'Düşük sicil notu' psikolojik taciz kapsamına girer mi?

Amiri tarafından 'düşük sicil' notu verilen polis memuru AYM'den eli boş döndü!

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 15 Ocak 2022 12:05, Son Güncelleme : 14 Ocak 2022 23:48
'Düşük sicil notu' psikolojik taciz kapsamına girer mi?

Anayasa Mahkemesi, psikolojik taciz iddiası ile yapılan başvurularda başvurucuya idarece psikolojik taciz uygulandığı hususunda somut ve hukuken geçerli delil bulunması gerektiği aksi halde başvurunun geçerli olmayacağına karar verdi.

Başvurucu ile ilgili olaylar zincirinde neler yer alıyor?

2006 ve 2008 yıllarında başvurucuya düşük sicil notu iddiasıyla başvurucu tarafından bu işlemlerin iptali için Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde iki ayrı dava açılmıştır.

Kocaeli 2. İdare Mahkemesi 30/12/2010 tarihinde 2006 yılındaki sicil notuna ilişkin davanın kabulü ile işlemin iptaline karar vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı, 27/7/2009 tarihli karar ile Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğüne naklen atanmış ve Han ilçesinde görevlendirilmiştir.

Bu karar idare mahkemesince iptal edilmiştir.

Başvurucu 27/9/2011 tarihinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi vererek il dışına atanmasına etki ettiğini iddia ettiği amirler hakkında görevi kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunmuştur.

Başvurucu 27/1/2012 tarihinde Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki önleyici hizmetler biriminden İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü Sümer Polis Karakoluna atanmıştır.

Başvurucu 25/6/2012 tarihinde Sümer Polis Merkezi Amirliğinden, Bekirpaşa Polis Merkezi Amirliğine atanmış ve burada görev yaparken personel yetersizliği nedeniyle 8/9/2012 tarihinde -bir gün için- Trafik Denetleme Büro Amirliği bünyesinde geçici olarak görevlendirilmesine karar verilmiştir.

Başvurucuya disiplin işlemi de uygulanmıştır

Başvurucu 4/4/2012 tarihinde Kocaeli Gazetesi yazarı A.Y.'nin internette bulunan Polis Eşleri başlıklı yazısına hakkını helal et şeklinde yorum yapmıştır. A.Y. bu yorum üzerine başvurucunun intihar edebileceği düşüncesiyle ihbarda bulunmuş, bu ihbar kapsamında başvurucunun evine gidilmiştir.

30/4/2012 tarihinde ruhsal durumunun tespiti için hastaneye sevk edilmiştir. Hastaneden alınan heyet raporunda başvurucunun sağlık sorunu bulunmadığı bildirilmiş, başvurucu hakkında disiplin işlemi yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Başvurucu hastane raporunu istemiş ama silsileye uymadığı için ikaz edilmiştir.

Başvurucuya 11/2/2013 ile 17/2/2013 tarihleri arasında hastalık raporu verilmiş, bu raporun aslı başvurucunun görev yaptığı kuruma ibraz edilmemiştir.

Ama başvurucuya raporun aslını vermesi istenmiştir.

Başvurucu; idarenin kendisine karşı sürekli, düzenli ve sistematik olarak mobbing uygulaması nedeniyle manevi zarara uğradığını ileri sürerek 27/11/2013 tarihinde 20.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır.

Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddetti

Başvurucu hakkındaki il dışına atama işlemi ile düşük sicil notu verilmesi işlemlerinin yargı kararları ile iptal edildiği, başvurucunun hastaneye sevk işleminin somut bilgi ve belgeye dayalı ihbar nedeniyle gerçekleştiği anlaşılmıştır.

Başvurucunun il içinde atamaya ve branş değişikliğine tabi tutulması nedeniyle iş verimliliğinin etkilendiği kabul edilse dahi bu tür eylemlerin başvurucunun yaşamına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaştığı ve kasıtlı biçimdeki olumsuz tutum ve davranışlar bütünü olarak tanımlanan psikolojik taciz niteliğinde olduğu söylenemez.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

A.M.Ç. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/16412)

Karar Tarihi: 7/10/2021

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, psikolojik taciz nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/1/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu Kocaeli Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak çalışmaktadır.

A. Başvurucu Hakkında Tesis Edilen Sicil İşlemleri

8. 2006 ve 2008 yıllarında başvurucuya düşük sicil notu iddiasıyla başvurucu tarafından bu işlemlerin iptali için Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde iki ayrı dava açılmıştır.

9. Kocaeli 2. İdare Mahkemesi 30/12/2010 tarihinde 2006 yılındaki sicil notuna ilişkin davanın kabulü ile işlemin iptaline karar vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. 2008 yılındaki sicil notuna ilişkin yargılamada da 31/12/2010 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Anılan yargı süreçleri sonucunda idare, başvurucunun 2006 yılına ilişkin sicil notunu 90 olarak, 2008 yılı notunu ise 94 olarak belirlemiştir.

B. Başvurucu Hakkında Tesis Edilen Atama İşlemleri

10. Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğünün 6/3/2009 tarihli kararı ile Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele branşında görev yapan başvurucunun Genel Hizmet statüsünde görevlendirilmesine karar verilmiştir.

11. Başvurucu 27/7/2009 tarihli karar ile Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğüne naklen atanmış ve Han ilçesinde görevlendirilmiştir. Anılan karar, Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 29/4/2010 tarihli kararı ile hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş; başvurucu yeniden Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğünde göreve başlamıştır. Karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 5/12/2013 tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararıyla kesinleşmiştir.

12. Başvurucu 27/9/2011 tarihinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi vererek il dışına atanmasına etki ettiğini iddia ettiği amirler hakkında görevi kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunmuştur. Başlatılan soruşturmada Kocaeli Valiliğinden soruşturma izni istenilmiş, Kocaeli Valiliği İl İdare Kurulunun 23/1/2012 tarihli kararı ile soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Başvurucu bu karar hakkında Sakarya Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itirazda bulunmuş olup 16/5/2012 tarihinde itirazın reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.

13. Başvurucu 27/1/2012 tarihinde Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki önleyici hizmetler biriminden İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü Sümer Polis Karakoluna atanmıştır.

14. Başvurucu 25/6/2012 tarihinde Sümer Polis Merkezi Amirliğinden, Bekirpaşa Polis Merkezi Amirliğine atanmış ve burada görev yaparken personel yetersizliği nedeniyle 8/9/2012 tarihinde -bir gün için- Trafik Denetleme Büro Amirliği bünyesinde geçici olarak görevlendirilmesine karar verilmiştir.

C. Başvurucu Hakkında Tesis Edilen Disiplin İşlemleri

15. Başvurucu 4/4/2012 tarihinde Kocaeli Gazetesi yazarı A.Y.nin internette bulunan Polis Eşleri başlıklı yazısına hakkını helal et şeklinde yorum yapmıştır. A.Y. bu yorum üzerine başvurucunun intihar edebileceği düşüncesiyle ihbarda bulunmuş, bu ihbar kapsamında başvurucunun evine gidilmiştir. 27/4/2012 tarihinde anılan olaya ilişkin ifadesi alınan başvurucu, 30/4/2012 tarihinde ruhsal durumunun tespiti için hastaneye sevk edilmiştir. Hastaneden alınan heyet raporunda başvurucunun sağlık sorunu bulunmadığı bildirilmiş, başvurucu hakkında disiplin işlemi yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

16. Başvurucu 30/5/2012 tarihinde İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğüne dilekçe vererek hastaneden alınan heyet raporunun örneğinin verilmesini talep etmiş, Sümer Polis Merkezi Amirliğinin 11/6/2012 tarihli kararı ile başvurucuya zorunluluk olmadan rütbe sırasına uymayarak başvuruda bulunmak fiili nedeniyle ikaz yazısı gönderilmiştir.

17. Başvurucu hakkında "görev içinde ya da dışında amir ya da üstlerinin eylem ya da işlemlerini eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak" fiili nedeniyle soruşturma açılmış, 21/9/2012 tarihinde Kocaeli Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu tarafından anılan fiilin sübuta ermemesi nedeniyle ceza tayinine mahal olmadığı kararı verilmiştir.

18. Başvurucuya 11/2/2013 ile 17/2/2013 tarihleri arasında hastalık raporu verilmiş, bu raporun aslı başvurucunun görev yaptığı kuruma ibraz edilmemiştir. İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından 27/2/2013 tarihinde hastalık raporu alan personelin bu raporların aslını ibraz etmeleri gerektiğini bildirir yazının tüm personele tebliğ edilmesi yönünde karar alınmıştır.

D. Tam Yargı Davası Süreci

19. Başvurucu; idarenin kendisine karşı sürekli, düzenli ve sistematik olarak mobbing uygulaması nedeniyle manevi zarara uğradığını ileri sürerek 27/11/2013 tarihinde 20.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır.

20. Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 19/11/2014 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu lehine tazminata hükmedilebilmesi için bu kişi hakkında tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı olmasının yeterli olmadığı, ayrıca bu hukuka aykırılığın idarenin kusurundan da kaynaklanması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, idarenin başvurucuya mobbing uygulandığı hususunda somut ve hukuken geçerli delil bulunmadığı, kusur sorumluluğunun kabul edilebilmesi için gerekli olan kusur, zarar, hukuka aykırılık ve uygun illiyet bağı şartlarının mevcut olmadığı vurgulanmıştır.

21. Karar, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdare Dava Dairesinin karar düzeltme isteminin reddine dair kararı ile 19/12/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

22. 12/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Bayrakcı, B. No: 2014/8715, 5/4/2018, §§ 30-45; Ebru Bilgin [GK], B. No: 2014/7998, 19/7/2018, §§ 43-67.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 7/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu;

i. Hukuka aykırı şekilde tesis edilen disiplin işlemleri ve atama işlemleri ile kasıtlı şekilde yıldırılmaya ve sindirilmeye çalışıldığını belirterek kişilik haklarının zedelendiğini, kariyerinin olumsuz etkilendiğini ve tüm bu süreçte psikolojik tacize maruz kaldığını iddia etmiştir.

ii. Branş dışına atanması nedeniyle parasal haklarının bir kısmından mahrum kaldığını, ayrıca psikolojik taciz niteliğindeki eylem ve işlemlerle manevi zarara uğradığını ileri sürmüştür.

iii. İdarenin etkili koruma mekanizmaları oluşturamadığını ve zararlarının giderilmesi talebiyle açtığı son tam yargı davasının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini ifade ederek maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

iv. İhlallerin tespitini, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini ve lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvuruya konu şikayetlerin tümü -Anayasa Mahkemesinin önceki kararları da dikkate alınarak- Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, B. No. 2013/6235, 10/3/2016, §§ 59-60; Sümeyye Örnek, B. No. 2014/11091, 7/6/2017, § 16; Mehmet Bayrakcı, § 50; Ebru Bilgin, § 70).

28. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).

29. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§ 84-88; Hacer Kahraman, B. No: 2013/7935, 20/4/2016, §§ 51-56). Belirtilen tespitler ışığında somut olaya konu olan muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikayetlerinin Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

1. Genel İlkeler

30. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; çalışan bireylerin maddi ve manevi varlıklarının korunması bağlamında devletin Anayasa'nın 17. maddesinin yanısıra 5., 12., 49. ve 56. maddeleri çerçevesinde üstlenmesi gereken negatif ve pozitif yükümlülüklerinin kapsamına, başta 3/5/1996 tarihli Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bünyesinde imzalanan sözleşmeler olmak üzere uluslararası sözleşmelere taraf olan devletlerin taahhütlerine ve bu doğrultuda hayata geçirilen düzenlemelere ilişkin açıklayıcı değerlendirmelere ve genel ilkelere yer verilmiştir (Mehmet Bayrakcı, §§ 61-72).

31. Söz konusu değerlendirmelerde Anayasa Mahkemesi, her somut olayın kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesi koşuluyla bireylerin çalışma ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin psikolojik taciz derecesine ulaşması için birtakım unsurların aranması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, ILO ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan yayın ve raporlar da dikkate alındığında muamelelerin psikolojik taciz olarak vasıflandırılabilmesi için;

i. İşyeri ile ilgili olarak işyerindeki yöneticiler ve/veya diğer çalışanlar tarafından gerçekleştirilmesi ya da bu tür müdahalelere göz yumulması,

ii. Süreklilik arz edecek şekilde tekrarlanması, keyfilik içermesi, sistemli ve kasıtlı olması, yıldırma ve dışlama amacı taşıması,

iii. Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkaran ya da ciddi bir zarar tehlikesi içeren nitelikte olması gerekir (Mehmet Bayrakcı, § 69; Ebru Bilgin, § 80).

32. Muamelelerin neden olduğu sonuçların boyutu; mağdurun konumuna, muamelelerin süresine, sıklığına, kim ya da kimler tarafından gerçekleştirildiğine, mağdurun cinsiyetine, yaşına ve sağlık durumuna kadar birçok faktöre göre değişebilmektedir (Aynur Özdemir ve diğerleri, B. No: 2013/2453, 24/3/2016, § 79; Hacer Kahraman, § 69).

33. Yine bu değerlendirmelere göre çalışanların yaşamlarına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların manevi bütünlüklerini tehdit eden ve psikolojik taciz olarak nitelendirilen eylem, işlem ya da ihmaller konusunda Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülükler temel olarak şöyle sıralanabilir:

i. Çalışanlara yönelen psikolojik taciz mahiyetindeki davranışların oluşmaması için önlemler alınması,

ii. Şikayetleri etkili şekilde inceleyecek denetim mekanizmalarının oluşturulması,

iii. Pozitif ayrıcalıklar tanınması gereken çalışanların önündeki güçlüklerin kaldırılması ve kolaylaştırıcı imkanlardan yararlandırılmasının sağlanması,

iv. Yıldırıcı ve kasıtlı tutumlara maruz kalanların uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ya da ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması ve suç teşkil eden durumlarda sorumluların yasal çerçevede cezalandırılmalarının sağlanması,

v. Oluşan zararların tazmin edilmesi amacıyla açılan davalarda mağdurların haklarını adil şartlarda savunabileceği etkili usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması ve yargılamalar sonucunda temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması (Mehmet Bayrakcı, § 71; Ebru Bilgin, § 82).

34. Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmelerde, mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmenin öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanında olduğu da daha önceki kararlarda sıklıkla vurgulanmıştır. Sistemli ve kasıtlı olarak haksız şekilde gerçekleştirildiği iddia edilen eylem, işlem ve ihmallerin psikolojik taciz olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine yönelik olarak yapılacak incelemede, olayın tüm tarafları ile doğrudan temas halinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin rolü bu kuralların yorumunun Anayasa'ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır (Aynur Özdemir ve diğerleri, § 81; Hacer Kahraman, § 70).

2. İlkelerin olaya uygulanması

35. Başvuruya konu edilen yargılama süreci incelendiğinde öncelikle başvurucunun derece mahkemeleri önünde delillerini sunduğu, iddia ve savunma hakkını herhangi bir engellemeyle karşı karşıya kalmadan kullandığı görülmektedir. Başvurucu hakkında tesis edilen görev değişikliği ve ikaz edilmesine ilişkin işlemlerin, işin gereklilikleri dışındaki nedenlere dayandığına ilişkin başvurucunun iddialarını destekleyecek bilgi ve belgelerin bulunmadığı, aksine başvurucunun Trafik Denetleme Büro Amirliğinde görevlendirilmesine yönelik işlemin bir gün ile sınırlı tutulduğu, başvurucunun bu sürenin sonunda kendi biriminde görevlendirildiği anlaşılmaktadır.

36. Öte yandan, başvurucu hakkındaki il dışına atama işlemi ile düşük sicil notu verilmesi işlemlerinin yargı kararları ile iptal edildiği, başvurucunun hastaneye sevk işleminin somut bilgi ve belgeye dayalı ihbar nedeniyle gerçekleştiği anlaşılmıştır. Buna karşın başvurucunun il içinde atamaya ve branş değişikliğine tabi tutulması nedeniyle iş verimliliğinin etkilendiği kabul edilse dahi bu tür eylemlerin başvurucunun yaşamına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaştığı ve kasıtlı biçimdeki olumsuz tutum ve davranışlar bütünü olarak tanımlanan psikolojik taciz niteliğinde olduğu söylenemez.

37. Derece mahkemelerince verilen kararlarda; başvurucunun ve idarenin iddia ve savunmaları ile sunulan deliller değerlendirilerek tam yargı davasına konu edilen eylem ve işlemlerin psikolojik taciz oluşturmadığı sonucuna ulaşıldığı, başvurucuya idarece psikolojik taciz uygulandığı hususunda somut ve hukuken geçerli delil bulunmadığı belirtilerek davanın reddine ilişkin ilgili ve yeterli gerekçeler sunulduğu görülmektedir.

38. Ayrıca başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen yukarıda değerlendirilenler dışında kişinin maddi ve manevi varlığını korumasını ve geliştirmesini güvence altına alan anayasal hakkın nasıl ihlal edildiğine ilişkin olarak ihlal iddiasına konu eylem, işlem ve ihmallerin içeriklerine dair başka bir delilin de sunulmadığı görülmektedir.

39. Somut başvuruda, uyuşmazlığı karara bağlayan derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçeler oluşturularak anayasal güvencelerin korunması açısından pozitif yükümlülüklerin yerine getirildiği anlaşıldığından Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal saptanmamıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun gizlilik talebinin kabulüne ve kimlik bilgilerinin kamuya açık belgelerde GİZLİ TUTULMASINA,

B. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber