Danıştay Başkanı: 'Yargı bağımsızlığına saygı kurumların görevidir'

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 08 Mart 2006 14:49, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianameyi okumadığını belirterek, "Ama bunu tasvip etmek mümkün değil" dedi.

Çetinkaya, İstanbul Barosu'nca "Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülü"nün verilmesi ve "Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla The Marmara Oteli'nde düzenlenen törene gelişinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin "Şemdinli olayları iddianamesiyle yargıya çok sert iddialar gündemde. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çetinkaya, "Daha önceki olaylara ilişkin görüşlerimizi bildirmiştik. Ama şu anda iddianameyi okumadığım için yanlış beyanda bulunmak istemem, ama bunu tasvip etmek mümkün değil" diye konuştu.

"İddianamede bir Orgeneral'in adının bu kadar kolay geçmesini nasıl yorumluyorsunuz?" sorusunu ise Çetinkaya, "Biz yargı olarak, şu anda yanlış anlaşılmalara sebep olmamak için o konulara girmeyelim" diye yanıtladı.

Çetinkaya, "İddianamenin hukuk kurallarına aykırı olduğu ifade ediliyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine de, "Herkes değişik değerlendirmelerde bulunabilir. Şimdilik öyle bir durum var gibi görünmüyor" dedi.

Bir gazetecinin "Yargıyı yıpratma amaçlı bir kampanya başlatıldığını düşünüyor musunuz?" sorusuna Çetinkaya, "Yargı bu işin altından kalkar, endişelenmeyin. Onun için yargıyı yıpratmak isteseler de yıpratamazlar" karşılığını verdi.

"İddianameyle Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın yıpratıldığına inanıyor musunuz?" sorusu üzerine Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, "O konulara beni almayın" dedi.

"YARGI BAĞIMSIZLIĞINA SAYGI GÖSTERİLMELİ"

Çetinkaya, yargı bağımsızlığına saygı göstermenin bütün devlet kurum ve kuruluşlarının görevi olduğunu belirterek, "Zira yargı bağımsız, yansız ve güvenceli olmazsa, hak ve özgürlükler tehlikeye düşer, hukukun üstünlüğü sağlanamaz" dedi.

İstanbul Barosu'nun "Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülü"nün verilmesi ve "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla The Marmara Oteli'nde tören düzenlendi.

Baro'nun bu yılki ödülünü alan Danıştay Başkanı Çetinkaya, törende yaptığı konuşmada, ödülün kendisine verilmesinde katkıları bulunan İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ile Yönetim Kurulu'na teşekkür etti.

Atatürk'ün 1923 yılında İzmir'de yaptığı konuşmada vurguladığı "Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir" sözlerini anımsatan Çetinkaya, Atatürk'ün bakış açısı sayesinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden, yani kadın-erkek eşitliğinin henüz uluslararası bir hukuk kuralı haline gelmesinden çok daha önce Türkiye'de kadınların yönetime katılma hakkını elde ettiğini anlattı.

Türkiye'deki kadınların Avrupa devletlerindeki kadınların pek çoğundan daha ileri haklar elde ettiğini ve erkeklerin çalıştığı her alanda kendisine yer bulmaya çalıştığını vurgulayan Çetinkaya, bunun gerçekleşmesinde Atatürk'ün payının büyük olduğuna işaret etti.

Çetinkaya, "O günler aranacak duruma mı geliniyor endişesi, hepimizde kuşku olarak bulunuyor. Ama kuşkulanmaya gerek yok. Yapılan mücadelelerle hakların daha ileriye götürülmesi mümkün olacak" dedi.

Ender Çetinkaya, Atatürk'ün Türk kadınının konumu başta olmak üzere Türkiye'yi her yönüyle çağdaş bir devlet haline getirme kararlılığının, başta Mahmut Esat Bozkurt olmak üzere pek çok hukukçuya önemli görevler yüklediğini kaydetti. Mahmut Esat Bozkurt'un Adalet Bakanlığı yaptığı 23 Kasım 1924 ile 25 Eylül 1930 tarihleri arasındaki dönemin, Türkiye'nin Ortaçağ hukuk anlayışından çağdaş hukuk anlayışına geçtiği, uygar uluslar arasında Türkiye'nin hak ettiği yeri aldığı bir dönem olduğuna dikkati çeken Çetinkaya, Türkiye'nin yeni laik hukuk düzeninin temellerinin de bu 6 yıllık dönemde atıldığını ifade etti.

YARGI DENETİMİ

Yaşanan birkaç yıllık kesinti dışında aralıksız olarak Türk hukuk yaşamına hizmet eden Danıştay'ın uzun yıllar idareyi denetlediğini, düzenlediğini, idarenin uyuşmazlıklarının giderilmesinde öncülük ettiğini belirten Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kuruluşundan günümüze Danıştay, devletin kendi içinde, devleti koruyan mekanizmalar arasında en büyük güven unsurunu sağlayan kurumsal yapı olmuştur.

Hepimizin bildiği gibi, devletin bütün işlemlerinin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkili yol, yargısal denetimdir. Hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmekte, Danıştay'ın yerleşik kararlarında da idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olmasının hukuk devletinin en temel özelliği olduğu vurgulanmaktadır.

Bu nedenle, 1982 Anayasası döneminde bazı hususların yargı denetimi dışında bırakılmasının Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliği ile bağdaşmadığı kuşkusuz olup, hak ve özgürlükler çağı olarak kabul edilen günümüzde, gerek anayasal, gerek yasal düzenlemelerle yargı denetimi dışında bırakılan konuların bir an evvel ayıklanarak pozitif hukukumuzdan çıkarılması yerinde olacaktır."

YARGI BAĞIMSIZLIĞI

Yargı bağımsızlığının, hukuk devletinin en belirgin özelliği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereği olduğuna işaret eden Çetinkaya, "Hukuka saygılı milletler, yargı bağımsızlığını hak ve özgürlüklerin teminatı olarak gördüklerinden, bu ilkeye iç hukuklarında yer vermekle yetinmemişler, diğer dünya milletlerinin adalet dağıtım sistemi ve teşkilatlarının da bu ilkeden esinlenmesi ve bunun evrensel hukuk ilkesi olarak görülmesi için ilkeyi uluslararası anlaşma ve bildirgelere taşımışlardır" dedi.

Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, yargı bağımsızlığına saygı göstermenin bütün devlet kurum ve kuruluşlarının görevi olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Zira yargı bağımsız, yansız ve güvenceli olmazsa, hak ve özgürlükler tehlikeye düşer, hukukun üstünlüğü sağlanamaz.

'Yargı bağımsızlığı' ile 'hakim ve savcıların bağımsızlığı', birbiri ile iç içe olan ve birbirini tamamlayan nitelikte anayasal ilkelerdir. Yargı bağımsızlığı, bu erke anlam ve işlev kazandıran hakim ve savcı bağımsızlığının sağlanmasıyla yaşama geçer. Yargı bağımsızlığı yargı erki olarak yasama ve yürütme organına karşı bağımsızlığı ifade ederken, hakim ve savcı bağımsızlığı ise maddi ve manevi baskı ve etki altında kalmadan, her türlü kaygıdan uzak, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaat doğrultusunda karar verilmesi anlamını taşır.

Anayasa'da öngörülen hakimlik ve savcılık teminatı, yargıya tanınan bir ayrıcalık olmayıp, mahkemelere başvuran yurttaşlar için kabul edilmiş bir güvencedir. Bu kapsamda korunan ve teminat altına alınan aslen yargı mensubu değil, yargı hizmetinden yararlanan vatandaş, yani kamudur." Yargı organlarının bağımsızlığının kararlarına saygıyı da gerekli kıldığına işaret eden Çetinkaya, yargı organının yasama ve yürütme organı ile idare karşısında bağımsızlığının, bu kurumların mahkeme kararlarına uymaları konusunda kendini gösterdiğini anlattı.

Çetinkaya, "Özellikle idare mahkeme kararlarının yerine getirilmesinde isteksiz davranmamalı, kararları şeklen değil, özüne ve amacına uygun olarak gecikmeksizin yerine getirmelidir" dedi.

"BASINA DA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR"

Yargı bağımsızlığının sağlanmasında basın ve medya kuruluşlarının da içinde yer aldığı üçüncü kişilere de önemli görevler düştüğünü belirten Çetinkaya, konuşmasına şöyle devam etti:

"Basın, yargı mercilerinin önünde bulunan veya yargıya intikal edecek konularda doğru, tarafsız haber vermeli, kişileri hedef alarak kitleleri yönlendirmeye çalışmamalıdır. Kamuoyu nazarında kişilerin önceden haklı ya da haksız gösterilmesi, yargılama sürecini olumsuz etkilemekte, o davaya bakacak yargı mensubu üzerinde baskı unsuru oluşturmaktadır. Basın, hakimlerin bağımsız olarak hür iradeleri ile karar vermelerini engelleyecek haber, yorum ve eleştirilerden kaçınmalıdır." Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, her türlü olumsuzluğa rağmen bağımsız Türk adaletinin insanlar için en büyük teminat olduğu gerçeğinin hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber