Adalet Akademisi, yargıdaki yardımcı personele eğitim verecek

Haber Giriş : 02 Ocak 2005 03:14, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ADALET Akademisi Başkanı Acar: AB heyeti, ikram ettiğim limona inanamadı. Çünkü tatlıydı. ?Bu Türkiye'dir. Bizi dıştan tanımayın, bakıp ekşi sanmayın? dedim.

TÜRKİYE ile Avrupa Birliği arasında 3 Ekim 2005'te başlayacak müzakerelerin en önemli konu başlıklarından biri de yargı olacak. Ankara, birbiri ardına çıkardığı yasalarla hukuk sistemini yenilerken, hâkim ve savcıları da yeni sisteme adapte etmeye çalışıyor.

Bu noktada Türkiye Adalet Akademisi'ne büyük görev düşüyor. Bir yandan hâkim ve savcı adaylarını yetiştiren kurum, diğer tarafan da meslek mensuplarına hizmet içi eğitim veriyor. Türkiye Adalet Akademisi'nin başında ise 41 yıldır hâkimlik yapan Kamil Acar bulunuyor.

Adliyelerimiz Avrupa düzeyinde olacak

* AB sürecinde en önemli konulardan biri de yargı. Akademi'nin yargı sistemi içindeki rolü ne?

Türkiye Adalet Akademisi, Avrupa Birliği'nde (AB) yer alan kurumların bir benzeri; hatta daha ilerisi. Yüce Atatürk'ün bize gösterdiği hedefler doğrultusunda kuruldu. Akademi, Adalet Bakanlığı'na bağlı bir kuruluş, ancak birçok AB ülkesinde olduğu gibi özerk bir yapısı var. Kendi organlarıyla çalışır ve bütün kadrolarına atama yetkisi başkanına verilmiştir. Yeni bir oluşum içinde olan akademideki asıl hedefim, burayı üniversite kampüsü şeklinde teşkilatlandırmak. Binamız ilköğretim okulu görüntüsü veren bir yapıda. Çevre Bakanlığı'nın eski binası tahsis edildi. Ben görkemli bir makam odasına kavuşabilirdim ancak orası eğitim verilebilecek bir yapıda değildi, kabul etmedim.

Biz burada, Türkiye'de hakimlik yapma haklarına sahip olan gençlerin hepsine staj eğitimi veriyoruz. Meslek içi eğitimlerimiz de var. Burası, Türkiye için ?uzmanlık eğitim merkezi' olacak. Askeri yargı hâkim adaylarına da eğitim veriyoruz. Yeni çıkan yasalar ve uygulamada yaşanan aksaklıklar hakkında dersler bulunuyor. Yakında ?hukukta uzmanlık eğitimi' vermeye başlayacağız. İstemeleri halinde noter ve avukatlar da eğitim alabiliyor.

En önemli hizmetlerimiz, adli yargıdaki yardımcı personele verilecek olan eğitim. Çalışanları görev yerlerine bilgili bir halde göndermek istiyoruz. Adliyelerimiz kısa sürede, Avrupa adliyeleri düzeyine gelecek. Kendimizi değil, Türkiye'yi öne çıkarmak istiyoruz. Yükümüz fazla, imkanlarımız az. Ancak biz özveri gösterirsek bunun altından kalkarız. Ana görevlerimizden biri de dünyadaki yargılama faaliyetini, özellikle de verilmiş olan önemli kararları Türk hukukuna kazandırmak.

* Hâkim, kararlarını AİHM içtihatlarına göre veriyor. Bu noktadan neler yapacaksınız?

Biz AB'ye girme gayreti içerisindeyiz. Kimin arzusuyla ya da kime benzeme niyetiyle kurulmuşuz Batı'ya. Bunu yapmayı onlar istemese bile bizim hedefimiz bu. Kimsenin bizden bir şey istemesine gerek yok. Bize, Yüce Atatürk'ün gösterdiği hedefler yetiyor da artıyor bile. Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına zaten ağırlık veriyoruz. AB'deki Adalet Akademileri'nin oluşturduğu Lizbon Şebekesi'ne dahiliz. Bu nedenle bu kararları uygulamak zorundayız.

Avrupa bizden ileride değil

* AB yetkililerinin Türk yargı sistemiyle ilgili eleştirilerine ne diyorsunuz?

Biz artık geçmişi didiklemek istemiyoruz. O eleştiriler olmasıydı, ne akademinin kurulmasına ne de AB'ye girmemize lüzum olurdu. Ben Avrupa ülkelerine gittim; farkları, sistemi daha iyi işletmeleri. Ancak her konuda bizden üstün değiller. Biz, AB'ye eksiklerimizi tamamlamak için girmek istiyoruz. Artılarımızı da onlara göstermeliyiz. Onlar Türkiye'yi yeterince tanımıyorlar. Bizi tanıyor olsalar, kendilerinden çok geride olmadığımızı görürler. Fakat şimdi top onların elinde olduğu için, bizde ?kadı kızında kusur' misali kusurlar arıyorlar. Benim dönemimde 6 bin hakim çalışıyordu. Şimdi 9-10 bin hakim var. Hedeflenen ise bunun 15-20 bine çıkarılması. Ben bir ilçenin tek hâkimiydim. Bazen savcı da izin alırdı, onun görevi de üstüme kalırdı. İşte o yüzden benim dönemimdeki hâkimler gece yarılarına kadar çalışarak eksikliklerini tamamladı. Bizim öyle çok eksiğimiz yok.

Oynamayan gelin yerim dar dermiş

* Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu birbiri ardına değişti. Sistemde karışıklık yaşanmaması için siz neler yapacaksınız?

Meslek hayatımda o kadar çok yasa değişikliği oldu ki, bu da onlardan biri. Sanırsınız ki bu yenilikler çok büyük devrim. Bunlardan daha büyükleri de oldu. Biz hepsine adapte olduk. Birkaç karardan sonra sistem yoluna girer. Yürürlüğe girdikten sonra biraz dalgalanma olabilir, ancak yanlış kararları düzeltmekle görevli olan Yargıtay, Danıştay. Onlar gerekli kararları alır ve kısa sürede uygulama başlar. Hiçbir endişeye mahal yoktur. Biz gereken eğitimlere başladık.

* Yargıda yaşanan en büyük sıkıntı nedir?

En büyük sıkıntı, yardımcı personel sayısının azlığı ve onların niceliğinin yetersiz olmasıdır. Hâkim olarak başkatiple çalışıyorsunuz. Hâkim çok vasıflı ancak katip ismin ?de' haliyle edat olan ?de'yi birbirinden ayıramıyor, kelimelerin telaffuzunu anlayamıyor. Onun için hakimler çok yoruldular. Ben ahırdan bozma adliyelerde, yağmur yağınca kovaları koyduğumuz odalarda yargı hizmeti verdim. Ancak şimdi yeni adliye binaları yapılıyor. Artık yeni hâkimler bizim çektiğimiz sıkıntılarla karşı karşıya kalmayacaklar. Bundan sonra başarısızlıklar söz konusu olursa, ?oynayamayan gelin yerim dar der' misali olur.

* Sık sık hâkimlerin vicdanı ile cüzdanı arasında kaldığı söyleniyor. Bu söylemler hâkimlik mesleğine zarar vermiyor mu?

Hâkimler, Türkiye'deki en özverili, en tahammüllü, en gayretli zümreyi teşkil eder. Sadece haklarının kendilerine verilmesini istiyorlar. Aynı işi görmekte olanlara üstü örtülü veya açık olarak verilenleri biliyorlar. Kendilerinden de bunun esirgendiğini gördükleri için bu dile getiriliyor.

* Hâkimliğin son dönemde daha fazla tercih edilen bir meslek haline geldiği görüşüne ne diyorsunuz?

Bu yanlış bir değerlendirme. Hâkimliği ?ben bunu yapabilirim' diyen tercih eder. Hâkim olabilmek için insanın içinde aşk, çileye tahammül etme arzusu ve adalet duygusu olması lazım. Çocuğunun bazı imkanlarını mesleğine vereceğini bilmesi lâzım. Bunlar Türk Milleti'ne has özelliklerdir. Ben, İstanbul gibi bir kentin Adalet Komisyonu Başkanlığı'nı yaptım. Yetiştirdiğim binlerce stajyerim var. İstanbul'dan bir seferde 200-300 stajyer çıkar. Açılmış olan sınavlarda kadroları doldurmayacak bir müracatla karşılaşmadık, hatta düşük puanlarla bile almak zorunda kalmadık.

Takım tutacak zamanım olmadı

* Bugüne kadar ?neden hâkimliği seçtim' dediğiniz oldu mu?

İstanbul Hukuk Fakültesi'nden 1963 yılında mezun oldum. Ben bu mesleğe aşık olarak girdim. Mezun olduktan sonra Basın İlan Kurumu'nda çalıştım. O zamanlar bin 650 lira olan maaşı bırakıp, 550 lira maaşla hakimlik stajına başladım. Eşimi, iki çocukla 84 yaşındaki babaanneye, ihtisas yapmak üzere İstanbul'da bıraktım. Boğaz'dan, denizden vazgeçerek, Bingöl-Karlıova'ya hâkimliğe gittim. Bunu gençlerin bilmesi için söylüyorum.

* Bunca iş yükü arasında özel yaşamınıza ne kadar vakit ayırabiliyorsunuz?

Türk Sanat Musikisi'ne özel ilgim var. Türkiye'nin her karış toprağını, ya görev yaparak ya gezerek dolaştım. El sanatlarına düşkünüm, evde yapabilecek her şeyi yapabilirim. Her insanda bir hobi olması lâzım, aksi halde kafasındaki yoğunluğu boşaltamaz. Bazı sabahları yürüyüşler yapıyorum, o da eşimin zoruyla. Benim bir futbol takımını tutabilecek zamanım olmadı.

Türkiye tatlı

* AB'li hukukçular, Türkiye'deki adalet sistemi hakkında ne düşünüyor?

AB'den, Akademi'nin ne şekilde işlediğini inceleyip rapor vermekle görevlendirilen yetkililer geldi. Onlarla görüşmeye giderken yanımda iki tane limon götürdüm. Onlara sordum ?Bu nedir?? diye. ?Limon? dediler. İkramda bulundum. Bana ?limonun neresini tadacağız?? dediler. Yedikten sonra da tadına inanamadılar. Yanımda tatlı limon götürmüştüm. Temsilciye, ?Bu Türkiye'dir. Dışından bakıp ekşi sanıyorsunuz ama bir tadımıza baksanız ne kadar tatlı olduğumuzu göreceksiniz? dedim. Çok güldüler. Avrupalı dostlarımız bizi görünüşümüzle tanıyor.

Yargıda da kendini bilmeyen çıkabilir

* Yargı, son dönemde sık sık yolsuzluklarla gündeme geldi. Bu olaylar adalet duygularını sarsmıyor mu?

Televizyon izlerken ekran ayna gibidir. Bir rüzgar anteni sallar ve görüntü bozulur. O zaman oynayan film değişir mi? Değişmez. Yargıda da görüntünün bozulmasına neden olan bazı gelişmeler oldu. Bazı konular, yargı aşamasında olduğu için yorum yapmam doğru değil, ancak mesleğimize en ufak bir güvensizlik duyulmasını gerektirecek bir durum yok. Yargı, Atatürk'ün ilkeleri doğrultusunda teşkilatlanan, içinde kendi kendisini revize edebilecek mekanizmaya sahiptir. Yargının içindeki kontrol, yargının görünmeyen bölümüdür. O bölümün daima ayakta durduğuna ve gerekeni yaptığına herkesin inanmasını istiyorum. Zaman zaman görüntü değişikliği olabilir ama film oynamaya devam eder. Kapalı kapılar ardında, her şeyin gizli kalması çok da doğru değil. O zaman kimse yetkilerini doğru kullanmayabilir. Biz hâkimler de nefis taşıyoruz ama akıl da taşıyoruz. Kendini bilenler bilir ama bunların arasında bilmeyenler de çıkabilir. Kim, ne yaptı, doğru muydu yanlı mıydı bilemiyorum ancak her şeyi düzeltmeye muktedir mekanizmalar yargının içinde vardır.

* Yargının etki altında kaldığı yorumlarına katılıyor musunuz?

40 yılı aşkındır hâkimim. İki tane ihtilal yaşadım. Ne o, ne de sonraki dönemlerde, bir hakime birilerinin talimat vermeye çalıştığını görmedim. Her mesleğin içerisinde yeterli dirayeti gösteremeyen insanlar vardır. Onların ufak tefek bazı kusurlu davranışları olabilir. O kusurlu davranışları birilerine fatura etmek yanlış olur. Haddim değil ama ben askeri yargıdaki hâkim arkadaşlarımın bile komutanlarının etkisi altında hareket etmediğine tanık oldum. Askerine yapılamayan bir etkinin, siviline yapılması nasıl mümkün olabilir?

Yeşim ERASLAN / ANKARA
H.O. Tercümöan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber