Osman Can: Yeni anayasada geçici 15. maddenin olmaması bile güzel bir şey

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 22 Ağustos 2010 21:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Demokrat Yargı Eşbaşkanı Osman Can: Yeni anayasada geçici 15. maddenin olmaması bile güzel bir şey

Demokrat Yargı Eşbaşkanı ve eski Anayasa Rapörtörü Osman Can, "Yeni Anasaya'da 15. maddenin olmaması bile güzel bir şey." dedi.

Osman Can, bugüne kadar darbecilerin yargılanması ve geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla ilgili ciddi uğraşların olduğunu, şimdi ise yeni anayasa paketinde buna ilişkin düzenlemenin 'İşe yaramaz', 'Bu göz boyama' denilerek görmezden gelindiğine dikkati çekti. Can, ''Bunları havsalam almıyor. Eğer bu önemsizse neden Yüksek Seçim Kurulu referandum tarihiyle ilgili 60 günü 120 güne getirdi. Acaba bir şeylerden mi kaçırmaya çalışıyorlar? Yeni anayasada geçici 15. Maddenin olmaması bile güzel bir şey.'' ifadesini kullandı.

Doç. Dr. Can, insanlığa karşı işlenmiş, darbe suçlarının zaman aşımına uğramayacağını, Anayasa paketinin 12 Eylül'de kabul edilip sonuçların Resmi Gazete'de yayınlanmasının ardından savcıların bu konuda dava açacaklarına kanaat getirdiğini bildirdi. Sorunların ortaya çıkması sonucunda hep yargının gündeme geldiğini, bunun için yargının büyük önem taşıdığını dile getiren Can, şunları söyledi: "Yargıyı değiştirmediğiniz sürece, yargıyı bu yapıdan kurtarıp Batı standartlarına çekmediğimiz sürece Anayasa değişikliklerinin anlamı yok. Anayasa'nın anlamı yok. Bu yüzden yargı çok önemli. Anayasa Mahkemesi 1960 darbesiyle kuruldu. Darbeyi yapanların Anayasa Mahkemesini getirmesinin amacı parlamentoyu kontrol etmekti. Anayasa'da Anayasa Mahkemesi üyelerinin 4- 5 tanesini Cumhurbaşkanı doğrudan atayabiliyor, geri kalan yüksek mahkemenin gönderdiği adaylar arasından seçiliyor. 11 tane üyedir. 4 tane de yedeği vardır. Darbeciler bunu uygun gördü. Bugüne kadar da yaşadık. 367'yi, başörtüsü kararlarını yaşadık. Değişiklik ne şimdi. 11, 17'ye çıkarılıyor. Cumhurbaşkanı tek belirleyici olmaktan çıkıyor.''

Can kabul edilmesi halinde kendisini parmaklıkların dışına çıkaracak bu referandumda tercihinin evet olacağını söyledi. Can, "12 Eylül referandumu yeni sivil anayasanın ilk adımıdır. Ondan sonra yeni taleplerle hükümetin karşısına çıkarız." dedi.

KASİAD, Ege Manşet Gazetesi ve Yıldız FM'in ortaklaşa düzenlediği "12 Eylül, bu sefer demokrasi" konulu panel Tepekule Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi. Panele, Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, Demokrat Yargı Eş Başkanı Doç. Dr. Osman Can, Stratejik Düşünce Enstitüsü Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ve Aydın Polat ile SDE Uzmanı Dr. Murat Yılmaz katıldı.

Osman Can, HSYK ile ilgili itiraz edilen konularda siyaset karışmasın denildiğini, ancak yasama erkinin parlamento olduğunu ifade etti. "Parlamento seçimlerle halkın iradesiyle seçiliyor. Parti programlarıyla siyasi partilere oy veriyoruz. Biz seçiyoruz. Yürütme erkini, yargıyı seçebiliyor muyuz yok. Türk milleti adına nasıl yetkilendirildi yargı o zaman. Bu yetkiyi kim verdi?" diye konuşan Osman Can, toplumun tüm katmanlarının katılımının sağlanması gerektiğini vurguladı.

1960 darbesiyle ortaya çıkan çoğulculuk parlamentonun karşısında halkın seçmediği ve parlamento üzerinden meşrulaştırılmadığı kurumlar olarak algılandığını anlatan Can'ın verdiği bilgilere göre dünyada bütün ülkelerin örnek aldığı Alman Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamı parlamento tarafından atanıyor. Politik haklar, sendikal haklar konusunda adımlar atıldığını, memurlara toplu sözleşme hakkı getirildiğini, bununla ilgili yasağın kalktığını, devletin artık ceza silahıyla müdahale etmeyeceğini kaydeden Osman Can Yaş kararlarıyla 'Allah' lafını ağzına alan insanların, sosyalist ve komünistlerin askerliği ilgilendirdiği madde gerekçesiyle meslekten atıldıklarını ve dünyanın tazminatını ödemek zorunda bırakıldıklarını ifade etti. Artık bu insanların yargı yoluna müracaat edebileceklerini, 200 yıl önce Osmanlı'nın kurduğu, İsveçlilerin alıp kullandığı omdusmanlığın yeniden tesis edilerek yargı yoluna gitmeden sorunların çözüme kavuşturulacağını, vatandaşın Anayasa Mahkemesi'ne müracaat ederek hakkını arayabileceğini, böylece insan hakları mahkemesinin yaptığını Türkiye Anayasası'nın gerçekleştireceğini anlatan Can, "Ne kadar işler, eksiklikleri olmayacak mıdır? Burası Türkiye tabii ki olacaktır. Ama yine de ne kadar güzel olur. Denemeye değmez mi?" diye sordu.

Can, askeri yargının görev alanının sivil yargı lehine daraltıldığını anlatarak, "Tarihin karanlık bir sayfası diye çöpe atacağız inşallah. Askeri yargının düzenleme biçimi artık askeri hizmetin gereklerine göre değil hukukun gereklerine göre olacak. Askeri hizmetin gerekleri. ifadesi atılıyor." dedi.

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ise yaptığı konuşmada Avrupa'daki yansımanın demokratik gelişme adımları olarak değerlendirdiği oylamayı, Türkiye'nin AB'ye katılımını istemeyenlerin 'radikal İslam'ın Türkiye'ye girişi' olarak lanse ettiklerini dile getirdi.

Karabağlar Sanayici ve İşadamları Derneği (KASİAD) Başkanı Murat Yaman, "12 Eylül Bu Sefer Demokrasi" panelinin açılışında yaptığı konuşmada artık darbelerin konuşulmadığı bir ortamda ticaret yapmak istediklerini söyledi. Yaman, "Darbesiz, özgür bir Türkiye, daha bağımsız ve inandığımız için evet diyoruz. Üstümüze daha çok gelirlerse inadına evet, inadına özgürlük diyoruz." diye konuştu.

Salonu dolduran dinleyici kitlesine seslenen konuşmacılar, konunun bir parti meselesi olmadığını, Türkiye meselesi olduğunu, Türkiye'nin siyasi ve günlük yaşamına ne gibi değişiklikler ortaya koyacağını anlatmak olduğunu söyledi.

Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, konuyu sosyolojik yönüyle ele alarak anayasanın devletle toplum arasında sözleşme olduğunu hatırlattı. Prof. Dr. Aktay, "Anayasa karşı çıkanların geçmişte de şehirleşmeye karşı da direnmiş olduklarını görüyoruz." diye konuştu. Aynı direnci sergileyenlerin demokrasiye karşı direnç sergilemelerinin tesadüf olmadığını anlatan Aktay, kendi vatandaşını teba olarak gören bir anlayışın aslında vatandaş kavramını hazmetmemiş olduğunu belirtti. "Vatandaş devletin tebası değil, devletin bizzatihi ortağı, sahibidir, paydaşıdır. Devlet tanrısal bir otorite değil bizatihi kendisi kurmuştur." diye konuşan Aktay, ancak anayasanın zorla imzalatılan bir belge olmasından dolayı olması gereken o birlik ve birleşmenin hiçbir zaman tesis edilemediğini kaydetti. 2007 yılında Türkiye'de yeni bir anayasa yapma yapma tartışmaları sayesinde vatandaşın devletle ilişkilerinin ne olduğunun tartışıldığına şahit olduklarını ve ilk defa vatandaşın aktif bir şekilde sahaya davet edildiğini kaydeden Prof. Dr. Aktay, "Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde ortaya çıkan direnç, anayasanın vatandaşa bağlı olduğunu çok iyi bir şekilde hatırlatmıştır, ama hala anayasa yapabilmek için darbe, savaş lazım diyebilen parti liderleri olmuştur. Bu durum yeniçerilerin kazan kaldırma hikayesine benziyor. Yeniçerilere aynı kepçeyle hem pilav hem hoşaf koyan kişinin sayısını artırarak kaliteyi yükseltmeyi düşünen bir uygulama karşısında hoşafımızın yağı kesildi diye kazan kaldırıyor. Bu da buna benziyor. Hep darbeyle, hep savaşla anayasa hazırlanıyor ya. Bazı muhalif partilerin bu gerekçeyle karşı çıkmaları ehil ve yetkili görmüyor vatandaşı. Çünkü hoşafı yağlı yemiş, eski köye yeni adet mi getireceksiniz diyor." şeklinde konuştu. Aktay, anayasa içeriğinin bütün partilerin üç madde hariç hepsini kabul ederken şimdi 'biz bunların yaptığı anayasaya katılmayız' demeye başladıklarını, yarın kendileri anayasa yaptıklarında kimlerle anayasayı kabul ettireceklerini sorarak, "Demek ki bir arada yaşayan insanlar olarak ilk fırsatta seni imha edeceğim demektir. Halbuki bir barış süreci, bütün insanları işin içine katmakla mümkün olur." diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber