Enflasyon faizlere yansıyacak mı?

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 03 Mayıs 2010 13:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yunanistan'a mali yardımla ilgili olarak, bugün için gündemlerinde böyle bir konu olmadığını söyledi. Babacan "enflasyon faizlere yansıyacak mı?" sorusuna da cevap verdi.

Babacan, Habertürk Televizyonu'nda, güncel ekonomik ve siyasi gelişmeleri değerlendirdi.

Ali Babacan, Türkiye'nin, Yunanistan'a yardım yapıp yapmayacağına ilişkin bir soruya, ''bugün için gündemimizde böyle bir konu yok'' dedi.

Yunanistan'ı Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı ön hazırlıkları çerçevesinde ziyaret ettiklerini belirten Babacan, bu ziyarette, Yunanistan'a mali disiplin konusunda telkinlerde bulunduklarını söyledi.

Ali Babacan, Yunanistan ziyaretiyle AB'den olumlu tepkiler aldıklarının da altını çizdi. Babacan, Yunanistan ile yapılacak toplantıda, bakanların yanı sıra, bürokratların da bulunacağını ve bu toplantıda, Yunanistan'a kendi tecrübelerini anlatacaklarını ve Yunanistan'ın tecrübelerini dinleyeceklerini kaydetti.

Yunanistan'daki gelişmeleri uzun bir süreden buyana takip ettiklerini bildiren Babacan, komşu bir ülke olarak, bugün Yunanistan ile işbirliğini daha da yoğunlaştırma ile ilgili siyasi bir iradenin oluştuğunu söyledi.

Türkiye ekonomisi geliştikçe, bundan komşu ülkelerin de istifade edeceğini anlatan Babacan, sınırlar ne kadar kalkarsa, ekonomik olarak o kadar fayda sağlanacağını ifade etti.

Avrupa Merkez Bankası, AB ve IMF'nin, Yunanistan'a 110 milyar avroluk yardım yapacaklarını hatırlatan Babacan, avro ülkelerinin 80 milyar avroluk kredisine ilave olarak, IMF'nin vereceği 30 milyar avrodan oluşan yardımın 3 yıllık bir program çerçevesinde sağlanacağını kaydetti.

Babacan, IMF'nin sık gözden geçirmelerde bulunacağını ve her gözden geçirme sonrası, örneğin IMF'nin 3 liralık, AB'nin de 8 liralık bir kredi dilimini serbest bırakarak 11 liralık bir yardım sağlanacağını söyledi.

Yunanistan'a verilecek olan 110 milyar avronun, 300 milyar avroluk bir borç stokuna sahip Yunanistan için yeterli olacağını belirten Babacan, ancak bundan sonra bu programın uygulanmasının da önem taşıyacağını vurguladı.

Yunanistan ile Portekiz ve İspanya kaynaklı AB ekonomisi üzerinde riskleri yüksek gördüklerini anlatan Babacan, Yunanistan borç ödeyememiş olsaydı, hemen ardından Portekiz'in, daha sonra da İspanya'nın krize girebileceğinin altını çizdi.

Portekiz ve İspanya'nın zamanında önlem almamaları halinde sıkıntıya girebileceklerini vurgulayan Babacan, bu ülkelerde meydana gelebilecek bir krizin, milli gelirlerindeki büyüklük farkı nedeniyle, Yunanistan'dan daha derin ve Yunanistan ile mukayese edilemez bir düzeyde olacağına da dikkat çekti.

İÇ PİYASADA ÇOK HIZLI BİR TOPARLANMA VAR

Türkiye ekonomisindeki gelişmelere de değinen Ali Babacan, otomotiv ve beyaz eşya gibi sektörlerin ihracat ağırlık sektörler haline geldiğini ve ihracatın yaklaşık yüzde 50'sinin gerçekleştirildiği Avrupa Birliği (AB) ekonomisinin genel durumunun bu sektörleri doğrudan etkilediğini vurguladı.

AB ekonomisindeki toparlanmanın geç olacağının altını çizen Babacan, AB ekonomisinin Yunanistan endeksli bir toparlanma yaşayacağını kaydetti.

Türkiye'de güven endekslerinin, krizi öncesi döneme ulaştığını kaydeden Babacan, iç piyasada çok hızlı bir ekonomik toparlanma görüldüğünü vurguladı.

Beyaz eşya satışlarını önemsediklerini belirten Babacan, örneğin buzdolabı satışlarının, geçen yılın ilk üç ayına göre bu dönem yüzde 34 oranında artış gösterdiğini ve bunun bir toparlanma işareti olduğunu kaydetti.

TAKSİM'DE YAPILAN 1 MAYIS KUTLAMALARI

''Hafta sonu bir tabu yıkıldı ve 1 Mayıs kutlamaları İstanbul'da Taksim'de yapıldı. Ankara'da da Kızılay meydanında böyle bir tabu var, bu tabu Kızılay için de yapılabilir mi bir süre sonra?'' şeklindeki bir soru üzerine Babacan, yapılan birçok gösterinin, eylemin işçiler, çalışanlar ve emek veren insanların problemlerinin ortaya konulduğu ortamlar olmadığını, çoğu zaman art niyetli ve Türkiye'yi ciddi sıkıntılara sokmak isteyenler olduğunu söyledi.

Bunun en canlı örneğinin Tekel olayında yaşandığını yaşandığını ifade eden Babacan, şöyle konuştu:

''Tekel olayı bir işçi hareketi değildir. Tamamen örgütlerin, o zemini istismar etmiş örgütlerin Türkiye'de bir kaos ortamı yaratma çabasıdır.

Maalesef 1 Mayıs olaylarında da onu gördük. İşte o kötü niyetli örgütler, o farklı yaklaşımlar ne kadar kontrol altına alınabilirse, onların bu işlere müdahalesi ne kadar önlenebilirse, doğal bir işçi eylemi ya da işçilerin kendilerini ifade ettikleri mitingler, ortamlar haline gelirse, o kadar rahat yürür.

Dolayısıyla son 1 Mayıs'ta İstanbul'da bu işin coşkulu bir şekilde gerçekleşmesi, bir havasında gerçekleşmesi hepimizi çok sevindirdi. Bu normalleşmedir.

Bu hükümetimizin, devletimizin gerekli organlarının artık belli noktalarda bu sorunların kaynağına inip, gerekli adımları atabilmesinin sonucudur.

İnşallah ülkemizde huzur ve barış noktasında herkes aynı kararlılığı gösterir. Burada kuşkusuz işçi örgütlerimize, sendikalarımıza da büyük görev düşünüyor. Kendilerinin istismar edilmesine asla izin vermemeleri lazım.''

Ankara'nın da incelenebileceğini belirten Babacan, fakat Kızılay'ın durumunun Taksim'den biraz farklı olduğunu, Ankara için çok önemli bir ticaret merkezi olan Kızılay'daki esnafın işinin aksamamasının da önemli olduğunu bildirdi.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMALARI

AK Parti'ye yeni bir ''kapatma hazırlığı'' söylentileri olduğu kaydedilerek, ''Bu kapatma söylentileri ve Anayasa değişiklik görüşmelerinin sürmesi ekonomiyi nasıl etkiliyor'' şeklindeki soru üzerine Babacan, Anayasa değişiklikleri ve parti kapatma konularının ülke ekonomisinin çok ciddi etkilediğini, zaten parti kapatma konusunun ülkeyi nasıl etkilediğinin 2007 yılında canlı örnekleriyle yaşandığını söyledi.

O dönemde Türkiye'yi dışarıdan izleyenlerin olanları anlaşamadığını ve Anayasa ve yasalara bakıp ''bu nasıl bir hukuk ki bir ülkede böyle olabiliyor'' denildiğini ifade eden Babacan, ''Zaten Anayasamızın kendisi AB kriterlerine uygun bir Anayasa değil.

Venedik Komisyonu biliyorsunuz kapatma davasından sonra bir rapor yayımladı. (Şu şu açıdan Venedik Komisyonu kriterlerine, Avrupa Konseyi kriterlerine uygun değil) dedi'' diye konuştu.

Anayasa bu şekliyle durduğu sürece parti kapatma girişimlerinin her zaman olabileceğini kaydeden Babacan, dolayısıyla Anayasa'da gerekli şart olarak değişiklikleri yaparak, bu konuyu ülke gündeminden çıkarmak istediklerini bildirdi.

Konunun borsa açısından da önem taşıdığını anlatan Babacan, 22 Mart'ta Anayasa paketi taslağının ilk açıklandığı günden bugüne Türk borsasının dolar bazında yüzde 114, gelişmekte olan diğer ülke borsalarının ise yüzde 103 arttığını, dünya ortalamasının ise bugün itibariyle hiç artmadığını kaydetti.

Ekonomide atılacak tüm adımlar için güçlü iktidarın önemine dikkat çeken Babacan, ''Ekonomik gelişmelere göre zam yapmanız gerekebilir, çok ciddi tasarrufa gitmeniz gerekebilir. O noktada güçlü bir hükümet varsa bunu yapabilirsiniz'' diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Et fiyatlarının enflasyona doğrudan yansıması çok şiddetli bir şekilde oldu. Bizim genel enflasyonumuz 10,20, bunun 1,7 puanı sadece et fiyatından geliyor'' dedi.

Bakan Babacan, Habertürk televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Enflasyon rakamlarının beklentileri doğrultusunda olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine Babacan, enflasyonun bu yıl, hatta son çeyreğe kadar yüksek seyredeceğini daha önce açıkladıklarını anımsatarak, bunun en önemli sebeplerinden birinin, Türkiye ekonomisindeki toparlanma olduğunu söyledi.

''Bu dip noktadan çıkıyoruz anlamında mı?'' sorusuna Babacan, ''Hem de çok hızlı bir şekilde çıkıyoruz'' yanıtını verdi.

Dünyada fiyatlarla ilgili şu anda ağırlıklı endişenin enflasyon tarafında olduğunu ifade eden Babacan, ''Hızlı büyüme ve enflasyon... Bu iki kavramı yaşayan ülke pek yok Türkiye gibi.

Dolayısıyla biz G-20 masası etrafında oturup, Türkiye'yi anlatırken, 'hızlı büyüme ve beraberinde de bir miktar enflasyon' dediğimizde gerçekten çok şaşkın gözlerle Türkiye değerlendiriliyor.

Burada önemli olan, Türkiye'nin uzun vadeli istikrarı, Türkiye'nin refahı ve Türkiye'nin güçlü bir büyüme trendine tekrar girmiş olması'' diye konuştu.

Ali Babacan, henüz kriz öncesi döneme dönülmediğini belirterek, geçen sene Türkiye ekonomisinin yüzde 4,7 oranında daraldığını anımsattı ve 2010 yılıyla ilgili güncellenmiş tahminleri Haziran ayı ortasında yayınlayacaklarını bildirdi.

Babacan, ''Ama nereden bakarsanız şu andaki ağırlıklı beklentiler 2010 sonu geldiğinde, 2009 başını yakalamamış olmamız'' dedi.

Başka bir soru üzerine Babacan, enflasyon noktasında özellikle tarım ürünlerinde Türkiye'nin kapalı bir ekonomi olduğunu dikkate almak gerektiğine işaret ederek, Tüketici Fiyat Endeksine (TÜFE) bakıldığında gıda ve alkolsüz içecekler kaleminde enflasyonun oldukça yüksek olduğunun görüleceğini, giyim ve ayakkabıda rakamın 4,09 olduğunu kaydetti.

Bunun gıdaya göre çok düşük noktada bulunduğunu belirten Babacan, Türkiye'de gıda ürünlerinin fiyatının arz taleple beraber çok hızlı dalgalanabildiğini söyledi.

ET FİYATININ ENFLASYONA ETKİSİ

''Enflasyon rakamına et fiyatının doğrudan bir yansıması oldu mu?'' şeklindeki soru üzerine Bakan Babacan, şunları söyledi:

''Etin doğrudan yansıması hem de çok şiddetli bir şekilde oldu. Bizim genel enflasyonumuz 10,20. Bunun 1,7 puanı sadece et fiyatından geliyor.

Et fiyatları genel enflasyon oranında artsaydı Türkiye'de son bir yılda, 10,2 değil, 8,5 olacaktı enflasyon. Bizim şu son birkaç aydır çekirdek enflasyondaki hareketlenme, genel TÜFE'deki artış bunun içerisinde et fiyatlarının çok çok önemli bir ağırlığı var.

Tabii temel gıda ürünlerinden bir tanesi, fiyatlarda olağanüstü artınca enflasyonu da hareketlendiriyor. Bu daha çok arz taraflı bir sorun, yani talepten gelen bir fiyat değil. Arzla ilgili maalesef piyasada şu anda sıkıntılı bir pozisyon var, ondan kaynaklanıyor. Onun tedbirini de aldık.''

Babacan, 22-23 Nisan tarihlerinde toptan piyasada 18 lira olan et fiyatının dün akşam 14 liraya düştüğünü ve bunun oldukça hızlı bir düşüş olduğunu söyledi. Babacan, ''Daha henüz fiilen ithalat başlamamasına rağmen artık arz tarafında iş rahatlayacak. Bazı yanlış hareketler içinde bulunan piyasa spekülatörleri de biraz daha makul davranacaklar mecburen'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, et fiyatlarının makul bir noktada durması için ithalata gerektiği kadar devam edeceklerini, sınır bulunmadığını söyledi.

''Spekülasyonlar, piyasada dalgalanmalar olursa tekrar böyle bir kararname çıkarılır mı?'' sorusuna karşılık Babacan, ''Hükümetimiz karar verdiği anda bu olur'' dedi.

Türkiye'nin aşağı yukarı 14-15 yıldır et ithalatı yapmadığını, et fiyatlarının daha çok piyasanın arz-talep dengelerine bırakıldığını ifade eden Babacan, fakat son aylardaki hareketlerin bunun sakıncalarını ortaya çıkardığını ve bir müdahale gerektiğini kaydetti.

Babacan, mümkün olduğunca müdahil olmaktan kaçındıklarını vurgulayarak, ''Arzu ediyoruz ki piyasada serbest rekabet ortamında dengeler oluşsun. Fakat bazen bu ortamı bozucu davranışlar olabiliyor. O noktada maalesef müdahale gerekiyor. Biz aslında devletin sürekli müdahaleyle, sürekli piyasa dengelerine karışan bir pozisyonda olmasını istemiyoruz. Anormal hareketler olduğu zaman kuşkusuz gereğini de yapmak gerekiyor'' diye konuştu.

''HAYVANCILIK SEKTÖRÜMÜZÜ MUTLAKA KORUMAMIZ LAZIM''

Et piyasasının Türkiye'de ciddi bir yapısal dönüşüm yaşadığını, eskiden küçük işletmeler varken artık belli bir ölçeğin üzerindeki işletmelerin çoğaldığına dikkati çeken Ali Babacan, şöyle devam etti:

''Belli ölçeğin üzerindeki işletmeler kendi aralarında fiyat noktasında bir ağız birliği yapıp, olması gerekenin üzerinde bir fiyat istemeye başlayınca tabii istenmeyen hususlar oluşuyor.

Burada önemli olan, bundan sonraki dönemde büyük işletme sayımızın çoğalması ve onlar arasında sağlıklı rekabet olması. Ne kadar çok sayıda büyük işletmemiz olursa, onların bir araya gelip ağız birliği yapması zorlaşacak. O noktada artık rekabet mekanizması çok daha rahat çalışacaktır.

Sektör transformasyon yaşıyor, kolay değil. Yakından izlenmesi gereken bir sektör. Ama öte yandan biz sektörün gelişmesini de önemsiyoruz. Dünyadaki et fiyatlarıyla Türkiye'yi karşılaştırdığımız zaman bazı ülkelerin çok doğal maliyet avantajları var.

Onların maliyetiyle bizim maliyeti karşılaştırmamız mümkün değil. İçeride de hayvancılık sektörümüzü mutlaka korumamız lazım. Hayvancılık sektörümüzün sürdürülebilir karlılık oranını yakalaması lazım.''

''HALA ÇOK CİDDİ BİR ÇIKTI AÇIĞIMIZ VAR''

Enflasyon rakamlarının faizlerde bir dalgalanma, belki kısa süreli bir yükselmeye sebep olacağı yönündeki söylentilerin hatırlatılması üzerine Babacan, yıl sonu enflasyon beklentisi ile piyasa beklentilerinin birbirine çok yakın olduğunu söyledi ve ''sadece bu yıl sonu değil, 2011 sonuyla ilgili beklentiler de çok önemli'' dedi.

Bugün açıklanan enflasyon rakamlarının faizler üzerinde büyük, ciddi bir etkisi olacağını beklemediğini ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

''Her ne kadar beklenenden yüksek gibi görünse de, yani çok böyle inişleri-çıkışları fazla problem olarak düşünmemek lazım. Genel trend, genel eğilim ne, nereye doğru gidiyoruz?

Bir yandan ekonomimizde canlanma var doğru ama bir yandan da hala çok ciddi bir çıktı açığımız var. Bu çıktı açığı tam olarak kapanmadan enflasyon üzerindeki gerçek baskıların başlayacağını biz düşünmüyoruz.

Ekonomimizdeki çıktı açığı kapanmadan henüz kriz öncesi döneme üretim ve diğer ekonomik büyüme göstergeleri açısından ulaşmadıkça para politikası konusunda zaten ciddi bir sıkılaştırmaya gerek yok, zarar da verebilir.

Türkiye ekonomisi hazır bir büyüme trendi yakalamışken bu trende zarar verecek yaklaşımlardan kaçınılması lazım. Merkez Bankamızın temel önceliği fiyat istikrarı.

Merkez Bankamız o öncelikle çelişmemek şartıyla büyüme ve istihdam odaklı politikaları uygular, zaten uyguladı. Bütün bu kriz döneminde bunu yakından gördük.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber