Özel sektörün 160 bin işçisine devletten maaş

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 04 Ekim 2009 20:17, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, ciddi sosyal sonuçlar doğuran önemli bir işsizlik krizi ile karşı karşıya olunduğunu belirterek, en son OECD tahminlerine göre işsizlik tahminlerinin 2010 yılının sonuna kadar OECD bölgesinde yüzde 10'a ulaşacağını, bu oranın kriz öncesi seviyelerle karşılaştırıldığında toplam işsizlikte 25 milyondan daha fazla artışa karşılık geldiğini kaydetti.

IMF ve Dünya Bankası toplantıları kapsamında düzenlenen "Krizin İnsani Boyutu" başlıklı seminerde konuşa Dinçer, krizin kendisi ağır olduğu kadar ödenmesi gereken etkilerinin de ağır olduğunu söyledi.

Son zamanlarda krizin iyileştiğine dair işaretler de bulunduğunu ifade eden Dinçer, "Gördüğümüz kadarıyla krizin özellikle sosyal alandaki etkileri daha uzun süreceğe benziyor" dedi.

Ömer Dinçer, krizde şu ana kadar fark etmedikleri bir gerçeğin de küreselleşmenin ortaya çıkardığı menfaatlerin, dünyanın refahını sağlayan ülkeler arasında adil bir şekilde paylaşılmadığını göstermesi olduğunu, son yıllarda uluslararası platformlarda yapılan tartışmaların bu gerçeği dile getirmeye başladığını vurguladı.

Ömer Dinçer, "Artık krize karşı alınacak önlemlerin temelinde insan merkezli bir yaklaşımın yerleştirilmesi, sürdürülebilir işletmeler, üretken istihdam ve saygın iş herkesin üzerinde hemfikir olduğu birer köşe taşı haline geldi" dedi.

Bir yıldan bu yana küresel ekonomik durumda dramatik bir değişim yaşandığını söyleyen Dinçer, her ülkeye farklı şekilde yansıyan küresel ekonomik krizin en can yakıcı tarafının işsizliğe yol açması olduğunu belirtti.

Dinçer, "Ciddi sosyal sonuçlar doğuran önemli bir işsizlik krizi ile karşı karşıyayız. En son OECD tahminlerine göre işsizlik tahminleri 2010 yılının sonuna kadar OECD bölgesinde yüzde 10'a ulaşacak ki bu oran kriz öncesi seviyelerle karşılaştırıldığında toplam işsizlikte 25 milyondan daha fazla artış a tekabül ediyor" diye konuştu.

Hiç bir krizin siyasi, sosyal ve ekonomik boyutunun birbirinden ayrı ele alınamayacağın, sadece rakamlarla ve sebep sonuç ilişkisiyle çözülemeyeceğini ifade eden Dinçer, "işsizliğin hem insani hem de ekonomik bir bedeli bulunmaktadır. İşlerini kaybedenler gelirlerinde ciddi bir düşüş yaşadıkları gibi bakmakla yükümlü oldukları bireylerle birlikte güvensizliğe sürüklenmektedirler. Gençler, vasıfsız kimseler, göçmenler ve kadınlar bu süreçten daha fazla etkilenmektedir. Kriz ayrıca kayıt dışılığın artmasına da neden olmaktadır" şeklinde konuştu.

Krizin sosyal maliyetini en aza indirmek için kamu olarak yapabilecekleri arasında pasif ve aktif istihdam politikaları olmak üzere istihdam piyasasına ilişkin iki öneli politika aracı bulunduğunu anımsatan Dinçer, çeşitli aktif ve pasif politikalarına verilen öncelik konusunda ülkeler arasında önemli farklılıklar bulunduğunu söyledi.

Ömer Dinçer şunları kaydetti:

"2020 yılında OECD ülkeleri ortalama GSMH'larının yaklaşık binde 8'ini pasif istihdam politikalarına binde 7'sini aktif istihdam politikalarına ayırmış bulunmaktadırlar. Pasif istihdam politikaları her ne kadar krizin işçiler ve düşük gelirli hane halkı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik tedbirler olsalar da daha önceki tecrübeler işsizlik yardımı ve erken emeklilik uygulamalarının orta ve uzun vadede olumlu sonuçlar vermediğini göstermiştir. Bu uygulamalar ile aktif istihdam piyasası dışında kalan bir kişinin kriz sonrasında yeniden istihdamının sağlanması ya çok düşük oranlarda olmuştur ya da bunlar ın yeniden istihdamı hiç sağlanamamıştır. Ülkelerin bu hatayı tekrarlama lüks ü bulunmamaktadır."

OECD'nin üye ülkeler arasında yaptığı güncel bir çalış manın, 29 ülkenin 25'inin iş arayanlara ve halen çalışanlara yönelik mesleki eğitim sunumunu artırdığını, çıraklık sisteminin yeniden güçlendirilmesine yönelik tedbirler aldığını belirten Dinçer, iş arayanların ve kalifiye olmayanların yararına iş gücü talibini desteklediklerini gösterdiğini ifade etti.

Dinçer, "Her şeye rağmen güçlü sosyal güvenlik rejimleri kriz dönemlerinde önemli roller üstlenmektedirler. Özellikle işsizlik sigortası önlemleri ekonomik kriz dönemlerinde otomatik stabilazatör işlevi görmekte olup bu rejimlerin geliştirilmesinin bundan sonra karşılaşılacak krizlere hazırlık bakımından önemli olduğunu gösteriyor" dedi.

Kriz döneminde işverenlerin işsizleri istihdam etmeyi ve işçi çıkarmalarını azaltmayı teşvik ederek iş gücü talebini artırıcı önlemlerin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Dinçer, bu çerçevede kısa çalışma sisteminin önemli bir rol oynadığını söyledi.

Ömer Dinçer, "Kısa çalışma uygulamaları orta derecedeki kriz d öneminde işe son verme uygulamalarını engellemektedir. Ancak daha derin ve daha uzun süreli kriz döneminde kısa çalışma uygulamalarının etkisi azalmakta ve iş hacmi azalan işletmelerin çalışan işçileri iş alanı artan işletmelere doğru kaymaktadır" dedi.

İstihdam yardımları gibi yeni işlerin yaratılmasına yönelik sübvansiyonların diğer önemli aktif iş gücü politikası olduğunu anlatan Dinçer, ancak kriz zamanlarında bu biçimdeki önlemlerin tepki derecesinin doğru olarak belirlenemediğini kaydetti.

Ömer Dinçer, günümüzde krizle başa çıkmak için ülkelerin büyük bir bölümünün krizden en çok etkilenmiş zayıf sektörleri gözetleyerek mevcut işe alma programlarını geliştirmeye çalıştıklarını, ağır ekonomik kriz döneminde belirli bir süre için uygulamaya konulan bu programların işe yerleştirilmesi güç olan işsizlerin piyasasından daha fazla kopmamalarına yol açtığını söyledi.

Dinçer "Bu tedbirlerin etkinliği en fazla üretime sahip alanlara yoğunlaşılması ve tedbirlerden yararlananların kalıcı işlere yerleştirilmesiyle artırılabilir. Kriz zamanında işsiz kalan kişilere yardım amaçlayan tedbirlerin mali kurtarma paketlerine ilişkin yapılan tartışmalar çerçevesinde önerilen temel ilkelere uyması gerekir. Buna göre tedbirler yerinde, iyi hedeflenmiş ve geçici olmalıdır" dedi.

Dinçer, işe yerleştirilmesi zor olan iş arayanların işgücü piyasasında yer edinmelerine yardım etmek için ülke şartlarına bağlı olarak çeşitli alternatifler uygulanabildiğini belirterek, bunların arasında eğitim fırsatları ile işe alma ve iş tecrübesi sağlama desteklerinin sağlanması ve kamusal iş yaratma fırsatlarının daha fazla kullanılması gibi uygulamaların öne çıktığını kaydetti.

Dinçer, "İnsanlarımız, ülkelerimizin kilit öneme sahip kaynakları dır ve becerileri uzun vadede güçlü ve sürdürülebilir bir büyümenin temelini oluşturacaktır" diyerek, çalışanların yeni ortaya çıkan işlere uygun becerilerle donatılmasını sağlamak amacıyla beceri geliştirme ve eğitimi teşvik edecek önlemler alınmasının zorunlu olduğuna işaret etti.

Krizi aşabilmek için çok boyutlu mücadele iradesi ortaya konması gerektiğini ve ekonomiye odaklanırken; uluslararası siyaset, barış, demokrasi ve özgürlüklerin; siyasete odaklanırken de ekonominin gözardı edilemeyeceğini dile getiren Dinçer, uluslararası toplantılar sonrasında yayımlanan sonuç bildirgelerinin, ekonomik ve mali krize karşı ülkelerin ortak bir anlayışla mücadele verdiğini en azından bu yönde bir beyanda bulunduklarını gösterdiğini, sosyal taraflar arasında da ortak bir anlayışın geliştiğini söyledi.

Krize karşı mücadelede sosyal korumayı içeren politikaları ö nemsediklerini vurgulayan Dinçer, "Türkiye'de iyileştirme politikalarının merkezine istihdamın ve sosyal politikaların yerleştirilmesi yaklaşımını benimsedik. Krizle mücadele sürecinde politikalarımızı şekillendirirken, sosyal diyalog mekanizmasından azami ölçüde yararlanmaya, uluslararası norm ve standartlara uygun adımlar atmaya büyük özen gösteriyoruz" diye konuştu.

Dinçer, tüm dünyada işsizlikle mücadelenin en önemli araçlarından biri olarak kabul edilen aktif işgücü programlarına da değindiği konuşmasında, bu programların, işgücünün istihdam edilebilirliğinin artırılmasında bü yük önem taşıdığını kaydetti.

Bakan Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Küresel krize bağlı olarak ülkemizde de yaşanan işsizlik oranlar ındaki artışın önüne geçmesi açısından söz konusu programların taşı dığı değerin farkında olan hükümetimiz, aktif işgücü programlarına aktarılan kaynağı önemli oranda artırmıştır. 2008 yılında aktif işgücü programları çerçevesinde toplam 35 milyon lira kaynak kullanılmışken, 2009-2010 yılları için sırasıyla 511 ve 495 milyon lira olmak üzere, 1 milyar 6 milyon liralık kaynağın kullanımına imkan tanınmıştır. Aktif işgücü programları çerçevesinde bu yıl 1 Ekim 2009 tarihi itibariyle 6 bin 760 program uygulanmış, bu programlardan 150 bin katılımcı yararlanmıştır. Programların uygulanmasında 132 milyon liralık bir kaynak harcanmıştır."

Bir taraftan aktif işgücü programlarına aktarılan kaynaklarda artış yaşanırken, diğer taraftan bu programların çerçevesinin genişletildiğini kaydeden Dinçer, işgücü yetiştirme kursları ve toplum yararına çalışma programlarına ek olarak, girişimcilik ve staj programlarının yeni bir hizmet olarak uygulamaya konulduğunu belirtti.

Kısa çalışma için öngörülen yararlanma süresinin de azami 3 aydan 6 aya çıkartıldığını aktaran Dinçer, "Kısa çalışma ödeneği miktarı da yüzde 50 oranında artırılmıştır. Böylece 160 bin kişinin istihdamda kalması sağlanmış bulunuyor. 2009 ekim-2010 haziran tarihleri arasında, 9 aylık dönemde yaklaşık 180 bin kişi için 160 milyon lira kısa çalışma ödeneği ve genel sağlık sigortas ı primi ödemesi yapılacağı tahmin edilmektedir" diye konuştu.

Dinçer, aktif işgücü programlarının diğer tedbir paketleriyle desteklendiğini belirterek, bu paketler kapsamında alınan tedbirlere ilişkin bilgi verdi. Kadın ve gençlerin istihdamını artırmaya yönelik önlemler konusunda, yaş larına bakılmaksızın kadınların ve 18-29 yaş arası gençlerin mevcut istihdama ek olarak işe alınmaları halinde işveren sigorta primlerinin 5 yıl boyunca kademeli olarak işsizlik sigortası fonundan karşılanmasını sağladıklarını anlatan Dinçer, "Bu teşvik kapsamında temmuz 2008-haziran 2009 dönemi içerisinde işverenlere yaklaşık 28 milyon liralık bir teşvik uygulandı. 2008-2010 döneminde krize karşı alınan ve sadece doğrudan bakanlığımızın faaliyet alanında yer alan tedbirlerin tahmini maliyeti 11 milyar 805 milyon lira olup, bunun da GSYH'ya oranı 1,24 olarak gerçekleşecek" diye konuştu.

Krizle mücadelede 2010-2012 yıllarını kapsayan orta vadeli programın da belirlendiğini söyleyen Dinçer, şöyle devam etti:

"Bu programla özel sektör öncülüğünde büyümeyi desteklemeyi, rekabet gücünü ve esnekliğini artıracak yapısal reformları hayata geçirmeyi, ekonominin yeniden sürdürülebilir büyüme dönemine girmesini sağlamayı ve ülkenin refah düzeyini artırmayı temel hedef olarak belirledik. Bu çerçevede büyümenin kademeli bir biçimde potansiyel düzeyine yükseltilmesini sağlamak, istihdamı artırmak, enflasyondaki düşüş eğilimini devam ettirmek, küresel krizin etkisiyle önemli ölçüde bozulan kamu dengelerini düzeltmek makroekonomik önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Bu önceliklerimizi ortaya koymak için bir dizi ekonomik ve sosyal programı uygulamaya başlıyoruz.

Küresel krize karşı çözümün de küresel olması gerekti ği açıktır. Bretton Woods kurumları ile uluslararası çalışma örgütü, UNDP gibi uluslararası kuruluşlar arasında sıkı bir işbirliği tesis edilmesinin yanı sıra ülkeler arasında da işbirliği ve ahenkli bir çabaya ihtiyaç vardır. IMF ve Dünya Bankasının krizle mücadele için oluşturulan projelere mali destek sağlarken, bu projelerin krizin insani boyutu ile mücadele unsurları içerip içermediğini dikkatle ele alması gerektiğini ve sosyal içerikli projelere yararlanıcılar için çok daha iyi koşullarla, daha fazla destek vermesi gerektiğini de vurgulamak istiyorum."

Bakan Dinçer, kadın işsizlerin istihdamına ilişkin bir soru üzerine, kadınların ve gençlerin istihdamıyla ilgili olarak alınan özel tedbirlerin halk tarafından, özellikle de kadınlar arasında yeterince bilinmediğini kaydetti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber