Başbakan, beklenen konuşmayı yaptı

Haber Giriş : 13 Eylül 2008 15:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan medyasının, Almanya Deniz Feneri davasına adının karıştırmasından sonra tanıdığı bir haftalık sürenin bugün dolması ile kamuoyunun karşısına çıktı.

Başbakan Erdoğan, bugün partisinin Beyoğlu ilçe teşkilatının kongresine katıldı. Erdoğan özetle şöyle dedi:

"Beyoğlu benim doğup büyüdüğüm yer. Buraların bostanlık olduğu, tek bir evin bulunmadığı günleri biliyorum. Hepinizi yürekten seviyorum. Gönlünüz, bahtınız açık olsun.

Her zaman söylenir. İstanbul küçük bir Türkiye'dir. Çünkü İstanbul biraz Sivas, biraz Trabzondur. İstanbul, Ankara'dır, Kahramanmaraştır, İzmir'dir.

Bugün Türkiye bir umut ülkesi haline geldi. İnsanlarımız yarınları için heyecan duymaya başladı. Yapılacak çok iş olsa bile geleceğe umutla bakıyoruz."

Erdoğan, ortamın sıcak olmasından dolayı konuşmasını ceketini çıkararak devam etti.

"Bu ülke AK Parti döneminde nereden nereye geldi. Bu açılım her alanda görülürken bu gerçeği ısrarla görmek istemeyenler var. Onlarda milletin heyecanlarını beklememek gerek. İstikrarsızlız dönemlerinde payı olan bu güçler, medya gücünü de yanına alarak gidiyor.

Geçen hafta Aydın Doğan ve medyası ile ilgili bazı gerçekleri açıkladım ve "Size bir hafta süre. Bu soruların cevaplarını çıkın açıklayın" dedim. Siz açıklamazsanız ben açıklarım dedim.

MÜFLİS TÜCCAR GİBİLER, ESKİ DEFTERLERİ KARIŞTIRIYORLAR

Şimdi o gün geldi. Bazı şeyleri birlikte değerlendirelim.

16,5 milyon insanın oyunu almış bir siyasi partiyiz. Bu siyasi partinin genel başkanı olarak, biz bütün adımlarımızı 3 Y'yi yok etmek üzere kurduk. Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar... Biz bununla mücadele ederek geldik.

Bu rahatsızlık neden. Hortumlar kesilecek demiştim. Bunlar kesildikten sonra da eski büyümeleri yok artık.

Siyasetin içinde de bunların uzantıları var. Onlar da "Bizler bunun içinden neler kapabiliriz" hesabındalar.

Aydın Doğan medyası, nereden neler buluruz diye eski defterleri karıştırıyor.

Bir beyefendi çıkıyor, akıl veriyor. CERN'i takip ediyor muyuz diyorlar. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı takip etmiş olsa idiniz, daha ilk gün söylediğimizi hatırlarlardı.

Benim boyum 1.85 falan, kefenim 2-2.5 metre. Biz gidici olduğumuzu biliyoruz. Sen düşün. Sen gidici olduğunu anlamakta çok kaldın. Biz Başbakan olduğumuzda hatırlattık gidici olduğumuzu.

Neyse geç de olsa uyandı. Hayırlı olsun.

BİZ HİÇBİR ZAMAN YANLIŞIN YANINDA OLMADIK

Bizim meselemiz Alamanya'da görülen dava değil. Mahkeme onu görüşüyor kararı verecek. Ben geçen hafta da dedim. Biz hiçbir zaman yanlışın yanında yer almayacağız. Varsa yanlış yapan cezasını çeker.

Dava neticesinde Türkiye ile ilgili bir karar çıkarsa biz gereğini yaparız.

İnsani yardımların suistimal edildiği mahkeme kararı ile ortaya çıkarsa biz gereğini yaparız. Bunun kararının verileceği yer de medya değil mahkemelerdir.

İçişleri Bakanlığımız Deniz Feneri'nin en küçük ayrıntısına kadar denetleniyor. Denetlenmiştir.

İKİ İFTİRA ATTILAR, YANLIŞLIĞINI GÖRDÜLER, AMA DÜZELTMEDİLER

Medya yargısız infazlar yapıyor. İki iftiraya muhatap oldum. Tek taraflı iftiralarla kişilik haklarıma saldırdılar. Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal, Posta gazeteleri ile CNN Türk KanalD ve Star TV beni hedef tahtası yaptı.

Geçen hafta Aydın Doğan'a bir çağrı yaptım. Çık bu iftiraların arkasında yatanı açıkla dedim.

Bu iftiralarını açıklayabildiler mi?

Alman mahkemesine baskı yaptığımızı yazdılar. Bunun doğru olmadığını bizzat Alman savcısı açıkladı.

Tek taraflı bir tutumla bir ülkenin Başbakanı'na böyle çirkin bir iftira atılır mı? Bana verilen bir para olmadığı gibi, Başbakanlık hesabına yatırılan bir para da yoktur.

Gelen her kuruş, Kızılay'a gitti ve kuruşuna kadar da bunu Kızalay organize etti. Bu rakam da 21 milyon dolar civarında. Sadece Açe değil, Srilanka da bu yardımdan faydalandı. Bütün bunların kayıtları var.

Şimdi soruyorum. Aydın Doğan medyasında bunlara ilişkin tek satır çıkmadı.

Benim maaşlı silahşörüm yok. Onun silahlı silyahşörleri ver. Biz Aydın Doğan'ın desteği ile değil, halkın oyları ile geldik.

CEVAP HAKKINA BİR KEZ BİLE SAYGI GÖSTERMEDİLER

Doğan, kendi ekranına çıktı. Karşısındaki eline tutuşturulan soruları sordu o da cevap verdi.

Biz cevap hakkını istiyoruz. Bizim cevap haklarımızı yayınladılar mı? Yayınlamadılar.

Uluslararası Basın Birliği bana ultimatom çekmiş. Sen kim oluyorsun.

Kibarlığımız nedeniyle buradaki toplantılarına katıldık. Sonra baktık bunlar yalnızca Türkiye'de Doğan medyası ile çalışıyor. Bıraktık gittiler.

Bize siyaseti susturmak isteyenlere cevabı veriyoruz. Yaptığımız var.

Milletvekillerinin dokunulmazlığı var diyorlar. Hakkımızda her iftirayı atıyorlar, cevap veriyorsun bir cümlesini bile yayınlamıyorlar. Böyle özgürlük nerede görülmüş. Böyle gazetecilik mi olur.

Sen sus, biz de susalım dediler. Böyle kirli pazarlık olmaz. Bizim mezhebimiz öyle geniş değil.

Yolsuzluğun, istismarın herşeyi bize ağır gelir.

Varsa belgesini ortaya koyacaksınız.

TEK TARAFLI YAYINLARLA MEDYA TERÖRÜ ESTİRDİNİZ

Samimi olsa idiniz, cevap hakkına sahip çıkardınız. Kaldı ki gerçekleri ortaya çıkarmak sizin göreviniz. Tek taraflı yayınlarla medya terörü estirdiniz.

Bir iddia konunun tarafına sorulmadan yazılır mı? İşte Gaziantep Belediye Başkanımız'ı suçladınız. Cevaplar verdi. Tek satır cevap yazmadınız.

Asım Güzelbey'e yaptığınız haksızlığı kim nasıl telafi edecek? O Gaziantep Belediyesi ki aylık devletten kendine giden kaynak belli, kendine oluşturduğu kaynaklar belli.

Asım Güzelbey, 5 sene önce nasıl bir Gaziantep aldı, bugün nasıl bir yerde? Bunları araştırdın mı, yoksa onlara sen mi kaynak verdin?

4.5 sene önce bir kasaba görünümündeki Gaziantep, bugün bulvarları ile çalışan bir şehir. 9 tane köprülü kavşak yaptı.

Asım Güzelbey'in hakkını kim koruyacak?

Belediyeler, imar verir bazı yerlere. Bu yasaldır. Yüzde 60'a kadarını kendine ayırabilir. Ama dertleri başka. Kim bilir orada başka ne hesapları var. Adını verdikleri kişi, ne benim partimin üyesi ne de Gaziantepli. Adam İskenderunlu.

Söz konusu olan kişi velev ki benim partimin üyesi olsun. Benim partimin üyesi de bu yanlışların içinde olabilir.

Bunu bir araştır öyle yaz. Dersinizi çalışın öyle çıkın karşıma.

CEVAP ÖZGÜRLÜĞÜ, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN PARÇASI

Hala cevap hakkının basın özgürlüğünün bir parçası olduğuni anlayamamışsınız. Kalemşörlere sesleniyorum. Tarafsız olmak demek patronununuzun çıkarlarından da tarafsız olmanız demekti.

Patronunuzun kağıt yolsuzluğunu niye yazmadınız? Hilton Oteli aynı şekilde. Otelin kendisi değil, önündeki yeşil alanı.

"Mahkemeye verse idin" diyorlar. Ben müsaade etmedim ki mahkemeye vereyim. Saçmalığa bakın.

Geçmişte siyasiler köşeye sıkışınca talepte bulundular. Siyasi köşeye sıkışınca "verdim gitti" diyordu. Biz şimdi tüyü bitmemiş yetimin hakkı var diyoruz.

Allah'tan bugün Türkiye'de Doğan Grubu'nun kontrol edemediği gazete ve televizyonlar var da milletimiz gerçeği görevibiliyor. Onlara yeni isim taktılar, "Yandaş medya" diyorlar. Onların içinde de bize ağır eleştiri yapanlar da var.

Bana, cumhurbaşkanına hakaretleri sineye çekiyoruz. Kurduğunuz şıracı-bozacı tezgahını buluyorlar.

Çıkar çatışması diye bir kavram vardır. Mahkemelerde çıkar hesabı olanların şahitliğine kuşku ile bakılır.

RTÜK ile çıkar çelişkiniz olacak RTÜK Başkanı'ın hedef alacaksınız, SPK'da işiniz olacak ona saldıracaksınız, Belediyede çıkarınız olacak onun aleyhinde yer şeyi yazçacaksınız. Buna da kamuouy inanacak.

Sizin bu konularda şahitliğiniz bile kabul edilemez. Basın özgürdür. Ama yasaların da ötesinde basının da bir ahlak kuralı vardır. Çıkarlarınıza engğel olan herkesi sindirmeye çalıştığınız herkes biliyor.

5 gazeteniz ve 3 televizyonunuz ile yayın yapıyorsunuz. 11 de uydudan yapıyorsunuz. Bu hangi ülkede görülmüş.

Siz önce çıkar çelişkisinden kurtulun. Hangi puntolarla haberi yazmışsan doğruyu da öyle verirsen sana o zaman inanırım.

Sayın Baykal'ın kendi ve eşine ilişkin mal varlığını yayınladınız mı? Tayiyp Erdoğan gönderdi yayınladınız. Hangisi sizin için muteber. Baykal muteber.

Aydın Doğan'ın kamuda takip ettiği işleri yazın. Deniz Baykal, sizin kurduğunuz tabela şirketlerinin peşine düşsün. .. O zaman size inanalım.

Birbirinin avukatlığını yapıyorsunuz. Aranızda nasıl bir ittifak var onları açıklayın. Bir ideolajik yakınlık mı yoksa başka ilişkiler mi?

Aylar önce Aydın Doğan'ın bir gazetesi SPK Başkanı'na şantaj yaptı mı yapmadı mı?

Ben gereğini yaptığım için bu kadar bana düşmansınız. Gereğini yapmamış olsa idin, benimle dosta olurdun.

Biz milletimizin emanetine ihanet etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz.

Hesabını ona göre yap. Her türlü medya tetikçisi ile mücadele edeceğiz.

Aydın Doğan'ın medyası, herşeyi yazar, ama hiçbir cevap hakkı vermez. Aydın Doğan'ın geçmişte mahrem görüşme ve yazışmalarını tek taraflı olarak ortaya koyuyor.

Aydın Doğan mektuplarında işadamı ve yayıncı olmak üzere iki şapkası olduğunu belirtiyor.

İşadamı olarak talepleri olduğunu söylüyor. Ben de gönderdiğim cevabi mektubu veriyorum

AYDIN DOĞAN'A MEKTUBU

Sayın Aydın Doğanmedyada çok sesliliği hayati derecede önemli bulduğumu sizlerin de bulunduğunu biliyorsunuz. İşadamı ve medya patronluğu şapkalarınız var.

Medya grubunun muhalefete yakınlığını ifade etmekten neden çekiniyorsunuz.

Kendilerine yönelik eleytiri olduğunda neden tahammüsüzlük gösterdiğine şaşşıyorum.b

Tek yönlü dokunulmazlık olarak görüyorsunuz.

Demokrasilerde konuşma ve eleştirilere cevap hakkının siyeasetçilere de tanınması gerektiğini bentmek isityorum.

Bundan sonra yayıncı kimliğinizi kullanıp işadamı kimliğinize imtiyaz talep etmemenizi özellikle belirtmek istiyorum.

Yayıncı ve işadamı şapkalarınızı karıştırmama, medya grubunuzda çok sesliliği koruma sözlerinizi tarihe karşı taahhüt olarak görüyorum.

KARA ÇALMAYI UNUTMADI

Milletimiz bu siyasi bozgunculardan umudunu kesmiştir. Biz 70 milyon insanımıza aynı mesafedeyiz. Hiçbiri arasında fark yoktur.

Türkiye siyasetinde bir ilk yaşanıyor. İktidar partisi oylarını artırıyor, muhalefet küçülüyor. Bu karşı adresten insanımız bugüne kadar tek cümlelik bir ifade duymadı.

Milletimiz, bunların geleceğe ilişkin hiç bir projesini bilmiyor. -cek'li -cak'lı sözler var. Ama geçmişlerinde bunlar bu millete neler çektirdi neler? İnsanımız bu muhasebeyi yapıyor.

Dünyanın her ülkesinde iktidar seçimden korkar, bizde muhalefet korkuyor. AK Parti'yi karalama kampanyası içinde olanlar sırtını nereye dayıyor görüyorsunuz.

Milletimiz iftiracılarla, kendilerine hizmetçileri görecek.

Gerçeği milletten gizleme gayretleri beyhudedir.

Bakınız şurada İstanbul'da metrobüs, Avcılar'dan Zincirlikuyu'ya kadar geldi. Başkanımız 77 gün diye yazdı. Buna ilişkin bir haber görüyor musunuz? Ben takıldım da ondan dolayı haberler yaptılar.

Biz CHP'nin döneminde Macaristan'dan Ikarus marka otobüsler geldi. Ne klima ne birşey. Biz geldik Mercedes otobüsler aldık. Kadir Başkan bu işi aldı çok daha ileri götürdü.

Bizim insanımız bunlara layık da ondan. Atatürk muasır medeniyetler seviyesinin üzerini gösterdi. Bugüne kadar gelenler yaptı mı?

Biz Atatürk üzerinden geçinenlerden değil, söylediğini gerçekleştirenlerdeniz.

2009'da IMF'nın toplantısı yapılacak. 10 bine yakın insan katılacak. Harbiye'de bu işler için çok büyük bir kompleks yapıyoruz. 5-6 bin kişinin aynı anda toplantı yapacağı bir yer burası böyle.

Bütün bunlardan İstanbullu'nun haberi var mı? Yok. Medeyanın işi başka. Kim dedikodu yapıyor.

Biz insana hizmet verecek kuyular açıyoruz. Onlar başka şeylerin peşinde. Bu yılın sonuna kadar ikisini hizmete açacağız. 2010-2011'de Marmaray bitireceğiz. Bizden öcekiler lafını yaptı. Biz kendini.

Bu bölgenin alt tarafında otomobiller için tüp yapıyoruz. Büyük ağır taşıtlar için de daha kuzeyde 3. köprüye akacak.

Bunlar birinci köprüye de ikinci köprüye de, tüphgeçide de karşı çıktılar. Bu sol zihniyet iyi olan herşeye karşı.

İZMİR'İ KURUTTU BUNLAR

İstanbul'da CHP zihniyetinden belediye aldık. Burası susuzdu, suya kavuştu, çöplük gibi idi temizlendi, havası kirli idi tertemiz oldu. Ankara öyle. Ama CHP gittiği yeri kurutuyor. İzmir susuzluktan kuruyor. Şimdi belediyeye Gördes barajını yapıp teslim edeceğiz. İstanbul'da başka yerlerde bunları belediyeler yapıyor.

Biz milletin beklentilerine cevap verdikçe bu saldırıların dozu daha ağırlaşacak. Şunu iyi bilin. Millet iradesi ayakta kalacak.

Bu milletin çıktığı medeniyet yürüyüşünden kimse döndüremeyecek. Bize inanmayanlar, sırça köşklerinden sokağa çıksınlar. İstanbul'a, Mersin', Kars'a gitsinler.

Bunu yapmazlarsa millet onları yürürlükten kaldıracak.

Şartlar ne olursa olsun biz milletimize hizmet edeceğiz. Üstümüze atılan iftiraları, adalete olan inancımızla bertaraf edeceğiz.

Milletimizin birlik ve beraberliğini korumaya aynı dikkatle devam edeceğiz.

Bütün gönül kırıklıkları tamir oluncaya kadar yorulmamaya kararlıyız.

Allah Türkiye'nin yolunu, ufkunu ve bahtını açık etsin. Her şey Türkiye için.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber