Eş Durumu Nakillerinde, Eşin Statüsünün Önemi

Sağlık Bakanlığı, 2004 yılı içerisinde yapmış olduğu düzenlemede, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72. ve Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Genel Yönetmeliğin 12. maddelerine paralel bir düzenleme yaparak eş durumunda sadece memur olmayı esas almıştır. Eşin SSK'lı veya Bağ-Kur'lu olması halinde eş durumundan nakil hakkı tanınmamasının mevcut yasal duruma uygun olup olmadığını açıklamak gerekmektedir. Memurlar.net olarak birisi eşin Bağ-Kur'lu olması diğeri eşin SSK'lı olması hallerini içeren iki adet Danıştay kararı yayımlıyoruz.

Haber Giriş : 11 Ocak 2005 07:37, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Aşağıdaki konuya ilişkin görüş alış verişi için forum bölümünü kullanabilirsiniz.

Not: Aşağıdaki kararlardan görüleceği üzere eşin Bağ-Kur'lu veya SSK'lı olması halinde kamu kurumlarının eş durumundan nakil yapma zorunluluğu bulunmamaktadır.

DANIŞTAY
BEŞİNCİ DAİRE

Esas no: 1992/700
Karar No: 1995/1461

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Bayındırlık ve İskan Bakanlığı

Karşı Taraf : ...

Vekili : Av. ...

İsteğin Özeti : İzmir 3. İdare Mahkemesinin 20.11.1991 günlü, E:1991/110, K:1991/1268 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Hamdı Güleç

Düşüncesi : Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu işlemin idarenin ihtiyacına binaen tesis edildiği ve bu işlemde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, davanın reddedilmesi gerekirken, aksi yolda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Serap Aksoylu

Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:

Davacı ... Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü mimarlığından, ... Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü mimarlığına atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

İzmir 3. İdare Mahkemesinin 20.11.1991 günlü. E:1991/110. K:1991/1268 sayılı kararıyla; 657 sayılı Yasanın 76. maddesiyle idarelere memurların naklen atanmaları hususunda kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olarak takdir yetkisi tanındığı, gerek dava konusu işlemde gerekse savunma dilekçesinde atamaya esas alınan objektif nedenlerin belirtilmediği, sadece ...'de 27. ... de de 2 tane mimar bulunduğundan sözedildiği, buna karşılık ihtiyacın davacı ile karşılanmasını haklı gösteren somut bilgi ve belgelerin bulunmadığı, bu durumda davacının naklen atanmasında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

Davalı idare, ... Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğünün mimara olan ihtiyacını karşılamak amacıyla davacının naklen atandığını, bu atamada kamu yararı ile hizmet gereklerinin gözetildiğini öne sürmekte ve idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76/1. maddesi. "Kurumlar görev ve unvan eşitliği gözetilmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler." hükmünü taşımaktadır.

Anılan madde ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince bunun saptanması halinde, dava konusu idari işlemin sebep ve maksat yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptali gerekeceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

1977 yılından buyana ... Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğünde mimar olarak görev yapan davacının hizmetine ihtiyaç duyulduğundan bahisle 4.12.1990 günlü, 16711 sayılı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine ... Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü Proje Şube Müdürlüğünde boş bulunan mimar kadrosuna naklen atandığı, bu işlemin iptali istemiyle açılan işbu davada davalı idarece ... İlinde ihtiyacın üstünde 27 tane mimarın görev yapmasına karşılık. ... İlinde 2 tane mimarın görev yaptığı ve bu ilde mimara ihtiyaç bulunduğu hususunun savunulduğu, davacı tarafından ise diğer iddiaların yanısıra eşinin ... Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak çalıştığı, ancak idarenin eş durumu ile çocuklarının öğrenim durumunu dikkate almadığı iddiasının öne sürüldüğü dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşılmıştır.

Mimar olarak görev yapan davacının yine aynı Unvanla ... İlinden ... İline naklen atanmasında davalı bakanlıkça ileri sürülen ihtiyaç iddiasının doğru olmadığı ve bu atamada kamu yararı ile hizmet gereklerinin gözetilmediği yolunda dosyada herhangi bir kanıt bulunmamakta olup, dava konusu işlemde hukuka aykırılık ve bu işlemin iptali yönünde verilen temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, yasalarla kendisine verilen görevleri süratli ve etkin bir biçimde yerine getirmekle yükümlü olan idarenin boş bulunan kadrolara uygun elemanlar atamak konusunda takdir yetkisine sahip bulunduğu, bu takdir yetkisinin uygun görülen seçenekler arasında tercihte bulunma hakkı ile ihtiyacı giderecek sayıdaki personeli belirleme yetkisini de içerdiği ve idari yargı yetkisinin bu şekilde tesis edilen işlemin yerindeliğinin değil, hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı bulunduğu açıktır. Sözüedilen sebeble, ...Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğünde mimara duyulan ihtiyacın davacının atanması ile karşılanacağını haklı gösteren bilgi ve belgelerin idarece sunulmadığı yolundaki mahkeme kararı gerekçesinde de hukuka uyarlık bulunmamıştır.

Ayrıca, davacının dava konusu işlem tesis edilirken eşinin ... Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak çalışmasına karşılık eş durumunun dikkate alınmadığı yolundaki iddiasına gelince;

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 72. maddesinin 2. fıkrasının işlem tarihinde yürürlükte bulunan metninde "Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda, aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği halinde ataması, atanmaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74. ve 76. maddelerde belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır...." hükmü yer almaktadır.

Yasa koyucunun bu hükümle, Anayasanın 41. maddesine koşut olarak, aileyi parçalanmaktan kurtarmak, bireylerini bir arada tutmak suretiyle ailenin huzur ve mutluluğunu devam ettirmek ve bu yolla kamu görevlilerinin ailevi kaygılardan uzak bir biçimde kamu hizmetlerini verimli, etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütmeleri için gerekli ortamı sağlamak amaçlarını taşıdığından kuşkuya yer yoktur. Anayasanın ve 657 sayılı Yasanın sözü edilen düzenlemelerine göre, aynı kurumda çalışan eşlerden birinin hizmetin başka bir yere naklini gerekli kılması halinde, diğer eşinde isteği varise coğrafi bakımdan aynı veya aile bütünlüğünün bozulmasına yol açmayacak kadar yakın bir yere; eşlerin ayrı kurumlarda çalışmaları halinde ise diğer eşin çalıştığı kurumla gerekli koordinasyon sağlanmak suretiyle bu eşin de isteği halinde, aynı veya yakın yere naklinin yapılması idare için bir yükümlülüktür.

Kamu görevlisinin eşinin serbest meslek sahibi olması halinde ise durumun farklı boyut kazanacağına işaret etmek gerekir. Bir kamu görevlisinin, kamu hizmetinin gerekli kılmasına karşın, eşinin mesleğini serbest olarak yürütmekte olduğu öne sürülerek, isteği olmadıkça, başka bir yere nakledilemiyeceği gibi bir anlayış; idarenin bütün işlem ve eylemlerinin ortak hedefi olan kamu yararını sağlamak amacının gerçekleştirilmesini kişilerin sübjektif karar ve tutumlarına bağlı kılmak sonucunu doğurur ki; hukuken benimsenemez.

Öte yandan, başta da değinildiği gibi, eşi aynı veya başka bir kamu kurumunda çalışmakta olan bir kamu görevlisinin, kamu hizmetinin gerektirmesi halinde, eşinin de doğrudan veya kurumlararasında gerekli koordinasyon sağlanmak suretiyle naklinin yapılabilmesine karşılık, eşi serbest meslek icra eden bir kamu görevlisinin naklinin serbest çalışan eşin istek ve iradesine bağlı tutulması yolundaki bir anlayış, ikinci durumda olanları öncekilere göre ayrıcalıklı bir duruma sokmasının yanısıra kamu hizmetlerinin yürütülmesi açısından da büyük sakıncalar yaratır ki; 657 sayılı Yasanın 72. maddesinin amacıyla bağdaşmayan böyle bir yol kabul edilemez. Bu itibarla davacının bu iddiasının da hukuken geçerli bir yönü bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile İzmir 3. İdare Mahkemesinin 20.11.1991 günlü, E:1991/110. K:1991/1268 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 18.4.1995 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak=DKD. Sayı : 91


DANIŞTAY
BEŞİNCİ DAİRE

Esas No: 1989/231
Karar No: 1989/1781

Temyiz İsteminde Bulanan (Davacı) : .............

Karşı Taraf : Sağlık Bakanlığı

isteğin Özeti : Davacı, ........... İdare Mahkemesinin 25.4.1989 günlü, E:1988/101, K:1989/517 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Cenker Karaoğlu

Danıştay Savcısı : Hikmet Yaşar

Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle ........... İdare Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:

Dava, genel cerrahi dalında uzmanlık eğitimini tamamlayan davacının zorunlu hizmet yükümlülüğünü tamamlamak üzere kura sonucunda ........... Devlet Hastanesine atanmasına ilişkin işlemin iptali isteğiyle açılmıştır ............... İdare Mahkemesinin 25.4.1989 günlü, E:1988/101, K:1989/517 sayılı kararıyla; 2514 sayılı Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanunun 3/1. maddesinde tabiplerin pratisyenlikte iki yıl, uzmanlıkta da iki yıl olmak üzere toplam dört yıl süreyle Sağlık Bakanlığının yasalara göre tabip atamakla yükümlü olduğu kurum ve kuruluşlarda ve diğer bakanlıkların, yüksek öğretim kurumları ve diğer kuruluşların Sağlık Bakanlığınca uygun görülecek kadrolarında Devlet hizmeti yapmakla yükümlü oldukları, aynı yasanın 9. maddesinde Devlet hizmeti yükümlüleri için bu yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla 657 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağının hükme bağlandığı, Bazı Sağlık Personeline Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Uygulanması Esaslarına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinde" kapsama dahil kurum ve kuruluşlar Devlet hizmeti yükümlülerini Kur'a ile atandıkları görevlerinden iki yıllık süre içinde ancak önemli afetler ve salgınlar sebebiyle ve bir aylık süreyi aşmayacak suretle geçici olarak başka bir göreve atayabilirler" hükmünün yer aldığı, bu hükümlere göre hekimlerin pratisyenlik ve uzmanlıkta ayrı ayrı olmak üzere toplam dört yıl zorunlu hizmet görmelerinin öngörüldüğü, önemli afet ve salgınlar gibi haller dışında başka yerde görevlendirilemeyecekleri, dava konusu işlemin tesis tarihinde davacının evli olmadığı ve ilk dava dilekçesinde bu konuya değinilmediği daha sonraki dilekçeye eş durumunun ileri sürülmesinin ise davanın genişletilmesi anlamını taşımasından dolaya kabul edilemiyeceği, kaldı ki sözü geçen yasa ve yönetmelikte eş durumuyla ilgili bir özür halinin öngörülmediği, diğer yandan davacının Cerrah olarak tam gün hizmet vermesi ve aynı zamanda devam zorunluluğu bulunan bir yüksek lisans programını sürdürmesinin olanaklı görülmediği bu durumda davacının zorunlu hizmeti nedeniyle kur'a sonucunda ... Devlet Hastanesine atanmasında mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, Genel Cerrahi uzmanlığı çalışmaları ile yüksek lisans eğitiminin bir arada yürümeyeceği düşüncesinin olayın dar görüş açısıyla yorumlanmasından kaynaklandığını, yeni bir uzmanlık yeteneği kazanma çabasının adeta engellendiğini zorunlu hizmetten kaçış düşüncesiyle hareket edildiği izlenimi verilmek istendiğini oysa böyle bir düşüncesi olamayacağını diğer yandan eş durumunun da dikkate alınmadığını ileri sürmekte ve anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Olayda, Genel Cerrahi uzmanlık eğitimini tamamlayan davacının durumunun zorunlu hizmet yükümlülüğü yönünden Sağlık Bakanlığına bildirilmesinden sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi bünyesinde açılan "Hastane ve Sağlık Kuruluşlarının Yönetimi" yüksek lisans programını kazandığı sınav sonucunda kaydolduğu ve Sağlık Bakanlığına başvurarak bu eğitimini tamamlaması için zorunlu hizmet görevi için ........... Kur'asına alınmasının sağlanmasını istediği ancak başvurusunun kabul edilmediği ve 25.12.1987 tarihli genel kur"aya dahil edilerek sonuçta ............. İli ............... İlçesi Devlet Hastanesine atandığı, davacının 14.1.1988 tarihinde evlendiği ve eşinin sadece İstanbul'da şubesi bulunan "............'ta çalıştığı dosyadaki belgelerin incelenmesinden anlaşılmaktadır.

Bazı Sağlık Personeline Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Uygulaması Esaslarına Dair Yönetmeliğin, zorunlu hizmet yükümlülerinin atama esas ve usullerini düzenleyen 3. maddesinin (L) fıkrasında "Karı koca durumunda olan Devlet Hizmeti Yükümlüsü Personel Kur'aya tabi olurlar. Ancak eşlerin Kur'a ile belirlenen görev yerlerinden kendi tercihlerine göre birisinde birleştirilmesi için ile diğer kamu kurumu ve kuruluşları arasında işbirliği yapılır. Bu işbirliği sonunda görev yerlerinin birleştirilmesi mümkün olmadığı hallerde yükümlü personel yönetmeliğinin diğer hükümlerine tabi olurlar." hükmü getirilmiştir. Buna göre 2514 sayılı Yasaya tabi Devlet hizmeti yükümlülerinin göre yerlerine atanmaları sırasında eş durumunun ancak eşlerin her ikisinin de devlet hizmeti yükümlüsü olmaları halinde dikkate alınması gerektiği açıktır.

Davacının eşinin özel bir bankanın ........... şubesinde çalışması nedeniyle eş durumunun gözönünde alınmamasında mevzuata aykırılık olmadığından, temyiz isteğinin reddi ile .......... İdare Mahkemesinin 25.4.1989 günlü, E:1988/101, K:1989/517 sayılı kararının bu gerekçenin de eklenmesi suretiyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, fazla yatırılan 13.150. TL. posta pulunun isteği halinde davacıya iadesine 24.10.1989 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacının yüksek lisans sınavını kazandığı ve durumunu belirten dilekçe ile davalı Bakanlığa başvurduğu tartışmasızdır.

Uygulamada tıpta uzmanlık dalları yüksek lisansta daha dar konuları içermekte uzmanlar bu dalda uzmanlıklarını derinleştirmektedirler.

Örneğin bir dahiliye uzmanı, Kardiyoloji ve Gastroenteroloji gibi dallarda olgunlaşmak için bu dallarda yüksek ihtisas (Yüksek Lisans) yapmak durumunda kalmaktadır. Yüksek ihtisas, uzmanlığın devamı niteliğindedir.

2514 sayılı Kanunun 6. maddesinin 1. bendinde zorunlu hizmet yükümlüsü doktorların, sınavı kazanmaları halinde hemen uzmanlık çalışmalarına başlayabilecekleri belirtildikten sonra 15.6.1989 tarihinde 3579 sayılı Kanunla eklenen 3. bendinde de uzman doktorların açılacak sınavı kazandıkları takdirde yan dal uzmanlık çalışmalarına derhal başlayabilecekleri belirtilmek suretiyle maddenin uygulanmasına açıklık getirilmiştir.

Diğer taraftan davacının eşinin ...... da bir özel banka'da çalıştığı ve bankanın başka yerde şubesi olmadığı uyuşmazlık konusu değildir.

Gerek Anayasa'da, gerekse 2514 sayılı Kanunun 9. maddesi yoluyla olaya uygulanması gereken 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72. maddesinde aile bütünlüğünün korunmasında sadece devlet hizmetinde çalışan eşlerin durumlarının gözönüne alınacağına ilişkin bir hüküm yer almadığından, atamada eş durumunun gözönüne alınmamasında hukuka uyarlık bulunmadığı gibi ikinci uzmanlık çalışmasının gözönüne alınmamasında da yasanın amacına ve hizmet gereklerine uyarlık yoktur.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddine ilişkin mahkeme kararı hukuka uygun görülmediğinden bozularak dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekeceği görüşüyle çoğunluk kararına karşıyım.


Kaynak=DKD Sayı:78-79 Sayfa:263

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber