Bilirkişilik sorununa dair 12 tespit!

Avukat İlker Atamer bilirkişi işlemlerinde yaşanan 14 sorunu paylaştı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 29 Kasım 2023 22:16, Son Güncelleme : 29 Kasım 2023 22:17
Bilirkişilik sorununa dair 12 tespit!

Avukat İlker Atamer sosyal medya hesabından bilirkişi işlemlerinde yaşanan 14 soruna yer verdi. Belgeyi sunan herkesin bilirkişilik yaptığına dikkat çeken Atamer alan uzmanı olmayan kişilere bilirkişilik yaptırıldığına dikkat çekti.

İşte İlker Atamer'in paylaşımları:

Liyakatsizlikten sonra Türkiye'deki adalet probleminin en büyük sorumlusu rezalet durumundaki bilirkişilik sistemimizdir. Bilirkişi sistemimizdeki temel sorunlar:

1. Ülkemizde 5 yıl tecrübesi olan, diploma, ustalık belgesi veya sertifika sunan ve 24 saatlik bilirkişilik temel eğitimini tamamlayan hemen herkes adalet komisyonlarının bilirkişi listesine kolaylıkla girebiliyor. Bilirkişi listesindeki bilirkişilerin uzmanlık alanları 2-3 kelimeyle özetleniyor ama kişinin hangi alanlarda ne kadar uzman olduğu, uzmanlık seviyesinin ne olduğu, kaç yıl tecrübesi olduğu gibi detaylar bulunmuyor. Dolayısıyla kağıt üstünde hepsi bilirkişi. Mesela harddisk incelemesi yapılacaksa hakim neye göre seçecek bilirkişiyi? Hakim zaten teknik uzmanlığı olmadığı için bilirkişiden rapor alıyor ama teknik bilgisi olmayan hakim hangi uzmanın hangi konuda daha iyi teknik bilgisi olduğunu nereden bilecek de bilirkişiyi layıkıyla seçecek? Listede uzmanlık alanı bilgisayar olan ama meslek bölümünde "programcı, bilgi işlem uzmanı, bilgisayar teknisyeni, bilgisayar işletmeni, bilgisayar öğretmeni, bilgisayar mühendisi, yazılım mühendisi, web uzmanı" gibi farklı teknik ünvanları olan yüzlerce kişi bulunuyor. Seçilecek bilirkişinin gerçekten ehil, uzman ve tecrübeli olması çok önemli çünkü davanın tüm seyri gelecek rapora bağlı. Peki hakim hangi kritere göre seçecek bilirkişiyi? Keyif kriteri! Hakim listede bulunan canının istediği herhangi birini seçebilir. İsterse bir bilgisayar mühendisini de seçebilir isterse üniversite mezunu olmayan sıradan bir bilgi işlemciyi de seçebilir, isterse bir polis memurunu da seçebilir. Hakimin bilirkişi listesinde canının istediği herhangi birini seçmesinde hiçbir yasal engel yok. Hakim canı istedikten sonra uzmanlık alanı bilgisayar olmayan birini dahi seçebilir, hiç kimse bir şey diyemez. Hakim, keyfine göre seçtiği bilirkişiyi taraflara da asla bildirmez. Eğer bilirkişi seçimi konusunda hassasiyetiniz varsa bir zahmet uyaptan takip edin hakim kimi görevlendirmiş diye. Yüksek uzmanlık gerektiren bir konuda lisans diploması bile olmayan bir tekniker bilirkişi seçildi veya uzmanlık alanı uygun olmayan biri bilirkişi seçildi diyelim, ne yapacaksınız? Hiçbir şey yapamazsınız. İtiraz dilekçesi verseniz bile bu dilekçe duruşmada yani rapor çoktan geldikten sonra dikkate alınır ve itirazınız da reddedilir. CMK ve HMK'ya süs olsun konulan ve hiç uygulanmayan hakimin reddi maddesi gibi bilirkişinin reddi maddesi de süs olan diye kanuna konulan maddelerdendir ve ne yazarsanız yazın bilirkişinin reddi talebiniz asla kabul edilmez.

2. HMK 273 "bilirkişi görevlendirmesi yapılırken tarafların görüşü alınır" diyor ama bu maddeyi ciddiye alıp da taraflara görüşünü soran bir hakime asla rastlayamazsınız. Davalarda bilirkişiler hep hakim tarafından kapalı kapılar arkasında, tarafların yokluğunda bilmediğimiz kriterlere göre seçiliyor. Hakim bilirkişi seçerken hangi kritere göre seçim yapıyor hangi teknik bilgiyle kimin uzman olduğuna nasıl karar veriyorlar belli değil. Bazı hakim veya savcıların tanıdığı bilirkişileri özellikle seçtiklerine veya kalemle akçeli işleri olan bilirkişilerin genelde seçildiğine dair iddialar yıllardır hep kulağıma geliyor. Çarpıcı bir örnek vereyim: Hukuki bir makalenin kopyalanması nedeniyle yaptığımız savcılık şikayetimiz üzerine fikri mülkiyet savcısı dosyayı bilirkişi olarak bir tiyatro oyuncusuna vermişti ve o oyuncu da "bu hukuki konular genel şeylerdir fikri hak içermez" diye rapor yazmış ve ardından takipsizlik kararı çıkmıştı. Savcı neden hukuki bir makaledeki telif hakkı için bir tiyatro oyuncusunu bilirkişi atamış olabilir sizce? Böyle alakasız bir kişi bilirkişi atanınca ve akla ziyan bir rapor da gelince haliyle takipsizlik kararı verebilmek için mi savcı özellikle böyle bir bilirkişi seçti sorusu aklımıza geldi tabii. Bilirkişiyi savcı değil bağımsız bir kurum seçseydi zaten böyle abes bir bilirkişi atanmaz ve böyle bir soru da aklımıza gelmezdi.

3. Bilirkişiyi hakim veya savcının kendisinin seçmesi tarafsızlıkla bağdaşmaz. Öncelikle ve ivedilikle bu saçma ve kuralsız bilirkişi seçimi sisteminin değişmesi gerekir. Daha kapsamlı bir reform yapılıncaya kadar en azından hızlı bir çözüm olarak savcı ve hakimlerin keyfe keder bilirkişi seçme uygulaması sonlandırılmalı ve bilirkişiler adalet komisyonu üzerinden talep edilmeli, ardından da sıraya dayalı objektif ve müdahalesiz bir şekilde komisyon tarafından atanmalıdır. CMK görevlendirmelerinde kullanılan sıra sistemi bilirkişi görevlendirmelerinde de kullanılabilir. Bilirkişiler ayrı bir kurum tarafından atanmadığı ve hakim ve savcılar bilirkişiyi kendi seçtikleri sürece o bilirkişiye müdahale edebilir, yönlendirebilir, hatta talimat verebilirler. Daha açık bir ifadeyle eğer hakim veya savcı taraflıysa ve dosyayı belirli bir taraf lehine sonuçlandırmak istiyorsa bunu seçeceği bilirkişiye vereceği gizli talimatla çok rahat yapabilir. Bilirkişiyi hakim veya savcının kendisinin seçmesi aslında bilirkişinin sorumluluğunu da almaları demek. Bilirkişi yanlış veya taraflı bir rapor yazarsa bilirkişiyi seçen hakim veya savcının bunda ahlaken sorumluluğu olduğu halde maalesef hukuken hiçbir sorumlulukları olmuyor ülkemizde.

4. HMK 273 "bilirkişi görevlendirilmesine ilişkin kararda inceleme konusu bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenir" der ama hakimlerin çoğu bunu da umursamıyor ve ne bilirkişi atanması için oluşturdukları ara kararda ne de bilirkişi teslim tutanağında bilirkişiye hiçbir somut soru sormuyor ve sadece "dosyanın bilirkişinin tevdiine" diyorlar. Dosya bilirkişiye niye verildi, bilirkişi neyi inceleyecek, hangi sorulara yanıt verecek belli değil. Ardından uzmanlığı kendinden menkul sözde bilirkişi de kafasına göre bir rapor yazıyor ve dava da o saçma sapan rapora göre sonuçlanıyor.

5. Bilirkişi esasen tanık olduğu halde (bu yüzden yurtdışında bilirkişiye expert witness denir) ve tanığa tarafları tanıyıp tanımadığı sorulduğu halde bilirkişiye bu soru sorulmadan görevlendirme yapılıyor. Bilirkişi Yönetmeliği, "bilirkişi taraflarından birinin yakını veya iş ilişkisinde olduğu biriyse görevlendirmeyi kabul edemez" diyor ancak görevlendirme öncesi bilirkişiye tarafları tanıyor musun diye bir soru sorulmadığı için uygulamada bilirkişinin taraflardan birini tanıması atanmaya engel teşkil etmiyor.

6. ABD'de bilirkişi raporu yazdıktan sonra tanık olarak kürsüye çıkar ve avukatların ve hakimin sorularına cevap verir. Bizde bilirkişiler uzaktan raporuna hazırlarlar ve asla mahkemeye gelmezler. Biz çok sayıda dosyamızda bilirkişinin duruşmaya çağrılmasını talep ettik ama taleplerimiz hep reddedildi.

7. ABD'de bilirkişiyi taraflar genelde birlikte seçer, mahkeme nadiren bilirkişi atar ama bunu yaparken gerçekten tarafların görüşlerini dikkate alır. Hatta taraflar dilekçeyle hakime bilirkişiler önerirler. Bizde ise bilirkişiyi hakim keyfine göre seçiyor.

8. ABD'de bilirkişiler konunun gerçekten uzmanı olduklarını taraflara ve hakime ispat etmek zorundadırlar ve bu amaçla diplomalarını, sertifikalarını, CV'lerini ve daha önce verdikleri benzer raporların örneklerini dosyaya sunarlar. Bizde ise bilirkişi bir şekilde bilirkişi listesine girdiyse tamamdır artık uzmanlığı tartışılmaz ve kimseye de gerçekten uzman olduğunu ispatlamak zorunda değildirler.

9. Bir başka sorun bilirkişi ücretlerinin çok düşük olması. 1.000 TL'ye yani yaklaşık 35 dolara bilirkişi raporu hazırlanıyor. Bu kadar düşük bir rakama gerçek bir uzman tarafından kaliteli bir rapor hazırlanması imkansız ve üstelik yolsuzluğa kapı aralıyor. Düşünün iki şirket arasında 10 milyon dolarlık bir dava var ve davanın sonucunu belirleyecek olan bilirkişi raporunu hazırlayacak bilirkişiye verilecek ücret 35 dolar, bilemedin 100 dolar. ABD'de bilirkişilerin saatlik ücreti $300'dan başlar, ortalama $500'dır ve $1,000'a kadar çıkabilir. Dolayısıyla 5 saatlik emek verilerek hazırlanan bir rapor en az $1,500 ve ortalama $2,500 civarı olacaktır.

10. Hem HMK hem CMK tarafların kendi seçtikleri bilirkişilerden alacakları raporları "uzman mütalaası" veya "uzman görüşü" olarak dosyaya sunmasına izin veriyor. Ancak bu konudaki en önemli problem bu tür mütalaalar hakim ve savcılar tarafından pek ciddiye alınmıyor, hak ettikleri değeri görmüyorlar. Kanunda bilirkişi raporu ile uzman mütalaası arasında bir üstünlük ve derece farkı belirtilmediği halde sanki hakimin atadığı bilirkişinin raporu daha üstündür, uzman mütalaasının bir değeri yoktur gibi bir yaygın ve yerleşik bir algı mevcut. Halbuki bir uzman raporununun değerini o uzmanın uzmanlık derecesi ve raporun içeriği belirler, uzmanı kimin atadığının bir önemi yoktur. Ama bizde her zaman hakimin seçtiği uzmanın raporu daha makbul oluyor. Somut örnek vereyim, hakim video inceleme için sıradan bir polis memurunu görevlendirse, siz de görüntü inceleme uzmanı iki akademisyenden özel rapor alsanız hakim sizin aldığınız rapor bilimsel açıdan daha makbul ve kaliteli olsa da kendi seçtiği tek polis memurunun raporunu sizin iki kişinin imzasını taşıyan raporunuza üstün tutar ve kendi atadığı bilirkişi ne derse ona uyar, iki uzman görüşü arasında çelişki olsa da bunu umursamaz. Çünkü onun seçtiği bilirkişi daha makbuldür, çünkü o bilirkişiyi o seçmiştir. İşte bu yüzden diğer ülkelerde yaygın olan bu özel bilirkişi raporları bizde pek yaygın olarak kullanılmıyor. Aslında bu tür özel mütalaalar çok daha pahalı ve kalitelidir. Bir hukukçu akademisyenden veya uzman bir mühendisten mütalaa almaya kalksanız rakamlar resmi bilirkişi ücretlerinin 40-50 katını geçer. Ama bunların yaygınlaşmama sebebi hak ettikleri değeri görmemeleri. Burada HMK ve CMK'yı hazırlayan profesörlerimizin de hatasının olduğunu düşünüyorum. Mahkemenin atadığı uzmanın raporuna "bilirkişi raporu", tarafların kendi seçtiği uzmanın raporuna "uzman görüşü" veya "uzman mütalaası" diye farklı isimler verirseniz bunlar eşit değer görmez tabii ki. ABD'de ve benim bildiğim diğer ülkelerde bu tür raporların kim yazarsa yazsın ismi aynıdır. Hakim de atasa taraflar da seçse bu tür uzman raporlarına expert witness deniyor. Bunların kanundaki isimleri aynı olmalı . Ya ikisine de bilirkişi raporu ya da ikisine de uzman görüşü denmelidir.

11. Bir diğer sorun bilirkişilerin denetimi ve yanlış yapan bilirkişilere yaptırım uygulanması konusunda etkin işleyen bir mekanizma olmaması. Taraflı veya bariz yanlış rapor yazan bilirkişiyi başsavcılığa da şikayet etseniz adalet komisyonuna da şikayet etseniz bir şey çıkmıyor. Biz bir dosyamızda idare mahkemesinde dava açacak kadar konunun peşine düştük ama sonuç sıfır. Dolayısıyla yanlış yapan bilirkişiyi cezalandıracak ve yanlış yapmaya heveslenen bilirkişiyi caydıracak işlevsel bir mekanizma yok. Düşük bilirkişi ücretleri yolsuzluğa kapı aralayan birinci faktördü, etkin bir şikayet ve denetim mekanizmasının olmaması da bilirkişilerdeki rüşvet ve yolsuzluğu tetikleyen ikinci faktördür.

12. Bir tür bilirkişi raporu olduğu için darp raporları konusuna da değinmek gerek.
Darp raporları ülkemizde doğru düzgün ve ayrıntılı muayene yapılmadan, fotoğrafla yaralanmalar delillendirilmeden hazırlanıyor. Darp raporu hazırlayan doktor bir de yaralanmaları gösteren fotoğrafları çekip rapora eklese fena mı olur? Bir başka sorun sadece tıbbi bulguya dayalı olarak değil salt beyana dayalı raporlar da verilmesi. Kişi doktora "kafama vurdular ağrıyor" diye yalan beyanda bulunup salt beyana dayalı bir darp raporunu çok rahat bir şekilde alabiliyor. Ardından bu uyduruk rapor önce kamu davasına ardından mahkumiyet kararına dayanak oluyor. Bu tür durumlarda doktorun rapora "ağrı şikayeti var ancak iddiayı destekleyen tıbbi bir bulguya rastlanmadı" diye yazması gerekir.

13. Son olarak şunu eklemek gerek eskiden bir rapora itiraz edilince 2. rapor alınır ve iki rapor çelişirse de 3. rapor alınırdı. Ancak birkaç yıldır dikkatimi çekiyor artık çoğu davada rapora itirazlar hiç umursanmıyor ve tek raporla dosyalar hükme bağlanıyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber