Eğitim çözümsüz mü?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 01 Ekim 2009 00:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Eğitim insanoğlu var olalı var olan ve insanoğlu var olduğu sürece de var olacak olan bir süreçtir.

Devlet politikası olarak eğitim devletlerin gelişebilmeleri dünya konjektüründe yerlerini alabilmeleri en önemlisi de varlıklarını sürdürebilmeleri için önemsemeleri gereken bir olgudur.

Eğitimsiz bir bireyin kendisine yararı olamayacağı gibi topluma ve devletine yararlı olması da beklenemez.

Bu nedenledir ki gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere eğitim politikaları çok önemli sayılmakta bu nedenle de özellikle gelişmiş ülkelerde halen en önemli kaynaklar eğitime ayrılmakta en kapsamlı yatırımlar bu alanda gerçekleştirilmektedir.

Ülkemizde de yıllardır eğitimin önemine vurgular yapılmakta fakat eğitim adına uygulanan politikalar çoğu zaman en verimli sonuçlara ulaşmamaktadır.

Bunun en önemli sebebi eğitim politikalarının her iktidar döneminde değişiklik göstermesi, eğitimin yapboz tahtasına dönüştürülmesindendir.

Eğitimde sorun ne sınavlarda sıfır çeken öğrencilerin varlığı ne de bu çağda bile okuma yazma bilmeyen yetişkin vatandaş sayısının çokluğudur. Eğitimde sorun plansızlık ve anlayış sorunudur.

Ülke olarak eğitimle ilgili yapılacak en önemli icraat eğitimin gerçekten Milli olmasının sağlanmasıdır. Milli kelimesi kullanılınca birçok kimse konuyu değişik boyuta çekmekte ise de sorunun en önemli kaynağı da buradan kaynaklanmaktadır.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarını hatırlarsanız bırakın ekonomik durumu, yetişmiş insanı eğitimcisi dahi olmayan bir devlet en önemli atılımlarını eğitimde izlediği milli politikalarla gerçekleştirebilmiştir.

ugün laik bir düzene sahipsek, Latin harflerini kabul etmişsek, saltanatı kaldırmış, kılık kıyafette devrim yapabilmiş, tevhidi tedrisat kanununu yürürlüğe koyup uygulayabilmiş bir devlet isek bu eğitim politikalarını milli hedefe oturtmamızdandır. İlk kuruluş yıllarında sarf etmiştir Atatürk "Eğitim Milli Olmalıdır." cümlesini. Hasan Ali YÜCEL'lerin halen unutulmaması da bu yüzdendir.

Sonraki yıllarda eğitim politikalarımız adeta siyasi politikalarımız halini almıştır. Değişen iktidarlarla beraber her şey sil baştan ele alınmaya çalışılmış her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır misali yaklaşılmıştır eğitime. Tabii ki çok önemli kazanımların olduğu süreçlerde olmuştur bu iktidarlarda fakat değişen iktidarlarca bu süreçler reddedilircesine yeni süreçlere girilmiştir. Bu nedenledir eğitimde gerçek anlamda yol alamayışımız. Unutmuşuz eğitimin çok üzün vadeli süreç olduğunu meyvelerini almak için yılların bile az olduğunu. Zaman olmuş AB sevdalısı olmuşuz zaman olmuş ABD sevdalısı olmuşuz eğitimde.

Hep günü kurtarmanın peşinde olmuşuz siyasi kaygılarla halka hoş görünmeye çalışmışız on yıllardır. Değişikliği seven toplumumuzu uyutmuşuz oysa ki yıllarca. Geleceği düşünmemiş gelecek 5, 10, 20, 50, 100 yılımızı dahi planlamamız gerekirken yapamamışız bunları. Bu yolda kaynaklarımızı, değerlerimizi, varlıklarımızı ve en önemlisi geri gelmesi mümkün olmayan zamanımızı boşuna harcamışız.

Bakınız ülkemizde adı milli diye başlayan iki bakanlık vardır biri Milli Savunma diğeri Milli Bugüne kadar Milli Savunma ile ilgili politikaların çokça tartışıldığı görülmezken Milli Eğitimle ilgili tartışmalar hep süre gelmiştir. Çünkü milli savunma geçmişten beri plan ve programına göre işleyen bir teşkilat iken Milli Eğitim Siyasilerle beraber değişen bir teşkilat olmuştur.

Milli Savunmanın da bakanı siyasi yani aynı iktidardan olduğu halde politikasına karışmak gibi bir görevi olmadığı gibi öyle bir misyonunun olması da mümkün değildir. Milli savunmada geleceğin yönlendiricileri bile iç mekanizması içerisinde bugünden belli olmakta iken Milli Eğitim'de sabahtan akşama neyin değişeceği belli değildir.

Bu nedenledir ki eğitimde daha çok zaman kaybetmek istemiyor ve yol almak istiyorsak; ülkemizin konu ile ilgili tüm paydaşları (tüm siyasi partiler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, hukukçular, askeriye, öğretmen, öğrenci, vatandaş dahil) ile beraber eğri oturup doğruyu bulmak zorundayız. Ülkemizin eğitim politikasını hep beraberce ben yaptım böbürlenmesi ya da biz olsak şöyle yapardık hovardalığı olmadan ortaya koymalıyız. Dünya gerçeklerini ülkemiz insan ve toplum yapısı ile devlet gelenek ve mekanizmasını göz önüne alarak kısa vade, orta vade ve uzun vade planlamamamızı oluşturmalıyız. Öyle bir planlama ortaya koymalıyız ki siyasi iktidar değişimlerinin bu plan ya da milli, politikaya müdahalesi asla olmamalı gelen iktidarlar sadece ve sadece oluşturulan bu politikaların uygulayıcısı olmalıdırlar. Gerekirse iç denetim için Milli Güvenlik Kurulu gibi bağımsız Milli Eğitim Kurulu oluşturmalı ve eğitim politikalarındaki sapmaları eksikleri sık sık masaya yatırarak ara önlemler almalıyız.

Biz bu stratejiye dayalı olarak eğitimi planlamadığımız taktirde eğitimi daha çok tartışır daha çok eleştirir daha çok ahkam keseriz. Biz eğitimi siyasi manevralarımızın odağı olmaktan kurtaramadığımız sürece ne kadar laf üretirsek üretelim bir yere varamayız.

Eğer biz bu felsefeyi yıllar önce oluşturmuş olsaydık bugün;
bölgeler arası eğitim farklılıklarını,
müfredatın AB ya da ABD'den alıntı olup olmadığını,
eğitimin kalitesinin her geçen gün düştüğünü,
dershaneleri,
özel okulları
kimin başarılı olup kimin başarısız olduğunu,
11 kez görevden alınıp geri dönen İl Milli Eğitim Müdürlerini,
sabah genel müdürken akşam öğretmenliğe dönenleri,
öğretmen açığını ya da fazlalığını,
sözleşmeli öğretmenliği, kadrolu öğretmenliği
kalabalık sınıfları ya da boş sınıfları,
kayıt dönemini ya da kayıt parasını,
a okulu müdürünü, b okulunun müdür yardımcısını,
kadrolaşmayı,
siyasileşmeyi,
kitaplardan bu konu çıktı bu konu eklendiyi,
çocuğunu okula göndermeyen veliyi,
çocuğu okuldan uzaklaştıran idareciyi,
ailesinden ayrı kalan öğretmeni
atama bekleyeni,
okulsuz köyü,
bankamatik öğretmeni,
acaba tartışır olur muyduk?

Eğer tartışırdık diyorsanız neden askeriyenin tesislerini, atanan genel kurmay başkanlarını, alınan askeri mühimmatı neden tartışmıyoruz yıllardır? Milli Savunmada olduğu gibi yargı erki de kendi iç dinamikleri içerisinde geleceğe yön verirken yasama yürütme ve yargı erklerinin hepsinde emeği olan hepsinin ortak paydaş olduğu EĞİTİM'de demokrasiden, insan haklarından taviz vermeden neden sağlayamayalım ki?

Bu tespitte askerlik ya da diğer kurumlarda olmayan ya da daha az olan eğitimin iç dinamikleri ve pedagojik durumun göz ardı edildiği düşünülmemelidir. Bu çözüm önerisi bu gerçekten asla kaçmadan ülkenin gerçek hedefleri ve geleceğinin tesisi noktasında düşünülerek, siyasi ve ekonomik kaygılardan uzak ele alınmalıdır.

Her geçen zaman değerlidir bu konuda kaybedilecek zaman kalmamıştır?

Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber