Ankara Hilton'da sosyal güvenlik reformu sempozyumu düzenleniyor

Haber Giriş : 22 Şubat 2005 14:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, İşsizlik Sigortası Fonu'nun Türkiye'de en iyi yönetilen fonlardan birisi olduğunu belirterek, "İşsizlik Sigortası Fonu kanunun tanımladığı amaçlar doğrultusunda kullanılıyor ve biz başka şekilde de kullanılmasına izin vermeyeceğiz" dedi. Başesgioğlu, Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı mensuplarının daha fazla prim ödeyeceği yönündeki iddiaları yalanladı. Başesgioğlu, emeklilik hakkı başta olmak üzere kazanılmış haklara saygı gösteren bir reformu gerçekleştireceklerini kaydetti.

Başesgioğlu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından Hilton Otel'de düzenlenen "Sosyal Güvenlik Yasa Tasarılarının Değerlendirilmesi" konulu seminere katıldı. Seminerin açılış konuşmasını yapan Başesgioğlu, sosyal güvenlik harcamalarının adil dağıtılmadığından yakındı. 22 katrilyon lira olan sosyal güvenlik harcamalarının sadece sistem içinde yer alan işçi ve işverenlere yapıldığını hatırlatan Başesgioğlu, yoksulluk sıralamasında üst sıralarda yer alan geçici işçiler, ücretsiz aile işçileri ve işsizlerin bu kaynaktan yararlanamadığını söyledi.

Hükümeti Sosyal Güvenlik Reformu yapmaya iten en önemli nedenlerden birisinin Türkiye'nin sahip olduğu genç nüfus yapısı olduğunu ifade eden Başesgioğlu, "Şu andaki nüfus kompozisyonumuzdan çok memnunuz. Bu Türkiye'de büyük rekabet imkanı sağlayan bir fırsat penceresidir. Bugün Avrupa ülkeleri yaşlanma riski ile karşı karşıyadır. Bırakın karşı karşıya olmayı yaşlanmayı ağır olarak yaşıyorlar. Avrupa genelinde her saat başı 5 bin kişi 50 yaşına giriyor. Bu Avrupa'nın nüfus kompozisyonu açısından son derece düşünülmeye değer bir hadisedir" diye konuştu.

"GEÇMİŞTEKİ POPÜLİST POLİTİKALARIN ACISINI ÇEKİYORUZ"
Türkiye'nin yakaladığı genç nüfus imkanının sonsuz olmadığının da altını çizen Başesgioğlu, şunları söyledi:

"Şu ada Türkiye'nin elinde çok güzel bir fırsat var. Ama bu fırsat sonsuz değil. Biz de yüzyılın sonlarına doğru; yani 2040 yıllarında Avrupa'nın yaşadığı yaşlanma riskini yaşayacağız. 2012 yılında 65 yaş üstü nüfusumuzun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 7'ye ulaşacak. Ve yüzde 7'den yüzde 14' e geçiş süreci çok kısa. Bazı ülkelerde 100-125 yıl bu süreç Türkiye'de 30 yıllık bir sürece sıkışmış durumda. Bunun için nüfusumuza dayalı kalkınma hamlemizi yapmamız için aslında çok fazla zamanımız yok. Sosyal güvenlik de bu alanlardan birisidir. Yaşlının çok çalışanın az olduğu bir sistemde sosyal güvenlik sistemini yaşatmak, aktuaryel dengeleri korumak mümkün değildir. Bu nedenle bugünden tezi yok sosyal güvenlik sistemimizi yeniden çağdaş bir yapıya kavuşturmak için şu andaki nüfus yapısı bizim için önemli bir fırsattır. Önümüzdeki 25 yıl nüfusumuzun bize sağladığı bu fırsatla çalışanımızın çok olduğu, istihdamdaki vatandaşlarımızın çok olduğu güzel bir fırsat yakalayacağız. Tabii bu genç nüfusu ve genç iş gücünü geleceğe hazırlamak, işgücümüzü nitelikle hale getirmek hepimizin en önemli görevlerinden birisidir. Nitelikli bir işgücü Türkiye'ye hem yabancı sermayenin gelmesini kolaylaştıracak hem de bizim işgücümüz bütün birlik üyesi ülkelerde kabul görecektir. Böylece işgücümüzün serbest dolaşımına kalıcı kısıtlamalar getirmek isteyenlere de caydırıcı güç olacaktır. Biz hükümet olarak işgücümüzün nitelikli hale getirilmesi konusunda büyük gayret içerisindeyiz."

Başesgioğlu, gerçek manada sürdürülebilir bir sosyal güvenlik reformu yapmak için bazı gerçeklerin görülmesi ve vatandaşlara anlatılması gerektiğini savundu. Bu kadar kapsamlı bir çalışmayı kesinlikle popülizmden uzak tutmak zorunda olduklarını vurgulayan Başesgioğlu, "Sosyal güvenlik popülizmin hiç girmeyeceği alanlardan birisidir. Geçmişte bu alanda yapılan popülist uygulamaların acısını hep birlikte geçiriyoruz. Bugün emekli feryat ediyor, 'Emikli maaşım az' diyor. Yeni emekli aylığı bağlanan vatandaşımız emekli aylığının düşük olmasından şikayet ediyor. Haklıdır; ama bu kuruluşların geçmişte fazla verdiği fon birikimine imkan veren kaynaklarını açıkçası iyi yönetememişiz. 1970'lerde emeklinin, çalışanın fazla olduğu, fona büyük kaynakların aktarıldığı dönemde biz bu kaynakları devletin borçlanma politikalarına transfer ettik. Devlet yatırım bankasına oradan KİT'lere. Ama şimdi 'sosyal güvenlik açığı kara delik' diyenler geçmişte SSK'nın kaynaklarının bu şekilde kullanıldığından hiç bahsetmiyorlar. 1970'li yıllarda bu fon birikimi düzgün bir biçimde sağlanıp bugüne taşınsaydı, bugün hiçbir sıkıntımız da olmayacaktı" diye konuştu.

"KEŞKE İMKAN OLSA PRİM ALMASAK"
Bugün sosyal güvenlik sisteminin en büyük sorunlarından birisinin açıklarından dolayı fon birikmemesi olduğunu belirten Bakan Başesgioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşsizlik Sigortası Fonu'nun 14 katrilyon liralık fon varlığı var. Bu fon Türkiye'de en iyi yönetim fonlardan birisidir. Kanun tanımladığı amaçlar doğrultusunda kullanılıyor, başka şekilde de kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Bu fondaki devletin borçlanma politikasına uygun şekilde devam ettiriliyor. Biz istiyoruz ki bu fon işsizlerimize yönelik olsun, işsizlerimizin eğitilmesinde ve meslek sahibi olmasında bu fondan daha fazla kaynak aktarılsın. Bu konuda bizim bir görüşümüz var ve ısrarla sürdürüyoruz, inşallah bu konuda bir açılımı da yapacağız. Bütün sosyal harcamalarının devlet tarafından karşılandığı bir ülkeyi ben hatırlamıyorum. En zengin ülkelerde bile mutlaka sisteme mensuplarının katkı koyduğu bir finansman anlayışı sürdürülüyor. Türkiye'de bu konuda farklı görüşler var. 'Her şeyi devlet karşılasın' diyorlar. Emekli, sağlık ve sosyal yardım giderlerini devletin karşılamasını istiyorlar. Keşke ülkenin kaynakları yeterli olsa ve imkan olsa vatandaştan prim almadan bunlar yapılabilse. Ama hiçbir ülkede, gelişmiş ekonominin hüküm sürdüğü ülkelerde bile böyle bir anlayış yok. Demek ki birinci anlayış; gücü olandan sisteme katkı alacağız. Bunun ötesindeki görüşler gerçekle bağdaşmaz. Hiçbir bütçe ve finans yapısı bu kadar büyük bir harcamayı karşılayamaz. 2003 yılında sosyal yardımlarda dahil toplam harcamalar 50 katrilyon liradır. 50 katrilyon lira az bir miktar değil; ama buna rağmen ihtiyaçlarımızın tam olarak karşılanmadığını görüyoruz."

Bakan Başesgioğlu, konuşmasının son bölümünde Sosyal Güvenlik Reformu hakkında bilgi verdi. Başesgioğlu, reformun, "Genel Sağlık Sigortası, Emeklilik Programı, Sosyal Yardımlar" ve 'tek çatı' dedikleri kurumsal çatıdan oluştuğunu belirtti. Bugün sistemde bulunan vatandaşların emekliliği hak etme şartlarına herhangi bir değişiklik getirmediklerini ifade eden Başesgioğlu, "Yani vatandaşımız ister Bağ-Kur'lu, ister SSK'lı olsun, kaç gün prim ödeyecekse, kazandığı hakları gereği emekli olacak. Uzun vadede sosyal güvenlik sisteminin açıklarını gidermeyi düşünüyoruz. Yani kısa vadede yüzde 1'lik bir azalma, uzun vadede ise yüzde 4 olan sosyal güvenlik açığını yüzde 1'e indirmeyi planlıyoruz. Herhangi bir prim artışı öngörmüyoruz; aksine Bağ-Kur'lulara yüzde 7.5'lik bir prim indirimi olacak" şeklinde konuştu.

İHA

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber