İnfaz koruma memurları, Faruk Çelik'in gözüne nasıl girer?

2013 yılı başında, Çalışma ve Sosyal Bakanı Faruk Çelik, gazetecilere yıpranma hakkını vermişti.

Yıpranma hakkının gazetecilere verilmesi, bir kamu yararından ziyade, siyasi iltimasla ilgili bir durumdur. Zaten bu hakkın verilmesi sonrasında, Faruk Çelik medyada en çok haberi yapılan ilk üç bakan arasına girmeye başlamıştır. Yani bir anlamda verilen hakkın karşılığı alınmıştır.

Şimdi haklı olarak infaz koruma memurları sormaktadır: İnfaz koruma memurları gazetecilerden daha mı az tehlikeli bir iş yapıyor?

Bir infaz koruma memuru ziyaretçimizin Haber Gönder servisi yoluyla gönderdiği mektubu yayınlıyoruz.

Ben ne iş yapıyorum ki bana iş yükümden doğan beş yıllık yıpranma versinler.

Ben iki aylık çocuğunun kafasına biberon şişesini vura vura öldüren babayla, ben domuz bağıyla 180 kişiyi öldürenlerle, ben üç beş yaşındaki çocuklara tecavüz edenlerle, ben gecenin bir yarısında kalkıp babasını kardeşini canice öldüren şizofrenlerle, ben sizlerin medyada isimlerini duyunca kaskatı kesildiğiniz canilerle, ben üç kuruşunu kapmak için yaşlı insanları yerlerde sürükleyenlerle, ben bu vatanın evlatlarını öldürüp ülkemi parçalamaya çalışan teröristlerle birlikte yaşıyorum ve onların her türlü sorunu ile ilgilenip sabahtan akşama, akşamdan sabaha onlarla uğraşıyorum.

Ben gerçekten bir iş mi yapıyorum sizler bunlara kader mahkumu diyorsanız zaten benim bir şey demeye hakkım yok.

İşte sizlerin gardiyan diyerek aşağıladığız kırk bin cezaevi personelinden biriyim ben ne iş yapıyorum ki bana yıpranma versinler.

İşte benim yaptığım işimin kabaca içeriği bu.

İşte benim yaptığım işin ağırlığı ve kutsallığının yorumunu bizi yönetenlere ve bizi duymayan Çalışma Bakanına, Adalet Bakanına ve 550 millet vekiline bırakıyorum.

Allah kolaylık versin tüm meslektaşlarıma.