'Öyle oturduğu yerden bunları konuşmak kolay'

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: - "(Kılıçdaroğlu'nun sözleri) Bu, şirazeden çıkmış bir ithamdır. Kabul edilebilir bir şey değildir. Hiçbir ahlakla vicdan örtüsüne sığacak bir şey değildir. Bütün 'evet'ler Kılıçdaroğlu'nun olsun. Bir tek insanın canını kurtarabiliyorsak biz bunun için gayret ediyoruz. Öyle oturduğu yerden bunları yüksek perdeden konuşmak kolay. Hangi hükümet terörün artmasını ister. Bu fevkalade yanlış bir ithamdır. Vicdan ve ahlak ölçüleri dışında bir ithamdır"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Ocak 2017 23:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Öyle oturduğu yerden bunları konuşmak kolay'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Terörü tırmandırarak referandumda anayasaya 'evet' dedirtmenin yollarını arıyorlar. "şeklindeki sözlerine ilişkin "Bu, şirazeden çıkmış bir ithamdır. Kabul edilebilir bir şey değildir. Hiçbir ahlakla vicdan örtüsüne sığacak bir şey değildir. Bütün 'evet'ler Kılıçdaroğlu'nun olsun. Bir tek insanın canını kurtarabiliyorsak, biz bunun için gayret ediyoruz. Öyle oturduğu yerden bunları yüksek perdeden konuşmak kolay. Hangi hükümet terörün artmasını ister. Bu fevkalade yanlış bir ithamdır. Vicdan ve ahlak ölçüleri dışında bir ithamdır." dedi.

Kurtulmuş, TRT Haber'de katıldığı "Anadolu Soruyor" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Suikaste uğrayan gazeteci yazar Uğur Mumcu ile şehit Emniyet Müdürü Okkan'ın ölüm yıl dönümlerinin olduğunun hatırlatılarak, "Bu faili meçhuller eski Türkiye'de kaldı diyebilir miyiz?" şeklindeki soru üzerine Kurtulmuş, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan ve diğer bütün faili meçhullere kurban gidenleri rahmetle andığını söyledi.

O dönemlerin, Türkiye için son derece karanlık ve kötü olduğunu ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu, bizim hep söylediğimiz, Türkiye ne zaman ileriye doğru gitmeye çalışsa, kendi istiklalini kazanmaya gayret etse, özellikle ekonomi alanında ne zaman atılım yapsa, ne zaman birtakım bağımsızlığı sağlayacak adımları atmaya çalışsa Türkiye'de hep bu tür olaylar olmuştur. Ya sağ sol çatışmaları ya Alevi-Sünni çatışmalarının zemini hazırlanmaya çalışılmıştır ya PKK gibi ondan evvel Ermeni terör örgütü ASALA gibi birtakım terör örgütleri milletin başına bela edilmiştir ya da bu tür önemli şahıslara yapılan suikastlerle faili meçhul cinayetlerle Türkiye halkının gündemi meşgul edilmiştir, Türk devletinin ayaklarına prangalar vurulmaya çalışılmıştır."

Bu olayların her birisinin mutlaka birtakım dış bağlantıları bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, Türkiye'nin bütün bunları aydınlatma mecburiyeti olduğunun altını çizdi.

Hangi kumpasların kurulduğun, kimlerin devreye girdiğinin, kimlerin bu cinayetler içerisinde yer aldığın, hangi ekiplerin kullanıldığının, hangi dış bağlantıları bulunduğunun çözülmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Türkiye'nin bunları mutlaka çözmesi gerekiyor. Çünkü bir millet ileriye doğru koşacaksa arkasından emin olması lazım. Her yıl dönümünde bu isimleri rahmetle anıyoruz. O isimleri üzerinden oluşturulmaya çalışılan o siyasi çalkantıları hatırlıyoruz. Artık bizim bütün bunları çözmüş olarak, Hrant Dink davasını ve diğer bütün davaları çözmüş olarak, şöyle geçmişimizden bir emin olmamız lazım ki evet, bundan sonraki süreçlerde tedbirli olabilelim." ifadelerini kullandı.

- "Karlov suikastinde olduğu gibi birtakım suikast planlamaları içerisinde olabilirler"

Referandum sürecinde siyasi suikastler ve faili meçhullerin yaşanıp yaşanmayacağına ilişkin tehdit alıp almadıklarının sorulmasına üzerine de Kurtulmuş, bu süreçte çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin Suruç katliamı sonrası yeni bir dönemle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, bu dönem içerisinde özellikle Suriye ve Irak'taki terör gruplarının da verdiği destekle, Türkiye içerisinde çok sayıda terör eylemi gerçekleştiğini, bu olayların 10 katının da bertaraf edildiğini bildirdi.

Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "Yenildik" diye kenara çekilmeyeceğinin altını çizen Kurtulmuş, "Bunlar önümüzdeki dönemde hem PKK hem DEAŞ ile stratejik işbirliği yapabilirler. Karlov suikastinde olduğu gibi birtakım suikast planlamaları içerisinde olabilirler. Bunlarla ilgili olarak tedbirlerimizi alıyoruz." diye konuştu.

İstihbarat birimlerinin olayları önceden tespit ederek her türlü tedbiri almaya gayret ettiğini aktaran Kurtulmuş, ancak referandum sürecinde bunların hızlanabileceği ihtimalini aktardı.

Terör örgütlerinin, Türkiye'ye diz çöktürmek istediğine dikkati çeken Kurtulmuş, "Net bir şey söylüyorum, bu kadar tecrübeden sonra dünyadaki hiçbir terör örgütü; en kabiliyetli ya da en iyi eğitilmiş terör örgütü olarak hangisini görüyorsanız onu alalım, hiçbir terör örgütü tek başına değildir. Eğer bu terör örgütlerinin arkasındaki siyasi, istihbari, lojistik, birtakım maddi destekler verilmesin, inanın hiçbirisi bir hafta bile dayanamaz." açıklamasında bulundu.

- "Sayın Kılıçdaroğlu lafı tersinden anlayarak söylemiş"

Terör örgütleri DEAŞ, PYD/PKK'nın elindeki silahlara dikkati çeken Kurtulmuş, Beşiktaş saldırısında kullanılan bombanın da el yapımı değil fabrikasyon olduğunu söyledi.

Bu bombanın da herhangi bir devletin, askeri envanterinden çıktığının ortada olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Şimdi Türkiye öyle sıradan 3-5 tane çapulcu terör örgütüyle karşı karşıya değil. Birtakım devletler, birtakım istihbarat birimleri bunları destekliyor ve bunlar bu referandum süreci içerisinde Türkiye'ye diz çöktürmek için müdahale etmeye gayret edecekler, mücadele edecekler. Bugün bunu söyledim, Sayın Kılıçdaroğlu da lafı tersinden anlayarak söylemiş. İnşallah Türkiye bunlara pabuç bırakmayacak. Bu terör örgütlerine diz çöktürecek. Bunlar etkin bir Türkiye'nin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Onun için bir yönetim sistemi değişikliğine müsaade etmek istemiyorlar. İnşallah referandumdan güçlü bir şekilde sonuç alınırsa, 'evet' çıkarsa, bunun sonucu olarak bu terör örgütlerinin de motivasyonları büyük oranda kırılmış olacaktır. Bunu söylemiştim bir kere daha söylüyorum."

- "Hangi hükümet terörün artmasını ister"

Sözlerinin sosyal medyada da gündem olduğunun hatırlatılmasının ardından, "Referandumdan evet çıkmazsa terör artar' gibi bir sözünüz oldu mu?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, şu açıklamada bulundu.

"Ben onu söylemedim. Benim söylediğim tam da bunlardır. Zannediyorum Sayın Kılıçdaroğlu sözlerimi dinlemeden ya da okumadan, soruyu soran muhabirin yönlendirmesi çerçevesinde böyle bir şey söylemiş. Son derece talihsiz bir demeç oldu. Hangi hükümet terörün artmasını ister. Yani kusura bakmayın biz o terör saldırılarından sonra iki üç gün kendimize gelemiyoruz. O alanı dolaştığımız zaman, yüreği yanan analar ve babaların ağıtlarını sabaha kadar dinlediğimiz zaman iki gün kendimize gelemiyoruz. Hangi hükümet terörü kullanıp referandumdan sonuç almak ister. Böyle bir söz olabilir mi? Lafı bu kadar tersinden anlamak olabilir mi? Söylediğimiz şudur, Türkiye'ye diz çöktürmek istiyorlar, bunun için terörü kullanıyorlar, referandum ortamını da kendilerine uygun bir ortam olarak kabul edebilirler, saldırılarını artırabilirler, aman dikkati olalım, uyanık olalım. Buradan, tersine bir mana çıkarmaksa en azınsan siyaseten bir suistimaldir, sözleri çarpıtmaktır, bunu kabul etmediğimi açıkça söylüyorum."

- "Vicdani ve ahlaki hiçbir sınırı olmayan ölçüsüz bir sözdür"

"Kılıçdaroğlu'nun, "Terörü tırmandırarak 'evet' oylarını artırmaya çalışıyorlar gibi bir ithamı var. Neler söylemek istersiniz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Bu, şirazeden çıkmış bir ithamdır. Kabul edilebilir bir şey değildir. Hiçbir ahlakla vicdan örtüsüne sığacak bir şey değildir. Bütün 'evet'ler Kılıçdaroğlu'nun olsun. Bir tek insanın canını kurtarabiliyorsak biz bunun için gayret ediyoruz. Öyle oturduğu yerden bunları yüksek perdeden konuşmak kolay. Hangi hükümet terörün artmasını ister. Bu fevkalade yanlış bir ithamdır. Vicdan ve ahlak ölçüleri dışında bir ithamdır." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin şu anda terörle boğuştuğunu, mücadele ettiğini, savaş verdiğini dile getiren Kurtulmuş, terör örgütleri ve onların arkasındaki ağa babalarıyla mücadele ettiklerini bildirdi.

Bunun Türkiye'nin bekası, dirlik, birlik meselesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Bu kadar hassas bir konuda, can pahasına mücadele veriliyor. 'Efendim, terörü artırarak oy almaya çalışıyorlar.' Bu asla kabul edilemeyecek, vicdani ve ahlaki hiçbir sınırı olmayan ölçüsüz bir sözdür. Kabul etmek mümkün değildir." diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Olağanüstü hal döneminde referanduma gidileceği eleştirilerine ilişkin, "12 Eylül, silahların gölgesinde yapılan bir oylamadır ama o bir sıkıyönetim, askeri rejim ortamıydı. Şu anda askeri rejimden kurtulmuş Türkiye ortamı var. Bunu söyleyenlere 15 Temmuz akşamını hatırlatırım." dedi.

Kurtulmuş, TRT Haber'de katıldığı "Anadolu Soruyor" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un görüşmeleri sırasında Mecliste, milletvekilleri arasında istenmeyen görüntüler yaşandığının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Bunlar son derece çirkin, nahoş görüntülerdir. Hiçbir şekilde Türkiye'ye bir faydası yoktur. Böylesi görüntüler üzerinden muhalefet etmiş olmanın herhalde muhalefet seçmenleri bakımından da önemli şekilde zaafiyet oluşturacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin neler getireceğine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye'de rejim tartışmalarının 1923'te bittiğini, yeni sistemin rejim tartışmalarıyla ilgisi olmadığını vurguladı.

"Olağanüstü hal sürecinde referanduma gidileceği" eleştirilerine yanıt veren Kurtulmuş, olağanüstü halin, "Laf olsun." diye ilan edilmediğini, Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle Türkiye'nin uçurumun kenarından döndüğünü söyledi.

Bunun yanı sıra Türkiye'nin PKK ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerinin planlı saldırılarına maruz kaldığını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Bütün bunları ortadan kaldırmak için olağanüstü halin bize verdiği birtakım imkanlardan istifade etmemiz lazım. Olağanüstü halin verdiği bu imkanları kullanmasaydık, devletin içine sızan bu çeteleri bu kadar rahat bir şekilde devletin içinden temizleme sürecini başlatamazdık. Şunu da açık söyleyeyim, halen 'Tamam, bu temizlik bitmiştir.' diyemiyoruz. Çünkü halen devletin birçok yerine sızan, karda yürüyüp izini belli etmeyen çok sayıda FETÖ mensubunun olduğu ortadadır."

Kurtulmuş, olağanüstü halin millete karşı değil, devletin içindeki eşkıyalara ve terör gruplarına karşı ilan edildiğinin altını çizdi.

Yayımlanan son kanun hükmünde kararname ile olağanüstü hal sürecinde yapılan bazı hata ve eksikliklerin gözden geçirilmesini mümkün kılacak bir komisyon kurulduğunu anımsatan Kurtulmuş, komisyonun, şikayetleri 2 yıl boyunca gözden geçireceğini ve titiz bir şekilde değerlendirilerek sonuca bağlanacağını belirtti.

Bunu bir iç hukuk müessesesi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "İçerideki hukuk süreçlerinin tamamlanması için ortaya konmuş yeni bir adımdır. Olağanüstü halin muhatabı olan yani terör gruplarıyla irtibatlı, iltisaklı olan insanlar için dahi süreci biraz daha demokratikleştirecek, biraz daha normalleştirecek adımları atıyoruz, atmaya devam edeceğiz." diye konuştu.

- "Son derece batıl bir kıyas"

Muhalefetin "12 Eylül döneminde askerin gölgesinde referanduma gittik. Şimdi devlet olağanüstü hal ilan ediyor." eleştirileri hatırlatılarak, "Referandumun niteliğine ilişkin böyle bir endişe var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları ifade etti:

"Hayır, böyle bir endişe yok. Böyle bir kıyas da son derece batıl bir kıyastır. Hiçbir benzerliği yoktur. 12 Eylül, silahların gölgesinde yapılan bir oylamadır ama o bir sıkıyönetim, askeri rejim ortamıydı. Şu anda askeri rejimden kurtulmuş Türkiye ortamı var. Bunu söyleyenlere 15 Temmuz akşamını hatırlatırım. 15 Temmuz akşamı askeri darbe ortaya çıkmış olsaydı belki o darbeciler kendi anayasalarını, sistemlerini millete dayatmak için kalkacaklar, aynen 12 Eylül benzeri bir anayasal değişikliğe gideceklerdi.

Herkes sözüne dikkat etsin. Böyle ortadan, yanlış bir benzetmeyle bu süreç 12 Eylül'e benzetilemez. Tam tersine Türkiye, 12 Eylül'ün kıyısından alınmıştır. Türkiye, bir 28 Şubat sürecinin kıyısından alınmıştır, Allah muhafaza belki 1960 ihtilalinden dahi kanlı olabilecek bir darbe teşebbüsünden kurtarılmıştır. Dolayısıyla burada hep beraber 7 Ağustos dediğimiz ruhu yeniden kuşanmamız lazım. Referandumda farklı fikirler olabilir; 'Evet' diyenler olur, 'Hayır' diyenler olabilir, farklı siyasi kanaatler olabilir ama en azından Türkiye'nin bekası konusunda müşterek kanaatlerimizin olması lazım."

Türkiye'nin 15 Temmuz akşamı bir askeri darbeden kurtarıldığını hatırlatan Kurtulmuş, sürecin, askeri darbenin ya da askeri olağanüstü bir dönemin önünü açan değil, tersine Türkiye'yi askeri darbe ortamından kurtaran bir süreç olduğuna dikkati çekti.

- "Biz hiç kimsenin peyki değiliz, uydusu değiliz"

"Son dönemde Türkiye, Rusya, İran ve Çin ile daha yakın ilişki içine girmeye başladı. Bir eksen kayması var mı?" sorusuna yanıt veren Kurtulmuş, "Ben yıllardır bu 'eksen kayması' lafını benimsemem. Bu, son derece sinir bozucu bir laftır, gerçekten kabul edilebilir bir şey değildir. Türkiye'nin bir ekseni vardır, o da kendi eksenidir." dedi.

Türkiye'nin, Doğuyla Batıyla, Müslüman ve Hristiyan dünyasıyla tarihsel açıdan son derece kuvvetli ilişkileri bulunan bir ülke olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu ilişkilerin hiçbiri lineer bir doğru gibi gitmez. Amerikalılarla ilişkiler bazen çok iyidir, bazen çok kötüdür. Aynı şekilde Ruslarla ilişkiler... Bir sene evvel neredeyse Ruslarla bu noktadaydık, şimdi Astana sürecinde Suriye barışına katkı sağlayabilecek müşterek perspektifler ve çabalar içinde girebiliyoruz. Aynı şekilde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerimizi yeniden tamir edip, yeni bir döneme başlıyoruz. Böyle baktığımız zaman Türkiye'nin bütün bu ülkelerle ilişkileri nihayetinde kendi menfaatleri bakımından önemlidir. Biz kendi menfaatimizi esas alırız. Biz hiç kimsenin peyki değiliz, uydusu değiliz.

Avrupa Birliği ile Türkiye'nin göçmen krizi ve vize serbestisi dolayısıyla ortaya çıkan problemleri var. Bu problemler çözülür, giderilir. Giderilmezse Türkiye her her şeye 'Eyvallah' diyerek boynunu uzatacak değildir. Aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri'nin özellikle PYD'ye verdiği destek ve ısrarlı taleplerimize rağmen FETÖ'nün başındaki eşkıya başını iade etmeme konusundaki tavrı Türkiye'yi rencide eden tavırlardır, Türkiye'nin kabul etmeyeceği tavırlardır. Biz Amerika ile iyi geçineceğiz diye bunları söylemeyecek miyiz? Dolayısıyla Türkiye, bütün buralarda kendi menfaatlerini önceleyerek, bir denge oluşturur ve bu dengenin üzerinden Türkiye'nin menfaatleri hangi ülkelerle nasıl ilişki geliştirmesini geliştiriyorsa o şekilde hareket eder yoksa Türkiye sadece bir ülkenin ya da bir bölgenin etrafında dönebilecek bir peyk değildir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber