, Konya'dan küçük bir ülkenin Türkiye'nin 5 katından fazla tarım ihracatı yaptığına işaret eden Kılıçdaroğlu, fındık üreticilerinin sıkıntılarıyla ilgili de eleştirilerde bulundu.

Dünya fındık üretiminin yüzde 70'i'nin Türkiye'de yapıldığını ancak fındık fiyatını Türkiye'nin belirlemediğini aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"CHP olarak ben buradan açık ve net söylüyorum, namus sözü veriyorum. İlk 4 yılda bütün dünyada fındık fiyatını sadece ve sadece Türkiye belirleyecektir. Borsa, lisanslı depoculuk, bütün sorunları çözeceğim. Kim kazanacak, Karadeniz'in fındık üreticisi kazanacak, Türkiye kazanacak. Böyle giderse ne olacak? Fındık üreticisi, köylü kendi bahçesinin işçisi olacak. Çünkü o bahçeleri de gelip alacaklar ellerinden, ikinci aşama o. Bu tuzağa düşmeyin, benden söylemesi. Varsa bir yalanım, varsa bir yanlışım, varsa bir hatam çıkın söyleyin. Ama ben doğruları söylüyorum. Doğruları söylediğim için de iktidarın hedefindeyim. Sabah, öğle, akşam kurşun sıkıyorlar, her türlü hakareti yapıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, çiftçinin hakkını teslim edeceğim. "

Buğday ve üzüm üreticilerinin de sorunlarını dile getiren Kılıçdaroğlu, CHP'nin iktidara geldiğinde çiftçilerin kredi borçlarını sıfırlayacağı, faizleri de tamamen sileceği sözünü verdi.

- "Bizim genlerimizde Kuvayimilliye ruhu vardır"

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin yurt dışından saman ithal etmesini eleştirerek, "Dünyanın en pahalı mazotunu çiftçiye satacaksın, sonra da döneceksin, ben bunu seslendirdim diye bana kızacaksın, CHP'ye kızacaksın. E ne diyelim? 'Sesinizi çıkarmayın, itaat edin bize. Hiç sesinizi çıkarmazsanız, hiç itiraz etmezseniz... Bak kimse de itiraz etmiyor çünkü herkesin sesini kestik, herkesin ağzına bant çektik. Kimse korkudan konuşamıyor. Ah şu CHP, o konuşuyor. Ne yapacağız. Ona da komplo kuracağız.' diyorlar. Ne yaparsanız yapın biz konuşmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim genlerimizde Kuvayimilliye'nin ruhu vardır. Hiç kimse bunu unutmasın." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, tarım politikalarının yanı sıra işsizlik ve eğitim politikalarıyla ilgili de eleştirilerde bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu, ABD'de tutuklu bulunan Rıza Sarraf'ın yargılandığı davaya eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın da dahil edilmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunarak, şunları kaydetti:

"Bu ülkede namaz kılan, inançlı bütün müslümanlara sesleniyorum. 'Bakara makara' diyen, Allah'ın kelamıyla dalga geçen adamı kucaklayan insanı yanınızda tutacak mısınız tutmayacak mısınız? Başınızın üstünde tutacak mısınız tutmayacak mısınız? Niye bizi suçluyorsunuz, niye bize kızıyorsunuz? Biz bunları söylediğimiz için. ABD'de Zafer Çağlayan yargılanacakmış, gitse tutuklanacakmış. Daha önce bir arkadaşımız söyledi yanlış hatırlamıyorsam 'Uçak biletlerini ben alayım bir Amerika'ya gitsinler' diye. Bize karşı 'pis kokular geliyor' diyor AK Parti Genel Başkanı. Biz Türkiye'de burnumuzu tutuyorduk. O kokular dünyaya yayılacaktı zaten. Pis kokuları defalarca söyledik, 'yapmayın' dedik."

Türkiye Cumhuriyeti'nde bakanlık yapmış birisinin, bir başka ülkede yolsuzlukla suçlanması, yargılanması başlı başına bir utanç vesilesidir. Başka ne söyleyeyim. Devleti yöneten biz değiliz, sizsiniz. Ama geçen gün Sayın Erdoğan'ın bir açıklaması oldu, İl Başkanları toplantısıydı galiba yanlış hatırlamıyorsam. 'Herhalde Erdoğan, siyaseti bırakacak.' dedim. Çünkü 'Yolsuzluğa bulaşanları kenara bırakacağız.' açıklamasını yaptı. Kendisi de ayrılacak artık bu kadar açık ve net söylediğine göre. Baktık ki tam tersi, kendi örgütüne söylüyor. O örgütü ki onların içinde gerçekten son derece dürüst insanlar var, bazılarını ben bizzat tanıyorum. Siz bütün bu örgütü, 'yolsuzluğa bulaşmış örgüt' olarak tanımlıyorsunuz."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Benimle hesaplaşmak mı istiyorsun Sayın Erdoğan? Gayet basit. Söyledim, yine söylüyorum. Senin televizyon kanalında, senin gazetecilerin önünde oturalım, iki medeni insan gibi konuşalım." dedi.

Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde gerçekleştirilen Parti Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, eskiden "CHP'nin her şeye muhalefet ettiğine" yönelik eleştiriler yapıldığını belirterek, "Şimdi o rol değişti. Her şeye muhalefet eden bir kişi var, sarayda oturuyor. Şimdi sıra geldi, kendi örgütüne de muhalefet ediyor. Onları suçluyor. Yolsuzluk yapanları bırakacaksan önce kendin ayrılacaksın, köşeye çekileceksin. Diyeceksin ki 'kusura bakmayın, artık bu yolsuzluğu bir tarafa bırakıyoruz, ben de bırakıyorum. Dolayısıyla 'bu ülkeyi namuslu insanlar gelsin yönetsin' diyeceksin, biz de seni alkışlayacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendi örgütüyle ilgili MİT ve MASAK'tan rapor istediğini savunan Kılıçdaroğlu, "Oysa kendi bakanlarıyla ilgili MİT daha önce dönemin başbakanına rapor vermişti, 'senin bu bakanların rüşvet yiyor haberin olsun, eğer kamuoyuna yansırsa bu partinizin aleyhine olur.' diye MİT'in raporları vardı. Şimdi rapor istiyor. Düşünebiliyor musunuz, bir partinin genel başkanı, kendi partisinin dizaynı için MİT ve MASAK'tan rapor istiyor." ifadesini kullandı.

- "Varsa bir hatam, yanlışım çıksınlar söylesinler"

Kemal Kılıçdaroğlu, bir hatırlatma yapmak istediğini belirterek, eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu'nun dürüst biri olduğunu, Davutoğlu'nun 2015'te yaptığı bir basın toplantısında, "Biz, devlet yönetiminde ve kamuda şeffaflığı getireceğiz. Bunun için paket hazırladık, siyasi ahlak yasasını da üç ay içinde çıkaracağız." sözlerini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, "Şimdiki AK Parti'nin Genel Başkanı'ndan tepki ne oldu? 'Böyle giderse il ve ilçelerde görev alacak başkan bulamayız.' diyor. Bu itiraf. Ben söylemiyorum, biz hatırlatıyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'da, "Kılıçdaroğlu hastalığının" olduğu iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Benim fotoğraflarımı görünce, hele hele atletli fotoğrafı görünce kan beynine sıçrıyor, konuşmalarımı görünce kan beynine sıçrıyor, tahammül edemiyor. Niçin? Doğruları duymaya tahammül edemiyor. Kan beynine sıçrıyor. Oysa, ben ona sadece ve sadece emin olun, doğruları söylüyorum. Varsa bir hatam, yanlışım çıksınlar söylesinler. 'Ey Kılıçdaroğlu şunu yanlış söyledin, şurada hata var.' desinler. Ama benim eleştirilerimin Türkiye'nin çıkarı için olduğunu kimse unutmasın."

- "(CHP, Kandil ile konuşuyor, CHP şunu yapıyor, bunu yapıyor) diyor"

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin ahlaksızca suçlandığını ifade ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'nin bu kadar derdi varken, sizin derdiniz niye CHP? Çıkıp, 'Bu ülkede adalet var' diyemiyorlar. Hangi sorunu çözdüler? Hiçbir sorunu çözmediler, tam tersine yeni sorunlar getirdiler. Devlet böyle yönetilmez, devlet akılla yönetilir, adaletle yönetilir, liyakatla yönetilir, bir kişiye teslim edilmez. Bir kişiye teslim edilen devletler, tarihin çöp sepetinde duruyorlardır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirirken, çoğu zaman aynı üslupta cevap vermediğini, biraz güldüğünü anlatan Kılıçdaroğlu, "Aynı üslupla cevap vermeyince çıldırıyor. Niye bana cevap vermiyor? Niye vereyim kardeşim, niye vereyim? Ahlaklı, dürüst adama, yolsuzluğa bulaşmamış adama cevap verilir, cahil olmayan adama, bilgili, birikimli adama, devlet deneyimi olan insana cevap verilir. Nasıl cevap vereceğim? Ayrıca bu millet kavgadan bıktı. Niye kavga ediyorsun, niye bağırıp çağırıyorsun?" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Kemal Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

"Benimle hesaplaşmak mı istiyorsun Sayın Erdoğan? Gayet basit. Söyledim, yine söylüyorum. Senin televizyon kanalında, senin gazetecilerin önünde oturalım iki medeni insan gibi konuşalım. Cevap bile veremedi, çekiniyor, korkuyor, cesur değil... Konuları önceden sen belirle, o konuları tartışalım medeni insan gibi. Ben şimdi bir tık daha ileri gideceğim, soruları önceden ona söyleyeceğim. Terör konusunu işliyor değil mi şimdi? 'CHP, Kandil ile konuşuyor, CHP şunu yapıyor, bunu yapıyor.' diyor.

Ben soruları 80 milyonun önünde Erdoğan'a soruyorum ama bana soracağın soruları ben istemiyorum. Benim öyle bir korkum yok, kendime güveniyorum. Otursaydık, şu soruları soracaktım. Çünkü şimdiden vereyim soruları, belki dersini çalışır öyle gelir, öyle gelsin ne olacak hiç umurumda bile değil. PKK terör örgütüne kim yardım ve yataklık yaptı? Kim Kandil ile iş tuttu, oraya kimleri, ne zaman, nasıl gönderdi? Kim IŞİD'e silah gönderdi, Suriye'de terör örgütlerine kim silah gönderdi? Kim şehitlere kelle dedi? Kim şehit ve gaziler arasında ayrımcılık yaptı? Kim hakimleri, savcıları çadır mahkemeleri kurarak PKK'nın ayağına gönderdi? Kim Oslo'da, İmralı'da PKK ile masaya oturdu? Bu söylendiği zaman, 'bunu söyleyenler şerefsizdir' diye suçlama yapmıştı, bu soruya ek bir parantez kim şerefsiz? Onu da sormak isterim. Kim valilere, kaymakamlara, jandarmaya yani askere 'PKK'lılara dokunmayın' diye yazılı talimat verdi?"

Kılıçdaroğlu, bu soruları Cumhurbaşkanı Erdoğan'a soracağını, kimsenin kırılmasına gerek olmadığını vurgulayarak, "Biz buradayız. Cesaretin varsa çıkarsın karşımıza, öyle uzaktan maval okumanın anlamı yoktur. Millet, televizyonda kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor onu görür, gözlerinden anlar." dedi.

- "Bu sosyal güvenlik kurumlarını kim batırdı?"

Sadece terörü konuşmayacaklarına, kendisini "CHP Genel Başkanı, SSK Genel Müdürlüğü yaptığı zaman SSK'yı batırdı" diye suçladıklarına değinen Kılıçdaroğlu, 1999'da emekli olduğunda üç sosyal güvenlik kurumunun açıklarının 2 milyar 341 milyon lira olduğu bilgisini paylaştı.

Kemal Kılıçdaroğlu, 2016'da ise açığın 20 milyar 655 milyon 603 bin lira olduğunu anımsatarak, "Şimdi bekliyorum televizyonda karşıma çıksın. Bu sosyal güvenlik kurumlarını kim batırdı?" diye konuştu.

Siyasetin millete hesap verme alanı olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Siyasetçi, millete hesap vermeyi onurlu bir görev kabul eder. Siyasette hesap vermenin yolu, diğer siyasi partilerle bir araya gelip insan gibi tartışmaktır. Cesareti olanlar, verilmeyecek hesabı olanlar, kendi insanına saygı duyanlar, kendi insanının haklarını koruyanlar, bu ülkenin menfaatlerini koruyanlar bizimle yüzleşmekten, tartışmaktan korkmamalı. Korkuyorlarsa verilmeyecek hesapları vardır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber