Çanakkale Savaşı'nda İnanılmaz Olay! Bu Sır Hala Çözülmedi

Çanakkale Savaşı'nda inanılmaz olay! bu sır hala çözülmedi

  1. Yaşanan bazı olaylar dünyada hala gizemini korumaya devam ediyor. Yaşanan hadiselere bilim tarafından da somut bir açıklama getirilemeyince bu olaylar paranormal halini aldı.

    Yaşanan bazı olaylar dünyada hala gizemini korumaya devam ediyor. Yaşanan hadiselere bilim tarafından da somut bir açıklama getirilemeyince bu olaylar paranormal halini aldı.

  2. TUHAF AYAK İZLERİ   <p>1855 yılının Şubat ayında İngilterenin Güney Devon kentinde tuhaf ayak izleri keşfedildi. Bu izlerin kime veya neye ait olduğu belirlenemedi. Fakat bazı köylülere göre bu izler şeytanın ayak izlerinden başka biR şey değildi. bilim insanları ise bu görüşü tamamen reddediyor ve şu soru ortaya çıkıyor: Bunlar Kimin Ayak İzleri ? Kardaki ayak izlerinin her biri at nalı şeklindeydi. Fakat izler evlerin damlarında da görülmüştü. İzler tek bir hat üzerinde devam ediyordu. İzleri bırakan her neyse önüne hiçbir engel tanımadan tek bir hat üzerinde devam etmişti. Bir Devon papazı ve doğabilimcisi izlerin arkasında şeytanın olduğu görüşünü yalanladı fakat açıklayamadığı şeyse karanlıktan seher vaktine kadar 120 km yürüyen, damlara tırmanan ve ot yığınlarının içinen geçen hayvanın hangisi olduğuydu. Siz ne düşünüyorsunuz ?

    TUHAF AYAK İZLERİ

    1855 yılının Şubat ayında İngilterenin Güney Devon kentinde tuhaf ayak izleri keşfedildi. Bu izlerin kime veya neye ait olduğu belirlenemedi. Fakat bazı köylülere göre bu izler şeytanın ayak izlerinden başka biR şey değildi. bilim insanları ise bu görüşü tamamen reddediyor ve şu soru ortaya çıkıyor: Bunlar Kimin Ayak İzleri ? Kardaki ayak izlerinin her biri at nalı şeklindeydi. Fakat izler evlerin damlarında da görülmüştü. İzler tek bir hat üzerinde devam ediyordu. İzleri bırakan her neyse önüne hiçbir engel tanımadan tek bir hat üzerinde devam etmişti. Bir Devon papazı ve doğabilimcisi izlerin arkasında şeytanın olduğu görüşünü yalanladı fakat açıklayamadığı şeyse karanlıktan seher vaktine kadar 120 km yürüyen, damlara tırmanan ve ot yığınlarının içinen geçen hayvanın hangisi olduğuydu. Siz ne düşünüyorsunuz ?

  3. KELLY HOPKINSVILLE OLAYI <p>  1955 yılında Kentucky Hopkinsville'de bir Ağustos akşamında Sutton ailesi sakin bir yaz akşamı geçiyorlardı. Ailenin bir de misafiri vardı: Billy Ray Taylor. Taylor saat 19 sularında bahçeye su içmeye çıktı. Su içerken 500 metre ilerde ağaçların arasında parlak bir yaratık gördü.İçeri girip olanları anlattı fakat ona gülüp geçtiler. Daha sonra evin köpeğinin yüksek sesle havlamasının üzerine evin iki büyük erkeği Sutton ve Taylor silahlarını kuşanıp dışarı çıktılar. Ağaçların arasından onlara doğru gelen sanki teslim olmuş bir biçimde ellerini havaya kaldırmış bir yaratık ortaya çıktı. Dehşete kapılıp 5 metre kala ateş ettiler ve yaratık ters takla atıp ormana kaçtı.

    KELLY HOPKINSVILLE OLAYI

    1955 yılında Kentucky Hopkinsville'de bir Ağustos akşamında Sutton ailesi sakin bir yaz akşamı geçiyorlardı. Ailenin bir de misafiri vardı: Billy Ray Taylor. Taylor saat 19 sularında bahçeye su içmeye çıktı. Su içerken 500 metre ilerde ağaçların arasında parlak bir yaratık gördü.İçeri girip olanları anlattı fakat ona gülüp geçtiler. Daha sonra evin köpeğinin yüksek sesle havlamasının üzerine evin iki büyük erkeği Sutton ve Taylor silahlarını kuşanıp dışarı çıktılar. Ağaçların arasından onlara doğru gelen sanki teslim olmuş bir biçimde ellerini havaya kaldırmış bir yaratık ortaya çıktı. Dehşete kapılıp 5 metre kala ateş ettiler ve yaratık ters takla atıp ormana kaçtı.

  4. BATAKLIK CESETLERİ   <p>1640 yılının bahar aylarında Schalkholzer Batakllığında bir bataklık cesedi bulundu. Adam bataklık tarafından mükemmel bir şekilde korunmuştu. Adamın üzerinde yapılan incelemelerde öldürülmüş olduğu ortaya çıktı. dar iyi korunabilmişlerdi ? Yoksa kaza ve cinayet bunları açıklamaya yeter miydi ? Bataklık cesetlerinin bu kadar iyi korunmasının sebebi olarak bataklık yosununun turba oluşturması gösterilebilir. Bu da bakterilerin üreyememesi ve organik maddelerin aynı zamanda bataklık cesetlerinin bataklık yosunları tarafından bakterilerden korunmasını sağlamaktadır. Bataklık yosunları ölünce turbaya dönüşür ve cesetler biriken tabakaların altında kalır. Son yıllarda bahçelerde turba kullanılması ve son yüzyıllarda turbanın yakıt olarak kullanılması sonucu bataklık cesetleri gün ışığına çıkmıştır. Fakat niçin öldürüldükleri hala gizemini korumaktadır.

    BATAKLIK CESETLERİ

    1640 yılının bahar aylarında Schalkholzer Batakllığında bir bataklık cesedi bulundu. Adam bataklık tarafından mükemmel bir şekilde korunmuştu. Adamın üzerinde yapılan incelemelerde öldürülmüş olduğu ortaya çıktı. dar iyi korunabilmişlerdi ? Yoksa kaza ve cinayet bunları açıklamaya yeter miydi ? Bataklık cesetlerinin bu kadar iyi korunmasının sebebi olarak bataklık yosununun turba oluşturması gösterilebilir. Bu da bakterilerin üreyememesi ve organik maddelerin aynı zamanda bataklık cesetlerinin bataklık yosunları tarafından bakterilerden korunmasını sağlamaktadır. Bataklık yosunları ölünce turbaya dönüşür ve cesetler biriken tabakaların altında kalır. Son yıllarda bahçelerde turba kullanılması ve son yüzyıllarda turbanın yakıt olarak kullanılması sonucu bataklık cesetleri gün ışığına çıkmıştır. Fakat niçin öldürüldükleri hala gizemini korumaktadır.

  5. Winchester Gizem Evi ünlü bir perili evdir. Winchester'e karısı Sarah tarafından yaptırılmıştır. Kocasının ölümünden sonra Sarah spitularizmin gelişiminden etkilenmiş ve kendisindede paranormal yetenekler olduğunu sezmiştir. Sarah Santa Claradaki evi satın aldığında ruhların rehbeliğinde çalışmaya başlanıldı ve 38 yıl boyunca yani ölümüne kadar devam etti.Evin içinde dolaşan adamların sesi duyulur, fısıldaşmalar duyulur, kapıların açılıp kapandığı tokmaklarının kendiliğinden döndüğü görülür ve her tarafta pişen bir yemeğin kokusu hakimdir.Tüm bu aktiviteler, gerek görevli bekçiler gerekse kameralar tarafından bizzat tespit edilmiştir.

    Winchester Gizem Evi ünlü bir perili evdir. Winchester'e karısı Sarah tarafından yaptırılmıştır. Kocasının ölümünden sonra Sarah spitularizmin gelişiminden etkilenmiş ve kendisindede paranormal yetenekler olduğunu sezmiştir. Sarah Santa Claradaki evi satın aldığında ruhların rehbeliğinde çalışmaya başlanıldı ve 38 yıl boyunca yani ölümüne kadar devam etti.Evin içinde dolaşan adamların sesi duyulur, fısıldaşmalar duyulur, kapıların açılıp kapandığı tokmaklarının kendiliğinden döndüğü görülür ve her tarafta pişen bir yemeğin kokusu hakimdir.Tüm bu aktiviteler, gerek görevli bekçiler gerekse kameralar tarafından bizzat tespit edilmiştir.

  6. 1957 yılında rusların Antartika'da Vostok isimli bir araştırma merkezi kurması ve 1970 li yıllarda yapılan radar taramalarıyla merkezin kurulduğu buzun altında dev bir göl keşfettiler. Gölün sıvı halde ve donmamış durumda olduğu ve 13 bin ila 14 bin yıldır orada donmuş durumda olduğu belirtildi. Bu yüzden Vostok Gölü akıl almaz bir karışımı barındırıyor: Dış dünyadan tamamen izole olmuş bir eko sistem, su, ısı, gazlar, ve hali hazırdaki biyolojik aktivite. 2002 yılında Ulusal bilim Kuruluşu robot bir sonda ile göle dalmayı planladığını duyurdu. Fakat Amerikalı Uzmanlar yaptıkları araştırmalarla çıkardıkları "gölün altındaki" yerçekimi, manyetizma ve termal aktivitelerin bulunduğu haritalarda gölün güneydoğu kıyısında manyetik anormallikler tespit ettiler. Bu anormalliklerin doğal bir oluşumdan kaynaklaıyor olabilirdi. Bu anormalliklerin açıklandığı sırada gölün hemen üstünde ufo görüldüğü söylentisi yayılmaya başladı. Fakat asıl tuhaf olan ufonun görüldüğü söylenen yerde olağanüstü kum tepecekleri keşfeden bir Rus bilim adamınında aralarında olduğu 3 bilim adamı son 2 sene içerisinde orda ölmüştü. Tuhaf olayların güney bölgesinde devam etmesinin sonucunda göle sonda ile dalma girişimi iptal edildi.

    1957 yılında rusların Antartika'da Vostok isimli bir araştırma merkezi kurması ve 1970 li yıllarda yapılan radar taramalarıyla merkezin kurulduğu buzun altında dev bir göl keşfettiler. Gölün sıvı halde ve donmamış durumda olduğu ve 13 bin ila 14 bin yıldır orada donmuş durumda olduğu belirtildi. Bu yüzden Vostok Gölü akıl almaz bir karışımı barındırıyor: Dış dünyadan tamamen izole olmuş bir eko sistem, su, ısı, gazlar, ve hali hazırdaki biyolojik aktivite. 2002 yılında Ulusal bilim Kuruluşu robot bir sonda ile göle dalmayı planladığını duyurdu. Fakat Amerikalı Uzmanlar yaptıkları araştırmalarla çıkardıkları "gölün altındaki" yerçekimi, manyetizma ve termal aktivitelerin bulunduğu haritalarda gölün güneydoğu kıyısında manyetik anormallikler tespit ettiler. Bu anormalliklerin doğal bir oluşumdan kaynaklaıyor olabilirdi. Bu anormalliklerin açıklandığı sırada gölün hemen üstünde ufo görüldüğü söylentisi yayılmaya başladı. Fakat asıl tuhaf olan ufonun görüldüğü söylenen yerde olağanüstü kum tepecekleri keşfeden bir Rus bilim adamınında aralarında olduğu 3 bilim adamı son 2 sene içerisinde orda ölmüştü. Tuhaf olayların güney bölgesinde devam etmesinin sonucunda göle sonda ile dalma girişimi iptal edildi.

  7. Dünyadaki en büyük gizemlerden bir tanesi de hiç bir sebep yokken kendiliğinden yanan insanlardır ve ilginçtir ki insanın kemiklerinin bile kül haline dönüştüğü bu yanma olayında yanan insanın etrafındaki eşyalara hiçbir zarar gelmemektedir. Kendiliğinden yanma olayları incelendiğinde insanların kafasında birçok soru işareti bırakıyordu. Olayların diğer bir ilginç tarafıysa yanan insanların hiç ses seda çıkarmadan ve direnmeden yanmalarıydı. Kendiliğinden yanma olaylarında yanma olayı içten dışa doğru olmaktadır yani bir iç ısısı ve ateşle yanma olmaktadır. Fakat normal yanma hadisesi dıştan içe doğru olur. Bu gizemin perde arkası günümüzde bile gün yüzüne çıkamamıştır.

    Dünyadaki en büyük gizemlerden bir tanesi de hiç bir sebep yokken kendiliğinden yanan insanlardır ve ilginçtir ki insanın kemiklerinin bile kül haline dönüştüğü bu yanma olayında yanan insanın etrafındaki eşyalara hiçbir zarar gelmemektedir. Kendiliğinden yanma olayları incelendiğinde insanların kafasında birçok soru işareti bırakıyordu. Olayların diğer bir ilginç tarafıysa yanan insanların hiç ses seda çıkarmadan ve direnmeden yanmalarıydı. Kendiliğinden yanma olaylarında yanma olayı içten dışa doğru olmaktadır yani bir iç ısısı ve ateşle yanma olmaktadır. Fakat normal yanma hadisesi dıştan içe doğru olur. Bu gizemin perde arkası günümüzde bile gün yüzüne çıkamamıştır.

  8. 1947 yılının Haziran ayında Endonezya'nın Sumatra açıklarında seyreden kargo gemisi "SS Ourang Medan"dan tehlike mesajları gelmesiyle başlayan olaylar büyük felekatle sonuçlanmasına rağmen hala sır perdesi aralanamamıştır. Gemiden "Kaptan Dahil Tüm Mürettebatımız Öldü" şeklinde yardım ve tehlike mesajlarının gönderilmesinin ardında "Ölüyorum" şeklinde ikinci bir mesaj gönderimiştir. Yardım çağrısını alan "Silver Star" adlı gemi koordinatlarını değiştirip SS Ourang Medan a yardım etmeye gitmiştir. Gemiye ulaştıklarında bir köpekte dahil olmak üzere sadece cesetlerle karşılaşmışlardır. Mesajı gönderen adamı da haberleşme odasında ölü olarak bulmuşlardır. Olayı tuhaf yapan tüm cesetlerin elleriyle yukarıyı işaret etmiş olmaları, ağızlarının sonuna kadar açık ve dişlerinin korkudan sonuna kadar sıkılmış ve gözlerinin faltaşı gibi açık olmasıdır.

    1947 yılının Haziran ayında Endonezya'nın Sumatra açıklarında seyreden kargo gemisi "SS Ourang Medan"dan tehlike mesajları gelmesiyle başlayan olaylar büyük felekatle sonuçlanmasına rağmen hala sır perdesi aralanamamıştır. Gemiden "Kaptan Dahil Tüm Mürettebatımız Öldü" şeklinde yardım ve tehlike mesajlarının gönderilmesinin ardında "Ölüyorum" şeklinde ikinci bir mesaj gönderimiştir. Yardım çağrısını alan "Silver Star" adlı gemi koordinatlarını değiştirip SS Ourang Medan a yardım etmeye gitmiştir. Gemiye ulaştıklarında bir köpekte dahil olmak üzere sadece cesetlerle karşılaşmışlardır. Mesajı gönderen adamı da haberleşme odasında ölü olarak bulmuşlardır. Olayı tuhaf yapan tüm cesetlerin elleriyle yukarıyı işaret etmiş olmaları, ağızlarının sonuna kadar açık ve dişlerinin korkudan sonuna kadar sıkılmış ve gözlerinin faltaşı gibi açık olmasıdır.

  9. 10 Ağustos 2015 tarihinde Çanakkale Savaşı sırasında yenilgiye uğrayacağını anlayan ingilizler yeni bir tabur askeri Çanakkale'ye getirdi. Bunlar Norfolk alayı askerleriydi. Tekke ve Kavaktepelerine bir gece karanlığında saldırmayı çare gören İngilizler tepenin yamacına kadar gelip şafak sökerken saldırmayı düşünüyorlardı. Fakat Türkler ingilizleri tuzağa düşürdü ve ingilizler ancak 900 metre ilerleyebildi. Tüm taburlar Türklerin direncini hafife almıştı ve hiç ilerleyemiyorlardı fakat 5. Norflok taburunun önünde pek bir direnç sergilenmiyordu bu yüzden ilerlemeye devam ettiler. 22 kişilik bir Yeni Zellanda sahra birliğinin gözler önünde tepeye yürümeye başladılar. Tepenin üzerinde beyaz bir ekmek somunu biçiminde bir bulut vardı ve askerler bulutun içine girdiler. Son askerde bulutun içine girdiğinde bulut, sanki kargosunu almış gibi yükselmeye ve rüzgarın aksi yönünde ilerlemeye başladı. Etrafta aynı biçimde bir kaç bulut daha vardı onlar rüzgara rağmen kımıldamıyordu. Sanki diğer bulutu kollyorlardı. Buluta giren askerlerin hiçbiri bir daha görülmedi.

    10 Ağustos 2015 tarihinde Çanakkale Savaşı sırasında yenilgiye uğrayacağını anlayan ingilizler yeni bir tabur askeri Çanakkale'ye getirdi. Bunlar Norfolk alayı askerleriydi. Tekke ve Kavaktepelerine bir gece karanlığında saldırmayı çare gören İngilizler tepenin yamacına kadar gelip şafak sökerken saldırmayı düşünüyorlardı. Fakat Türkler ingilizleri tuzağa düşürdü ve ingilizler ancak 900 metre ilerleyebildi. Tüm taburlar Türklerin direncini hafife almıştı ve hiç ilerleyemiyorlardı fakat 5. Norflok taburunun önünde pek bir direnç sergilenmiyordu bu yüzden ilerlemeye devam ettiler. 22 kişilik bir Yeni Zellanda sahra birliğinin gözler önünde tepeye yürümeye başladılar. Tepenin üzerinde beyaz bir ekmek somunu biçiminde bir bulut vardı ve askerler bulutun içine girdiler. Son askerde bulutun içine girdiğinde bulut, sanki kargosunu almış gibi yükselmeye ve rüzgarın aksi yönünde ilerlemeye başladı. Etrafta aynı biçimde bir kaç bulut daha vardı onlar rüzgara rağmen kımıldamıyordu. Sanki diğer bulutu kollyorlardı. Buluta giren askerlerin hiçbiri bir daha görülmedi.

  10. İçinde Alber Einstain dahi bulunduğu deneyin sonu felaket ile sonuçlanmıştır. 22 Temmuz 1943 yılında gerçekleştirilen deneyin amacı USS Elridge adlı gemiyi elektromanyetik alan oluşturup gemiye gelen ışığı kırarak optik görünmezlik sağlamaktı. Fakat olay hiç de öyle gelişmedi. Deney başladığı anda yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başlamış daha sonra gemi ortadan kaybolmuştu. Her şey planlandığı gibi gidiyordu. 15 dakika sonra jeneratörler kapatılıp geminin geri gelmesi emri verildiğinde jenaröterler kapatıldı, yeşilimsi sis tekrar ortaya çıktı ve gemi geri geldi. Fakat birşeyler ters gidiyordu. Bu sefer mürettebatın başı beladaydı. Bazıları ortadan tamamen kaybolmuştu, psişik yetenekleri gelişen denizciler oldu sokakta yürürken aniden kaybolan ve sonra tekrar ortaya çıkanlar oldu. Ortadan kaybolan insanların bazıları giysinin olmadığı bir yere dokunulması sonucu geri gelebiliyordu fakat bazıları ortadan kayboldu ve bir daha geri dönemedi. Olaydan sağ kurtulan bir denizci ise asla eski haline dönemedi tamamen aklını yitirdi. Bu olayın sonunda Einstain deneyin planlarını yakarak "Bu deney tüm insanlığın kaderini değiştirecekti. " demiştir. Amerika bu deneyin yapıldığını reddetmiş fakat deney amerikan gizli servisinde Rainbow Project adıyla yer almıştır. Siz ne düşünüyorsunuz ? Sizce geleceğin bir hayali olan ışınlanma 1943 te istemeden gerçekleştirildi mi ?

    İçinde Alber Einstain dahi bulunduğu deneyin sonu felaket ile sonuçlanmıştır. 22 Temmuz 1943 yılında gerçekleştirilen deneyin amacı USS Elridge adlı gemiyi elektromanyetik alan oluşturup gemiye gelen ışığı kırarak optik görünmezlik sağlamaktı. Fakat olay hiç de öyle gelişmedi. Deney başladığı anda yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başlamış daha sonra gemi ortadan kaybolmuştu. Her şey planlandığı gibi gidiyordu. 15 dakika sonra jeneratörler kapatılıp geminin geri gelmesi emri verildiğinde jenaröterler kapatıldı, yeşilimsi sis tekrar ortaya çıktı ve gemi geri geldi. Fakat birşeyler ters gidiyordu. Bu sefer mürettebatın başı beladaydı. Bazıları ortadan tamamen kaybolmuştu, psişik yetenekleri gelişen denizciler oldu sokakta yürürken aniden kaybolan ve sonra tekrar ortaya çıkanlar oldu. Ortadan kaybolan insanların bazıları giysinin olmadığı bir yere dokunulması sonucu geri gelebiliyordu fakat bazıları ortadan kayboldu ve bir daha geri dönemedi. Olaydan sağ kurtulan bir denizci ise asla eski haline dönemedi tamamen aklını yitirdi. Bu olayın sonunda Einstain deneyin planlarını yakarak "Bu deney tüm insanlığın kaderini değiştirecekti. " demiştir. Amerika bu deneyin yapıldığını reddetmiş fakat deney amerikan gizli servisinde Rainbow Project adıyla yer almıştır. Siz ne düşünüyorsunuz ? Sizce geleceğin bir hayali olan ışınlanma 1943 te istemeden gerçekleştirildi mi ?