Bu Gelenek, Resmî Ve Sivil Kurumlarda Olsaydı..
Dinî yapılarda hâla devam eden bu gelenek, resmî ve sivil kurumlarda da devam etmiş olsaydı, muhtemelen....
-
Dinî yapılarda hâla devam eden bu gelenek, resmî ve sivil kurumlarda da devam etmiş olsaydı, muhtemelen
-
Mülk ve meskenlere:
Yâ Mâlike'l-mülk :"Ey mülkün gerçek sahibi!", -
Mâşâallāh : "Allah'ın dilediği olur." (Kehf 18/39),
-
Bâraka'llāh : "Allah en zengin ve cömerttir!" (Mü'minûn 23/14; Gâfir 40/64),
-
هَذَا مِن فَضْلِ رَبِّي
"Bu Rabbimin bir ihsânıdır."(Neml 27/40), -
ذَلِكَ فَضْلُ الله يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَالله ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
"Bu, Allah'ın ihsânı olup onu kendi dilediklerine vermektedir; Allah büyük lütuf sahibidir."(Cum'a 62/4),
-
فَاللهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
"En iyi koruyucu Allah'tır; merhametlilerin en merhametlisi de O'dur."(Yûsuf 12/64) -
Yiyecek satılan her yere; özellikle manav ve kasaplara:
-
كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِي
"Size nasip ettiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin; bunda taşkınlık etmeyin ki gazabıma müstahak olmayasınız!"(TaHa 20/81) -
Büfe, lokanta gibi yerlere ve mutfaklara:
-
كُلُوهُ هَنِيئًا مَرِيئًا
"Âfiyetle yeyin."(Nisa 4/4) -
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللهُ حَلالاً طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللهِ
"Allah'ın size helâl ve temiz olarak nasip eylediği şeylerden yeyin ve O'nun nîmetine şükredin."(Nahl 16/114) -
وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
"Yiyin, için; ama aşırıya kaçmayın, çünkü Allah aşırıya kaçanları sevmez."(A'râf 7/31), -
Umumi tuvaletlere, hamamlara, temizlik/çöp taşıtlarına:
-
إِنَّ الله يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
"Şüphesiz Allah tevbekârları ve temizlenenleri sever."(Bakara 2/222) en-Nezāfetü mine'l-îmân: ?Temizlik imandandır." -
Yine hamam girişlerine:
-
فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَنْ يَتَطَهَّرُوا وَاللهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ
"Burada, tertemiz olmak isteyen kişiler vardır; Allah da böyle tertemiz olanları sever."(Tevbe 9/108) -
Kuyumcu, manav gibi terazi kullanan işyerlerine (hem işyeri sahibine hem de müşteriye mesaj verecek):
-
أَوْفُوا الْكَيْلَ إِذَا كِلْتُمْ وَزِنُواْ بِالقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
"Ölçtüğünüzde tam ölçün ve hassas terazi ile tartın."(İsrâ 17/35) -
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ
"Yazıklar olsun şu hilekârlara ki: İnsanlara kendileri için bir şey ölçtürüp tarttırırken tam olmasına dikkat edip; kendileri ölçüp tartarken eksiltirler!"(Mutaffifîn 83/1-3), -
Kazanç ve kaybın söz konusu olduğu her yere, ama bilhassa İMKB'ye:
-
وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ
"Ben kendim gaybı bilseydim, elbette, böylece daha çok hayır (kazanç) elde edebilirdim."(A'râf 7/188) ve -
لِكَيْلا تَأْسَوْا عَلَى مَا فَاتَكُمْ وَلا تَفْرَحُوا بِمَا آتَاكُمْ
"(Bu gerçeği) sırf, kaçırdığınız şeyler için kendinizi yiyip bitirmeyesiniz ve, size kendisinin verdiği şeylerle şımarmayasınız diye (hatırlatıyoruz)."(Hadîd 57/23) -
Başta fabrika ve işyerleri olmak üzere, hemen her yere:
-
لَيْسَ لِلإِنسَانِ إِلاَّ مَا سَعَى
"İnsanın eline, kendi çalış(ıp kazan)dığından başkası geçmez!.."(Necm 53/39) -
إِنَّ الله يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ
"Allah adâleti ve ihsan (kalite) üzere hareket etmeyi emreder."(Nahl 16/90), -
وَأَحْسِنُوا إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
"Yaptığınız işi güzel yapınız; çünkü Allah güzel yapanları sever."(Bakara 2/195) -
صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ
"Yaptığı her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatârane bir işi olarak?"(Neml 27/88) -
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
"İman edip yararlı işler yapanlar için, Rahman (herkeste) bir sevgi meydana getirir."(Meryem 19/96) -
Zeytinyağı fabrikalarına:
-
وَشَجَرَةً تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ
"Öyle bir ağaç ki, hem yağı işe yarayacak hem de yiyenler için güzel bir katık olacak şekilde yetişir." (Mü'minun 23/20) -
شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ
"Doğuya da batıya da ait olmayan mübarek bir ağaç; zeytin ağacı? ki yağı neredeyse ateş değmese bile aydınlatacak (kadar berrak ve parlak)tır." (Nur 24/35) -
Uçak, tren, otobüs, taksi her tür nakliye aracına:
-
سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
"Şunu bizim emrimize veren (Allah) her türlü noksanlıktan münezzehtir! Yoksa biz bunu kendimiz yanaştıramazdık. Şundan da emîniz ki mutlaka Rabbimize döneceğiz."(Zuhruf 43/13) -
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ
"Kendinizi zorlamadan ulaşamayacağınız bir ülkeye yüklerinizi bunlar taşır."(Nahl 16/7) -
Ticarî gemilere:
-
وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
"Gemilerin denizde suyu yara yara gittiklerini görürsün; böylece Allah'ın lütfundan (kazanç) ararsınız."(Fâtır 35/12) -
Şehir Hatları vapurlarına:
-
بِسْمِ الله مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
"Bunun yüzmesi de demirlemesi de Allah'ın adı ile gerçekleşmekte."(Hûd 11/41), -
Uçaklara:
-
أَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ فِي جَوِّ السَّمَاءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
"Gök boşluğunda (Allah'ın buyruğuna) boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. İnanan bir toplum için elbette bunda ayetler vardır."(Nahl 16/79) -
Uzay mekiklerine:
-
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ "Ey cin ve insan toplumu! Göklerin ve yerin sınırlarını delip geçin, gücünüz yeterse? Ama güçlü bir araç olmadan delip geçemezsiniz kesinlikle!"(Rahman 55/33)
-
وَكَأَيِّنْ مِنْ آيَةٍ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ
"Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, onların yanından, yüz çevirerek geçip giderler!"(Yusuf 12/105) -
"O'dur tabakalar halinde yedi gök yaratan? Rahman'ın yaratışında bir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bak bakalım, bir yarık görebilecek misin? Sonra, gözünü iki kez daha çevir de sana geri dönsün o göz bitkin ve bezgin. Gerçek şu ki; Biz, en yakın göğü 'kandil'lerle donattık."(Mülk 67/3-5)
-
أَفَلَمْ يَنْظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ
"Bunlar hiç üstlerindeki göğe bakmazlar mı; Biz onu nasıl sapasağlam bina etmiş, nasıl süslemişiz? Bir tek çatlağı bile yok?"(Kāf 50/6) -
Eğitim kurumlarına:
-
وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ "Her bilgi sahibinin üstünde bir bilen vardır."(Yusuf 12/76)
-
هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"(Zümer 39/9) -
وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا
"Bilgi düzeyimi yükselt yâ Rab!' de."(TaHa 20/114) -
Rutbetü'l-'ilmi a'le'r-ruteb "En büyük mertebe/rütbe, bilgi sahibi olmaktır.";
-
Tıp fakültelerine:
-
وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا
"Her kim bir insana hayat verirse, bütün insanlığa hayat vermiş gibi olur"(Maide 5/32) -
Çeşitli cemaatlere ait dergahlara, vakıf merkezlerine, kurs ve yurtlara:
-
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
"Ya Rabbi! Bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla; iman edenlere karşı gönüllerimizde kötü bir düşünce bırakma. Ya Rabbi! Sen gerçekten şefkatlisin, merhametlisin."(Haşir 59/10) -
فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ(Nahl 16/69)
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
"Hastalandığımda, O?dur beni iyileştiren."(Şuarâ 26/80) -
وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا
"Birine hayat veren bütün insanlığa hayat vermiş gibidir."(Mâide 5/32) -
وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
"Ya Rabbi! Onlar beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et." (İsrâ 17/24) -
Devlet yetiştirme yurtlarına:
-
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَى قُلْ إِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ
"Sana yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar için ıslah (yani, onların işini en uygun biçimde çekip çevirmek, Allah korkusu ile onları kaderlerine terk etmekten) daha hayırlıdır. Eğer kendileriyle bir arada yaşıyorsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Kimin bozucu kimin düzeltici olduğunu Allah bilir!.."(Bakara 2/220) -
Devlet dairelerine; memurların gözleri önüne:
-
يُرِيدُ الله بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ "Allah size kolaylık diler; zorlanmanızı istemez."(Bakara 2/185)
Yessirû ve lâ tu'assirû beşşirû velâ tuneffirû
"Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin." -
Vergi dairelerine:
-
"Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" vecizesine ek olarak;
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلَاتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ
"Onların mallarından sadaka al da onları bununla temizleyip arıtmış ol. Ve onlara dua et; şüphesiz, senin duan onlar için bir sükûnet vesilesidir."(Tevbe 9/103) -
Mahkeme salonlarına:
-
وَالصُّلْحُ خَيْرٌ
"Barış daima daha iyidir."(Nisâ 4/128) -
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لله شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ
"Ey iman edenler! Allah için, dosdoğru ve âdil birer şahit olun."(Mâide 5/8) -
وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُوا
"Bir kavme duyduğunuz hınç sizi adaletten ayırmasın."(Mâide 5/8) -
وَلاَ تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ
"Şahitliği gizlemeyin; bunu gizleyenin vicdânı, bu günahın etkisiyle kıvranır durur."(Bakara 2/283) -
Hâkimlerin odalarına:
-
نَّ الله يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ(Nahl 16/90)
اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى"Âdil olun; bu, Allah bilincine daha uygundur."(Mâide 5/8)
-
وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ
"ve hükmettiğiniz zaman âdilâne hükmetmenizi (emreder)." (Nisâ 4/58) -
لاَ تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ
"Birbirinizin malını haksız sebeplerle yemeyin."(Bakara 2/188) -
Hukuk / Avukatlık bürolarına:
-
وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ
"Ve yazabilen biri, aranızda(ki işleme ilişkin sözleşmeyi) âdilâne yazsın."(Bakara 2/282) -
سِيرُوا فِي الأَرْضِ فَانظُرُوا
"Yeryüzünde gezip dolaşın da ? görün."(Rûm 30/42) -
وَكَأَيِّنْ مِنْ آيَةٍ فِي السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ
"Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, onların yanından, yüz çevirerek geçip giderler!"(Yusuf 12/105) -
Mali müşavir vb. her tür danışmanın, odasına:
-
فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
"Bilmiyorsanız, bilenlere sorun." (Nahl 16/43) -
Başkanı ve üyeleri olan her tür 'kurul'a; özellikle siyasî parti merkezlerinde genel başkan odalarına:
-
يَا اَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّى تَشْهَدُونِ
"Beyler! Nasıl yönetmem gerektiği hakkında bana görüşünüzü söyleyin. Yanımda siz olmadan bir buyruğu kesinleştirmiş değilim." (Neml 27/32) -
TBMM ve Belediye meclislerine:
-
وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ
"Kendi aralarında istişâre ederek yönetirler."(Şûra 42/68) -
وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ
"Yönetirken onlara da danış."(Âl-i İmrân 3/159) -
Polis ve jandarma binalarına:
-
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
"İçinizde; hayra çağıran, marufu emreden, münkeri yasaklayan bir topluluk bulunsun? ki felaha erecekler de bunlardır."(Âl-i İmrân 3/104) -
Askerî kurum ve mekânlara: Yukarıda verdiğimiz savaş ve fetihle ilgili vecîz ayetlerin yanı sıra,
-
وَالصُّلْحُ خَيْرٌ(Nisâ 4/128)
Silâhlara: وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ"Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet, özellikle de koşumlu (süvari) atlar(ı) hazırlayın ki, onunla Allah düşmanlarını; kendi düşmanlarınızı caydırasınız."(Enfâl 8/60. Buradaki 'kuvvet' ve 'at'ın günümüzdeki karşılığı malumdur; çünkü ayetin devamında sahip olmamız gereken 'kuvvet'in caydırıcılık özelliği açıkça belirtilmiştir.)
-
Morglara:
-
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ
"Her can ölümü tadacaktır."(Ankebut 29/57) -
إِنَّا لله وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
"Zaten Allah'a âidiz ve sonunda yine O'na döneceğiz."(Bakara 2/156) -
Müftü efendilerin (Diyanet İşleri başkanı ve Din İşleri Yüksek Kurulu) odalarına:
-
İstefti kalbeke ve lev eftâke'l-muftûn
"Müftîler/danışmanlar ne fetva/akıl verirse versin sen vicdânının sesine kulak ver." -
Camilerdeki imam odalarına:
-
وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
"Bizi müttakilere imam / önder kıl."(Furkan 25/74) -
Maden girişlerine:
-
Ya Hâfız! : "Ey Gerçek Koruyucu!"
حَسْبِيَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ -
"Bana Allah yeter; O'ndan başka tanrı yoktur. Ben yalnız O'na güvenip O'na dayandım; ulu Arş'ın sahibi O'dur."(Tevbe 9/129)
فَاللهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ(Yûsuf 12/64)