AB Komisyonu İlerleme Raporunun Tam Metni

Avrupa Komisyonu'nun, Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirdiğine ilişkin dün açıkladığı İlerleme Raporu müzakere tarihi için yeşil ışık yaktı. Türkiye, AB liderlerinin, 17 Aralık'ta yapacağı zirvede müzakerelere hemen başlama sözü almayı bekliyor. Memurlar.Net olarak bu ülkenin insanlarının geleceğini önemli ölçüde etkileyecek bu olayın daha iyi anlaşılabilmesi için İlerleme Raporunun İngilizce ve Türkçe metinlerini yayımlıyoruz.

Haber Giriş : 07 Ekim 2004 19:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Tavsiye bölümünün İngilizce tam metni

İlerleme raporunun İngilizce tam metni (Winzip)


İLERLEME RAPORU SONUÇ KISMI

Yargı bağımsızlığı

Yargının bağımsızlığı ve yeterliliği güçlendirildi, devlet güvenlik mahkemeleri kaldırıldı ve bazı ehliyetleri ağır ceza mahkemelerine devredildi. İstinaf Mahkemesi kurulmasına yönelik yasa kısa süre önce çıkarıldı, ancak yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK), adli kolluk kuvveti kurulması yasası ve Ceza İnfaz Yasası tasarıları hâlâ çıkarılmayı bekliyor.

1 Ocak 2004'ten beri Avrupa Konseyi'nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) üyesi olan Türkiye, yolsuzlukla mücadelede bir dizi önlem aldı, özellikle de memurlar için etik kurallar çıkardı. Ama yasal gelişmelere rağmen yolsuzluk ekonominin hemen tüm alanları ile kamu sektöründe hâlâ ciddi bir sorun.

İnsan haklarına saygı ve temel özgürlüklerin yerine getirilmesinin genel çerçevesi açısından Türkiye, uluslararası ve Avrupa sözleşmelerinin çoğunu kabul etti; uluslararası insan hakları sözleşmelerinin iç hukukun üstünde olduğu ilkesi Anayasa'da yer aldı.

Türkiye 2002 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını yerine getirme çabalarını artırdı. Yargıtay gibi yüksek yargı organları reformları Avrupa Mahkemesi'nin standartlarına uygun biçimde yorumlayarak Kürtçe dilinin kullanılması, işkence ve ifade özgürlüğüyle ilgili konularda bazı kararlar aldı. Beraatlarla sonuçlanan yeniden yargılamalar yapıldı. Haziran 2004'te serbest bırakılan Leyla Zana ve eski arkadaşları Yargıtay kararının ardından yeniden yargılanacak.

Türkiye, Ocak 2004'te kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13 No'lu protokolüne uyarak bütün davalarda ölüm cezasını kaldırdı. Ölüm cezasıyla ilgili geri kalan referanslar da mevcut kanunlardan uzaklaştırıldı. Yeni Ceza Kanunu'ndaki şartlar dahil işkence ve kötü muameleye karşı mücadeleyi güçlendirmek için ilave çabalar gösterildi. Her ne kadar gözaltına alınanlar güvenlik güçlerince genelde hakları konusunda bilgilendirilmiyorsa da yargılama öncesi gözaltı prosedürleri Avrupa standartlarına yükseltildi. Yetkililer işkenceye karşı sıfır tolerans politikasını benimsedi ve işkenceye başvuran bazı kişiler cezalandırıldı. İşkence artık sistematik değil, fakat hâlâ işkence dahil çok sayıda kötü muamele vakası görülmeye devam ediyor ve bu tür uygulamaları tamamen ortadan kaldırmak için daha fazla çaba gerekiyor.

İfade özgürlüğü

İfade özgürlüğüne ilişkin durumda kaydadeğer ilerleme kaydedildi, fakat bazı sorunlar sürüyor. Şiddet içermeyen görüşlerinden dolayı cezalandırılmış kişilerin durumu ele alınıyor ve eski kanunlara göre ceza almış bazı kişiler ya beraat etti ya da serbest bırakıldı. Anayasal düzenlemeler ve yeni Basın Yasası basın özgürlüğünü artırdı. Yeni yasa yayınların kapatılması, dağıtımlarının durdurulması ve baskı makinelerine el konulması gibi cezaları kaldırıyor. Bununla birlikte birçok durumda gazeteciler ve şiddet içermeyen görüşlerini açıklayan diğer vatandaşlar cezalandırılıyor. Yeni Ceza Kanunu, ifade özgürlüğünde sınırlı ilerleme sağlıyor.

2004'ün temmuz ayında Meclis'ten geçen ve sonra Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen yeni Dernekler Kanunu, kabul edilirse derneklerin faaliyetlerine devletin müdahalesini sınırlama açısından anlamlı olacak ve sivil toplumun güçlenmesine yardımcı olacak. Gösterilerle ilgili kısıtlamaları azaltan önlemlere rağmen hâlâ göstericilere karşı orantısız güç kullanıldığına dair haberler sözkonusu.

İnanç özgürlüğü Anayasa ile garanti altına alınmış olmasına ve geniş bir biçimde ibadet özgürlüğünün engellenmemesine rağmen gayrimüslim toplulukların tüzelkişilik, mülkiyet hakları, din adamı yetiştirme, okullar ve iç yönetimleriyle ilgili olarak karşılaştıkları zorluklar sürüyor. Bu zorluklar özel bir yasal düzenlemeyle giderilebilir. Aleviler hâlâ Müslüman azınlık olarak kabul edilmiyor.

Ekonomik ve sosyal haklara ilişkin olarak kadın-erkek eşitliği Medeni Kanun ve Anayasa'da güçlendirildi. Yeni Ceza Kanunu'yla 'namus cinayeti' işleyenler ömür boyu hapis cezasına çarptırılacak, mahkeme kararı olmadan bekâret testi yasaklanacak ve evlilikte cinsel taciz suç sayılacak. Kadınların durumu tatminkâr değil; cinsiyet ayrımı ve namus cinayeti dahil kadınlara karşı şiddet hâlâ büyük sorun. Sendikal haklar hâlâ ILO standartlarının gerisinde.

Azınlıkların korunması ve kültürel hakların yerine getirilmesi endişe konusu olurken Kürtçe ve diğer azınlık dilerinin kullanılması üzerindeki yasağı kaldırmak için Anayasa değiştirildi. Türkiye'nin Güneydoğusu'nda son zamanlarda birkaç Kürt dili okulu açıldı. Kısıtlı bir ölçüde de olsa Kürtçe ve diğer azınlıkların dilleri ve lehçelerinin konuşulmasına izin verildi. Bu dillerde televizyon yayınları başladı. Kürt kültürünün değişik şekilllerde ifade edilmesine daha fazla hoşgörü gösteriliyor. Kültürel haklar konusunda yapılan değişiklikler başlangıç aşamasında. Anadilde televizyon yayını ve eğitim konusunda ciddi kısıtlamalar var.

Güneydoğu illerinde 15 yıldır yürürlükte olan olağanüstü hal 2002 yılında tamamen kaldırıldı. Olağanüstü hal kapsamındaki zanlının yargılama öncesi haklarına ilişkin kısıtlamalar kaldırıldrı. Türkiye aralarında Avrupa Komsiyonu da olmak üzere bazı uluslararası kuruluşlarla zorla göç ettirilen kişilerin durumu üzerine bir diyalog süreci başlattı. 'Terör Saldırıları Nedeniyle Uğranan Kayıpların Tazmini'ne ilişkin bir yasa yürürlüğe girdi. Güneydoğuya yönelik daha sistematik bir yaklaşım üzerinde çalışılıyorsa da yerel halkın ekonomik, sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılayacak ve bölgelerarası eşitsizliği azaltacak bir bütünlüklü bir strateji henüz ortaya konulmuş değil. Zorla göç ettirilen kişilerin köylerine dönüşü, köy koruculuğu sistemi ve maddi desteğin yetersizliği nedeniyle sınırlı kaldı. Bu konuda Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği Yerlerinden Edilmiş Kişiler Temsilcisi'nin tavsiyelerine uygun değişiklikler yapılmalı.

Sonuç olarak Türkiye; reform paketleri, anayasal değişiklikler, yeni ceza yasasının kabulüyle, özellikle geçen yılki İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi'nde 'öncelikler' olarak nitelendirilen maddeler ve daha birçok alanda önemli yasal ilerleme gerçekleştirmeyi başardı. Siyasi reformların uygulanmasında önemli adımlar atıldı ancak bu reformların gelecekte genişletilmesi ve bütünleştirilmesi gerekmekte. Bu da aralarında kadın hakları, sendikal haklar, azınlık hakları ve gayrimüslim azınlıkların yaşadığı sorunları gidermeyi öngören uygulamaların bulunduğu temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi ve eksiksiz uygulanmasıyla gerçekleştirilebilir. Ordu üzerinde sivil kontrolün teyit edilmesi ve kanunlarla yargı kararlarının uygulanmasının reformların ruhuyla uyumlu olması gerekmekte. Yolsuzluğa karşı mücadele sürdürülmeli. Devletin her birimi, 'işkenceye sıfır tolerans' politikası çerçevesinde gerekli önlemleri kararlılıkla hayata geçirmeli. Güneydoğuda durumun normalleşme süreci, yerlerinden edilen kişilerin yurtlarına dönmesi, sosyo-ekonomik gelişim stratejilerinin geliştirilmesi, Kürt ve diğer azınlıkların tüm hak ve özgürlüklerini kullanabileceği koşullların tesis edilmesi suretiyle sürdürülmeli.

Kıbrıs için övgü

Türkiye'nin siyasi ve hukuki sisteminde son yıllarda yapılan değişiklikler uzun bir sürecin parçası. Reformların ruhunun yasama ve yürütme organlarının yanı sıra her çapta ülke bütününe yansıması zaman alacak. Bürokratik engelleri aşmak ve halihazırdaki sorunları çözmek için güçlü bir irade gerekecek. Siyasi reformlar sıkı biçimde takip edilmeye devam edilecek.
İlerletilmiş siyasi diyalog kapsamında Yunanistan ile ilişkiler olumlu yönde gelişti. Bir dizi ikili anlaşma imzalandı ve birçok güven artırıcı ilke benimsendi. Ege konusunda istikşafi görüşmeler sürmekte. Kıbrıs konusunda geçen yıl Türkiye, BM Genel Sekreteri'nin kalıcı çözüm çabalarını destekledi ve desteklemeye devam ediyor. AB Konseyi Haziran 2004'te Türkiye'yi AB ve 25 üyesi adına komisyonla Ankara Antlaşması'nın yeni üye ülkelerin katılımını da göz önünde bulundurarak uyarlanmasına ilişkin görüşmeleri sonuçlandırmaya çağırdı. Komisyon bu amaçla Temmuz 2004'te sunduğu gerekli değişiklikleri içeren taslak protokol konusunda Türkiye'den olumlu bir yanıt bekliyor.

Ekonomik kriterler

Türkiye, özellikle makroekonomik dengesizlikleri ortadan kaldırarak, işleyen bir pazar ekonomisi olma yolunda kaydadeğer ilerleme sağladı. Türkiye, istikrar politikalarını sürdürdüğü ve yapısal reformlara yönelik adımları atmaya devam ettiği sürece, Avrupa Birliği içindeki rekabetçi baskılar ve pazardaki güçlerle başa çıkabilecek güce sahip olacak.

2001'deki ekonomik krizin ardından ekonomik istikrar ve güvenilirlik kaydadeğer ölçüde gelişti. Daha önceleri sürekli hale gelen yüksek enflasyon rekor seviyesinde düşürüldü, siyasi müdahale azaldı, yapısal ve düzenleyici çerçeveler uluslararası standartlara yakın hale getirildi. Bu çerçevede, istikrarara ve kurallara dayalı bir ekonomiye doğru önemli bir değişiklik sağlandı. Finans sektöründeki dengesizlikler gibi önemli ekonomik hassasiyetler ortadan kaldırıldı. Finans sektöründeki denetim güçlendirildi. Bunun sonucu olarak da, Türk ekonomisinin karşılaşılacak olası şoklara karşı esnekliği de kaydadeğer biçimde arttı. Kamu harcamaları dahil olmak üzere, kamu yönetiminin etkinliği ve şeffaflığının artırılması konusunda önemli ilerleme sağlandı. Daha da ileri gidilerek, yabancı sermaye akaşının düzenlenmesi ve özelleştirmenin yasal çerçevesinin geliştirilmesi konularında önemli adımlar atıldı.

Şu an sağlanan dinamiklerin, sürdürülebilir bir büyüme ve istikrarara çevrilebilmesi için reform sürecinin sürdürülmesi büyük önem taşımakta. İstikrar odaklı bir ekonomi politikasının sürdürülmesi, bunun temel taşı niteliğinde. Özellikle, bütçedeki dengesizlikler düşürülmeli ve yakalanan düşük enflasyon süreci sürdürülmeli. İş çevrelerindeki atmosfer, yönetsel süreçlerin kolaylaştırılması ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla daha da gelişecek. Bu çerçevede özellikle ticaret hukukunun etkinliğini artırmak büyük önem taşımakta. Bankacılık sektöründeki denetimin uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesi çalışmaları sürdürülmeli. Devlet bankalarının ve şirketlerinin özelleştirilmesine hız verilmeli. Kamu ve özel sektördeki etkin yatırımlar ve özellikle eğitime önem verilmesi, ekonominin rekabet gücünün ve büyüme potansiyelinin artırılması için büyük önem taşımakta. Varolan duvarların kaldırılmasıyla doğrudan yabancı sermaye akışı cesaretlendirilmeli.

Müktesebat uyumu

Türkiye birçok alanda ilerleme sağladı, ancak birçok maddenin tam olarak hayata geçirilmesi konusunda henüz yolun başında. Tüm alanlarda çalışmalar sürdürülmeli, yeni Anayasa müktesebattan uzaklaşmamalı ve Türk olmayan hizmet sağlayıcılar ya da mallara yönelik ayrımcılığa son verilmeli. İdari kapasitenin güçlendirilmesi gerekmekte. Bunun da ötesinde, hiçbir birlik üyesi ülke, müktesebatla uyumdan kaynaklanan karşılıklı çıkarların dışında bırakılmamalı.

Malların serbest dolaşımı konusunda, henüz tamamlanmamış olmak ve uygulamada eşitsizlikler yaşanmakla birlikte, müktesebata uyum sağlama süreci istikrarlı şekilde gelişme göstermekte. Sektörel mevzuat ve yeni yaklaşımlar gibi mevzuata dayalı önlemler alanında ilerleme sağlandı, özellikle de uygunluk değerlendirmesi ve pazar denetimi konularında kaydadeğer adımlar atıldı. İhale Yasası'nda hâlâ müktesebatla uyumsuzluklar var. Türkiye, ticaretin önündeki teknik engelleri kaldırmak, Avrupa Konseyi'nin Gümrük Birliği'nin temelini oluşturan 1/95 sayılı kararına uyum sağlamak ve uyum sağlanmayan alanlarda malların serbest dolaşımını garanti edecek gerekli adımları atmak için çabalarına hız vermeli.

İşgücünün serbest dolaşımı konusunda ilerleme sağlanamadı ve bu konudaki yasal düzenleme hâlâ sürecin başlangıç aşamasında. İdari kapasite yenilenmeye ihtiyaç duymakta. Hizmetlerin serbest dolaşımında, sigorta sektörü hariç, finansal hizmetler konusunda biraz ilerleme sağlansa da, finans dışı sektörlerde hiçbir gelişme olmadı. Özellikle finans dışı sektörlerde pazara girişte kısıtlamalar var. Özel hizmetler alanında ise son rapordan bu yana ilerleme sağlanamadı. Kişisel bilgilerin korunması konusunda müktesebatla uyumun sağlanması lazım. Kişisel bilgilerin korunmasını sağlayacak bir yapılanma kurulmalı ve finansal hizmetleri denetleyen kuruluşların bağımsızlığı güvenceye alınmalı. Yabancılara yönelik kısıtlamalar da kaldırılmalı. Paranın serbest dolaşımı konusunda da müktesebatla uyum sınırlı kaldı. Bu alanda öncelik karapara aklanmasının engellenmesine yönelik maddelerin kabul edilmesine ve yabancıların yatırımlarına yönelik kısıtlamaların kaldırılmasına verilmeli. Bu alanda sağlanacak gelişmeler, doğrudan yabancı sermaye akışının düzenlenmesine katkıda bulunacak.

Şirketler hukuku konusunda müktesebatla uyum çok sınırlı kaldı. Buna rağmen, entelektüel ve endüstriyel mülkiyet haklarının korunmasına yönelik önemli çabalar sarf edildi, ancak yönetsel kapasite eksikliği bir tahdit olarak varlığını sürdürmekte. Rekabet politikaları açısından; Anti-tekel Yasası önemli bir adım ve ilerleme tatminkâr şekilde sürmekte. Buna rağmen, Gümrük Birliği'ne dahil edilmesine rağmen teşviklere ilişkin müktesebata uyum sınırlı kaldı. Teşvik Yasası'nın kabul edilmesi ve teşvikleri denetleyen bir mekanizmanın kurulması önemli konular. Çelik sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik kabul edilebilir bir programın hazırlanması için daha fazla çaba harcanması gerekmekte.

Bir önceki rapordan bu yana tarım alanında çok az bir ilerleme sağlandı ve müktesebata uyum sınırlı kaldı. Veterinerlik, bitki sağlığı ve gıda alanlarında ilerleme sağlansa da, ulaşım ve yönetsel kapasite, tam bir uygulamanın sağlanmasını garanti edemeyecek kadar yetersiz. Kırsal alanların gelişimi, hayvan hastalıklarının ortadan kaldırılması ve ilgili yönetim birimlerinin yeniden yapılandırılması öncelikler arasında düşünülmeli. Balıkçılık alanındaki ilerleme de çok sınırlı kaldı. Kapasite kontrolü ve denetimin sağlanması kadar kaynak yönetimi konularındaki çabaların da artırılması gerekmekte.

Vergiye dikkat

Tüm ulaştırma alanlarında, özellikle hava taşımacılığında ilerleme sağlandığı gözlendi. Ancak tam uyum sınırlı ve tüm sektörlerde sorunlar var. Özellikle deniz taşımacılığında, alıkoyma oranı AB ortalamasının çok üzerinde ve Türkiye, Limanlarının Denetimine İlişkin Paris Mutabakat Memorandumu çerçevesinde oluşturulan sekreterliğin kara listesinde. Kıbrıs bandıralı ya da ile Kıbrıs'tan gelen gemilerin Türk limanlarına girişine hâlâ izin verilmemekte. Müktesebatın uyarlanması, uluslararası anlaşmalarla koşut olarak gerçekleştirilmeli. Ulaştırma Bakanlığı'nın personel sayısı ve kapasitesi kaydadeğer ölçüde güçlendirilmeli.

Dolaylı vergi konusunda sınırlı ilerleme kaydedilirken, doğrudan vergilendirme ve yönetsel işbirliği alanlarında ilerleme yok. Genel olarak Türkiye'nin bütçe rejimi müktesebatla kısmen uyum içinde ama çabaların sürdürülmesi gerekmekte. Özellikle KDV, muhafiyetlerin çerçevesi ve uygulanan oranlar konularında ayarlamalar yapılması lazım. Dolaylı vergilendirme konusunda, ithal ürünlere istihlak vergisi uygulanmamalı. Aynı zamanda, vergi toplanmasının sağlanabilmesi için yönetsel kapasitenin kaydadeğer şekilde güçlendirilmesi gerekmekte.

Ekonomik ve parasal birlik konusunda bir önceki raporun ardından bir gelişme kaydadilemedi ve bu konudaki genel uyum sınırlı kaldı. Burada atıf yapılması gereken en önemli konular, Merkez Bankası'nın özerkliği ve bütçenin finansmanı için kamu sektörünün kaynaklarının kullanılması. İstatistik alanındaki ilerleme sürekli olarak devam etmekte ancak uyum hâlâ sınırlı. Bu nedenle, istatistiksel gelişmenin sağlanması için kaydadeğer çabaların sürdürülmesi gerekmekte. Bu açıdan, yeni İstatistik Yasası'na öncelik verilmeli. Sosyal politika ve istihdam alanlarında bir önceki raporun ardından, özellikle çalışanların işyerindeki sağlık ve güvenliğinin sağlanması konusunda ilerleme sağlandı. Ancak, cinsiyet eşitliği, Çalışma Yasası, ayrımcılığın önlenmesi ve sosyal diyaloğun sağlanması alanlarındaki sorunlar sürmekte. Denetim ve yasaların uygulanması burada da temel sorun.

Türkiye enerji alanında da ilerleme sağlarken, müktesebatın kapsadığı alanlardaki uyumum derecesi dengesiz ve sınırlı kaldı. Müktesebatın etkin şekilde uygulanması denetim mekanizması ve yönetsel kapasite gerektiriyor. Özelleştirme ve fiyat dengesizliklerinin ortadan kaldırılmasını da içeren sektörel yeniden yapılanma sürdürülmeli.

Endüstride uyum var

Endüstri politikaları alanında, Avrupa Birliği'nin endüstriyel politikalarına büyük oranda uyum var. Türkiye bir endüstri stratejisi belirledi ancak özelleştirme ve yeniden yapılanma, planlandığı şekilde ilerlemedi. Özellikle çelik sektörü ve devlet bankalarının yeniden yapılandırılması gerekmekte. Yasal çerçevede sağlanan ilerlemeye rağmen, doğrudan yabancı yatırımlar düşük kaldı. Küçük ve orta boy (kobİ) işletmeler göz önüne alındığında, finans kaynaklarına ulaşım gelişti ve Türkiye'nin politikası AB yatırım politikalarıyla büyük oranda uyum içinde. Ancak buna rağmen, KOBİ'lerin finans kaynaklarına erişimi ve iş çevresinin geliştirilmesi için çabaların sürmesi lazım. Özellikle, ticaret mahkemelerindeki davaların daha etkin şekilde ele alınmasının sağlanmasına ihtiyaç var. Türkiye'de KOBİ tanımı, Avrupa komisyonunun ilgili tavsiyeleriyle uyumlu değil.

Bilim ve araştırma alanlarında bazı ilerlemeler sağlandı. İşbirliği çerçevesi oluşturuldu ve Türkiye'den temsilciler, altıncı Çerçeve Program'ın hazırlanmasından sorumlu komitelere gözlemci sıfatıyla katılmaya başladı. Çerçeve Program'a tam ve etkili şekilde katılımın sağlanması için Türkiye'nin, araştırmayla ilgili yönetsel kapasitesinde daha fazla iyileştirme yapması gerekmekte. Benzer olarak, eğitim ve öğretim alanında da bazı ilerlemeler sağlandı, özellikle geri kalmış bölgelerdeki kız öğrencilerin okullara kaydedilmesinde artış görüldü. Türkiye'nin AB çerçevesindeki programlara katılımı tatminkâr, ancak yatırım hâlâ AB standartları altında. Eğitim ve öğretim politikalarındaki reform ve denetim çabaları sürdürülmeli. Buna YÖK'ün eğitim ve öğretimdeki rolü ve çalışma ile eğitim arasındaki ilişkinin geliştirilmesi de dahil.

Anadilde yayın

İletişim sektöründe ise, sabit telefon hizmetleri 2004 yılında tam olarak liberalleştirildi, internet hizmetlerindeki rekabet ise artırıldı. Genel olarak müktesebatla belli bir oranda uyum sağlanırken, bir önceki rapordan sonra çok sınırlı bir gelişme sağlandı. Özellikle, Telekom yönetiminin yeterince güçlendirilmesi ve tüm iletişim alanlarında belirli bir rekabetin sağlanmasına olanak sağlayacak yasal çerçevenin tamamlanması ve kuralların etkin şekilde uygulanması için çabaların sürmesi gerekmekte.

Türkiye'nin kültürel ve sözlü-görsel politikalar açısından müktesebatla uyumu sınırlı kaldı, ancak Türk vatandaşlarının geleneksel olarak kullandığı diller ve diyalektlerde radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen düzenlemenin kabulüyle ilerleme sağlandı. Düzenlemenin uygulanmasına geçildi, Kürtçe ve diğer dillerde bölgesel ve ulusal çapta yayınlar başladı. Ancak bu düzenlemeye eklenen bazı koşullar hâlâ sınırlandırıcı nitelik taşımakta ve müktesebata uyum konusunda kaydadeğer çabaların sürdürülmesi gerekmekte.

Müktesebatın bölgesel politikalarla ilgili bölümleri, Yapısal ve Uyuma İlişkin Fonların uygulanması için de geçerli. Bu alanda çok sınırlı bir gelişme sağlandı ve müktesabatla genel uyum sınırlı kaldı. Bu nedenle, AB'nin yapısal enstrümanlarının uygun şekilde kullanılması için kaydadeğer çabaların sürdürülmesi lazım. Bunun için gerekli kurumlar oluşturulmalı ve yönetsel kapasite geliştirilmeli.

Çevre konusunda bazı ilerlemeler sağlandı ve yönetsel kapasite geliştirildi. Ancak müktesebata genel uyum düşük seviyede kaldı. Bu konuda da yönetsel kapasitenin geliştirilmesi ve ilgili birimler arasındaki işbirliğinin artırılması gerekiyor. İlgili yasalar, hava ve su kalitesi, atık yönetimi, doğanın korunması, endüstriyel kirlenme ve risk yönetimi konuları en fazla çaba harcanması gereken alanlar.

Adalet ve İçişleri

Tüketici ve tüketici sağlığının korunması alanında, özellikle pazar denetimi konusunda müktesebata uyum sağlama çabaları sürdü. Tüketicilerin korunması konusunun çeşitli bileşenleri açısında müktesebata genel uyum dengesiz oldu, güvenliği ilgilendirmeyen alanlarda ise bu uyum daha fazla sağlandı. Müktesebata uyum sağlanması için ürün bilincinin artırılması ve yönetsel kapasitelerin geliştirilmesi konusundaki çabaların sürdürülmesi gerekmekte.

Türkiye adalet ve içişleri konusunda da müktesebata uyum çabalarını sürdürmekte. Ancak, adalet sistemindeki reform ve yolsuzlukla mücadele konularında reform lazım. Yasadışı göçmen ve insan kaçakçılığı konularında, ülke genelindeki tüm birimler ve de AB ile işbirliğinin geliştirilmesi gerekiyor. Mülteciler konusundaki Cenevre Sözleşmesi'ne uygulanan coğrafi sınırlamalar kaldırılmalı ve ilgili birimlerle işbirliği geliştirilmeli. Gümrük birliği alanında, bir önceki rapordan sonra bazı ilerlemeler kaydedildi. Yönetsel kapasite daha da güçlendirildi ve müktesebatla genel uyum, bazı alanlar hariç yüksek oranda sağlandı. Ancak, AB ile Türkiye arasındaki gümrük birliğinin tüm üye ülkeleri kapsayacak şekilde genişletilmemesi, yüksek önceliğe sahip bir sorun olarak gündeme getirilmesi gereken ciddi bir kaygı. Serbest bölgelerde uygulanan gümrüğe tabi olmayan hükümler müktesebattan farklılık göstermekte ve düzeltilmesi gerekmekte. Dış ilişkiler konusundaki uyum zaten yüksek bir düzeyde ve bu alanda ilerleme sağlanmaya devam edilmekte. Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi'nin (Gümrük Birliği'ne uyum çalışmaları kapsamında Avrupa Birliği'nin en az gelişmiş ülkelere uyguladığı otonom tarife tavizleri-GSP) büyük bölümünün kabul edilmesi memnuniyet veren bir gelişme. GSP bünyesindeki bazı rejimler konusunda müktesebata aykırılıklar bulunmakta. Diğer aykırılıklar ise bazı üçüncü ülkelerle yapılan görüşmelerdeki zorluklardan kaynaklanmakta. Türkiye, bu alandaki çabalarını sürdürmesi için cesaretlendirilmeli. Ortak dış ve ve güvenlik politikaları konusunda ise, Türkiye'nin dış politikası AB'nin çizgisiyle uyum içinde, ancak Türkiye'nin komşularıyla ilişkileri bu çizginin altında kalmakta. Türkiye'nin bu alandaki ilişkileri, AB'nin tutumuyla daha da uyumlu hale getirilerek ve üzerinde görüş birliğine varılan yaptırımların ve kısıtlamaların uygulanabilir hale getirilmesiyle geliştirilebilir.

Mali denetim konusunda geçen yılki raporda sonra bazı ilerlemeler sağlandığı söylenebilir. Özellikle, Kamu Mali Yönetimi ve Denetim Yasası'nın kabulü önemli bir adım oluşturmakta. Ancak bu yasa tam olarak 2008 yılında uygulamaya sokulacak. Türkiye bu alanda, AB'nin mali çıkarlarını korumaya ve yönetsel kapasitesini artırmaya çalışmalı. Buna ek olarak, mali ve bütçe hükümleri konusunda Türkiye, ulusal bütçenin formülasyonunda ve uygulanmasında kaydadeğer gelişmeler sağladı. Ancak bu hükümlerin, kendi kaynaklarına uygulanması konusunda gelişme olmadı. Bu nedenle, gerekli yasal düzenlemenin yapılması ve uygulamaya geçilmesi için çaba gerekmekte.

İşbirliği genişletilmeli

Daha önce müktesebata uyumlu hale getirilen yasaların uygulanmasındaki eksiklik sürmekte. Müktesebatın uyarlanması ve uygulanması için birçok alandaki yönetsel kapasitenin yükseltilmesi gerekmekte. Bazı alanlarda, örneğin teşvikler ve bölgesel gelişme konularında, yönetsel reformlar, yeni yapılanmaların oluşturulmasıyla desteklenmeli. Denetleme mekanizmalarının oluşturulduğu alanlarda, bu mekanizmanın görevini yapabilmesi için yeterli şekilde güçlendirilmesi gerekmekte. Bu çerçevede bu mekanizmaların yeterli personele sahip olması ve aldığı kararların uygulanılmasının sağlanması lazım. Bu kurumlarınözerklikleri garanti altına alınmalı. Avrupa Birliği ile Türkiye arasında uyumun değerlendirilmesi konusunda sağlanan işbirliği diğer alanları kapsayacak biçimde genişletilmeli.


İLERLEME RAPORU TAVSİYE KARARI /

Türkiye ile müzakereler başlasın

1- Giriş
AB-Türkiye ilişkilerinin tarihi uzun. 1963'te Türkiye ve AET arasında, üyelik perspektifi de içeren bir Ortaklık Anlaşması yapıldı. 1995'te Gümrük Birliği oluşturuldu. Aralık 1999'da Helsinki'de AB Konseyi Türkiye'nin üye adayı olmasına karar verdi. Aralık 2002'de de Kopenhag'da AB Konseyi, "Eğer AB Konseyi Aralık 2004'te, Komisyon'un verdiği rapor ve tavsiye temelinde, Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni yerine getirdiğine karar verirse, üyelik müzakerelerine gecikmeksizin başlayacaktır" sonucuna vardı.

Varılan bu sonuç, Haziran 2004'te Brüksel'deki AB Konseyi tarafından da tekrar teyit edildi. Tarih boyunca Türkiye Avrupa siyasetinde önemli bir faktör olagelmiştir. Türkiye bütün diğer önemli Avrupa örgütlerinin üyesidir ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa politikasının şekillenmesine katkı konusunda önemli bir rol oynamıştır.

Bu belge, 2002'de Kopenhag'da alınan karar doğrultusunda Komisyon'un tavsiyesini ve ek bölümünde, Türkiye hakkındaki İlerleme Raporu'nun Sonuç Kısmı'nı içeriyor. İlerleme Raporu, Türkiye'nin son 12 ayda katılım yönünde kaydettiği ilerlemeleri not ediyor; ayrıca Türkiye'nin, Helsinki'deki AB Konseyi'nin 1999'daki kararından bu yana üyelik yönündeki siyasi ve ekonomik kriterlerle ilgili attığı adımları ele alıyor. Tavsiye kararı ve karara eşlik eden belgeler, AB Konseyi'nin alacağı ve AB'nin geleceği açısından büyük siyasi öneme sahip karara temel oluşturacak.
Yanı sıra Komisyon, Türkiye'nin üyelik perspektifinden kaynaklı konulara dair bir değerlendirme de hazırladı. Bu anlamda varılan sonuçlara da bu belgede yer veriliyor.
Bu temelde üç unsurdan oluşan bir strateji sunuluyor. Birinci unsur, Türkiye'deki reform sürecinin, özellikle Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin karşılanması bakımından ilerletilmesi ve desteklenmesi yönünde yapılan işbirliğiyle ilgili. Bu işbirliği, reform sürecine dair öncelikleri ve güncelleştirilmiş bir katılım öncesi stratejiyi belirleyen, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı temeline dayanacak. İkinci unsur, Türkiye'yle katılım müzakerelerinin yürütülmesi için belli koşullar içeriyor; aralıkta AB Konseyi tarafından bu yönde bir karar alınması halinde, katılım müzakerelerine hazırlık için bir dizi ön gösterge sunuyor. Üçüncü unsur, AB'ye üye ülkelerden ve Türkiye'den insanları bir araya getiren güçlendirilmiş bir siyasi ve kültürel diyalog öngörüyor. Türkiye'nin katılımı, Avrupa entegrasyonunun 50 yıllık başarılarını taçlandıracak yumuşak bir entegrasyona imkân vermek bakımından tam anlamıyla hazırlıklı olmayı gerektirecek. Bu, sonucu önceden garanti edilemeyecek, uçu açık bir süreç. Müzakerelerin veya müteakip onay sürecinin sonucu bir yana, AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler, Türkiye'nin tümüyle AB kurumlarına bağlı kalmasını sağlamalı.

2- Siyasi kriter değerlendirmesi

Kesintili ilerlemelerle geçen onyılların ardından, özellikle de 2002 seçimleri sonrasında, Türkiye'de Avrupa standartlarına yaklaşmak açısından önemli yasal ve kurumsal değişimler yaşandı. Siyasi reformlar esasen, 2001 ve 2004'teki iki büyük anayasal reformu ve meclis tarafından Şubat 2002 ve Temmuz 2004'te kabul edilen sekiz yasa paketini içeriyor. Sivil-asker ilişkileri, Avrupa standartları doğrultusunda değişiyor. Hukuk sisteminde, DGM'lerin kaldırılması da dahil, önemli değişikler yapıldı. İnsan hakları konusunda Türkiye uluslararası hukuk ve Avrupa hukukunun üstünlüğünü tanıyor; kendisini uluslararası anlaşmalar ve kararlarla büyük oranda bağlı sayıyor. İdam cezasının tamamen kaldırılması ve şiddet içermeyen düşüncelerini ifade ettikleri için cezalandırılan insanların serbest bırakılması bunlara örnek. Bazı pratik sınırlamalar hala mevcutsa da Türk vatandaşlarının yararlandığı temel özgürlüklerin (sözgelimi ifade ve toplanma özgürlüğü) çerçevesi hatırı sayılır ölçüde genişletildi. Sivil toplum güçlendi. Kürt azınlığın ve diğer azınlıkların kültürel hakları tanınmaya başlandı.

Olağanüstü hal tamamen kaldırıldı; durum hâlâ zor olsa da, Güneydoğu'da normalleşme süreci başladı. Son olarak, güçlendirilen siyasi diyalog vasıtasıyla Türkiye'nin dış politikası bölgesel istikrara olumlu yönde katkı yapıyor.

Türkiye, siyasi reform süreci dahilinde, bilhassa Katılım Ortaklığı'nda belirlenmiş önceliklerle uyum bakımından ileri boyutta anayasal ve yasal değişiklikler gerçekleştirdi ve önemli ilerleme kaydetti. Ancak Dernekler Kanunu, yeni Ceza Kanunu ve İstinaf Mahkemeleri henüz hayata geçirilemedi. Dahası, adli kolluk kuvveti kurulması ve cezaların infazı ve düzenlenmesiyla ilgili yasaları içeren Ceza Muhakemeleri Kanunu'na dair karar hala kabul edilmeyi bekliyor.

Türkiye bu reformların düzgün biçimde uygulanmasını sağlamak yönünde güçlü çabalar göstermekte. Buna karşın uygulamanın daha tutarlı ve yaygın hale getirilmesi gerekiyor. Bu gereklilik özellikle işkence ve kötü muameleyle mücadelede sıfır tolerans siyaseti, ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, kadın hakları, sendikal haklar ve azınlık haklarıyla ilgili düzenlemelerin güçlendirilmesi ve uygulanması açısından kendisini göstermekte.

Bütün bir reform sürecini ve Türkiye'nin yukarıda bahsedilen önemli yasal değişiklikleri gerçekleştirmesini göz önüne alan Komisyon, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterince karşıladığını düşünüyor ve katılım müzakerelerinin başlatılmasını tavsiye ediyor.

Reform sürecinin geri döndürülemezliğinin, reformların özellikle temel özgürlüklerle ilgili olarak hayata geçirildiğinin teyidi, uzun bir süreyi gerektirecek. Dahası, siyasi kriterlere dair müktesebat, özellikle Avrupa Anayasası'nın bir sonucu olarak gelişmekte. Türkiye bu gelişimi yakından takip etmeli.

Türkiye Kıbrıs sorununun çözümü yönündeki çabalara destek verdi ve vermeye de devam ediyor; BM Genel Sekreteri'nin barış planında sunulan çözümü benimsedi. Avrupa Birliği Konseyi Haziran 2004'te Türkiye'yi AB ve 25 üyesi adına Komisyon'la Ankara Antlaşması'nın yeni üye ülkelerin katılımını da göz önünde bulundurarak uyarlanmasına ilişkin görüşmeleri sonuçlandırmaya çağırdı. Komisyon bu amaçla Temmuz 2004'te sunduğu gerekli değişiklikleri içeren taslak protokol konusunda Türkiye'den olumlu bir yanıt bekliyor. Yanı sıra, katılım müzakerelerinin, bütün AB üyesi ülkeleri kapsayan bir Hükümetlerarası Konferans çerçevesinde yürütüleceği vurgulanmalı.

İlerleme Raporu'nun vardığı sonuçların, yanı sıra Türkiye'nin üyeliğin diğer kriterlerini karşılamak hususunda kat ettiği ilerlemelerin tam dökümü, Ek: Türkiye Hakkındaki İlerleme Raporunun Sonuç Kısmı'nda (yan sayfada) bulunabilir.

3- Üyelik perspektifinden kaynaklanan konuların değerlendirilmesi

Türkiye'nin katılımı, hem AB hem de Türkiye için zorlu olacak; fakat iyi yürütüldüğü takdirde, her iki taraf için de önemli fırsatlar sunacak. Türkiye'nin üyelik perspektifinden kaynaklanan konular hesaba katıldığında, katılım için gerekli hazırlıkların önümüzdeki 10 yılda tamamlanacağı görülüyor. AB bu süreç boyunca gelişim gösterecek ve Türkiye'nin daha radikal şekilde değişmesi gerekecek. Müktesebat daha ileri boyutta gelişecek ve 27 veya daha fazla üyeli AB'nin ihtiyaçlarına cevap verecek. Bu gelişim, Türkiye'nin katılımına dair zorlukları ve fırsatları da önceden ortaya koyabilir.

Komisyon, AB'nin mevcut politikaları ve bilgisi temelinde, gelecek yıllardaki daha kapsamlı sonuçlar ve analizler bakımından aşağıdaki ana konuları tespit etmiştir:

Nüfusu, büyüklüğü, coğrafi konumu, ekonomik, güvenlik ve askeri potansiyelinin bir arada yapacağı etkilerden dolayı Türkiye'nin katılımı geçmişteki genişlemelerden farklı olacak. Bu etkenler Türkiye'ye bölgesel ve uluslararası istikrara katkıda bulunma yeteneği kazandırmakta. Katılım ihtimali, Türkiye ile komşuları arasındaki ikili ilişkilerin, AB'nin kuruluş ilkeleriyle uyumlu biçimde geliştirilmesine vesile olmalı. Bu bölgelere yönelik AB politikalarına dair beklentiler de, Türkiye'nin komşularıyla mevcut siyasi ve ekonomik bağları hesaba katıldığında, büyüyecek. Bu da bizzat AB'nin, geleneksel olarak istikrarsızlık ve gerilimlerle karakterize edilen bölgelerde (mesela Ortadoğu ve Kafkaslar) orta vadede güçlü bir dış politika aktörü haline gelme göreviyle nasıl başa çıkacağına bağlı olacak.

Türkiye halihazırda, mentalitelerin hızlı gelişimini de içeren radikal bir değişim sürecinden geçiyor. Mevcut dönüşüm sürecinin devamı herkesin çıkarına. Türkiye çoğunluğu Müslüman olan nüfusunun özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ve temel özgürlükler, yanı sıra hukukun üstünlüğünü kucaklamasıyla önemli bir model ülke olacak.

Türkiye'nin AB'ye katılımının ekonomik etkileri olumlu olacak, fakat bu olumluluk, Türk ekonomisinin ortalama hacmine ve katılım öncesinde zaten var olan ekonomik entegrasyona bağlı olarak, nispeten sınırlı kalacak. Bu büyük ölçüde Türkiye'nin gelecekteki ekonomik ilerlemelerine bağlı olacak. Katılım müzakerelerinin başlatılması, Türkiye'nin makroekonomik istikrarını sağlama ve yatırım, büyüme ve sosyal kalkınmayı ilerletme yönünde gösterdiği çabalara yardım edecek.

Alt orta düzey gelire sahip bir ülke olarak Türkiye'nin katılımı, genişlemiş Avrupa dahilindeki bölgesel ekonomik farklılıkları, en son genişlemedekine benzer bir tarzda artıracak ve uyum politikasına yönelik büyük bir zorluğu gündeme getirecek. Türkiye yapısal fonlar ve uyum fonlarından uzunca bir süre önemli miktarda destek almaya hak kazanacak. Halihazırda yapısal fon desteğinden yararlanan üye ülkelerdeki bazı bölgeler, mevcut kurallar temelinde bu haklarını yitirebilir.

Türkiye'nin iç piyasaya entegrasyonu yararlı olacak. Ne var ki bu, sadece gümrük birliği çerçevesindeki mevcut yükümlülüklerin yerine getirilmesini değil, aynı zamanda ticari denetimin ve düzenleyici çerçevelerin güçlendirilmesi, yolsuzlukla mücadelenin artırılması ve adalet kurumlarının işleyişinin önemli ölçüde geliştirilmesi gibi daha koşut reformların yapılmasına bağlı.

Türkler, bugünkü AB sınırları dahilinde 3 milyonun üzerindeki nüfuslarıyla yasal olarak ikamet eden en büyük uyruk. Araştırmalar, Türkiye'nin katılımını takip etmesi beklenen göç hareketlerine dair çok çeşitli tahminler ortaya koymakta. AB emek piyasasının ciddi zararlar görmesini engellemek için uzun geçiş dönemleri ve kalıcı bir koruma şartı düşünülebilir. Bununla birlikte Türkiye'nin nüfus dinamikleri, yaşlanan AB toplumlarının dengelenmesine katkıda bulunabilir. Bu bağlamda AB'nin, gelecek 10 yıl içinde Türkiye'de eğitim ve öğrenime yönelik reformlar ve yatırımlar yapmakta büyük çıkarı var.

Tarım Türkiye'deki en önemli ekonomik ve toplumsal kesimlerden biri ve özel dikkat gösterilmesi gerekecek. Ortak tarım politikası içinde başarıyla yer alabilmesi için Türkiye'nin mümkün olan en uygun koşulları yaratacak kırsal kalkınma çabalarını sürdürmesi ve idari kapasitesini güncelleştirmesi gerekecek. Bir dizi tarımsal kesimi daha rekabetçi kılarak Türk çiftçilerinin önemli gelir kayıplarına uğramasını önlemek için Türkiye'nin uzun bir zamana ihtiyacı olacaktır. Mevcut politikalar uyarınca Türkiye, önemli miktarda desteğe hak kazanacak. Veterinerlik alanında, hayvanların sağlık durumunun iyileştirilmesi ve katılım sonrası ortaya çıkabilecek ciddi sorunların önüne geçmek için doğu sınırlarının denetlenmesi bakımından büyük çabaların harcanması gerekecek.

Türkiye'nin katılımı, AB'nin enerji kaynaklarına daha kolay ulaşmasını sağlayacak. Su kaynaklarının ve buna bağlı altyapının idaresi, muhtemelen AB'nin yeni bir politika geliştirmesini gerektirecek. Söz konusu kaynakların doğurduğu önemli sınır ötesi etkilerden dolayı, Türkiye'nin çevre, ulaştırma, enerji ve tüketici koruma alanlarında AB politikalarını iyi uygulamasının, bütün AB vatandaşları için yabana atılmayacak olumlu etkileri olacak.

AB'nin yeni uzun sınırlarının idaresi de bir başka önemli siyasi zorluk teşkil edecek ve hatırı sayılır yatırım gerektirecek. Göçün ve ilticanın denetlenmesi, yanı sıra örgütlü suç, terörizm, yasadışı göç ticareti, uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla mücadele, hem katılım öncesinde hem de sonrasında yakın işbirliği vasıtasıyla yürütülecek.

Türkiye'nin AB üyeliğinin bütçeye yapacağı etkiyi tümüyle değerlendirmek, ancak Türkiye ile mali müzakerelerin parametrelerinin, 2014 sonrası mali perspektifler bağlamında tanımlanmasıyla değerlendirilebilir. Türkiye'ye transferlerin doğası ve miktarı, AB'nin politikaları ve Türkiye ile müzakerelerde uzlaşılacak özel düzenlemeler, yanı sıra o dönemde belirlenen bütçe tahminleri, bilhassa toplam bütçe hacmi gibi bir dizi değişken etkene bağlı olacak. Bununla birlikte mevcut politikalar temelinde bütçe üzerinde doğuracağı etkilerin büyük olacağı açık.

Türkiye'nin katılımı AB kurumları açısından da hatırı sayılır etkiler yapacak. Avrupa Anayasası'nın getirdiği esaslar göz önüne alındığında, üye ülkelerin, özellikle de orta boyutlu ve büyük ülkelerin Avrupa Parlamentosu'ndaki sandalye sayıları önemli değişikliklere uğrayacak. Türkiye Konsey'de nüfusuyla orantılı olarak önemli söz hakkına sahip olacak ve bu durum, Konsey'in oylama sistemine de yansıyacak. Komisyon'un üye sayısının 2014'ten itibaren azaltılması planı göz önüne alındığında, Komisyon üzerindeki etki daha az önem taşıyacak.

4- Türkiye ile reform sürecinin ilerletilmesi

Reformların uygulanması, sürecin titizlikle takibini gerektiriyor. Özellikle işkenceye sıfır tolerans politikası, devam eden işkence vakalarının ortadan kaldırılması için Türk devletinin bütün kademelerinde kararlı bir çaba üzerinden uygulanmalı. Sivil toplumun daha da geliştirilmesi önemli. Siyasi reformun istikrar kazanması ve yaygınlaştırılması, aynı zamanda Güneydoğu'daki durumun normalleştirilmesi ve iyileştirilmesini gerektiriyor; sözgelimi sosyo-ekonomik durumu düzeltecek, yerlerinden edilmiş insanların geri dönüşünü sağlayacak ve Kürt azınlıkla diğer azınlıkların hak ve özgürlüklerden tam olarak yararlanmasına imkân verecek önlemler alınmalı. Gayrimüslim dini cemaatlere ve sendikal haklara mahsus sorunlarla ilgili daha ileri adımlar atılması gerekmekte.

AB, siyasi reform sürecinin devamlılığını ve geri döndürülemezliğini garanti altına almak için siyasi reformların gidişatını, Katılım Ortaklığı'nda reform sürecine dair belirlenen öncelikler temelinde, yakından takip etmeyi sürdürmeli. Komisyon, İlerleme Raporu'ndaki analizleri takiben, Katılım Ortaklığı'nın 2005 baharında gözden geçirilmesini önerir. Bu temelde, siyasi reformların sağlamlaştırılması ve yaygınlaştırılmasıyla ilgili 2005 sonundan başlayarak her yıl genel bir gözden geçirme yapılacak. Komisyon bu amaçla ilk raporunu Aralık 2005'te Avrupa Konseyi'ne sunacak. Reformların gidişatı, müzakerelerdeki ilerlemeyi de belirleyecek.

Komisyon, Avrupa Birliği Anlaşması ve Avrupa Anayasası uyarınca, özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ve temel özgürlükler gibi AB'nin kurucu ilkelerine yönelik ciddi ve sürekli ihlal durumunda, müzakerelerin askıya alınmasını tavsiye eder. Konsey bu tür bir tavsiye hakkındaki kararını salt çoğunlukla alabilir.

Güçlendirilmiş siyasi diyalog ve düzenli izleme, katılım müzakerelerinin açılmasından sonra da devam etmeli. Bu süreç, geçmişte olduğu gibi, Komisyon'un sağladığı destekle el ele ilerleyecek. Ekonomik alandaki diyaloğun da, müktesebata ve AB dahilinde uygulanan ekonomik politika koordinasyonu yöntemlerine açık bir atıfla takip edilmesi gerekecektir.

AB son yıllarda geliştirdiği, kardeş şehirler ve TAIEX gibi araçlar temelinde, Türkiye'nin gerekli yasal ve gerçek ilerlemeleri sağlaması için verdiği desteği sürdürmeli. İlerleme Raporu ve Türkiye'nin öngörülen katılımıyla ortaya çıkan konuların değerlendirilmesi temelinde gözden geçirilecek Katılım Ortaklığı'nda vurgulanan önceliklere odaklanmak açısından, Türkiye için belirlenen katılım öncesi stratejisi güncelleştirilmeli. Güneydoğu'daki sosyoekonomik kalkınmanın üstesinden gelmek için somut inisiyatifler geliştirilmeli, bu amaçla birlik yardımının önemli bir kısmı Türkiye için seferber edilmeli.

AB'nin Türkiye'nin hazırlıklarına yönelik mali ve teknik desteği 2006'ya dek, Konsey'in Türkiye için Aralık 2001'de kabul ettiği katılım öncesi kurumlar üzerinden verilecek. Komisyon Konsey'e, Türkiye'nin 2007'den sonra yararlanacağı yeni bir katılım öncesi kurum oluşturulmasını önerir; bu kurum Phare, ISPA ve SAFARD gibi katılım öncesi kurumlar üzerine bina edilecek. Komisyon, bir sonraki mali perspektif bağlamında, Türkiye'ye aktarılacak yardım miktarlarının artırılmasını da önerir.

5- Katılım müzakerelerinin yürütülmesi için göstergeler

Yukarıda özetlenen değerlendirmeden, hem AB'nin hem de Türkiye'nin, Türkiye'nin AB'ye yumuşak entegrasyonunu sağlayacak koşulları yaratmak için önemli miktarda zamana ihtiyaç duyacağı açıkça anlaşılıyor. Söz konusu süre, sadece birliğin uyum ve etkinliğini korumakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'yi kalkınma düzeyine uygun olmayabilecek politikaları uygulamak zorunda kalmaktan koruyacak.

Katılım müzakereleri, kararların oybirliği ile alınması gereken bir Hükümetlerarası Konferans çerçevesinde yürütülecek. Müzakereler için öngörülen çerçevenin, Türkiye'nin katılımına bağlı belli zorlukları yansıtması gerekecek. Müzakerelerin yürütülmesine dair kesin parametreler, müzakerelerin açılmasına dair karar alındıktan sonra, aşağıda belirtilen kapsamlı göstergeler üzerinden ayrıntılı biçimde belirlenecek.

Katılım müzakerelerinin resmen başlamasından hemen sonra Komisyon, müktesebatın açıklanması ve müzakereler sırasında doğabilecek sorunlara dair ön göstergelerin elde edilmesi için, müktesebata yönelik, tarama adı verilen kapsamlı bir deneme süreci oluşturacak. Müzakereler karmaşık olacak ve bir yandan Türkiye'nin müktesebatı uygulamak konusunda karşılaştığı zorlukları, diğer yandan da Türkiye'nin AB'ye uyumlu entegrasyonu için gereken koşulları yansıtacak. Ortak tarım ve uyum politikalarının Türkiye'deki uygulanışı buna verilebilecek iki örnek. Bir üçüncü örnek de şahısların serbest dolaşımıyla ilgili kurallar. Daha önceki genişleme dalgalarında olduğu gibi, muhtemelen önemli ve spesifik düzenlemeler yapılması, bazı alanlarda uzun geçiş dönemleri belirlenmesi gerekecek. Şahısların serbest dolaşımı konusunda kalıcı denetim düzenlemeleri düşünülebilir. Komisyon bu konularla ilgili somut bir yaklaşım sunmadan önce analizlerini müzakerelerin gidişatına göre gözden geçirecek.

Üyelik müzakerelerinin konusu, her biri belli bir politika alanını kapsayan, bir dizi kısma bölünecek. Komisyon, Türkiye'nin yeterince hazır olduğuna kanaat getirdiğinde, Konsey'e bu kısımların her biri için müzakerelere başlamasını tavsiye edecek. Ekonomik boyutu olan belli kısımlar açısından, işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı, müzakerelerin açılması için önkoşul sayılacak.
Her bir kısmın geçici olarak kapatılabilmesi ve açılabilmesi için gerekli dayanak noktalarının, her bir kısım için müzakerehin başlamasından önce tanımlanması gerekecek. Bu dayanak noktaları, yasal uyuma ve uygulamadaki tatmin edici ilerlemeye bağlı olabilir. Buna ek olarak, Katılım Ortaklığı'ndan ve Gümrük Birliği'nden kaynaklanan mevcut yasal yükümlülükler (bilhassa da müktesebatla ilişkili olanları), ilgili kısıma yönelik müzakerelerin başlamasından önce yerine getirilmeli.

Müzakerelerdeki ilerleme, sadece Türkiye'nin AB'ye yakınlaşmasına dayanmayacak. AB'nin de kendisini hazırlaması gerekecek, zira AB Konseyi'nin de 1993'te belirttiği gibi, birliğin bir yandan Avrupa'nın entegrasyonunu sürdürürken yeni üyeleri sindirme kapasitesi, hem birlik hem de aday ülkelerin genel çıkarları bakımından göz önüne alınması gereken bir başka önemli husus. Türkiye'nin katılımıyla ilgili sunulan analiz, iç piyasa ile ilgili politikalar bakımından geniş ayarlamalar yapılmasına gerek olmayacağını vurgulamakta. Müzakereler, her zaman olduğu gibi, mevcut müktesebat üzerinden yürüyecek. Ne var ki Türkiye'nin katılımından önce müktesebata uyarlanması gereken belli noktalar kalabilir. Her durumda AB'nin, belli müzakere kısımlarının mali etkilerinin karşılanabilmesi için 2014 sonrası döneme yönelik mali perspektifini yeniden tanımlaması gerekecek. Türkiye'nin kendine özgü koşullarını yansıtan ayarlamalar gerekebilir. Sonuç olarak AB, Türkiye'nin üyelik perspektifinden kaynaklanan, sınırlar ve dış politika gibi konulara dair değerlendirmede belirtilen kritik alanlardaki politikalarını sağlamlaştırmak durumunda kalacak.
Türkiye'nin bütün müzakere sürecini başarıyla tamamlayabilmesi, esasen süregiden reformları kararlılıkla uyguladığını göstermesine bağlı. Müzakerelerin yürütülmesi ve katılım ihtimali, Türkiye'de daha ileri siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik reformlar yapılmasına katkıda bulunmalı. Nihai sonuç, Avrupa Parlamentosu'nun, AB üyesi ülkelerin ve Türkiye'nin onay ve desteğine ihtiyaç duyacak.

6- AB-Türkiye diyaloğunun güçlendirilmesi

AB-Türkiye ilişkileriyle ilgili bir dizi konuda diyaloğun güçlendirilmesi gereği açıkça ortada. AB için henüz aciliyet taşımayan çeşitli sorulara yanıt bulunması gerekmekte. Üye ülkelerle Türkiye'nin halklarını bir araya getirecek araçlar yaratılmalı ve bu çerçevede endişeler ve yargılar dürüst ve açık bir biçimde tartışılabilmeli. Bu kültürel, dinsel farklılıklar, göçle ilgili konular, azınlık haklarına dair kaygılar ve terörizmle ilgili diyaloğu da içermekte. Sivil toplum, AB tarafından hayata geçirilmesi gereken bu diyalogda en önemli rolü üstlenmeli. Komisyon, gelecekte böyle bir diyaloğun nasıl destekleneceğine dair öneriler sunacak.

7- Sonuç ve öneriler

Yukarıdakilerin ışığında Komisyon'un vardığı sonuçlar ve önerileri şöyle:
1) Türkiye, Katılım Ortaklığı belgesinde belirlenen önceliklerle uyumlu olarak son birkaç yıl içinde zorlu anayasal ve yasal değişiklikleri gerçekleştirerek siyasi reform sürecinde büyük bir ilerleme sağladı. Buna rağmen, Dernekler Kanunu, yeni Türk Ceza Kanunu ve Temyiz Mahkemeleri'ne ilişkin yasalar henüz yürürlükte değil. Ayrıca, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, adli kolluk kuvveti teşkilatı kurulmasına ilişkin kanun ve Ceza İnfaz Yasası hâlâ kabul edilmeyi bekliyor.

2) Türkiye bu reformların hayata geçirilmesi için büyük çabalar harcamakta. Buna rağmen, uygulama daha da ileri götürülmeli ve genişletilmeli. Bu çaba özellikle, işkenceyle ve kötü muameleyle mücadelede uygulanan 'sıfır tolerans' yaklaşımıyla ifade özgürlüğü, din özgürlüğü, kadın hakları, sendika hakları ve azınlık haklarının uygulanmasına yönelik hükümlerin hayata geçirilmesinde sürdürülmeli.

3) Reformların uygulanması alanındaki genel görünüş ve Türkiye'nin 1. paragrafta dikkat çekilen çarpıcı yasal değişiklikleri dikkate alındığında Komisyon, Türkiye'nin gerekli siyasi kriterleri yerine getirdiğini düşünerek üyelik müzakerelerinin başlatılmasını önerir. Reform sürecinin geri dönülmezliği, bu sürecin özellikle temel özgürlükler alanında uygulanmasının, uzun bir süreçte teyit edilmesi gerekmektedir.

4) Bu aşamada üç sacayağından oluşan bir strateji izlenecek. Birincisi, özellikle Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin uygulanmaya devam edilmesini sağlamak amacıyla Türkiye'deki reform sürecinin desteklenmesi için işbirliğinin sürdürülmesi olacak. Reform sürecinin geri dönülmezliğini ve sürdürülebilirliğini garanti altına almak için AB, siyasi reformları yakından izlemeye devam etmeli. Bu, Katılım Ortaklığı belgesi yeniden gözden geçirilerek ve gelecekte yapılacak reformlara ilişkin öncelikler belirlenerek yapılacak. Siyasi reform süreci, 2005 yılı sonundan başlamak üzere her yıl düzenli olarak gözden geçirilecek. Bu çerçevede, Komisyon ilk raporunu Aralık 2005'te Avrupa Konseyi'ne sunacak. Reformların hızı, müzakerelerdeki ilerlemeyi belirleyecek.

5) Komisyon, birliğin temellerini oluşturan özgürlük, demokrasi, insan hakları ile temel hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin sürekli ve ciddi şekilde ihlal edilmesi halinde, AB Anlaşması ve Avrupa Anayasası çerçevesinde üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını tavsiye edecek. Konsey böylesi bir tavsiye karşısında salt çoğunlukla karar alacak.

6) İkinci sac ayağı, Türkiye ile yapılacak üyelik müzakerelerine nasıl yaklaşılacağıyla ilgili. Üyelik müzakereleri, kararların oybirliğine dayalı olarak alındığı Hükümetlerararası Konferans çerçevesinde gerçekleştirilecek. Müzakereler karmaşık olacak. Müzakelerin her maddesi için Konsey, maddenin geçici olarak kapatılması ve gerekli olduğu hallerde açılması için, yasal düzenleme ve müktesebatın uygulanmasına ilişkin değerlendirmeleri de kapsayacak şekilde dayanak noktaları koymalı. İlgili maddelerin görüşülmeye başlanması öncesinde, müktesebata uyum için gerekli olan yasal yükümlülükler tamamen yerine getirilmeli. Uzun geçiş dönemlerine ihtiyaç duyulabilir. Buna ek olarak, yapısal politikalar ve tarım gibi alanlarda belirli ayarlamalara ihtiyaç duyulabilir ve işgücünün serbest dolaşımı için ise kalıcı tebdirler düşünülebilir. Türkiye'nin üyeliğinin mali ve yapısal etkisi önemli olacak. AB, müzakereler tamamlanmadan önce 2014 yılı için mali perspektifini tanımlamak zorunda kalacak.

7) Üçüncü sacayağı ise, AB üyesi ülkeler ile Türkiye halklarını bir araya getirmek için güçlendirilmiş siyasi ve kültürel diyalog geliştirilmesine dayanmakta. Bu diyalogda sivil toplum en önemli rolü üstlenmeli ve bunun düzenlemesi de AB tarafından yapılmalı. Komisyon bu diyaloğun nasıl desteklenmesi gerektiğine ilişkin teklifler sunacak.

8) Komisyon, müzakere sürecinin Türkiye'deki reformların yönlendirilmesinde hayati önem taşıdığı konusunda ikna oldu. Doğası gereği bu süreç, sonucu daha önceden tahmin edilemeyecek açık uçlu bir süreç. Müzakerelerin ve onay sürecinin sonuçlarına bakılmaksızın, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin, Türkiye'nin Avrupa değerlerine bağlı kalmasını garanti edeceğinden emin olunmalı. Türkiye'nin üyeliği, 50 yıllık Avrupa entegrasyonu sürecinde elde edilen kazanımlarla sorunsuz uyum için tamamen hazırlanma gerektirmekte.
Radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber