Çağın hastalığından çocuklar nasıl korunmalı?

Haber Giriş : 15 Mayıs 2012 12:09, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01

Kültür Toplum ve Aile Derneği Başkanı Yard. Doç. Dr. Ümmü Gülşen Öztürk, çağımızın hastalığı teknoloji bağımlığından özellikle çocukların nasıl korunmaları gerektiğini anlattı..

Dünyada ve Türkiye'de ilk defa düzenlenen ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı Teknoloji Bağımlılığı Kongresini düzenleyen Kültür Toplum ve Aile Derneği (KÜLT) Başkanı Yard. Doç. Dr. Ümnmü Gülşen Öztürk, çağımızın hastalığı teknoloji bağımlığı ve ebeveynlerin çocukları bu hastalıktan nasıl korumaları gerektiğini tüm ayrıntılarıyla Nursel Tozkoparan'a anlattı..

TELEVİZYON, İNTERNET, BİLGİSAYAR KESİNLİKLE ÇOCUĞUN ODASINDA OLMAMALI

Ailelerin, özellikle çocuklu ailelerin en çok tereddütte kaldığı konudur eve internet bağlanıp bağlanılmaması. Bazı aileler de koruma amaçlı internet bağlamıyorlar ama bu seferde çocuklarıyla çekişiyorlar. Siz ne öneriyorsunuz?

Teknolojiye hayır dememiz bu çağda mümkün değil. Aksi takdirde kendimizle çelişiriz. Teknolojinin pek çok kolaylığı olduğunu da inkâr edemeyiz. Biz bağımlısı olmaya hayır diyoruz. Televizyonsuz, internetsiz, bilgisayarsız evler çözüm değildir. Bunu, aile psikolojisi hocalarımız, klinik hocalarımız da asla önermiyorlar. Önerilen takip etmektir.

Bağımlılık hale gelmemesi için ne yapılması ya da ne yapılmaması lazım?

Bilgisayar, televizyon, internet kesinlikle çocuğun odasında olmamalı. Toplu yaşam alanında olmalı ve çocuklar ailelerin yanında bilgisayara girmeli. Mesela ?ödev yapacağım? diye giriyor, peki gerçekten ödev mi yapıyor! Bunun takip edilmesi gerekir. Yine hocalarımız bilgisayarın yüzü size dönük olsun? diye öneriyorlar. Devamlı kontrol edilmeli, asla yasaklama olmamalı.

Peki, çocukların internette oyun oynamalarına izin var mı?

Elbette oyun oynayabilirler ama bunun da zamanını kısıtlamak lazım. Mesela hafta içi yarım saat, hafta sonu 1 saat izin verilebilir. Eğer yüksek sınıflarda ise dersleri yoğunsa sadece hafta sonu izin verilebilir.

Siz çocuklarınıza müsaade ediyor musunuz?

Biz hafta içi oyun oynamasına izin vermiyoruz, bizim denetimimizde ödevlerini yapıyorlar. Ama hafta sonu bir saat oynamalarına izin veriyoruz. Herkese de bu şekilde öneriyorum. Çocuk psikiyatristinin önerisiyle buna devam ediyorum ve memnunum. Çocuklar da buna uyum sağladı. Şu an için problemimiz yok.

İNTERNET BAĞIMLILIĞI, MADDE BAĞIMLILIĞINDAN DAHA TEHLİKELİ BOYUTTA

İnternet bağımlılığı çağın bir hastalığı diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Hatta uyuşturucu gibi fiziksel madde bağımlığından daha tehlikeli bir boyutta olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü madde bağımlıları sadece kendilerine zarar verir ama teknoloji bağımlıları kendileriyle, eşleriyle, çocuklarıyla ilgilenmezler, iş hayatları bozulur. Bu ilgisizliklerinden evlilikleri olumsuz etkilenir hatta bozulur ve evlerine maddi katkıları olmaz. Veya çocukların sosyal ortamları bozulmaya başlar. Siber zorbalık dediğimiz şey ortaya çıkar. Dolayısıyla teknolojı bağımlısı biri sadece kendine değil çevresine de zararı olduğu için çok tehlikeli. Bunu o boyuta getirmemek en büyük amacımız.

Siber zorbalık nedir?

Siber zorbalık yeni bir terim. Zorbalık biliyorsunuz fiziksel ve ruhsal tehdit etmek. Siber zorbalık da bunun teknoloji yardımıyla yani internet, televizyon, cep telefonu yardımıyla yapılmasıdır. Mesela kişinin bir konuşmasını ya da bir görüntüsünü buluyorlar internet ortamında yayınlıyorlar veya yüz yüze söyleyemedikleri hakaretleri içeren mailler atıyorlar. Buna siber zorbalık diyoruz.

TÜRKİYE'DE %30 KİŞİ SİBER ZORBALIĞA MARUZ KALIYOR

Türkiye'de yapılan anketlerde %28 çocuk, siber zorbalık yapıyor. Bu hem devlet liselerinde hem özel liselerde saptanmış. ?Siber zorbalığa maruz kalıyor musunuz?? sorusuna da % 30 ?evet? cevabı vermiş. Aslında bu birbirini teyit eden bir araştırma oluyor. Bu da bu rakamın gerçek olduğunu gösteriyor. %28 kişi siber zorbalık yapıyor % 30 kişi siber zorbalığa maruz kalıyor. Bu çok yüksek bir oran, tehlikeli boyutlara varabilir. Geçen günlerde Avusturalya'da bir Türk kızı siber zorbalıktan intihar etti. Okul arkadaşları devamlı kendisine tehdit mailleri atıyorlar, psikolojik baskı yapıyorlar ve çocuk bunu ailesi ile ve okul idaresiylepaylaşamayınca, kendisini bir trenin önüne atıp intihar ediyor. Özellikle ergenlik döneminde olan çocuklar bu tazyiklere cevap verebilecek olgunlukta olmadıkları için bunları kaldıramıyorlar.

Belki de tehlike boyutunun bu kadar farkında değiliz?

Aynen. Allah'a şükür ki Türkiye şu an o boyutta değil. Düzenlediğimiz Teknoloji Kongresinde, Malezya'dan, Tayland'dan yurt dışından gelen konuşmacılarımız oldu. Oralarda teknoloji bağımlılığı yüzde yetmiş gibi çok korkunç rakamlardaymış. Ve onların bizim sağlık ocaklarımız, polikliniklerimiz gibi her mahallede teknoloji bağımlılık klinikleri varmış. Bunu duyunca ben şok olmuştum. Sadece teknoloji bağımlılarına yönelik tedavi merkezleri varmış. Bu seviyede yoğun bir problem olabilir gelecekte.

Peki, Türkiye'deki oran nedir?

Türkiye'deki oran en son liselerde yapılan bir araştırmaya göre bağımlılık ve siber zorbalık oranı % 28. Ama % 28 de az bir oran değil.

BAĞIMLILIK, İNSANLARIN NORMAL HAYATINI DEVAM EDİP ETTİREMEMESİNE BAĞLIDIR

Birisinin bağımlı olup olmadığını nasıl anlarız? Ölçüsü nedir?

Bunun ölçüsünü insanların normal hayatını devam ettirip ettirememesi ile doktorlarımız karar veriyorlar. Yani işini yapabiliyorsa, çocuklarına vakit ayırabiliyorsa veya bir çocuk ödevlerini yapıyor okul performansını etkilemiyorsa, sosyal ortamını etkilemiyorsa buna bağımlılık denmiyor. Yani hayatını bozacak seviyeye geliyorsa o zaman bağımlılık deniyor.

Peki, bunun bir süresi var mıdır? Mesela internette şu kadar saat kalıyorsa bu bağımlılık belirtisidir diyebiliyor muyuz?

Yok. Saat verilmiyor. Eğer bu iş hayatını bozuyorsa mesela adam 10'da işten geliyordur ama iki saat bilgisayar oynuyordur. Eviyle, eşiyle, çocuğuyla hiç ilgilenmez ama derki ben iki saat oynuyorum bu bağımlılıktır. O iki saattir ama onun aile hayatını ve çocuklarıyla iletişimini bozuyorsa; bu bağımlılıkdır.

Bağımlılığın fiziksel belirtileri var mıdır?

Tabi ki. Hırçın oluyorlar, ona odaklanmak için obez oluyorlar, hareket etmiyorlar, hantal, asosyal insan oluyorlar. Kongremizde Sayın Bakanımız örnek vermişti; Uzakdoğu ülkelerinden oyun bağımlısı bir genç kız doğum yapıyor bebeğini çöpe atıyor ve tekrar oyununa devam ediyor. Bağımlılık bu derece seviyelere gelebiliyor. O ağrıyı nasıl çekti onun farkında bile değil düşünebiliyor musunuz? Oyuna kendisini o kadar kaptırmış ki bir çocuğu oluyor poşete koyuyor çöpe atıyor ve tekrar oyun oynamaya devam ediyor. Engellerseniz de çok hırçın oluyorlar, işlerini yapamıyorlar, davranışları eşlerine, çocuklarına karşı bozuluyor.

Bağımlılığın psikolojik belirtileri nelerdir?

Depresyon, sosyal fobi, sosyal ortamdan uzaklaşma diyebiliriz. Mesela Amerika'da yüz yüze dersleri konmuş, ben bunu duyunca dedim ki bu bizim ülkemizde de yapılması lazım. Buradaki amacımız farkındalık yaratmak. İngiltere'den gelen bir konuşmacı ? Türkiye'yi kısandım. Aslında bu konferans İngiltere'de olması lazımdı Türkiye'yi tebrik ediyorum? dedi. Bizim amacımız zaten Türkiye'yi o boyutlara getirmemek, farkındalığı yaratmak.

İNTERNET BAĞIMLILIĞIN EN YAYGIN TÜRÜ OYUN VE SİBER ZORBALIK

İnternet bağımlılığının en çok yaygın olduğu türler nelerdir?

En çok oyun. Çocukların oyun bağımlılığı. Bir de siber zorbalık. Çocuklar bunun siber zorbalık olduğunu maalesef fark etmiyorlar. Karşısındaki insanı nasıl taciz ettiğini, nasıl psikolojik problemlere neden olduğunu, onu üzdüğünün farkında değil. Siber zorbalığı da bir oyun gibi yapıyorlar, oyun felsefesinde bakıyorlar. Ama okul başarısızlıklarına hatta intihara kadar çok kötü şeylere neden oluyorlar. Bunun için ailelerin ve okul yöneticilerinin çok dikkat etmesi lazım.

Cinsel içerikli siteler?

Alışveriş bağımlılığı, pornografi, arkadaş siteleri, bunları daha çok erişkinlerde görüyoruz. Çocuklar şimdilik bu konulara uzaklar. Bunları daha çok erişkinlerde görüyoruz hatta yuvalarının dağılmasına kadar varacak olaylar oluyor.

ÇOCUKLAR,İLKOKULDAN ÖNCE TEKNOLOJİ İLE FAZLA HAŞIR NEŞİR OLMASINLAR

Bağımlı olan kişi kendisinin farkında olur mu?

Yok. Çoğu farkında değil. Bu ya ailelerin ya eşlerin ya okul başarısızlıklarıyla çıkıyor ortaya. Bizim kültürümüzde şöyle bir yanlış inanış var; benim çocuğum daha 3 yaşında ama bilgisayarda oyun oynayabiliyor, bunu bir maharetmiş gibi anlatıyor. Oysa bu bir maharet değildir. Hatta ilkokuldan önce çocuklar televizyonla çok fazla muhatap olmasınlar, teknoloji ile fazla haşır neşir olmasın diyor hocalarımız. Bizim ailelerimiz bunu bir zekâ belirtisiymiş gibi sunuyorlar, gurur duyuyorlar. Bunlara farkındalık yaratmak lazım.

ONLİNE ALIŞVERİŞİ TAVSİYE ETMİYORUZ

Online alışveriş çok yaygınlaştı. Bu bağımlılığı tetikler mi? Siz online alışverişi tavsiye ediyor musunuz?

Açıkçası tavsiye etmiyoruz. Direk alışveriş bir sosyalleşmedir her şeyden önce. Seçerek ve görerek aldığı için bir aldatılma olmaz, kaliteliyi alma oranı daha fazladır.

İnternet oyunları ve oyunun neticesinde kazanma duygusu bağımlılığa neden oluyor mu?

Aynen. Teknoloji bağımlılığının bir basamağı da kumar. Oyunun bir ilerisi kumar bağımlılığına dönüşüyor. Alışanların çoğu maalesef bu şekilde alışıyormuş. Çocuklar önce oyun sonra kazanayım, puan toplayayım gibi şeylerle bağımlılık olma ayağının ilk basamaklarından biri de teknoloji maalesef.

İnternet kullanımı yaşam şeklimizi de değiştirdi. Online yemek siparişi, alışveriş gibi? Bunun insanlar üzerindeki etkisi nedir?

İnsanlar sosyal hayattan kopuyorlar. Asosyal oluyorlar, iletişimsiz, tahammülsüz oluyorlar. Fiziksel olarak da obez oluyorlar. Bir sürü yan etkisi var. Bence sosyalleşmek her şeyin ilacı.

SOSYALFOBİK OLAN VE DEPRESİF İNSANLAR BAĞIMLILIĞA DAHA YATKINDIR

İnternet bağımlılığına kimler daha yatkındır?

Daha çok sosyalfobik olan ve depresif insanlar. Bunların meyli fazla ama toplumun her kesiminden, üstün zekâlılarından hiperaktifine kadar herkes yatkın. Mesela veli geliyor diyor ki, çocuk hiçbir şeye dikkatini veremiyor ama saatlerce oyun oynayabiliyor. Bu da aslında bir hİperaktivite belirtisi. Oyundaki o enerji, o değişiklik onun tanısını kolaylaştırıyor. Daha çok sosyal eğilimde problemi olan çocuklar, insanlar buna yatkın oluyorlar. Bu da onun asosyal olmasını, hiperaktif olmasını artırıyor. Kısır döngü şeklinde ikisi birbirini artırıyor.

Bahçede, parkta oynayan çocuğun gelişimiyle internet ortamında oynayan çocuğun gelişimi arasındaki fark nedir?

Çocuklar hiç hareket etmiyorlar, sokağa çıkmıyorlar, fiziksel aktiviteleri yok. Çocuklar saatlerce ya televizyonun başında, ya internetin başında. Bu durum da obeziteyi tedikliyor. Türkiye'de obezite özellikle çocuklarda çok arttı.

Dolayısıyla çocuklar iletişim eksikliğinden sosyal paylaşımı bilmiyorlar, bencil oluyorlar, sorun çözmeyi bilmiyorlar. İnsanlar tabi ki sorunlarla karşılaşacak bu sorunların çözülmesi gerekecek ama sorun çözmeye hiç niyetli değiller. Problemi kavgacı bir üslupla çözmek istiyorlar. Çünkü örneğinde öyle, git al kazan, vur al, oyunlar hep böyle. Onu vurup kavga ile cebren alacağını sanıyor.

TEKNOLOJİ, İLETİŞİMİN HIZINI ARTIRIYOR AMA İNSANİ İLETİŞİMİ BOZUYOR

Aslında teknoloji çağında iletişim artmıyor, tam tersi iletişim kopukluğu yaşanıyor diyebilir mıyiz?

İletişimin hızını artırıyor, daha çabuk ulaşıyoruz ama insani iletişimi, yüz yüze iletişimi çok bozuyor.

İletişimden çok samimiyet kalmadı. Teknoloji ile beraber hasta ziyareti de kalmadı telefonla geçmiş olsun diyoruz. Vefat ziyaretleri kalmadı telefonla başınız sağ olsun diyoruz. Düğünlere derneklere Allah mesut etsini telefonla yapıyoruz. Bayramlaşmalar, kandilleşmeler hepsi mesajla yani iletişimimiz koptu, samimiyetimiz koptu. Mektupları bile özler olduk. Hiç olmazsa onda duygu yüklü kelimeler vardı. Bunda nasılsın iyi misin güle güle?

Mesela bayramlarda özenle bayram kartları seçerdik?

Bayramlarda muhakkak gidilirdi, çoluk çocukla el öpülür hiç olmazsa bayramdan bayrama bir hatır sorulurdu. Şimdi cep telefonuyla gelemedik kusura bakmayın diyoruz. Paylaşımlar azalmaya başladı, kültürümüz, geleneklerimiz bozulmaya başladı.

İnternet bağımlılığı evlilikleri de olumsuz etkiliyor?

Geçen gün gazetede okudum, bir bayan chat arkadaşı bulmuş onunla mesajlaşırken eşi yakalıyor ve kıskançlık krizi ile öldürüyor. Bu artık olağan hale geldi bunu her gün duyuyoruz. Yani sadakat kalmadı insanlar bunu normal gibi görüyorlar. ?Ne olacak chatleşıyorum, ne olacak karşı karşıya değilim? gibi bahaneler sunuyorlar. Ama bu da bir psikolojik aldatma. Ve çok fazla maalesef. Teknoloji aracılığıyla arkadaş bulma çok yaygın ve bunu herkes normal olarak algılıyor. Bu şekilde evlenmeye çalışanlar çok yaygın. En çok insan ona üzülüyor.

Bu kadar olumsuz etkileri olan internet bağımlılığının tedavisi var mıdır?

ilk önce bağımlı olmamasına çalışmak lazım. Çocuğun ortamında kesinlikle televizyon, cep telefonu, internet olmayacak. Sosyal hayatın paylaşıldığı yerde olacak, size dönük olacak, siz her an kafanızı çevirip çocuğunuzun ne yaptığını bileceksiniz ve sınırlayacaksınız. Bağımlılık oluşmuşsa bu sınırlara kesinlikle uyulacak uyulmasına dikkat edilecek, eğer uzun saatler varsa kısaltılacak. Eğer bu da çözüm olmazsa bir süre bu aletleri kaldıracaksınız. Ceza değil ama ulaşımını engelleyeceksiniz. Bunlar ağır patolojik durumlarda yapılmalı ve kesinlikle klinisyen yardımı olmalı. Bunu tek başınıza ve aile olarak çözemezseniz muhakkak bir klinisyenden yardım alın. Evden uzaklaştırılması boyutuna gelmişse zaten iş büyüktür lütfen klinisyenlerden yardım alın.

Tedavisi olduktan sonra tekrarı mümkün müdür?

Bunun tedavisi diğer bağımlılıklardan daha zor. Çünkü bunu hayatımızdan tamamen silemiyoruz. Nereye kadar uzaklaştıracağız. Amacımız bunu bağımlılık seviyesine getirmemek. Çünkü teknolojiyi hayatımızda yok sayamayız, bir süre uzaklaştırabiliriz o kadar.

Siz çok yakın bir zamanda Sayın Başbakanımızın da katıldığı Teknoloji Bağımlılığı Kongresi düzenlediniz. Nereden geldi aklınıza böyle bir organizasyon?

Klinisyenlerimiz bu vakaları çok görmeye başlayınca onların önerisiyle bu kongreyi yaptık. Dünyada ilk, Türkiye'de ilk uluslararası teknoloji bağımlılığı kongresi. 8 tane yabancı konuşmacımız vardı. Amerika'dan, Kanada'dan, Avusturalya'dan, Çin'den, Tayvan'dan çok geniş bir yelpazede, 35 tane yurt içi konuşmacı hocamız vardı. Cemal Kongre merkezinde üç gün sürdü ve üç salonda aynı anda ayrı ayrı seminerler yapıldı. Katılım çok güzeldi bu da bizi çok mutlu etti.

Öncelediğiniz davetli profili neydi?

Özellikle öğretmenlerimizi davet ettik, halka açık bir kongreydi ama onlara davetiye de gönderdik. Çünkü çocuklarımızla ilk onlar muhatap oluyorlar. Onlar ne yapması gerektiğini öğrensinler diye İstanbul'daki bütün rehberlik hocalarını davet ettik. Onlardan da güzel katılım oldu. Bu sevindiriciydi çünkü çocuklarla ilk iletişimi onlar kuracak.

Bunun devamı olacak mı?

Tabi ki. Ama her yıl yapmayı düşünmüyoruz. Hocalarımızın önerisi 2 yılda bir yapalım. İnşallah 2 yılda bir yapacağız.

BAŞBAKANIMIZ TEKNOLOJİYİ İHTİYACI OLDUĞU KADAR KULLANIYOR

Başbakanımız teknolojiyi ne kadar kullanıyor biliyor musunuz?

İhtiyacı olduğu kadar kullanıyor onu biliyorum. Seçim zamanında küçük bir bilgisayarından maillerine baktığını görmüştüm.

Başbakanımızı, Teknoloji Bağımlılığı Kongresine davet ederken tedirkinlik yaşadınız mı?

İlk önce Milli Eğitim bakanımıza bahsettik. Doğrusu ?acaba hayır derler mi ? diye çekindik. Çünkü biliyorsunuz Milli Eğitim bakanlığımız Ipad dağıtıyor. Ipad dağıtırken teknoloji bağımlığı kongresine destek verirler mi diye korktuk ama sağ olsunlar hem Bakanımız hem Başbakanımız hiç tereddüt etmediler. ?Tabi ki bu teknolojiye hayır değil sizin kongreniz, burada amaç çocuklarımızın bağımlılığına engel olmaktır. Bir anlamda Ipad dağıtırken yanında da kullanma kılavuzunu da vermiş oluyoruz ?dediler. Onların bu desteğiyle çok mutlu olduk. Hem Sayın Başbakan'ımıza hem Milli Eğitim Bakanımıza hem Ümraniye Belediyesi Başkanına çok teşekkür ediyoruz.

Ipad dağıtımı ve Teknoloji Bağımlısı Kongresi ilk bakıldığında tezat gibi görünüyor?

Ülkemizin ne kadar demokratik ve açılıma açık bir ülke olduğunu ve İngiltere'den gelen konuşmacımızın da dediği gibi kıskanılacak bir durumdayız. Dünyada bu konuda daha rahatsızlık seviyelerine gelmeden bu konuda farkındalık yaratmak için ülkenin Başbakanıyla, yerel yönetimleriyle ve sivil toplum örgütleriyle böyle bir farkındalığa uğraşmak bence gurur verici. Kıskanılacak bir şey diye düşünüyorum. Herkese çok teşekkür ediyorum.

Nusrel Tozkoparan / HABER7.COM

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber