Görevini yapan savcıların ve askerlerin başına neler geliyor...

Kaynak : Bugün
Haber Giriş : 07 Nisan 2007 11:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

nuh gönültaş

Şu garabete bakın! Bir yayın organı "Şu tarihlerde iki darbe atlatmışız, işte delili" diyor. Ama ülkedeki savcılarda tıs yok! Öyle ki, Başbakan bile savcıları kamuoyu önünde uyarma gereği duyuyor, yine yok bir şey.

Şimdi... Peki savcılar neden bu tip olayların üzerine gidemiyor? Çok basit... Eğer Şemdinli dosyası'nın savcısı harcanmasaydı, bugün darbe iddialarına soruşturma açacak cesur savcılar bulabilirdik. Bu hükümetin belki de en büyük hatalarından birisi Van Savcısı'nı harcamak oldu! Şimdi size iddialı bir cümle söyleyeceğim: Bu güne kadar üst düzey çetrefil konularda dava açan bütün sivil savcılar bir şekilde görevlerinden olmuştur. Aynı şekilde "ordu içinde darbe girişimleri var, cunta kurdular vs." gibi iddialarla ortaya çıkan ve darbeleri ve darbecileri ihbar eden askerlerde hep tutuklandılar ve sonra tımarhaneyi boyladılar. 12 Eylül İhtilali'nden başörtüsü sorununa, kontrgerilladan askeri suçlara kadar bir çok önemli soruşturmaya imza atan ve dava açan savcılar sonunda bu iddia ve davaların mağduru haline getirildiler. Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hazırladığı Şemdinli İddianamesi nedeniyle harcandı. Türkiye, savcı Ferhat Sarıkaya'dan önce de dişe dokunan hukukî konularda hazırladıkları iddianameleri nedeniyle savcılarını harcamıştı.

12 Eylül Darbesi'ni iddianamesine taşıyarak dönemin generallerinin yargılanmasını isteyen Sacit Kayasu...28 Şubat sürecinde Erciyes Üniversitesi rektörü ve bir fakülte dekanının yargılanmasının yolunu açan Reşat Petek... Kontrgerilla İddianamesi yüzünden öldürülen Doğan Öz... Türkiye'de ne zaman çetrefil konularda dava yolu açılsa nedense kaybeden hep savcılar oluyor Polismafya- siyaset üçgenindeki kirli ilişkilerin gün ışığına çıktığı Susurluk'un belki de ilk ipuçlarını yıllar önce savcı Doğan Öz yakalamıştı. Sağ-sol çatışmalarının ortasında, hukuka en çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde; 24 Mart 1978'de öldürüldü! Onun ölümü sağ-sol çatışması bağlamında düşünüldü hep. Oysa Öz öldürülmeden önce kontrgerillayla ilgili dava açma hazırlığındaydı. Şiddet olaylarının gizli örgütlerce yönlendirdiğini belirten raporunu dönemin başbakanı Bülent Ecevit'e iletmişti. Sacit Kayasu... Adana Cumhuriyet Savcısı iken 12 Eylül darbesinin yapan askeri yönetimin yargılanması için DGM'ye sunduğu iddianamesi yok sayıldı. Ardından da görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle savcılıktan uzaklaştırıldı. Bunun bedelini avukat bile olamamakla ödüyor. Gülhane Askerî Tıp Akademisi eğitim yılı açılış töreninde Tuğgeneral Prof. Yalçın Işımer'in İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy hakkında hakarete varan sözler söylediği için suç duyurusunda bulunan Hatay Cumhuriyet Savcısı Ali Karcı da sürgün gibi iki doğu tayini ile işini kaybetmişti. Meşhur ìbu adamları belleyeceğizî sözleri de Işımer'in o konuşmasında söylenmişti. Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı iken 'okullarına alınmayan başörtülü 6 öğrencinin suç duyurusunu' kabul etmesiyle hukuku mumla arar hale gelen bir başka isim ise Reşat Petek. Petek'in savcılık serüvenini bitiren olay, okullarına alınmayan bir grup öğrencinin Yozgat Fen Edebiyat Fakültesi dekanı ve güvenlik görevlilerine yönelik 'gayrımeşru olarak öğrencilerin fakülte binasına girmelerine engel olarak eğitim ve öğretim hürriyetini kısıtlamak ve bu konuda kanunsuz emir vermek' istemiyle Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'na müracaatlarıyla başlar (Ekim 1998). Ordu içinde "Cunta var", "Darbe yapacaklar" iddialarıyla ortaya çıkan askerlerin sonu da bu savcılardan farklı değil.

Silahlı Kuvvetler'de darbe yapmak isteyen generallerin bulunduğu iddiasıyla Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, ve kuvvet komutanları dahil bir çok askeri ve sivil yetkiliye ihbar mektubu gönderen bir üsteğmen 11 Ekim'de askeri mahkemede yargılandı. Bu asker Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nda görevli görevli Deniz Pilot Üsteğmen İsmail Kitapçı'ydı. 29 Temmuz 1995 tarihinde (tarihe dikkat!) mektubundan amirleri haberdar olunca 6 Eylül'de tutuklandı. Aralık 1957'de Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu, bazı DP yöneticileri ile temas kurarak bazı subayların darbe hazırlığı içinde olduklarını ihbar etti. Kuşçu'nun isimlerini verdiği kurmay albaylar Cemal Yıldırım, Naci Aşkun ve İlhami Barut, Yarbay Faruk Güventürk, Binbaşı Ata Tan, Yüzbaşı Kazım Özfırat ve Yüzbaşı Hasan Sabuncu tutuklandılar. Harbiye'de dört ay tutuklu kalan bu subaylar daha sonra Genelkurmay Başkanı olacak olan Cemal Tural başkanlığındaki askeri mahkemede yargılanarak beraat ettiler. Samet Kuşçu'ya ne oldu dersiniz? Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu 2 yıl hapis ve ''ordudan tart'' cezasına çarptırıldı. Galiba bu örnekler yeter durumun vahametini anlatmak için. Bakalım nokta dergisinin iddiaları nasıl sonuçlar getirecek

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber