TÜSİAD'ın krizden çıkış reçetesi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 15 Nisan 2008 17:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, dünya ekonomisinde yaşanacak olası bir krizden en az hasarla çıkmanın, daha dinamik bir yapıya sahip, gelişen ekonomilerin kendi aralarındaki işbirliğini artırmalarıyla mümkün olacağını bildirdi.

TÜSİAD International ile Çin'in Shaanxi bölgesi heyeti arasında yapılan toplantıda konuşan Yalçındağ, Shaanxi heyetini Türkiye'de misafir etmekten büyük mutluluk duyduklarını belirterek, toplantının Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunması temennisinde bulundu.

Konuşmasında TÜSİAD hakkında bilgi veren Yalçındağ, derneğin Türkiye'de yaratılan toplam katma değerin yüzde 43'ünü gerçekleştirmesi açısından, Türkiye ekonomisinde önemli bir rol oynadığını anlattı.

TÜSİAD'ın Avrupa ve Amerika dışında ilk temsilciliğini geçtiğimiz Kasım ayında Çin'in başkenti Pekin'de açtığını anımsatan Yalçındağ, Çin'deki en önemli Avrupa özel sektör kuruluşu olan EU Chamber of Commerce in China (EUCCC) ile yapılan bir anlaşma çerçevesinde bu kurum bünyesinde açılan TÜSİAD Çin Temsilciliğinin, iki ülke arasında gelişen ve derinleşen ekonomik ilişkilerden dolayı çok yoğun bir şekilde çalıştığını kaydetti.

Yalçındağ, TÜSİAD'ın Çin'e yönelik faaliyetlerini Çin'deki temsilcilikleriyle birlikte stratejik iş geliştirme birimleri olan TÜSİAD International'ın yürüttüğünü, TÜSİAD Yönetim Kurulu olarak Çin ile ekonomik ilişkileri geliştirmeye yönelik tüm bu faaliyetlere büyük önem verdiklerini vurguladı.

Shaanxi'nin ticaret ve yatırım ilişkilerini geliştirmek için Türkiye'yi seçmesinin tesadüf olmadığını, Türkiye'nin son yıllardaki performansıyla bütün dünyanın ilgisini çeken ve küresel yatırımcıların yakından takip ettiği bir ülke haline geldiğini ifade eden Yalçındağ, ekonomik küreselleşmenin bu gelişmede önemli bir payı bulunduğunu söyledi.

Yalçındağ, Türkiye ve Çin'in de içinde bulunduğu çok sayıda yükselen piyasanın, dünya ekonomisinin artık geride bırakmakta olduğu son kuvvetli yükseliş döneminden önemli ölçüde yararlandığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu küreselleşme sayesinde 1980'lerin başında dış ticaretimizin GSMH'ye oranı yüzde 15 civarındayken bugün bu oran yüzde 50'nin üzerine çıkmıştır. Aynı şekilde bundan beş yıl kadar önce yılda 1 milyar dolar doğrudan yabancı yatırımı ancak çekerken, Türkiye son üç yılda toplam 52 milyar dolar yabancı yatırım çekmeyi başarmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ihracatın GSYIH'ya oranı 1990'larda yüzde 25 seviyesinden 2005 yılında yüzde 38 seviyesine yükseldi. 2002-2006 döneminde gelişmekte olan ülkelere giren sermaye miktarı ise 1,8 trilyon dolara ulaştı. Küresel likiditenin artması, Türkiye ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümelerine önemli bir destek sağladı."

-''SON EKONOMİK DÖNGÜ ÖNCEKİLERDEN AYRILIYOR''-

Arzuhan Doğan Yalçındağ, dış ticaret ve finansal akımlar sayesinde ülkelerin karşılıklı artan etkileşiminin, dünya ekonomisinde büyüme devam ettiği sürece, gelişen ülkeler için olumlu olurken, dünya ekonomisinin yavaşlamaya başladığı bir dönemde önemli bir huzursuzluk kaynağı haline dönüştüğünün altını çizdi.

Geçmiş küresel ekonomi döngülerinde, ABD ekonomisinin yavaşlaması, petrol ve diğer ham madde fiyatlarını da aşağı çektiğini ve dünya ekonomisini yavaşlattığını hatırlatan Yalçındağ, "Ancak son yıllarda gelişmekte olan ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde yoğunlaşmış olması, bu son ekonomik döngüyü bundan öncekilerden ayırıyor" dedi.

Gelişmekte olan ülkelerin, eskiden olduğu gibi sadece gelişmiş ülkelere ihracat yapmadığını, artık gelişmekte olan ülkelerin ihracatının yaklaşık yarısının diğer gelişmekte olan ülkelere gittiğini anlatan Yalçındağ, Türkiye ve Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesini de bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini söyledi.

Yalçındağ, "Asya ülkelerinin ihracatlarının ABD değil Çin'in iç talebi tarafından belirlenmesi ve Çin'in yurt içi talebinin yavaşlayacak ABD talebini dengeleme ihtimali, ABD ekonomisi yavaşlarken, yükselen piyasa ekonomilerinde büyümenin bu ölçüde yavaşlamayacağını düşündürüyor" dedi.

-ABD EKONOMİSİNDEKİ YAVAŞLAMA...-

2007 yılında gelişmekte olan ülkelerde yurt içi talebin reel büyüme hızının, gelişmiş ülkelerden dört kat daha hızlı olduğunu, bugün gelişen ekonomilerin büyümeye, istihdama ve yeni yatırımlara sağladıkları katkılarla dünya ekonomisinin lokomotifi durumunda bulunduklarını aktaran Yalçındağ, "Buna rağmen, küreselleşmenin ulaşmış olduğu boyut, dünya GSYİH'nın yüzde 25'ini oluşturan ABD ekonomisindeki bir yavaşlamanın mutlaka diğer ülkeleri az da olsa etkilemesinin kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor. ABD ekonomisine ilişkin son açıklanan verilerin beklenenden de kötü gelmiş olması, dünya ekonomisi ve gelişen ekonomiler açısından bir dizi riske işaret ediyor" diye konuştu.

Bu koşullar altında gelişen ekonomiler olarak yapılması gerekenin ekonomik ilişkileri daha da derinleştirmek olduğunu dile getiren Yalçındağ, şunları kaydetti:

"Dünya ekonomisinde yaşanacak olası bir krizden en az hasarla çıkmak daha dinamik bir yapıya sahip gelişen ekonomilerin kendi aralarındaki işbirliğini arttırmaları ile mümkündür.

Bu çerçevede, Asya'nın doğu kıyısının yükselen devi Çin'le batı kıyısının bölgesel gücü Türkiye, ikili ekonomik ilişkilerini geliştirdiklerinde tüm Asya kıtasını içine alan büyük bir potansiyel ortaya çıkarabilirler. Bunun örneği iki bin yıl önce İpek Yolu ile yaşanmıştı. Çin ile Anadolu'yu birbirine bağlayan İpek Yolu, iletişim ve ticaretin gelişmesine bulunduğu katkının ötesinde Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki bağı da sağlamıştı. Bugün, günümüzün şartlarında bu bağı tekrar kurmamız mümkündür."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber