Sarıkamış üzerinden, Enver Paşa'ya karşı bitmeyen linç

Yazar Aydın Ünal, Sarıkamış üzerinden Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa arasındaki rekabeti konu alan bir makale yayımladı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 07 Ocak 2020 18:27, Son Güncelleme : 07 Ocak 2020 18:28
Sarıkamış üzerinden, Enver Paşa'ya karşı bitmeyen linç

Aydın Ünal

Mustafa Kemal, 1922'deki şehadetinden sonra Enver Paşa aleyhinde hiç konuşmadı; ama vekalet verdiği yazar ve tarihçileri konuşturdu. Enver Paşa aleyhinde konuşmak, sağlığında Mustafa Kemal'e, ölümünden sonra ise Kemalist statükoya yaranmak için etkili bir vasıta idi. Aradan neredeyse 100 yıl geçti, hala bu vasıtaya binenler var...

Mustafa Kemal Enver Paşa'dan hiç hazzetmezdi. Kin mi, nefret mi, kıskançlık mı, yoksa intikam duygusu mu bilinmiyor. Ne zaman başladığı da meçhul.

Kimileri, Mustafa Kemal'in İttihat ve Terakki'ye girmesi ve sonra ayrılmasını, hatta rivayete göre hakkında ölüm fermanı çıkarılmasını sebep olarak gösteriyor.

Kimileri ise Libya'da, birlikte görev yaparlarken aralarında bir tatsızlık geçmiş olabileceğini iddia ediyor.

"Kıskançlık" yabana atılmayacak bir iddia... Her ne kadar rütbeleri arasında uçurum olsa da, Mustafa Kemal de Enver Paşa gibi hızla yükselmek istiyor ama her adım atışında Enver Paşa engeline takılıyor.

Mustafa Kemal, tıpkı Enver Paşa gibi saraya, Halife'ye damat olmak arzusuyla Sultan Vahidettin'in kızı Sabiha Sultan'ı istiyor. Ne var ki Sabiha Sultan başkasına meyilli olduğu için bu talep gerçekleşmiyor. Yaşanan hayal kırıklığının Mustafa Kemal'i Enver'e karşı daha da hırslandırdığını tahmin etmek güç değil.

Enver Paşa da Mustafa Kemal'e boş değil.

Mustafa Kemal, her yerde, her ortamda Enver Paşa aleyhinde konuşuyor. Sultan Vahidettin'le Almanya'ya yaptıkları yolculuk boyunca Enver hakkında atıp tutuyor.

Belli ki bu tezvirat Enver Paşa'nın da kulağına geliyor; istese bu alt rütbeli zabiti mahvedebilir, ama ne hikmetse dokunmuyor.

Ali Fuad Erden, hatıralarında, Halep'te Mustafa Kemal'le aralarında geçen bir diyaloğu aktarıyor:

"7. Orda Kumandanı Mustafa Kemal Paşa bir gün Halep'te bana demişti ki: 'Harp iyi sevk ve idare edilmiyor. Enver, Başkumandanlık vazifesini yapamıyor. Bu gidiş felakete doğru bir gidiştir. Enver'in çekilmesi lazım. Ben kendisine söyleyebilirim: Sen harbi iyi idare edemiyorsun. Çekilmelisin. Senin yerine ben gelmeliyim.'

Bu sözlere şaştım kaldım. Enver Paşa'ya böyle bir şey söylenebilir miydi? Bu, ihtilal yapmak gibi bir şey olurdu. Şöyle arz ettim: 'Zat-ı devletiniz böyle söyleyebilirsiniz. Fakat Enver Paşa cevap olarak elini, - ince altın zincir takılı sağ elinin şehadet parmağını- yanı başındaki zile basar. Seryaveri gelir. Ona; Paşa Hazretlerini yanımızdaki odada misafir ediniz. Kimse ile ihtilat buyurmayacaklar diyecek olursa ne yaparsınız...'

Mustafa Kemal Paşa sustu. Hiçbir şey söylemedi. Yalnız, 'Hı-ı-ı' dedi ve muhavere kesildi."

1918 Temmuz'unda Vahidettin'in Sultan olmasıyla birlikte Mustafa Kemal'in yıldızı parlamıştı. Avusturya'daki tatilini yarıda kesip hemen İstanbul'a gelmiş, Padişah tarafından kabul edilmeyi bekliyordu. Harbiye Nazırı olacağına kesin inanıyordu. Nihayet saraya çağrıldı, heyecanla gitti, huzura çıktı. Vahidettin, Harbiye Nezareti yerine, Mustafa Kemal'e 7. Ordu kumandanlığını tevdi etti ve Filistin Cephesi'ne gönderdi.

Mustafa Kemal Padişah makamından sinirle çıktığında Enver Paşa ile karşılaştı, aralarında tatsız bir konuşma geçti. Enver Paşa yine de alttan almıştı ama öfkeli, hayal kırıklığı içindeki Mustafa Kemal'in intikamı yavaş ve çok ağır olacaktı.

1918 sonlarında İngilizler Filistin Cephesi'ne taarruza başlayınca, 7. Ordu hızla geri çekildi. Birkaç hafta içinde Nablus, Beyrut, Şam, Trablusgarp, Halep hiç direnilmeden İngilizlerin eline geçti. Mustafa Kemal ve ordusu Afrin'e kadar geldi ve orada Mondros Ateşkesi ilan edildi.

Bu geri çekilme ve Mondros'la birlikte İttihat Terakki dönemi bitti; Enver Paşa İstanbul'dan ayrıldı.

Mustafa Kemal'in intikamı gerçekten ağır olmuştu: Enver Paşa dönemini bitirmişti. Dahası, Sultan Vahidettin, Mustafa Kemal'i, Enver Paşa'nın Kafkasya'dan Anadolu'ya bir taarruz yapmasını önlemesi için görevlendirmiş, Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a bu vazife ile çıkmıştı.

Enver Paşa'nın İstanbul'dan ayrılmadan hemen önce İstiklal Savaşı'nın altyapısını büyük oranda hazırladığı biliniyor. İstihbarattan lojistiğe kadar direnişin tüm detayları düşünülmüş ve tedbir alınmıştı.

Enver Paşa, yurtdışında, özellikle Moskova'da olduğu dönemde, Rusya'nın ve Türk topluluklarının desteğini almak için de gece gündüz çalışmıştı.

Enver Paşa Moskova'dan Mustafa Kemal'e ardı ardına mektuplar yazıyor, stratejileri anlatıyordu. Mektuplarında Enver Paşa Mustafa Kemal'e "Kardeşim efendim", "Muhterem kardaşım", "Kardeşim", "Muhterem Paşam" diye hitap ediyordu. Mektuplar "gözlerinizden öperim", "büyük muvaffakiyetler dilerim kardaşım efendim" diye bitiyordu.

Mektuplarına cevap alamayınca, bir de üzerine Mustafa Kemal'e yakın gazetelerde hakkında hakaret dolu makaleler yayınlanınca, Enver Paşa'nın mektupları sertleşti. Mustafa Kemal ise gönderdiği emirler ve İcra Vekilleri Heyeti imzalarıyla "Enver ve Halil Paşalar ve emsali zevat" için Anadolu'ya girmeleri durumunda derhal tutuklanmaları kararını çıkarttı.

Enver Paşa için Anadolu'ya dönme umudu kalmamıştı. Türkistan'ın bağımsızlığı için önce Buhara'ya, oradan şimdiki Tacikistan'a geçti ve dağlarda Ruslarla çarpışırken şehit oldu.

Mustafa Kemal hiç konuşmasa da, vekalet verdiği yazar ve tarihçiler, 1920 yılında başladıkları linç kampanyasını, Enver Paşa'nın şehadetinden sonra da sürdürdüler.

Enver Paşa aleyhine kullanılacak hemen tek malzeme Sarıkamış harbiydi.

Önce, Sarıkamış harbinde bulunmuş ve Ruslara esir düşmüş, sonradan serbest bırakılmış Şerif İlden'e, Akşam Gazetesi'nde, tamamen Enver Paşa'yı kötüleme merkezli bir yazı dizisi yayınlattırıldı. Bu yazı dizisi sonradan kitap oldu. Halen İş Bankası Yayınları arasında yeni baskılar yapıyor.

Falih Rıfkı gibi, Şevket Süreyya Aydemir gibi yazarlar da Enver Paşa hakkında tarihi gerçeklerden uzak makale ve kitaplar yayınladılar.

Başta da ifade ettiğimiz gibi, Mustafa Kemal'e ya da Kemalizm'e yaranmak isteyen her yazar, her tarihçi Enver Paşa'yı karaladılar ve bunu da en çok Sarıkamış üzerinden yaptılar.

Oysa Sarıkamış, Birinci Dünya Savaşı'ndaki onlarca cepheden biriydi. Evet başarısız olmuştu ama verilen zayiat, gerek toplam Harb-i Umumi zayiatı içinde, gerekse Doğu Cephesi'nin zayiatı içinde abartıldığı kadar yer tutmuyordu.

Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı'ndaki şehit sayısı 800 bin civarındayken Sarıkamış'taki şehit sayısı azami 24 bindir.

90 bin şehit, 60 bin şehit gibi rakamlar tamamen uydurmadır ve propaganda amaçlı kullanılmıştır, ne yazık ki halen de kullanılmaktadır.

Enver Paşa, Çanakkale Zaferi'nin, Kut-ül Amare'nin de muzaffer başkomutanıdır ama bunlardan hiç bahsedilmez.

Yine, Mustafa Kemal'in 7. Ordu Komutanı olduğu Yıldırım Ordular Grubu'nun Nablus Bozgunu'ndaki bugün hala rakamları tam olarak bilinmeyen, İngilizlerin 25 bin şehit, 75 bin esir olarak duyurdukları, Osmanlı Ordusu'nun neredeyse tamamen yok olduğu hezimetten de tarih bahsetmez.

Sarıkamış'ın üzerinden 105 yıl, Enver Paşa'nın şehadetinin üzerinden 98 yıl geçti.

Bugün Türkiye'de bir "Enver Paşa Tehlikesi"nden, ya da "Enverizm" gibi bir hareketten, bir akımdan söz etmek de mümkün değil. Enver Paşa'yı olduğu gibi anlatmak hiç kimse için tehdit teşkil etmiyor.

Ne var ki, en geç 1945'de sona ermesi gereken Kemalizm ideolojisi hala yaşıyor. Bu eski ideoloji yaşadıkça da, sadece Enver Paşa'yı değil, son 100 yılın gerçek tarihini de anlamak, hatta araştırmak mümkün olmuyor.

Sarıkamış Harekatı'nın 105. Yıldönümünde de kimi zavallı figürler televizyonlara çıkarılarak, gazetelere misafir edilerek, 1920'lerin propagandasını ve linç girişimlerini sürdürmeleri sağlandı.

Şu saatten sonra gerçeğin hiç kimseye zararı dokunmaz.

Tarihi şarlatanların elinden almadıkça, geçmişi öğrenemeyecek, geleceği şekillendiremeyeceğiz.

Umarız, en azından bundan sonra, televizyonlarda, gazetelerde, kitaplarda, tarihi şarlatanlar değil, tarihçiler anlatır.

105. Yıldönümünde Sarıkamış şehitlerimizin ruhları şad, mekanları Cennet olsun.

(Murat Bardakçı'nın "Enver" adlı eserinden de (Türkiye İş Bankası Yay. 2015, İstanbul) yararlanılmıştır.

Yazının tümü için tıklayınız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber