Erkek çocuklar daha çok altını ıslatıyor
- Bozyazı Devlet Hastanesi Aile Hekimi Ayçe Tamer, çocuklarda gece altını ıslatmanın psikolojik değil, fizyolojik bir sorun olduğunu söyledi.
Gece altını ıslatmanın insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğuna dikkat çeken Tamer, toplumda 'ayıp' olarak değerlendirildiği için doktora geç başvurulduğunu, çocuğun ailesi tarafından saklanma yoluna gidilip, kendi kendine geçmesinin beklendiğini belirtti. 3 yaşındaki çocukların yüzde 40'nın altını ıslattığı halde bu oranın 5 yaşındaki çocuklarda yüzde 20'ye, 6 yaşında ise yüzde 10'a düştüğünü ifade eden Tamer, kız çocuklarına göre erkek çocuklarının daha sık altını ıslatma sorunu yaşadığını kaydetti.
Ailelerin genellikle 6 yaştan sonra bu sorun nedeniyle doktora başvurma ihtiyacı duyduklarına dikkat çeken Tamer, "Altını ıslatan çocuğun psikolojisi de giderek bozulmakta, içe kapalı ezik bir ruh hali içine girmektedir. Ailelerin cezalandırıcı, psikolojik baskı yapıcı, şiddet içerikli tutumları gibi yanlış yaklaşımları ile durum daha da olumsuz yöne kaymaktadır. Çocuklarda gece altını ıslatma durumu 2-3 yaşa kadar normal olup, daha sonra devam ettiği durumlarda tedavi edilmelidir. Gece altını ıslatmanın iki tipi vardır. Birincisi doğduğundan beri çocuğun altını hep ıslattığı ve hiç kuru kalmadığı durum, ikincisi ise kuru kaldığı 6 aylık bir dönem sonrası yeniden altını ıslatmaya başlaması şeklindedir. Çocukların büyük çoğunluğu birinci gruba girmektedir. Altını ıslatma nedenleri fizyolojik ve organik kaynaklı olabilir. Fizyolojik nedenler arasında çocuğun mesanesinin dolduğunun farkına varmaması, mesane kapasitesinin küçük olması, uyku derinliğinin fazla olması sayılabilir. Anne babasının da çocukken altını ıslatma sorunu olması önemli faktörlerdendir. Olayın genetik ağırlıklı olduğunu düşündürür. Aile öyküsü olanlarda olayın iyileşme seyri de benzerlik gösterir" dedi.
Organik nedenler arasında ise şeker hastalığı, böbrek hastalığı, mesane hastalıkları gibi sorunların sayılabileceğini söyleyen Tamer, vakaların yüzde 5-10'unda acil ve sık idrar yapma sorununun da eşlik edebileceğini kaydetti. Bu çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu, kabızlık ve bazı besinlere karşı alerji saptanabileceğine dikkat çeken Tamer, yine bu çocuklarda geniz eti görülme sıklığının fazla olduğunu ve geniz etinin alınması ile gece altını ıslatma oranının düştüğünü belirtti.
Altını ıslatan çocuğa yaklaşırken çocuğun psikolojik durumunu bozucu yaklaşımlardan kesinlikle kaçınılması, çocuğun öz güvenini geliştirici şekilde davranılması gerektiğini vurgulayan Tamer, "Bu nedenle altını ıslatan çocuk en geç 6 yaşına kadar konunun uzmanı hekim tarafından değerlendirilmeli ve bir tedavi planı çıkarılmalıdır. Öncelikle altta yatan bir sorun var mı araştırılmalıdır. Gündüz altını ıslatma, zor idrar yapma, kabızlık, zor ve acil idrar yapma, çok idrar yapma, kafa travması geçirme,
idrarla birlikte büyük abdest kaçırma, horlama ve gece ağızdan nefes alma gibi yakınmalarının olup olmadığı sorgulanmalıdır. Ardından genel muayene ve ilgili laboratuar tetkikleri yapılmalıdır. Altını ıslatan çocukların yüzde 97'sinde fiziksel bir sorun saptanamaz. Altını ıslatma idrar yolu enfeksiyonuna bağlı ise önce bu sorun çözümlenmelidir. Fizyolojik nedenlerle altını ıslatan çocuklar ise her gece mutlaka tuvalete götürülmelidir. Tuvalet çocuğun rahatça ulaşabileceği bir mesafede olmalıdır. Çocuğa bu konuda sorumluluk verilmelidir. Yatağa girmeden mutlaka tuvalete gitmesi sağlanmalı, son 2 saat içinde çay, kahve, kola gibi idrarı arttırıcı içeceklerden kaçınılmalıdır. Çocukların gece tuvalete kalkma motivasyonunu azaltacağı için altını bağlamaktan kaçınılmalıdır. Çocuk altını ıslattığı takdirde çamaşırlarının ve kendisinin temizliğine katılması sağlanmalıdır. Kuru kaldığı günler bir kart üzerine işlenerek desteklenmeli, çocuğun öz saygısını korumaya yardımcı olunmalıdır. Ayda bir kez ilgili uzmanca kontrolden geçirilmelidir" diye konuştu.
Tamer, davranış değişikliğine rağmen sonuç alınamayan durumlarda ise alarm ve ilaç tedavisi yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.