Darbe baskısı Orgeneral Özkök'ü ülser etti

Haber Giriş : 02 Ağustos 2006 09:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Nuray Başaran/Referans

Türkiye'de Yüksek Askeri Şura (YAŞ) atamaları ve Cumhurbaşkanlığı seçimi hiç bu kadar ortamı germedi. Dün başlayan YAŞ atamaları uzun bindiğiniz taksicinizden bakkalınıza kadar merak edilen bir konu.

Bir ikinci konu da elbette Cumhurbaşkanlığı. Kim olacak? Nasıl olacak? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olabilir mi? Olursa Ak Parti dağılır mı?... Soruların ardı arkası kesilmiyor. Bir başka merak edilen de Ortadoğu'daki sıcak gelişmeler.

İlk röportajımda bu sorulara cevap verebilecek bir ismi, İsmail Hakkı Soygeniş'i seçtim. Merak edilenleri sordum.

YAŞ'daki olası atamalar hiç bu kadar kamuoyunda tartışılmamış ve konuşulmamıştı. Neden bu kadar önceden ve ilk kez halka bu kadar inilerek tartışıldı? Eskiden hep ordunun siyasete müdahale ettiğinden şikayetçi olurduk. Şimdi de siyasetin orduya müdahalesi ile mi karşı karşıyayız?

Toplumumuzda 28 Şubat sonrası kaynaklanan bir tedirginlik ve korku hakim. Her on yılda bir darbeye alışmış bir ülkenin halkını; "post modern" de olsa yeni müdahale ve darbelerin olmayacağına ikna etmek, sakinleştirmek kolay değil. Sanırım askeri konulara bu kadar ilgi, kiminin inanç, kiminin de rejim korkusundan kaynaklanıyor.

Peki endişe edilecek bir durum var mı?

Bazı kesimlerin uygulamaları, kararları ister istemez bir kısım insanımızın endişelerine neden olmaktadır. Bir durum tespiti yapıyorum. Hilmi Özkök Paşa'dan sonra 28 Şubat korkusu var bir kesimde.

Hangi durumlarda rejim tehlikeye girer? Mesela Tayyip Bey köşke çıkarsa?

Tayyip Bey köşke çıkarsa rejim tehlikeye girmez. Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanlığı'na itiraz, eğer sadece eşinin baş örtüsünden kaynaklanıyorsa diyecek bir şey bulamıyorum. Köşkün İlk Hanımefendisi'nin de başı örtülüydü. Atatürk'ün başörtüsü konusunda verdiği bazı demeçleri iyi okumak lazım. "Batının açıklığı doğunun çarşaflı kapalılığı bize uygun değildir. Bizim için en uygun tesettür milletimizin kullandığı başörtüsüdür" mealindeki Konya'daki sözleri malumdur.

Peki Emine Hanım'ın örtüsü türban değil midir?

Aradaki farkı bile halkın bir kısmına anlatabilmiş değiliz. Siyasi simge deniyor. Bu nedenle rahatsızlık duyuluyor.

Hizmet açısından şekli şartlara uymak gerekir

Emine Hanım'a da başörtüsü önerilir mi?

Kendi verecekleri bir karardır. Ancak, "Siz olsanız ve eşiniz türbanlı ise ne yapardınız" diye sorarsanız; cevabım maksadıma göre olurdu derim. Maksadım ve vazifem halka ve Hakk'a hizmet açısından şekli şartlara uymamı gerektiriyorsa özünü bozmadan uyardım ya da talip olmazdım.

Bu işi rejim meselesi görenler tahakkümle hizaya getirme, intikam alma, küçük düşürme karşıdakini horlama saiki ile davranırlarsa, korkarım başörtüsü, nefis ve gurur meselesine dönüşür ki bu tutumlar inatlaşma kapısını açar ve cepheleşen toplumun dirlik ve birliği tehlikeye girer, gerçek rejim tehlikesi işte o zaman karşımıza çıkar.

Peki bu şartlarda Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olmalı mıdır?

Zamanı gelince meclis kararını verir. Kendisinin bir dönem daha partinin başında, ve seçilirse iktidarda, seçilmezse muhalefette kalarak hizmetine devam etmesini arzu ederim.

Yeni bir 28 Şubat kapıda mı?

Bu konunun bir hayat memat meselesi haline erkenden gelmesi, devletin ve Türk milletinin yararına olmadığı kesindir. Askeri konularda sivillerin neden meşgul olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Harp Okulu komutanının istifasının "Bakü Ceyhan" gibi yabancıları bile heyecanlandıran açılış haberinin önünü almasını anlamıyorum. Refahyol'da aynı tuzaklara düştü. O dönemde kendisine hakaret eden komutan emekli edilebilseydi 28 Şubat olmazdı.

Batılı ülkelerde bu terfi ve atamalar nasıl yapılmaktadır?

Krize dönüştürmeden, komutanları halkın ağzına düşürmeden, basit ama etkili yöntemlerle yapılmaktadırlar. Genel mekanizma şöyle işlemektedir. Her rütbe için birer geçici (10-15 kişilik) komisyon teşkil edilmektedir. Ancak komisyon başkan ve üyeleri rast gele seçilir ve 48 saat önce kendileri görevlendirilir. Heyet ayrı odalarda toplanır ve dışarıyla temasları kesilir. Her terfi edecek personelin son çekilen fotoğrafı, sicili, görev etkinlik raporları esas alınır. Değerlendirme kriterlerine göre her kişi tüm geçici terfi komisyonu tarafından değerlendirilir. En son tüm değerlendirme notları başkanın önüne gelir. Başkan takdirini kullanır. Genel listenin üzerinde terfi edecek miktarın altına çizgi çekilir, imza ve mühür işlemi yapılır. Kuvvet Komutanı da olsa kimse terfilere müdahale edemez.

Darbe yapmadığı için

Özkök Paşa tartışıldı

Siz Org. Özkök'ün yakın çalışma arkadaşlarındansınız? Özkök zor zamanlarda görev yaptı ve çok tartışılan komutanlardan oldu. Sizce Özkök'ün zorlukları ve yaşadığı sıkıntılar nelerdi?

Brüksel'de ve İzmir NATO karargahında emrinde görev yaptım. Öncelikle "demokrat" bir askerdir. Anadolu insanına yakındır. Kökünü unutmamıştır. Toprakla, doğayla uğraşmaktan mutlu olur. Halkı hor görmeyen mütevazı bir kişiliğe sahiptir. Bakkal olan çocukluk arkadaşıyla kerpiç dükkanda tahta sandalye üzerinde sohbet etmekten gocunmaz. Çok tartışılmasının nedeni; darbe yapmaması ve siyasetçiyi bazılarının alışa geldiği tarzda örselememesi olduğuna inanıyorum. Bir Genelkurmay Başkanı için, meşru hükümetle ve meclisle uyum içersinde olması suçlanma nedeni olması acıdır.

Özellikle Özkök'ün Avrupa Birliği (AB) sürecinde askerin siyasi iradeye müdahalesini azaltmaya gayret etmesi, geçmiş olumsuz görüntüsünü ortadan kaldırmaya çalışmasını bazıları yanlış yorumlamış olabilir.

AB'ye uyum sürecindeki Türkiye'nin yoluna asker eliyle taş koydurmak isteyenler olabilir. Özkök, ülkenin ekonomik istikrara kavuşmasında büyük görev yapmıştır. Alttan gelen darbe baskılarıyla midesini kaybetmiş, ülser olmuştur. Bıraktığı sigaraya yeniden başlamıştır ama ,demokrasi tarihimize geçecektir. Yalnız AB konusu değil siyasi otorite ile çatışmadan ama görevin gereği eleştiri ve tekliflerini de askeri nezaket içerisinde, çekinmeden ve samimiyetle yapabilmiştir.

Teenni ile hareket eder. Reklamı sevmez. İlk kez 10 yıllık vizyon hazırlayıp uygulamaya koyabilmiştir. Kendisi televizyon ekranlarında görmekten mutlu olan şöhret düşkünü, kibir ehli biri değildir. Özkök; midesini kaybetmiş olarak, ilk senesinde ne çektiğini "bir Allah'ın, bir de kendinin bildiği" dertleri ile bugün hizmet süresini tamamlamıştır.

Rejimi tehlikede görürse ordu müdahale eder

Peki orduda kişiye göre demokrasiye yakın ya da uzak durmak değişir mi? YAŞ'tan sonra yeni komutan hükümete farklı davranır mı?

TSK'nın tek endişesi rejimin korunmasıdır. TSK, kurucusu olduğu Cumhuriyet Rejimi'ni koruma ve kollama görevinin elinden alınmasından büyük endişe duymaktadır. TSK rejimi tehlikede görürse müdahale eder.

Bugünün şartlarında "demokrasinin de" korunması ve kollanması gerekir. Atatürk, milletin meclisinin üstünlüğünü savunmuştur. Bu coğrafyada ağaçlar çabuk meyve vermiyor.

PKK"nın Kuzey Irak'ta tamamen bitirilebilmesi mümkün mü? Buna bağlı olarak şunu da analiz etmenizi isteyeceğim. Terör örgütü ile mücadelede Kuzey Irak kısmı ne kadar önemli ve ne anlam taşıyor?

Kuzey Irak'ta PKK'nın tamamen yok edilebilmesi El Kaide'nin yok edilmesi ne kadar mümkünse o kadardır. Mümkün olsaydı bunca yıllık mücadelemizle yok ederdik. Terör, globalleşen bir olgudur.

Sadece askeri mücadele ile ve içeriden sonuç alınmayacağını kabul etmek zorundayız. Asıl tehlike bence Kürtlerin tamamını ayrı devlet haline getirmek stratejisini ve emelini besleyen Batı ve onlara gözünü çeviren Kuzey Iraklı Kürtlerdir. Kuzey Irak tamamen terörden arındırılması madden mümkün değildir. Korkarım yine bizden "ağabeylik" isteyeceklerdir ama bu sefer "Kürt Devleti" için.

Kuzey Irak tüm Kürtlerin kızıl elması olabilir

Türkiye Irak'ın Kürtleri ile ne yapacak? Ne yapmalı? Gelecek 10 yılları 30 yılları nasıl planlıyoruz? Irak'ın Kürtleri ile sürekli savaşacak mıyız?

Türkiye bir kere PKK ile Kuzey Irak Kürtlerini ayırmak zorundadır. PKK'yı Kürt damgasıyla, Kürt şemsiyesi altına aldığınız zaman kendi ülkenizdeki Kürtleri de bir süre sonra ayni şemsiye altına girmesi kaçınılmaz olacaktır. Ancak ileride Kuzey Irak, Türkiye dahil bölgedeki tüm Kürtler için kızıl elma olabilir.

Kürt devletinin kurulmasına hazırlıklara bakarsak bir adım kalmıştır. Yapılması gereken kendi güneydoğu ve doğuda ekonomik kalkınmanın sağlanması, sosyal sorunları çözebilecek özellikte, yetenekte ve karakterde özellikle öğretmen, asker, valiler yetiştirilerek atanmalı.

Irak'ta toprak bütünlüğünü koruma şansı gerçekten var mı? Siz Irak'ta bir ortak ulusun ve bir ortak devletin yaşayabileceğine inanıyor musunuz?

Irak iç savaşın eşiğine gelmiş federal yapılanma ile fiilen parçalanmış bir ülke halindedir. Bunun yeniden tek devletli, bir merkezi hükümet altında toplanması oldukça gerçek dışı değerlendirilmelidir.

"Federal bölgelerin" sınırları bile belli değildir Yarın çizilmeye başlandığında da bu konuda uzlaşmanın olmayacağı açıktır. Musul gibi karma eyaletlerin durumu belirsizdir. Güneyde dokuz eyaletten "Şii federe bölgesi oluşturmaları, ne Sünnilerin, ne de Batının kabul edebileceği konudur. Mevcut petrolün nasıl değerlendirileceği ve merkezi yönetimin özel yetkilerinin, bölgesel yönetimlerle uzlaşmazlık halinde nasıl düzenleneceği gibi sorunlar mevcuttur. Kısaca Irak arapsaçına döndürülmüştür..Buradaki iç savaşa Türkiye hazırlıklı olmalıdır.

Son zamanlarda her tarafı düşman sardı psikolojisi hepimizi etkisi altına almaya başladı. Siz bir güvenlik uzmanısınız. Sahada çalıştınız ve yılların tecrübesine sahipsiniz. Sizce Türkiye güvenlik ve varlık tartışmaları arasında "İsrail sendromu" ile yaşamaya mı başlıyor?

Bu soruyu yalnız askere sorarsak doğru olmaz. Aslında güvenlik politikaları, yetkili siyasi otorite, bakanlıkları, istihbarat teşkilatları, sivil bürokrasi eliyle hazırlamalıdır. Bugün milli siyaset belgeleri bu amacı sağlayan dokümanlardan biridir. Siz bu siyaseti, " sen tespit et" derseniz, ben en kötü ihtimale göre hazırlarım. Demokrasimiz olgunlaşmadığı takdirde siyasi irade "Güvenlik ve Dış Politikasını" açıklamak zorundadır. Siyasi irade kararını verip askeri boyutunu yönlendirmek mecburiyetinde olmalıdır. Zira asker tehdit konusunda risk almayı sevmez.

Artık savaş ekonomisi kavramı, hele de bugünlerde herkesin dilinde. Irak harekatına katılan koalisyon güçleri ciddi bir maliyet ödediler. Bu işin bir de mali getirisi bölümü hiç olmadı mı? Yeniden yapılandırmada kendi firmalarına verilen roller, uluslararası ihaleler ve petrol gelirleri konusu gibi...

Irak'a müdahalenin ABD'ye maliyeti önemli değildir. Zira asıl kazançları ve savaşın da asıl gayesi olan bölgedeki petrolün kontrolünü sağlamaktır. Bunun da bedeli ne olursa olsun karşılanacaktır. Irak'taki yatırımlardan pay alma konusunda karı yok zararları var. Irak'a yaptığı yardım 34 miyar dolar. 22 milyarlık kısmı havaya uçmuştur. 22 milyar doların %25lik kısmı "firmaların güvenliğine" harcanmıştır. Ancak alt yapı ve işsizlik sorunu önlenememiş, 22 milyar dolar karşılığına 115.000 kişiye iş sahası açmıştır. Şu anda Irak'ta yatırım yapacak firma bulunamamaktadır. Başlangıçtaki pastadan pay kapma yarışı hayal olmuştur.

İSMAİL HAKKI SOYGENİŞ KİMDİR

1951'de Kütahya Altıntaş'ta doğdu. 1987-1992 arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Plan Prensipler Başkanlığı'nda MGK, YAŞ, NATO, Batı Avrupa Birliği, Silahlanma konularında proje subayı olarak görev yaptı. 92-94 arasında Kıbrıs'ta Cephe Tabur Komutanlığı görevinde bulunan Soygeniş, 94-97'de Nato Askeri Temsilciliği Kara Plan Subaylığı, 97-2002'de İzmir'de NATO Komutanları'na Askeri Danışmanlık yaptı. 2002-2003 yıllarında Ege Ordusu Genel Sekreterliği yaptı. Son olarak 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde Amerikan güçlerince Türk Özel Kuvvetleri'ne mensup askerlerin başlarına çuval geçirilerek esir alınmalarından sonra Genelkurmay Başkanlığı tarafından Bağdat'taki Amerikan Kuvvetleri karargahına gönderilen ilk askeri temsilci oldu. Aynı zamanda Türk irtibat timinin de burada başkanlığını yapan Soygeniş, Irak'taki Koalisyon Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Ricardo Sanchez ve halefi Korgeneral Thomas Metz olmak üzere üst düzey Amerikalı askerlerle temas halinde çalıştı. Soygeniş 2004'te emekli oldu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber