Derviş kurtar bizi
Yiğit Bulut'un yazısı
Kemal Derviş parti kuracak ama tabanı yok. Aslında bu ülkenin Derviş'e de ihtiyacı yok. Ülkeyi kurtaracak olan yine bu halkın içinden çıkacak insanlarla kenetlenecek izem ve iradedir.
Pazar günü haberlerine dikkat ettiyseniz bir detay vardı; Kemal Derviş siyasete giriyor, parti kuruyor.
Madem parti kuruyor, biz de hemen tezimizi tanımlayalım; Kemal Derviş'in bu ülkede yeri yok. Özellikle "Siyasete giriyor" gibi gaz verme denemeleri çok abes. Bu ülkenin Kemal Dervişler'e, Mehmet Şimşekler'e hiç ama hiç ihtiyacı yok ve tekrar ediyorum yerleri de yok. Ülkeyi kurtaracak olan yine bu halkın içinden çıkacak insanlarla kenetlenecek bu halkın azmi ve iradesidir.
Derviş parti kuracak ama aslında tabanı da yok. Hatırlayın; Kemal Derviş var diye sendikalar Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) toplantısına katılmadılar.
O zaman takdir ettim, bugün bir daha sendika temsilcilerini tebrik ediyorum.
Bu noktada, küresel baronların böyle bir adım atması durumuna karşı daha uyanık olmamız amacıyla biraz daha geriye dönmek ve Derviş'in ilk raunduna dair bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum.
Enflasyon uyarısı
İlk önce Derviş'in Türkiye'ye iyilik olsun diye yaptığı son enflasyon uyarısından başlayalım.
Değerli dostlar, çok kısa bir süre önce Derviş'ten gelen bu uyarıya gözlerim yaşardı, gerçekten yaşardı.
2001 yılında, sürdürülebilir borç dinamiğinden çıkmasın diye Türkiye'ye apar topar gönderilen Kemal Derviş, bizleri düşünmüş ve uyarmıştı; Türkiye'de enflasyon tsunamisi olabilirmiş!
Uyarı güzel de altında ne var? Soralım; olursa ne olur?
Dün yüzde 20'li faizden borç vermeyen yabancılar, Türkiye'ye yüzde 25'lerle, 30'larla, hatta daha fazla faizle borç verebilirler. Bu uyarıyı yapıp, bu süreci kaşımakta tabi daha da anlamlı. Öde halkım, öde.
Değerli dostlar, Rusya'da Putin ve ekibinin attığı adımlar, aldığı kararlar ve Türkiye'nin her alanda kontrolü kaybettiği yapısı. Durum gerçekten içler acısı ve bir an önce aynen Rusya gibi sağlam bir bilinç oluşturmak için adımlar atmamız gerekli. Peki neler yapılabilir? Ekonomide ulusal bir dinamik doğru bir hareket midir? Yapılabilir mi?
Politika sonuç veriyor
1946 sonrası başlayan ve 2001 sonrası iyice şekillenen süreçte ekonomik alanda yediğimiz darbeler algılama ve gerçek arasındaki mesafenin maalesef yıkılmasına yol açtı. Ekonomik tabanlı destabilizasyon, daha doğrusu istikrarsızlaştırma politikası maalesef ilk sonuçlarını vermeye başladı. Kim olduğu ve nereden geldikleri, algılamalarımızın kör edilmesi sonucu unutulan adamlar, şimdi kurtarıcı havalarında ülkenin yönetimine getirilmeye çalışılıyor.
Planlı saldırı
Şimdi bir sorun kendinize. Biz kimiz? IMF ve birkaç sermaye grubunun oyuncağı mı? Yoksa Avrupa Birliği (AB) veya Amerika'nın paralı askeri mi? Üstümüzde oynanan oyunlara "Dur" diyemez ve bu gaflet uykusuna devam edersek, iki yıl sonra inanın çok geç olacak. Ekonomik alanda gafletimizi, algılamadaki gafletimizle birleştirip kullananların ve türevlerinin bir silahı daha var. AB umut yolu. "AB'ye gireceğiz herkese aş, herkese iş gelecek" diyenler, Gümrük Birliği'nin Türkiye aleyhine nasıl işlediğini, nasıl AB lehine varlık transferi gerçekleştiğini halka yıllar sonra nasıl açıklayacaklar? Hedef gayet açık. AB kapısına asılmış, kişiliksizleştirilmiş ve AB-ABD arasında sıkışmış bir Türkiye. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ve en planlı saldırısıyla karşı karşıya.
Dünyanın en büyük enerji ve maden yataklarına giden bölgede anahtar konumda olan ve büyük bir işgücüne sahip bu ülke, maalesef dönüştürülüp, kişiliksiz bir geçiş bölgesi haline getirilmeye çalışılıyor. Bu eylemi hayata geçirenler bir şeyi gözden kaçırıyorlar. Biz üç, beş milyar dolar için bazı kavramlardan vazgeçmeyi içimize sindirebilseydik, savaşları yaşamadan, cumhuriyetin kurulması aşamasında yaşadığımız sıkıntıları çekmeden, hemen teslim olurduk. Gün ulusal bilincin uyanma ve algılamaları üzerindeki perdeyi kaldırma günüdür. Kimin kim olduğuna ve ne yapmak istediğine lütfen dikkat! Ulu önder Atatürk diyor ki; "Türk halkını ancak ve ancak Türk halkının azmi ve iradesi kurtaracaktır." Oynanan oyunları göremez ve bu tuzakların farkına varamazsak 2000 yılında sermaye piyasaları yoluyla ekonomik özgürlüğümüzü çekip alanlar, bir dahaki sefere ruhumuza pranga vurmak isteyecekler. Bir düşünürden aldığım bir cümleyle veda etmek istiyorum; "Uykudakiler uyansın belki yanmak vaktidir, gerçekleri bilenler toplansın bilin ki vermek vaktidir."
Ulusal bilinç oluşmalı
Sonuç: 2000 yılında borsa endeksi tepe noktasını test ederken, sermaye piyasalarında başlayan satış, dolar kurunu patlatmadan yabancıları yurtdışına transfer ederken, kriz çıkıp büyük kurtarıcılar Türk halkına antitez olarak kabul ettirilirken, o günlerde hep şunu savundum: "Bu süreç içinde çok yakında piyasaların yeniden çok güzel göründüğü ama bu güzellik altında Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve ekonomik anlamda tasfiye edilmeye başlanacağı günler gelecek, tek çıkış her alanda ulusal bilinci oluşturmak ve bu bilinci hayatımızın merkezi haline getirmek."
Değerli dostlar, o günden bugüne fikrim hiç değişmedi, Kemal Derviş'in bu ülkede yeri yok. Özellikle "Siyasete giriyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor" gibi gaz verme denemeleri çok ama çok abes. Tekrar ediyorum; bu ülkenin "Derviş'e ve Mehmet Şimşek'e ihtiyacı asla yok."
Kemal Derviş parti kuracak ama tabanı yok. Aslında bu ülkenin Derviş'e de ihtiyacı yok. Ülkeyi kurtaracak olan yine bu halkın içinden çıkacak insanlar...
( KB)