Yalçınkaya: Muhafazakar partiler öne çıktıkça laiklik gündemden düşürülüyor

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 05 Haziran 2009 14:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, 'muhafazakar partilerin öne çıkmasıyla artan radikalleşmeyle birlikte ekonomik büyüme ve modernizasyona daha çok vurgu yapılmak suretiyle batı tipi demokrasilerin ayrılmaz parçası olan laikliğin gündemden düşürüldüğünü ve tanımının değiştirilmeye çalışıldığını' savundu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 17. Onur Günü dolayısıyla Yargıtay Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen törende konuşan Yalçınkaya, yargının sıkıntılarından Anayasal değişikliğe kadar birçok konuda görüş beyan etti. "Muhafazakar partiler öne çıktıkça, artan radikalleşmeyle birlikte, ekonomik büyüme ve modernizasyona daha çok vurgu yapılmak suretiyle, batı tipi demokrasilerin ayrılmaz parçası olan laikliğin gündemden düşürüldüğü ve tanımının değiştirilmeye çalışıldığı görülmektedir." diyen Yalçınkaya, "İnsanları inançları ile kabul eden, bunu sorun yapmayan Avrupa sosyal demokrasi çizgisine yaklaşan muhafazakar partiler için yasaklama Siyasi Partiler Yasamızda mevcut değildir. Sadece, dini kuralların devlet işlerinde etkili ve egemen kılınması, eğitim birliği ve hukuk birliği gözetilmeden bu yönde faaliyetlerde bulunulması yasaklanmıştır." dedi.

AK Parti hakkındaki kapatma davasına da değinen Yalçınkaya, bu kapsamda hoşgörüsüzlük, sivil barışı ve demokratik anayasal düzeni tehlikeye sokan beyan ve eylemlerin açıklandığını söyledi. Parti üyelerinin bu beyan ve eylemlerinin söz konusu siyasi parti tarafından desteklendiği, birçok somut deliller yanında Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen Anayasa değişikliği ile görülüp anlaşıldığını ifade eden Yalçınkaya, adli yargı ilk derece mahkemeleri yanındaki Cumhuriyet Başsavcılıklarının yetkilerinin bulundukları yer yargı çevresi ile sınırlı olduğunu belirtti.

Yalçınkaya, başsavcılıklar arasında yargı çevreleri dışında bir hiyeraşi bulunmadığı için başsavcılıklar arasındaki işbirliğinin yeterli düzeyde olmadığı gibi koordinasyon ve arşiv birikimi de bulunmadığını vurguladı. Bunun sonucunda çeşitli yer savcılıklarınca aynı konularda davalar açıldığını dile getiren Yalçınkaya, "Gerçek ve tüzel kişilerin haklarının ve anayasal düzenin korunması, ülkenin egemenliğini ve güvenliğini tehlikeye sokan ve yasaları ihlal eden eylemlerin etkili bir şekilde soruşturulması zorunluluğu, bağımsız bir ülke başsavcılığının korulmasını gerektirmektedir. Anayasal bir kurum olarak Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığı'nın ayrı bir bütçe, kadro ve personel imkanına kavuşturulması, görevlerini yerine getirmedeki etkinliğini artıracaktır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesindeki görevlerinin yanında, kendisine bağlı bölge savcılıkları ve şehir savcılıkları oluşturulmalı ve savcıların eğitimi için başsavcılığa bağlı Savcılık Akademesi kurulmalıdır." diye konuştu.

AÇIKLAMALAR YARGI ÜZERİNDEKİ GÜVENİ ZEDELİYOR

Belli makamı işgal eden kişilerin, açıklamalarının toplum üzerindeki etkilerini çok yönlü olarak değerlendirmeden Yüksek Mahkeme kararlarına yönelik kişisel görüş açıklaması şeklindeki beyanlarının yargı üzerinde güveni zedeleyici olduğunun müşahede edildiğini savunan Yalçınkaya, demokrasinin kurum, kural ve usullerine, saygı gösterilmesinin siyasi güçlerden beklenen en önemli davranış biçimi olduğunu söyledi.

Yargıya, güven ve saygının sürekli olmasının erdemlilik olduğunu anlatan Yalçınkaya, yargının bağımsızlığının güçlendirilmesini istedi. İletişimin denetlenmesi uygulamasında, yasa dışına çıkılmaması gerektiğini kaydeden Yalçınkaya, bireyin özel hayatının gizliliği ve korunması hakkının ihlal edilmemesi gerektiğini belirtti.

"Anayasa ve yasa değişikliklerinde esas alınması gereken ilkelerin yüksek mahkemeler olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'ın kesinleşmiş, yerleşmiş, istikrar kazanmış kararlarında aranması daha gerçekçi olacaktır." diyen Yalçınkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "İleriye yönelik olarak uygulanması düşünülen söz konusu değişikliklerin Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan güncelliğini ve önemini koruyan kapatma davasına da uygulanacağı açıktır. Bu nedenle anılan kapatma davası sonuçlanmadan Anayasa Mahkemesinin yapısı, kapatma davası açılmasındaki usül ve kapatma nedenlerinin sınırlarının daraltılması hususlarında, yasalarda değişiklik yapılmasının Anayasanın değiştirilemez maddelerine aykırılık oluşturacağı da düşünülmelidir. Anayasamızın değiştirilemez maddelerindeki temel ilkelere aykırı davranılmadıkça hiçbir partinin kapatma davası ile karşı karşıya kalmayacağı tartışmasızdır. Anayasal ilkelere uymamayı temel hak ve özgürlük olarak tanımlayanlar yanılgı içindedirler; anayasal rejime, üniter devlete ve demokratik toplumsal düzene zarar vermektedirler."

TCK'nın 301. maddesiyle ilgili yapılan değişikliklerle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Yalçınkaya, anılan maddede geçen aşağılamak kavramı ile eleştiri kavramının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Önemli olan hususun bir ifadenin ne zaman eleştiri, ne zaman aşağılama sayılacağının tespit edilmesi olduğuna dikkat çeken Yalçınkaya, "İfade, eleştiri kastı taşıyorsa, eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek ve cezai soruşturma söz konusu olmayacaktır. Ancak ifadenin, ifade özgürlüğünün ve eleştiri hakkının kapsamında değerlendirilmesi söz konusu değilse, cezai soruşturma yapılması gerekecektir." şeklinde konuştu.

YARGITAY'DA 365 BİN DOSYA VAR

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iş yükü yönünden ağır bir çalışma ortamı içinde bulunduğunu dile getiren Yalçınkaya, mevcut iş yükünün adalet hizmetinin istenilen düzeyde hızlı bir biçimde yerine getirilmesini engellediğini söyledi.

Bu durumun toplumun adalete olan saygı ve güven duygusunun zedelenmesine neden olduğunu anlatan Yalçınkaya, şu istatistik bilgileri verdi: "Başsavcılığımıza 2007 yılında devreden iş sayısı 238 bin 211, gelen iş sayısı 279 bin 211 olmak üzere toplam iş sayısı 517 bin 422, çıkan iş sayısı ise 168 bin 266'dır. 2008 yılında devreden iş sayısı 349 bin 156, gelen iş sayısı 265 bin 73 olmak üzere toplam iş sayısı 614 bin 229, çıkan iş sayısı ise 247 bin 650'dir. Bugün itibariyle mevcut dosya sayısı 365 bin 752.'dir. Üst düzey memur soruşturmalarında 2007 yılında geçen seneden devreden iş sayısı 30, gelen iş sayısı 173 olmak üzere toplam iş sayısı 203, çıkan iş sayısı ise 172'dir. 2008 yılında geçen seneden devreden iş sayısı 31, gelen iş sayısı 267 olmak üzere toplam iş sayısı 298, çıkan iş sayısı 263'tür."

"Yüce bir duygu ve değer olarak adaletin, kamu ve birey vicdanını tatmin edecek şekilde eşitlikle ve tarafsızlıkla gerçekleştirilmesi yargının asli görevidir." diyen Yalçınkaya, bu çok önemli asli görevin; cesaret ve kararlılıkla, hiçbir gücün etkisinde kalmadan, tarafsız ve hakkaniyetle yerine getirileceğine olan inancını paylaştı.

Yalçınkaya, insan haklarına eksiksiz saygı gösterilen bir kültür çerçevesinde, yargının bağımsızlığının sağlanmasında, hukukun üstünlüğü ve yasal düzenin güçlendirilmesinde herkesin üzerine düşen görevleri yerine getirme konusunda gayret göstermesi temennisinde bulundu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber