Yargıtay'dan 'muska' davasında çelişkili karar

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Mayıs 2009 10:48, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Yargıtay Ceza Genel Kurulu, "muska" yazarak hastalıkları tedavi ettiğini öne süren bir kişiye, gurbetçi kadına şantaj yaptığı gerekçesiyle verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasını onayan Yargıtay Ceza Dairesi'nin kararını, "sanık lehine hükümlerin uygulanması" istemiyle bozdu.

Yurt dışında yaşayan ve İzmir'e ailesinin yanına tatile gelen Kadriye E, 2002 yılında hastalanarak doktora başvurdu. Rahatsızlığının geçmemesi üzerine yakınlarının tavsiyesiyle "muska" yazarak hastalıkları tedavi ettiği iddia edilen Filiz D. adlı kadına gitti.

Türkiye'de Filiz D. ile birkaç kez görüşen Kadriye E, yurt dışına çıktıktan sonra da Filiz D. ile birkaç kez telefonda konuşarak, kendisine sorulan soruları telefonla yanıtladı. Kadriye E, telefonda evliliğinden önce yaşadığı gönül ilişkisini ve kocasıyla istemeden evlendiğini anlattı.

Kadriye E'nin anlattıklarını kaydeden Filiz D, müştekiyi arayarak, kaseti dinletti ve kocası ve babasına kaseti dinleteceği tehdidinde bulundu.

Filiz D, Kadriye E'yi daha sonra da "istediği parayı vermezse büyü yüzünden kendisinin ve çocuğunun öleceğini söyleyip" tehditlerine devam etti ve para ve gayrimenkul istedi. Bunun üzerine Kadriye E, Filiz D'ye değişik tarihlerde para gönderdi.

Parası kalmayınca da Denizli-Buldan'daki arsa ve evini satma yetkisi veren vekaletnameyi Filiz D'ye gönderen Kadriye E, toplam 90 bin Alman Markı, arsa ve ev tapusunu tehditler karşısında verdi. Vekaletnamenin ardından da tehditlerine devam eden Filiz D'ye, Kadriye E. banka aracılığıyla tekrar para gönderdi.

Tehditlere daha fazla dayanamayan Kadriye E, Filiz D. hakkında suç duyurusunda bulundu.

İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan dava sonucu, sanık Filiz D, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "şantaj" suçunu düzenleyen 107/2. maddesi ve suçun birden fazla işlenmesi nedeniyle 2 yıl 6 ay hapis cezası ve 375 gün adli para cezasına çarptırıldı.

Filiz D'nin kararı temyiz etmesi üzerine, dosya Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne geldi. Temyiz istemini reddederek, yerel mahkemenin kararını onayan Daire, yerel mahkemenin sanığın eylemini doğru olarak değerlendirdi ve kararın yasada öngörülen suç tipine uyduğunu belirtti.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise sanığın eylemiyle ilgili lehe kanun değerlendirmesini sadece iki kanun durumu arasında değil, üç farklı yasa durumu arasında yapılması gerektiğine işaret etti. Başsavcılık, yerel mahkemenin 5237 sayılı TCK'nın 106/1. maddesinde yer alan verilebilecek cezanın "azami olarak altı ay hapis cezası olduğu ve bunun yerine adli para cezasına da hükmolunabileceği" kuralını dikkate alarak, sanık lehine olan bu maddeye göre hüküm kurulması gerektiğini kaydetti.

Başsavcılık, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin onama kararına "usul ve yasaya aykırı" olduğu gerekçesiyle itiraz etti.

İtiraz üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda görüşüldü. Kurul, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazlarını kabul ederek, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin onama kararını bozdu.

Yerel mahkeme, Kurulun bozma kararı gerekçelerini dikkate alarak, davayı tekrar görüşecek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber