Zabıta memurunun meslekten çıkarılması işlemine iptal kararı

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükmün yerine yenisi yürürlüğe girene kadar iptal edilmiş hükmün uygulanamayacağını belirterek, zabıta memurunun görevine son verilmesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğuna hükmetti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 11 Mayıs 2022 14:04, Son Güncelleme : 09 Mayıs 2022 15:15
Zabıta memurunun meslekten çıkarılması işlemine iptal kararı

Zabıta memuru olarak görev yapan davacı tarafından, yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kullandığından bahisle, Belediye Zabıta Yönetmeliği'nin 40/1-d maddesi uyarınca, meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali için dava açmıştır.

İlk derece mahkemesi davayı reddetmiştir.

Danıştay Onikinci Dairesi ise, Belediye Zabıta Yönetmeliği'nin 40/1-d maddesinin yasal dayanağı olan 5393 sayılı Belediye Kanununun 51 inci maddesinde yer alan ibarenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden, dayanaksız kalan Yönetmeliğin ilgili hükmüne istinaden göreve son verilemeyeceği gerekçesi ile kararı bozmuştur.

İlk derece mahkemesi kararında ısrar ermiştir.

İDDK ise Danıştay Onikinci Dairesi kararını onayarak şu hususa vurgu yapmıştır:

Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararı ve bu kararda belirtilen altı aylık süre içerisinde ve halen dahi herhangi bir yasal düzenleme yapılmadığının anlaşılması karşısında; usul ve esasları Kanun'da belirlenmeyen zabıta mesleğinden çıkarılmaya yönelik hususlar Yönetmelikle düzenlenemeyeceğinden, Yönetmeliğin 40/1-d maddesi uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi ısrar kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

ESAS NO: 2021/3816

KARAR NO: 2022/454

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .

VEKİLLERİ : Av. ., Av. .

KARŞI TARAF (DAVALI) : . Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. .

İSTEMİN KONUSU : . İdare Mahkemesinin. tarih ve E:., K:. sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

. Belediyesi Zabıta Müdürlüğü emrinde . olarak görev yapan davacı tarafından, yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kullandığından bahisle, Belediye Zabıta Yönetmeliği'nin 40/1-d maddesi uyarınca, meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

. İdare Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla;

Dosyada mevcut bilgi ve belgeler, . Ağır Ceza Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararı, disiplin soruşturma raporu, müşteki ifadeleri, tanık ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinden; davacının diğer Zabıta Memuru .. ile birlikte 09/11/2012 tarihinde saat 12:00 civarlarında görevli oldukları bölgede bulunan . Mahallesi . Sokak No:. kapı sayılı yerde bulunan müşteki ...'ye ait işyerine giderek, müştekiye işyerine ait ruhsatının olmadığını belirttikleri, ancak işyeri açma ve çalışma ruhsatı yönünden kontrol ile tespit görevini yaparak bağlı bulundukları Müdürlüğe veya ruhsat vermekle görevli Müdürlüğe bilgi vermedikleri, yasaklayıcı hususları yerine getirmedikleri, kanuni işlem yapmadıkları ve böylece "Yetki ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kullanmak" fiilinin sübuta erdiğinin anlaşılması ve bu durumun . Ağır Ceza Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı mahkumiyet kararı ile de sabit olması karşısında, Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 40/1-d maddesi uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Onikinci Dairesinin 12/03/2019 tarih ve E:2016/8090, K:2019/1805 sayılı kararıyla;

Dairelerinin E:2017/1872 sayılı dosyasında yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 28/11/2018 tarih ve 30609 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 17/10/2018 tarih ve E:2018/110, K:2018/99 sayılı kararıyla; "İtiraz konusu kural yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlemediğinden ilgililerin hangi somut fiil ve olguya meslekten çıkarma yaptırımının uygulanacağını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkan tanımadığı, bu nedenle kuralın, Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesine ve Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturduğu,

Açıklanan nedenlerle kuralın, Anayasa'nın 38. ve 128. maddelerine aykırı olduğu, iptali gerektiği ..." gerekçesiyle "meslekten çıkarılma" ibaresinin iptaline karar verildiği ve yine iptal hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine hükmedildiği,

Anayasa Mahkemesince bir Kanun'un veya KHK'nın tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesinin, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, bir başka anlatımla, Anayasa Mahkemesinin, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye dönük olarak ertelemiş bulunmasının öncelikle yasama organına aynı konuda, iptal kararının gerekçesine uygun olarak yeni bir düzenleme için olanak tanımak ve ortada hukuki bir boşluk yaratmamak amacına yönelik olduğu, her durumda yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralları uygulaması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmayacağı, Anayasa Mahkemesince iptal kararının yürürlüğe girmesi için verilen sürenin, Mahkemenin iptal kararının gerekçesiyle birlikte dikkate alınması ve yorumlanması gerektiği,

Öte yandan, Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kuralın, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olduğu, bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı; özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi halde Anayasa'nın 152. maddesinde düzenlenmiş olan "Anayasa'ya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi" (itiraz) yolunun hukuk ve uygulama yönünden sonuçsuz kalacağının yargısal içtihatlarla kabul edildiği, nitekim Anayasa'nın, itiraz yoluna başvurulan Kanun ya da KHK ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararının beş ay içinde gelmemesi halinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret edilen 152. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." yolundaki kuralın da Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koyduğu,

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir Kanun ya da KHK'nın uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de, hak veya menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmalarının gerekeceği, aksi halde Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının uygulama tarihinin yukarıda belirtilen amaçla ayrıca belirlenmesi halinde iptal edilen yasa kuralının uygulanmasının sürdürülmesi nedeniyle bu uygulamaya karşı dava yoluna başvuracakların iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanamayacaklarının kabulü; bir yandan dava yoluna başvuran herkes için Anayasa ile tanınmış olan itiraz hakkının bunlar için fiilen işlemez hale getirilerek ortadan kalkması ve iptal kararının uygulanamaması, öte yandan Anayasa'ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olacağı, bu durumun, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırılık teşkil edeceği,

Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararlarının gerekçesi karşısında; usul ve esasları Kanun'da belirlenmeyen zabıta mesleğinden çıkarılmaya yönelik hususlar Yönetmelikle düzenlenemeyeceğinden, Yönetmeliğin 40/1-d maddesi uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle, ... İdare Mahkemesinin. tarih ve E:., K:. sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti:

.. İdare Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. kararıyla;

Davacının disiplin cezasına konu fiilinin sübuta erdiğinin anlaşılması ve bu durumun . Ağır Ceza Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı mahkumiyet kararı ile de sabit olması karşısında, Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 40. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen; "Yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kullanmak" fiili nedeniyle, bahsi geçen Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 40/1-d maddesi uyarınca "Meslekten çıkarma" cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı,

Anayasa Mahkemesinin 28/11/2018 tarih ve 30609 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 17/10/2018 tarih ve E:2018/110, K:2018/99 sayılı kararıyla; 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 51. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "meslekten çıkarılma" ibaresinin Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edildiği ve anılan kararın Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 66. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesinin ayrıca karara bağlandığı,

Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay süre ile yürürlüğe girmesinin ertelenmiş olmasının, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 51. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "meslekten çıkarılma" ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluğu doldurmak üzere Yasama Organına altı ay süre verilmesi amacını taşımakla birlikte bir diğer amacın da iptal kararı nedeniyle ortaya çıkacak olan hukuksal boşluğun kamu düzenini ihlal edici nitelikte görülmesi nedeniyle 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 51. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "meslekten çıkarılma" ibaresinin altı ay süreyle yürürlükte kalmasının sağlanması olduğu,

Anayasa Mahkemesi kararının yalnızca iptal hükmü nazara alınıp, altı ay ertelenmesine ilişkin kısmının dikkate alınmamasının hukuken kabul edilemeyeceği, dolayısıyla, kamu yararını olumsuz yönde etkileyecek hukuksal bir boşluğun doğmamasını teminen getirilen bu sürenin yalnızca Yasama Organına yönelik olduğunun kabulünün, öncelikle iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca belirlenmesine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına, bunun yanı sıra Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasında yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı kuralına aykırılık teşkil edeceği,

Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının bakılan davada uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi yöndeki düşüncenin kabulü halinde, Anayasanın 153. maddesi hükümlerinin ihlal edileceği ve hukuki boşluğa sebebiyet verileceği, bu durumun ise, Anayasa Mahkemesinin anılan kararının, Resmi Gazete'de yayımlandığı tarih ile kararın yürürlüğe gireceği tarih arasında idarece disipline aykırı eylemlere karşı hiçbir disiplin cezası verilememesi ve daha önce verilip de henüz yargılama süreci devam eden tüm disiplin cezalarının da iptali sonucunu doğuracağı, böylece azımsanmayacak bir süreçte işlenen ve disiplin cezasını gerektiren tüm fiillerin yaptırımsız kalması sonucunu doğuracağı,

Bu durumda, işlemin tesis edildiği ve uyuşmazlığın görüldüğü tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinin anılan kararının henüz yürürlüğe girmediği, dolayısıyla 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 51. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "meslekten çıkarılma" ibaresinin işlem tarihinde yürürlükte olduğu hususu nazara alındığında ve işin esasına girildiğinde davacının eyleminin de sabit olduğu hususu birlikte değerlendirildiğinde dava konusu işlemde hukuka aykırılık olmadığı gerekçesi eklenmek suretiyle, davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davacı tarafından, . Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet kararının temyiz incelemesi neticesinde bozulduğu ve bozma kararı sonucunda . Ağır Ceza Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararı ile beraatine karar verildiği; ancak, İdare Mahkemesince bu husus dikkate alınmadan davanın reddine karar verildiği; hukuka uygun olmayan idari soruşturma ile meslekten çıkarılmasının ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Yönetmeliğe dayanılarak meslekten çıkarma cezası verilmesinin de hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Davacının, temyiz isteminin kabulü ile, temyize konu ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Fatih Belediyesi Zabıta Müdürlüğü emrinde . olarak görev yapmakta olan davacı ve bir diğer Zabıta Memuru ile ilgili şikayet üzerine yapılan disiplin soruşturması sonucunda hazırlanan disiplin soruşturma raporunda; davacı ve diğer Zabıta Memurunun fiil ve hallerinin, Belediye Zabıta Yönetmeliği'nin 40/3-b maddesinde ifade edilen "Yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kullanmak" fiili kapsamında olduğu ve bu fiilin karşılığı olan anılan Yönetmeliğin 40/1-d maddesinde öngörülen meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmaları yönünde teklif getirilmiş, bu teklif üzerine davacı, . tarih ve . sayılı işlem ile Belediye Zabıta Yönetmeliği'nin 40/1-d maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır.

Bunun üzerine temyizen bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasanın 152. maddesinin birinci fıkrasında; "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır." hükmüne, üçüncü fıkrasında; "Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." kuralına yer verilmiştir.

Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında "Kanun, Kanun Hükmünde Kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar, gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez."; dördüncü fıkrasında "İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar."; beşinci fıkrasında ise, "İptal kararları geriye yürümez." kuralı yer almaktadır.

13/07/2005 tarih ve 25874 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Zabıtanın görev ve yetkileri" başlıklı 51. maddesinin üçüncü fıkrasında "Belediye zabıta teşkilatının çalışma usül ve esasları, çalışanların görev ve yetkileri, memurluğa alınması için taşımaları gereken nitelikler, alacakları meslek içi eğitim, görevde yükselme, meslekten çıkarılma, giyecekleri kıyafet ve savunma amaçlı olarak kullanacakları aletler ile zabıta teşkilatında hizmet gereklerine göre oluşturulacak birimler, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." düzenlemesine yer verilmiştir.

11/04/2007 tarih ve 26490 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Belediye Zabıta Yönetmeliği, yukarıda yer verilen 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Zabıtanın görev ve yetkileri" başlıklı 51. maddesine dayanılarak çıkarılmıştır.

Belediye Zabıta Yönetmeliği'nin "Disiplin Cezaları" başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında zabıta personeline uygulanacak disiplin cezalarının "uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, meslekten çıkarma, Devlet memurluğundan çıkarma" cezaları olduğu, ikinci fıkrasında meslekten çıkarma cezası dışında verilecek olan disiplin cezalarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, üçüncü fıkrasında ise, meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, tutum ve davranışlara sayma yoluyla yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa Mahkemesinin 28/11/2018 tarih ve 30609 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 17/10/2018 tarih ve E:2018/110, K:2018/99 sayılı kararıyla; "Kanun'da belediye zabıta personelinin meslekten çıkarılmasını gerektiren eylemler gösterilmediği gibi bu cezayı vermeye yetkili makamlar ve cezanın kesinleşme usulünün de belirtilmediği, bu haliyle anılan meslekten çıkarma yaptırımı yönünden belediye zabıta personeli için kanuni bir güvencenin bulunmadığı, itiraz konusu kuralın; söz konusu disiplin cezasıyla ilgili genel ilkeleri ortaya koymadığı, çerçeveyi çizmediği, bu disiplin cezasını gerektiren eylemleri genel hatlarıyla da olsa belirlemediği,

İtiraz konusu kural yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlemediğinden ilgililerin hangi somut fiil ve olguya meslekten çıkarma yaptırımının uygulanacağını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkan tanımadığı, bu nedenle kuralın, Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesine ve Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturduğu" gerekçesiyle, "meslekten çıkarılma" ibaresinin iptaline karar verilmiş ve yine iptal hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine hükmedilmiş, buna karşın altı aylık süresi içinde ve Kurulumuzca temyiz incelenmesinin yapıldığı tarih itibarıyla dahi herhangi bir kanuni düzenleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesince bir Kanun'un veya KHK'nın tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine uygun bulunmamaktadır.

Bir başka ifadeyle, Anayasa Mahkemesinin, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye dönük olarak ertelemiş olması öncelikle yasama organına aynı konuda, iptal kararının gerekçesine uygun olarak yeni bir düzenleme için olanak tanımak ve ortada hukuki bir boşluk yaratmamak amacına yönelik olup her durumda yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralları uygulaması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmaz. Anayasa Mahkemesince iptal kararının yürürlüğe girmesi için verilen sürenin, Mahkemenin iptal kararının gerekçesiyle birlikte dikkate alınması ve yorumlanması gerekmektedir.

Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı; özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi halde Anayasa'nın 152. maddesinde düzenlenmiş olan "Anayasa'ya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi" (itiraz) yolunun hukuk ve uygulama yönünden sonuçsuz kalacağı yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim Anayasa'nın, itiraz yoluna başvurulan Kanun ya da KHK ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararının beş ay içinde gelmemesi halinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına yönelik olarak 152. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." yolundaki kural da Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir Kanun ya da KHK'nın uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de, hak veya menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekmektedir. Aksi halde Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının uygulama tarihinin yukarıda belirtilen amaçla ayrıca belirlenmesi halinde iptal edilen yasa kuralının uygulanmasının sürdürülmesi nedeniyle bu uygulamaya karşı dava yoluna başvuracakların iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanamayacaklarının kabulü; bir yandan dava yoluna başvuran herkes için Anayasa ile tanınmış olan itiraz hakkının bunlar için fiilen işlemez hale getirilerek ortadan kalkması ve iptal kararının uygulanamaması, öte yandan Anayasa'ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olur ki bu durum, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırılık teşkil eder.

Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararı ve bu kararda belirtilen altı aylık süre içerisinde ve halen dahi herhangi bir yasal düzenleme yapılmadığının anlaşılması karşısında; usul ve esasları Kanun'da belirlenmeyen zabıta mesleğinden çıkarılmaya yönelik hususlar Yönetmelikle düzenlenemeyeceğinden, Yönetmeliğin 40/1-d maddesi uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi ısrar kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, davalı idarece Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararının yürürlüğe giriş tarihinin, iptal kararı ile oluşacak hukuksal boşluğun kamu yararını ihlal edici nitelikte olduğu göz önüne alınarak, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar işlenecek disiplin cezalarının yaptırımsız kalmaması maksadıyla altı ay süre ile ertelendiği savı ileri sürülmüş ise de, temyiz incelemesi tarihi itibarıyla, Anayasa Mahkemesince iptal kararının yürürlüğe girmesi için öngörülen altı aylık sürenin dolmuş olduğu ve kanun koyucu tarafından yeni bir düzenleme yapılmadığı; ayrıca, 18/12/2021 tarih ve 31693 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Belediye Zabıta Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile dava konusu Yönetmeliğin meslekten çıkarma cezasını düzenleyen 40. maddesi 1. fıkrası (d) bendinin ve aynı maddenin, meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışları düzenleyen 3. fıkrasının yürürlükten kaldırıldığı dikkate alındığında, davacının fiillerinin genel hükümler çerçevesinde değerlendirilebileceği tabiidir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,

2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin . İdare Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber