Balkonunuzu bahçeye dönüştürme önerileri...

Sadece artan kanser vakaları ve obezite değil... Amazon ormanlarının yok oluşundan Taksim Meydanı’nın ortasına AVM kondurulmak istenmesine kadar herşeyin şu anda sofranızda/buzdolabınızda olanlarla bir bağı var. Çünkü mesele, gıda.

Kaynak : Radikal
Haber Giriş : 15 Şubat 2013 08:38, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Balkonunuzu bahçeye dönüştürme önerileri...

Ve endüstriyel gıdanın yeryüzüne ettikleri üzerine söylenecek söz çok. Konuyu “Ne yani balkonumuzda inek mi besleyelim” münazaracılığıyla ele almıyorsanız, yapılacak şey de çok. Seçeneklerden biri, ‘balkon bahçeciliği’. Endüstriyel gıdaya karşı, endüstriyel gıdanın kalbi kentlerde yayılan balkon bahçeciliğini, Balkon Bahçeleri Konviviyum (topluluk) lideri Leyla Kabasakal’a sorduk.

Geçtiğimiz günlerde Genç Çevre Girişimcileri grubunun düzenlediği bir etkinlikte konuşan Kabasakal, balkon bahçeciliğine 2006’da ABD’deyken, 4 metkekarelik balkonunda başlamış. Saksı, küçük kürek, eldiven, toprak vesaire dahil temel başlangıç masrafı 90 doları geçmemiş. Türkiye’de bugün başlayanlar için 100 lirayı geçmez, diyor.

Halen balkonunda nane, büyük yapraklı fesleğen var. Havuçları yeni yeni yeşeriyor. “Nane, fesleğen, biberiye bunlar sürekli veriyorlar, ne kadar keserseniz alttan o kadar çabuk geliyor” diyor. Balkonunda en kötü hasatta 5-10 biberle 3 domates alabilmiş.. İyi hasatta yazın haftada 2-3 salataya yetecek kadar domates, salatalık, biber almış. Balkonunda yetişen aromatik bitkiler makarnalara aroma vermek için kullanıyor. Naneyi çay olarak da içiyor.

İstanbul’da balkon bahçeciliği yapan kaç kişi var? “Elimde istatistiki bir veri yok, ama hangi semtte olursa olsun balkonu, terası biraz güneş gören bir şeyler ekiyor. Köydeki tadı arayıp acı biber yetiştiren çok var. Daha eski yerleşim yerleri olan Eyüp, Kadıköy’de oldukça fazla balkon bahçecisi var. Çengelköy, Beykoz’da var, villa bahçelerinde... Tuzla, Zekariyaköy’de yetiştirenler var” diyor.

BU AY HANGİ ÜRÜNLERİ EKEBİLİRİZ?

* Bu ay hangi ürünleri ekebiliriz?

Balkonunuza bağlı, dışarıda ekecekseniz domates, biber son don olduktan sonra ekilir. Yani Mart ortası – Nisan başı, korunaklı bir yeriniz varsa biraz daha erkene alabilirsiniz. Özellikle fideler dona karşı çok duyarlı oluyor, hava eksiye düşüyorsa gece, mutlaka ya üzerleri örtülmeli ya da içeriye alınmalı. Marul, havuç, soğan, pırasa bu aylarda oluyor.

* Ektiğimiz şeyler illa dışarıda mı olmalı? Evi sera gibi düşünüp evin içinde yetiştirsek olmaz mı?

Evin içinde limon, mandalin gibi ağaç yetiştirenler de var, yerini sevmesi çok önemli. Kışın güneş alması, yazın da aşırı sıcaktan korunması gerekiyor bu ağaçların. Evin içinde havalandırma çok önemli. Toprağın nemini korumak çok önemli. Bir de içerde de olsa ağaçlara mevsimi hissettirmek gerekiyor, yoksa çiçek açmıyorlar, meyva da olmuyor tabii o zaman. Pencere kenarında yine nane, fesleğen, biberiye, kekik çok rahat yetişebiliyor. Marul deneyebilirsiniz, yine pencere kenarında.

* Belli başlı ürünler için bir yetişme süresi verirseniz…

Nane 10 günde yeni yaprak verir. Domates en erken 60 gün. 120 günde meyva veren cinsler de var, büyük domatesler daha uzun zaman alıyor. Marul 1 ay, biber 40-50 gün arası. Fesleğen 10-12 gün.

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN HAYAT BİLGİSİ

- “Genelde herkese aromatik bitkilerle başlamalarını öneriyorum. Nane, kekik, fesleğen, biberiye, roka, aromatik olmasa da turp ve benzeri basit köklenen bitkiler. Marketten aldığınız herhangi bir naneyle başlayabilirsiniz. Yalnız biraz canlı olmasına dikkat edin. Suya koyun. İçtikçe suyunu yenileyin. Kendi kendine kılcal damarlar çıkaracaktır. Sonra alıp ekebilirsiniz.”

- “Ben organik-ekolojik pazarlardan çilek ve fesleğen bitkisi alıyorum. Pazarcılara sorun, ne var? Onlar size fide getirirler. Başlarda geleneksel tohum diye diretmeyin. Geleneksel tohumlar çok değerlidir. Eğer yaşatamazsanız, hem o tohumlara hem bunları köy köy dolaşarak toplayan arkadaşlarımızın emeğine yazık. Önce ne buluyorsanız onunla başlayın. ”

- “Başta fideyle başlayın. Tohumdan yetiştiriyorsanuz dışarıda satılan törflerden yüzde 100 kullanmayın. O, tohuma çok kuvvetli geliyor. Herhangi bir yerden aldığınız toprağı steril hale getirin. Toprağı steril hale getirmek için 100- 120 C’de fırınlayın. Toprak sıcaklığı 30 dakika 80 C’de kalması sterilize eder. Benzer işlemi mikrodalga fırında da yapabilirsiniz, metal olmayan bir kaba nemli toprağı koyun ve 2 dakika yüksek ısıda çalıştırın, steril toprağınız hazır. O toprak ve törfle karıştırarak tohum dikebilirsiniz. Site bahçesine ekim yapacaksanız en az 2 aydır ilaçlanmamış olmasına dikkat edin.”

‘PEMBE DOMATES GERÇEK BİR BAŞARI ÖYKÜSÜDÜR’

Leyla Kabasakal: “Pembe domates evladiyelik, çok ince kabuklu, şekli düzgün olmayan bir tür. 2008 öncesine kadar pembe domatesin p’sini bulamazdınız. Neden? Çünkü kabukları ince, hemen bozulur. Şekli düzgün değil, kasaya düzgün koyamazsınız. Endüstriyel açıdan hiç başarılı bir tür değil. Standartlaşmıyor. Ama pembe domates ağının başarısından sonra halktan öyle bir talep geldi ki, şimdi normal pazarlarda bile var. Alın pazardan, çekirdeğini kurutun, alın size tohum!

Tüketici talebinin piyasayı iyi yönde nasıl şekillendirebileceğinin başarı öyküsüdür bu. Karabuğday talep ederseniz, o unu görürsünüz bir süre sonra piyasada. Osmancık pirinci de yerel pirinç türü olarak baldonun neredeyse önüne geçmiş iyi bir örnek yerel türlerin başarısı açısından. Bunları daha çok geliştirmek, talep etmek tüketicinin elinde.... Süpermarketten çıkın. Üreticinizle, pazarcınızla ilişki kurun ki iyi gıdanın nereden geldiğini öğrenin. Yediklerinizin tadına dikkat edin, aldığınız maydonozda koku var mı? Bakın küçük saplı maydonoz kokusunu henüz kaybetmemiştir, marketten gidin koca saplı, uzun boylu maydonozları doğrayın salataya, hiç koku almazsınız. Organik pazarlar çıktığından beri kokulu maydonoz geri geldi. Endüstriyel gıda bitkiyi hızla ve görünüşü öncelikli olarak yetiştiriyor, arada lezzeti, kokuyu kaybediyorsunuz.”

BALKON BAHÇECİLİĞİNİN HEDEFİ NEDİR?

Çocukluğunda yediği domatesin kokusunu özleyerek balkonunda bir şeyler yetiştirmeye kalkıp hüsrana uğrayanların sayısı çok. Balkon bahçeleri gibi toplulukların sihiri de bu. Çünkü insanları konuşmaya teşvik ediyor. Pazarcıları, fide satıcılarını, meraklıları, sanal arkadaşları, akademisyenleri, komşuları, sitenin bekçisini ‘bilenler bilmeyenlere anlatsın’ mantığıyla ‘buluşturuyor’.

Hareketin amaçları: Şehirde yaşayan insanların, toprakla, doğal gıdayla, bağını yeniden kurmasına yardımcı olmak. İnsanların yediklerinin tadı, kökeni, üretimi konusunda farkındalığını arttırmak. Tüketicileri, üreticilerle buluşturmak. Tüketicileri, üretici-türetici ve tohum emanetçisi haline getirmek. Yeryüzünde biyolojik çeşitliliğin korunması için herkese düşen bir rol var, bu konuda isteyen herkese yol yordam öğretmek.

Genç Çevre Girişimi’nin düzenlediği etkinlikte yöneltilen sorulardan biri de şuydu: Hava kirliliği varken balkonda yetiştirdiklerimiz ne kadar sağlıklı?

Leyla Kabasakal “Benim düşünceme göre günümüzde ‘riski sıfırlamak’ diye bir şey olamaz” diye yanıtladı: “DDT 70’lerde dünyada kullanılan bir tarım ilacıdır. 80’lerde 90’larda dünyada yasaklanmıştır. Ama bugün gidin, kutuplarda penguenlerin hücrelerinde DDT çıkacaktır. Riski sıfırlamak diye bir şey yok. Riski minimize etmek var. Nasıl? Balkonda ektiğim ürünün toprağını kontrol ederim. Suyu kontrol ederim. Klora karşı da bir gün önceden veya 2-3 saat önceden bir kapta bekleterek dinlendirim. Balkonumu havalandırabilirim. Elbette egzozun ortasında yetiştirmem ama yapraklarını kontrol edebilirim, sirkeli suyla silebilirim...”

Özetle: Balkon bahçecilerinin en önemli özelliği ‘bakmayı öğrenmeleri’: Havaya, toprağa, yapraklara, suya, balkonuna, hayatına, kendine... Egzoz kokularının içinde, her sabah yapraklarındaki kurum parçacıklarını temizlediğiniz bitki belki bir türlü ürün vermeyecek. Veya verecek ama siz yemek istemeyeceksiniz... Ama alınamayan hasadın bile size anlattığı bir hakikat var: Marketten aldığınız biberin balkonunuzdakinden de beter koşullarda yetişmediğine ‘emin’ misiniz? Toprağını, suyunu, ilacını kim kontrol ediyor? Onlara güveniyor musunuz? Peki balkonunda ot bitmeyen bir semtte, havada sizin ne işiniz var? Bunu değiştirmek için ne yapabilirsiniz? Daha iyisi için bugün ne yaptınız?

LEYLA KABASAKAL KİMDİR?

Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde doktora yapmakta olan Leyla Kabasakal Slow Food Balkon Bahçeleri Konviviyum (topluluk) lideri. Master eğitimini ABD’de tamamladıktan sonra İstanbul Balkon Bahçeleri’ni 2010 yılında kurdu. Gıda konusunda çeşitli eğitimler düzenliyor, yurt dışında üniversitelerde Gıda Üretimi ve Çevre Sağlığı dersleri veriyor.

BALKON BAHÇECİLERİ NASIL BULUŞUYOR?

“Facebook’ta Slow Food Türkiye Balkon Bahçeleri olarak grubumuz var, oradan takip edebilirler. Organik pazarlardan fide temin edebilirler. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nin kursları var. Kent Bahçeleri bahçede ekim dikim yapacaklara sezon başlarında fide sağlıyor.”

YEŞİL GERİLLA HAREKETİ

70’lerde ABD’de New York’ta başladı. 22 eyalete yayıldı. Az gelişmiş bölgelerde, tren yollarının kenarlarındaki arazilerde işçiler bahçeler kurduı. Ekonomik kriz nedeniyle şehirde boş kalmış tarlaları, komşularıyla birlikte ekip dikerek bahçeye dönüştürdüler. Bugün ekonomik krizin pencesindeki Yunanistan’da da benzer girişimler var.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber