10 Adet Danıştay Kararı

Yeni Danıştay Kararları dergisinden önemli gördüğümüz mahkeme kararlarını yayınlamaya devam ediyoruz. Bugünkü dosyamızda, kariyer öğretmenlik, ek özel hizmet tazminatında fiilen çalışma zorunluluğu, fiilen öğretmenlik yapılmayan dönem için ek ders alınamayacağı, kurumlar arası nakilde unvan değişikliği sınavından başarılı olma şartının aranamayacağı, doğrudan sonuç doğurmayan sınav sorularının iptali için tek başına dava açılamayacağı, görevde yükselme eğitimine katılmada ayrımcılık yapılacağı gibi detaylar yer almaktadır.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 03 Eylül 2010 00:08, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

HİZMETİÇİ EĞİTİM BELGELERİ PUANLAMAYA DAHİL EDİLMEKSİZİN KARİYER ÖĞRETMENLİK DEĞERLENDİRİLMESİ YAPILMASI

T.C.

DANIŞTAY

İkinci Daire

Esas No : 2009/432

Karar No : 2009/1697

Özeti: Kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin olarak, ilgili mevzuatta belirtilen "hizmet içi eğitim" ibaresinin Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmesi nedeniyle davalı idarece, davalı ile emsallerinin olay tarihi itibariyle hizmet içi eğitim belgeleri puanlamaya dahil edilmeksizin yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunanlar (Davalılar) : l-Milli Eğitim Bakanlığı

2-Bor Kaymakamlığı

Karşı Taraf : ...

İsteğin Özeti : Danıştay İkinci Dairesi'nin usule ilişkin 4.12.2007 günlü,

E:2007/3186, K:2007/4730 sayılı bozma kararına uyularak Aksaray İdare Mahkemesi'nce verilen 25.9.2008 günlü, E:2008/142, K:2008/1511 sayılı kararın iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Ali Ün

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının iptale ilişkin kısmının

gerekçesi değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Şule Tataroğlu

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların

temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Dava, Niğde İli, Bor... İlköğretim Okulu'nda öğretmen olarak görev yapmakta olan davacının, Uzman Öğretmenlik unvanını elde etmek amacıyla yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay İkinci Dairesi'nin usule ilişkin 4.12.2007 günlü, E:2007/3186, K:2007/4730 sayılı bozma kararına uyularak Aksaray İdare Mahkemesi'nce verilen 25.9.2008 günlü, E:2008/142, K:2008/1511 sayılı kararla; davacı tarafından sunulan beş adet hizmetiçi eğitim belgesinden dördünün kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin değerlendirmede esas alınmamasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, ancak, davacının katıldığı 75 saatlik Bilgisayar ve İnternet Kullanımı Kursunun Milli Eğitim Bakanlığı Hizmetiçi Eğitim Daire Başkanlığı'nın 2003/75 sayılı genelgesi kapsamında organize edilerek düzenlenen bir kurs olması nedeniyle bu kurs sonucunda verilen belgenin kabul edilmemesine ilişkin işlemde ise hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle puanlamaya esas alınmayan anılan Bilgisayar ve İnternet Kullanımı Kursuna ilişkin belge yönünden, dava konusu işlemin bu kısmı iptal edilmiş, diğer belgelerin değerlendirmeye alınmamasına ilişkin kısım yönünden ise dava reddedilmiştir.

Davalı idareler, söz konusu belgenin kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin değerlendirmede kabul edilemeyeceğini öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.

5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 43. maddesinin sonuna eklenen 2. fıkrada, "Kariyer basamaklarında yükselmede kıdem, eğitim (hizmet içi eğitim, lisansüstü eğitim), etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) puanları ile sınav sonuçları esas alınır. Değerlendirme 100 tam puan üzerinden yapılır. Değerlendirme puanının % 10'unu kıdem, %20'sini eğitim, %10'unu etkinlikler, % 10'unu sicil (iş başarımı) ve %50'sini de sınav puanı oluşturur." hükmüne yer verilmiştir.

Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin 18.3.2009 günlü, 27173 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 21.5.2008 günlü, E:2004/83, K:2008/107 sayılı kararıyla, anılan hükümde yer alan "hizmet içi eğitim" ibaresinin, "Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Kimi yurttaşların

haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilir. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik eylemli değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz, Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi durumunda Anayasa'nın eşitlik ilkesinin çiğnendiği sonucu çıkarılamaz.

Kariyer basamaklarında yükselmedeki ölçütlerden olan "hizmet içi eğitim" ile ilgili olarak 1739 sayılı Yasa'nın 48. maddesinde, "Öğretmenlerin daha üst öğrenim görmelerini sağlamak üzere yaz ve akşam okulları açılır veya hizmet içinde yerleştirilmeleri maksadıyle kurslar ve seminerler düzenlenir. Yaz ve akşam okulları öğretmen yetiştiren kurumlarca açılır; bunlara devam ederek yeterli krediyi dolduran öğretmenlere o kurumun belge ve diploması verilir. Milli Eğitim Bakanlığınca açılan kurs ve seminerlere devam edenlerden başarı sağlayanlara belge verilir. Bu belgelerin, öğretmenlerin atama, yükselme ve nakillerinde ne ölçüde ve nasıl değerlendirileceği yönetmelikle düzenlenir." hükmü yer almaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı yıllık hizmet içi eğitim planına göre eğitim alacak öğretmenler ve sayıları belirlenerek hizmet içi eğitim gerçekleştirilmektedir. Uygulamada mahalli hizmet içi eğitim faaliyetlerine katılacak öğretmenler valilik, Bakanlık tarafından yapılan hizmet içi eğitim faaliyetlerine katılacak olanlar ise Bakanlık onayı ile tespit edilmektedir.

Bu düzenlemelerden kariyer basamaklarında yükselmedeki değerlendirme puanının %20'lik eğitim kısmı içerisinde yer alan hizmetiçi eğitime katılmada öğretmenin iradesinin belirleyici olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumun, hizmetiçi eğitim almak üzere görevlendirilmiş öğretmenlerin, bu kapsama alınmayanlara göre kariyer basamaklarındaki değerlendirmede öne geçmelerine ve aynı hukuksal konuma sahip öğretmenler arasında eşitsizliğe yol açacağı açıktır.Hizmetiçi eğitime katılacakların saptanmasında bu eşitsizliği giderici objektif kriterlerin yasada yer almaması nedeniyle kuraldaki "hizmetiçi eğitim" ibaresi Anayasanın 10. maddesine aykırıdır." gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselme sınavında başarılı olan davacının, değerlendirme sürecinde sunduğu beş adet hizmetiçi eğitim belgesinin puanlamaya dahil edilmemesi nedeniyle uzman öğretmenlik unvanını almaya hak kazanamaması üzerine, söz konusu belgelerin geçerli sayılarak gereğinin yapılmasını istediği, bu istemin reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Anılan Anayasa Mahkemesi kararına göre, hizmet içi eğitim faaliyetlerine ilişkin belgelerin, kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin değerlendirmede belirleyici kıstaslardan biri olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Ancak olay tarihi itibariyle, bu belgelerin, değerlendirmeye tabi tutulması suretiyle, davacının dışında bazı kişilerin, puanlamada öne geçerek uzman öğretmen unvanını almaya hak kazandıkları da kuşkusuzdur.

Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi'nce verilen kararın, olaya uygulanması halinde, hizmet içi eğitim belgelerinin dikkate alınması suretiyle puanlamada öne geçerek uzman öğretmen olan kişilerle davacı arasında oluşan eşitsizliğin giderilmesi açısından, davalı idarece, davacı ile emsallerinin olay tarihi itibariyle hizmet içi eğitim belgeleri puanlamaya dahil edilmeksizin durumlarının ele alınıp yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.

Buna göre, davacının uzman öğretmenlik unvanını almaya hak kazanıp kazanamadığının tespiti açısından yukarıda belirtildiği şekilde yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiğinden, söz konusu belgenin puanlamaya dahil edilemeyeceğinden bahisle tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddiyle Aksaray İdare Mahkemesi'nce verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan 25.9.2008 günlü, E:2008/142, K:2008/1511 sayılı kararın iptale ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idareler üzerinde bırakılmasına, 21.4.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU

X- 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesine, kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin olarak 5204 sayılı Kanun'la eklenen bazı fıkra ve ibareler, 18.3.2009 günlü, 27173 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 21.5.2008 günlü, E:2004/83, K:2008/107 sayılı kararıyla iptal edilmişse de, aynı kararla, iptal edilen fıkra ve ibarelerin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Bu durumda, Anayasa Mahkemesi'nce verilen iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından itibaren bir yıl sonra yürürlüğe gireceği dikkate alındığında, bu aşamada, temyiz istemi hakkında mevcut düzenlemelere göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.


EK ÖZEL HİZMET TAZMİNATI DA FİİLEN ÇALIŞMA KARŞILIĞINDA ÖDENMELİ

T.C.

DANIŞTAY

İkinci Daire

Esas No : 2008/3369

Karar No : 2009/2678

Özeti : Ek özel hizmet tazminatının da, özel hizmet tazminatlarında olduğu gibi, bu tazminatları gerektiren işlerde görevlendirilen personelin fiilen o işlerde çalışması karşılığında ödeneceği hakkında.

Kararın Düzeltilmesini İsteyen (Davalı) : Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Karşı Taraf : ...

Vekili : Av. ...

İsteğin Özeti : Ankara 10. İdare Mahkemesi'nin 23.10.2003 günlü,

E:2003/1570, K:2003/1450 sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Onbirinci Dairesi'nin 19.06.2006 günlü, E.2004/151, K:2006/3292 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle düzeltilmesi ve İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Nafı Alantar

Düşüncesi : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği

düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Sevil Bozkurt

Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler,

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Dava, Tarım Reformu Ankara Bölge Müdürlüğü'nde ziraat mühendisi olan davacı tarafından, arazide yapılan çalışmalar dolayısıyla verilmekte olan ek özel hizmet tazminatının peşin ödenmesi yolunda yapılan başvurunun yanıt verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 10. İdare Mahkemesi'nin 28.04.1999 günlü, E: 1998/574, K: 1999/518 sayılı kararıyla; 19.01.1998 gün ve 98/10548 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki II Sayılı Özel Hizmet Tazminatı Cetvelinin (E) Teknik Hizmetler bölümünün 6. sırasında, Teknik Hizmetler Sınıfına ait kadrolarda bulunan personelden, çalışma süresinin en az dörtte birini, büro, atölye, tesis gibi kapalı mahaller dışındaki arazi, inşaat ve baraj gibi çalışma mahallinde geçirmesini gerektirecek şekilde görevlendirilenlere belirli oranlarda ek özel hizmet tazminatı ödeneceğinin hükme bağlandığı, olayda davacı ek özel hizmet tazminatlarının arazide çalışma oranları araştırılmayarak peşin ödenmesini istemekte ise de, yukarıda anılan Bakanlar Kurulu kararına ekli söz konusu Cetvel'in 6. sırasında ek özel hizmet tazminatının ödenme koşulları açıklanıp, personelin çalışma süresi, çalışma mahalleri belirtildiğine ve personel hizmetinden yararlanmak üzere görevlendirileceğine göre, özel hizmet tazminatlarında olduğu gibi, bu tazminatların görevlendirilen personelin fiilen çalışması karşılığında ödeneceği, aksine bir uygulamanın hakkaniyete de uygun düşmeyeceği, yine aynı Cetvel'de bu tazminatların kimlere ödeneceğinin, iş programları ve çalışma mahallerinin özellikleri dikkate alınarak üçer aylık dönemler itibariyle ilgili birim amirlerince belirleneceği kuralının yer aldığı ve söz konusu tazminatların üçer aylık çalışma dönemi sonunda ödeneceği açık olduğundan davacının özel hizmet tazminatlarının arazide çalışma oranları dikkate alınmaksızın peşin olarak ödenmesi yolundaki isteminin zımnen reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; söz konusu bu karar, temyizen incelemesi sonucunda, Danıştay Onbirinci Dairesi'nce verilen 22.04.2003 günlü, E:2000/9850, K:2003/1771 sayılı karar ile bozulmuş ve bozma kararına uyulmak suretiyle Ankara 10. İdare Mahkemesi'nce verilen 23.10.2003 günlü, E:2003/1570, K:2003/1450 sayılı kararla; dosyanın incelenmesinden, davalı idare tarafından Bölge Müdürlüğü Uygulama Alanı içerisinde bulunan yerlerde, 1998 yılında yapılacak arazi çalışmalarına ait üçer aylık dönemler itibariyle hazırlanan 4 dönem 114 günlük arazi çalışma programı ile çalışmalarda görevlendirilen kadrolu teknik personelin isimlerinin hazırlanarak Tarım Reformu Genel Müdürlüğü'ne sunulduğu ve davacının bu görevlendirme programında yer aldığının anlaşıldığı, öte yandan, 98/10548 sayılı Bakanlar Kurulu Karan'na ekli (II) sayılı Cetvel'in (E) Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün 6. sırasında ve 151 nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği'nin (II) sayılı Cetvel'e ilişkin açıklama bölümünün 7. maddesinde ifade edildiği gibi, ilgili birim amirince üçer aylık dönemlerde arazide yapılacak iş ve kişilere ait görevlendirmeler ve buna ilişkin programlanan işlere ait liste hazırlandığına ve listenin ibrazı yeterli olacağına göre aynı Kararname ve ekli tebliğ hükümleri uyarınca davacıya ek özel hizmet tazminatının da peşin ödenmesi gerektiği, bu durumda, davacı, ilgili birim amirince hazırlanan listede yer aldığından ve programa dayalı listenin ibrazı yeterli olacağından, davacının ek özel hizmet tazminatının peşin ödenmesi isteminin cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.

Davalı idarenin, anılan karara karşı yapmış olduğu temyiz başvurusu Danıştay Onbirinci Dairesi'nin 19.06.2006 günlü, E.2004/151, K:2006/3292 sayılı kararıyla reddedilerek İdare Mahkemesi kararı onanmıştır.

Davalı idare tarafından, davacının arazide geçirdiği sürenin, normal çalışma süresinin dörtte birine ulaşmadığı ileri sürülerek karar düzeltme isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

Davalı idare tarafından verilen karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54/1-c maddesine uygun bulunduğundan, Danıştay Onbirinci Dairesi'nin 19.06.2006 günlü, E.2004/151, K:2006/3292 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlığın esasına geçildi.

04.02.1998 günlü, 23248 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu'nun 19.01.1998 gün ve 98/10548 sayılı kararına ekli II Sayılı Cetvel'in (E) Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün 6. sırasında, Teknik Hizmetler Sınıfına ait kadrolarda bulunan personelden çalışma sürelerinin en az dörtte birini büro, atölye, ısı santrali, laboratuvar, tesis, işletme gibi kapalı mahaller dışındaki arazi, şantiye, inşaat ve baraj gibi çalışma mahallerinde geçirmesini gerektirecek şekilde görevlendirilenlere, aşağıda gösterilen oranlarda ayrıca özel hizmet tazminatı ödeneceği belirtilerek bu oranlar açıklanmış olup, ek özel hizmet tazminatının kimlere ödeneceğinin, iş programları ve çalışma mahallerinin özellikleri dikkate alınarak üçer aylık dönemler itibariyle ilgili birim amirlerince belirleneceği kuralına yer verilmiştir.

Öte yandan, bu karara açıklık getiren Maliye Bakanlığı'nın 27.03.1998 günlü, 23299 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 151 nolu Tebliği'nin 7. maddesinde, söz konusu ek ödemenin yapılabilmesi için, bu personelin üçer aylık çalışma süresinin en az dörtte birini büro, atelye, laboratuvar gibi "kapalı mahaller" dışında arazi, park-bahçe, şantiye, maden ocağı, tünel, demiryolu, büyük içme suyu, köprü, kıyı yapıları, baraj vb. "açık mahaller" de geçirmelerini gerektirecek şekilde görevlendirilmiş olmalarının ve ilgili birim amirlerince, söz konusu görevlendirmelere ilişkin görev ve isimleri ihtiva eden listelerin ibrazının yeterli olacağı, ek ödemelerin bu listelere göre ve peşin olarak yapılacağı, ancak söz konusu listelerin programlanmış ve önceden bilinebilen işler dikkate alınarak hazırlanacağı, muhtemel işlerin söz konusu listelerde yer almayacağı, ayrıca söz konusu ek oranların vize cetvellerinde gösterilmeyeceği, ilgili birim amirlerince hazırlanan listelerde yer almamakla birlikte, üçer aylık çalışma süresinin en az dörtte birini yukarıda belirtilen çalışma mahallerinde geçirdiğini tevsik edenlere, geriye yönelik farklarının, dönem sonlarında ödenebileceği, birim amirlerinin, iş programlarını ve personelin bir önceki üç aylık dönemlerindeki büro içi ve büro dışı çalışmalarını dikkate alarak, her üç ayda bir ek ödeme yapılacak personel listelerini yeniden gözden geçirecekleri, birim amirlerince düzenlenecek listelerde, personelin unvanı, adı-soyadı ve görevlendirildiği işlerin ayrıntılı olarak yer alacağı, üç aylık dönem sonunda, personelin çalışma sürelerinin en az dörtte birini büro ve benzeri mahaller dışında geçirmediği anlaşılsa dahi, ödenen tutarın geri alınmayacağı, bu ödemenin yapılmasında personelin görevlendirilmesi ve göreve hazır olmasının esas alınacağı açıklanmıştır.

Dosyanın incelenmesinde, davalı idare tarafından Bölge Müdürlüğü Uygulama Alanı içerisinde bulunan yerlerde 1998 yılında yapılacak arazi çalışmalarına ait üçer aylık dönemler itibariyle hazırlanan 4. dönem 114 günlük arazi çalışma programı ile çalışmalarda görevlendirilen kadrolu teknik personelin isimlerinin hazırlanarak Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne sunulduğu ve davacının da bu görevlendirme programında yer aldığı anlaşılmıştır.

Olayda, davacı ek özel hizmet tazminatlarının, arazide çalışma oranları araştırılmaksızın peşin ödenmesini istemekte ise de, yukarıda anılan Bakanlar Kurulu kararına ekli söz konusu Cetvel'in 6. sırasında ek özel hizmet tazminatının ödenme koşulları açıklanıp, personelin çalışma süresi, çalışma mahalleri belirtildiğine ve personelin de hizmetinden yararlanmak üzere görevlendirileceğine göre, özel hizmet tazminatlarında olduğu gibi, bu tazminatlarında görevlendirilen personelin fiilen çalışması karşılığında ödeneceği, diğer taraftan, söz konusu yerlerde geçirilen çalışma süresinin de, toplam çalışma süresinin en az dörtte birini oluşturması gerekeceği açıktır.

Bu durumda, davacı, ilgili birim amirince hazırlanan listede yer almakla beraber, planlanan toplam çalışma süresinin, normal çalışma süresinin dörtte birini oluşturmadığı dikkate alındığında, davalı idarece davacının ek özel hizmet tazminatının, tarafına peşin

olarak ödenmesi için yaptığı başvurunun, yanıt verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptaline yönelik mahkeme kararında yasal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle Ankara 10. İdare Mahkemesi'nce verilen 23.10.2003 günlü, E:2003/1570, K:2003/1450 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 24.06.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


KARİYER ÖĞRETMENLİĞE DAİR KARAR

ÖĞRETİM İŞLERİ

DANIŞTAY

İkinci Daire

Esas No : 2007/4507

Karar No : 2009/1601

Özeti : Anayasa Mahkemesi'nce ilgili mevzuatta yer alan branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayılarının yönetmelikte düzenleneceğine ve toplam serbest öğretmen kadrosu içinde, uzman öğretmenlik kontenjan oranının % 20, başöğretmenlik kontenjan oranının % 10 ile sınırlanmasına ilişkin ibarelerin iptal edildiği göz önünde bulundurulduğunda, branşlara göre kontenjan sınırlaması getirilmesinin yasal dayanağının kalmadığı hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf : Konya Valiliği

İsteğin Özeti : Konya 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 19.7.2007 günlü, E:2007/58, K:2007/1141 sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Ali Ün

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Filiz Z.Gürmeriç

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların

temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: Dava, öğretmen olan ve kariyer basamaklarında yükselme sınavında başarılı olması üzerine yapılan değerlendirmede, alanı Fizik olarak dikkate alınması sonucu uzman öğretmenlik sertifikası almaya hak kazanamayan davacının, alanının Fen ve Teknoloji olarak yeniden değerlendirilerek mağduriyetinin giderilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 27.12.2006 günlü, 65993 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Konya 1. İdare Mahkemesi'nin 19.7.2007 günlü, E:2007/58, K:2007/1141 sayılı kararıyla; Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselmeye İlişkin Değerlendirme Kılavuzunun 1.14. maddesine göre öğretmenlik alan bilgilerinin, 30 Eylül 2005 tarihi son gün olarak esas alınıp değerlendirileceği açıkça düzenlendiğinden, bu tarih itibariyle Fizik öğretmeni olan davacının, Fen ve Teknoloji öğretmeni olarak değerlendirilip uzman

öğretmen unvanının verilmesi için yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesinin sonuna eklenen 6. fıkrada, "Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı'nın uygun görüşleri alınarak Milli Eğitim Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." hükmüne, 7. fıkrada ise, "Toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı %10, uzman öğretmen oranı %20'dir. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.

Anılan 6. fıkra hükmü uyarınca 13.8.2005 günlü, 25905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği'nin 7. maddesinde, Bakanlık eğitim-öğretim hizmetleri sınıfındaki toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde uzman öğretmen oranının %20, başöğretmen oranının %10 olduğu, bu oranların Bakanlar Kurulunca artırılması durumunda, artırıldığı oranda uzman öğretmen ve başöğretmenlik sayılarına yansıtılacağı, bu sayılardan; a) Alanlara göre mevcut öğretmen sayısının, Bakanlık eğitim-öğretim hizmetleri sınıfındaki toplam serbest öğretmen kadro sayısı içindeki oranı esas alınarak uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayılarının her alan için en az bir olmak şartıyla alanlar arasındaki dağılımı, b) Alanlara göre uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları içinde sonradan muaf olan veya olmayanlar için kullanılacak uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayılarının Bakan onayı ile belirleneceği, 21. maddesinde, alanlara göre uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kontenjanına girecek olanların belirlenmesi amacıyla, İl Öğretmen Değerlendirme Komisyonlarından gelen İl Başarı Sıralaması Çizelgesine göre sınavdan muaf olan ve olmayanlar bakımından eş zamanlı olarak ve ayrı ayrı olmak üzere puan üstünlüğü dikkate alınarak Merkez Sınav ve Değerlendirme Komisyonunca Türkiye Geneli Başarı Sıralaması Çizelgesinin düzenleneceği, başarı sıralaması sonucunda alanlara göre belirlenen kontenjana girenlerin, Türkiye Geneli Başarı Sıralaması Çizelgesine göre tespit edileceği belirtilmiş, Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselmeye İlişkin Değerlendirme Kılavuzunun ekinde (ek 1), uzman öğretmen ve başöğretmen kontenjanları, sınavdan muaf olan ve olmayanlar bakımından alanlar ve kurumlara göre ayrı ayrı olmak üzere gösterilmiş, Milli Eğitim Bakanlığı yönünden kontenjan, "Fizik" alanında, sınav sonucuna göre değerlendirilenler için 1822, sınavdan muaf olarak değerlendirilenler için 322, "Fen ve Teknoloji/Fen Bilgisi" alanında, sınav sonucuna göre değerlendirilecekler için 2634, sınavdan muaf olarak değerlendirilecekler için 465 olarak belirlenmiştir.

Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin 18.3.2009 günlü, 27173 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 21.5.2008 günlü, E:2004/83, K:2008/107 sayılı kararıyla, 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesinin sonuna eklenen 6. fıkra yönünden,"Yasayla düzenleme, konunun tüm ayrıntılarının yasayla belirlenmesini değil, temel ilkelerin, ölçü ve sınırların yasada gösterilip uzmanlık ve teknik konulara yönelik ayrıntıların düzenlenmesinin yürütme organına bırakılmasını ifade eder. Yasada, yönetmelikle düzenlenecek konuların çerçevesinin, Anayasa yargısı bağlamında denetime olanak verecek biçimde düzenlenmiş olması gerekir. Kuraldaki "sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma

süresi", "alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için aranacak kıdem", "branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayılan" ve "ile diğer hususlar" ibarelerinin belirlenmesinde belirtilen çerçeveye yer verilmediği açıktır. Bu nedenlerle kuraldaki anılan ibareler Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.

Kuralın kalan bölümü ise yönetmelikte düzenlenebilecek nitelikte konulara ilişkindir ve Anayasa'nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir." gerekçesine yer verilerek, anılan fıkranın;

a-"...sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi,...", "...alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için aranacak kıdem,...", "...branşlar temelindeki uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik sayıları,...", "...ile diğer hususlar..." ibarelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline,

b-Kalan bölümün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptali isteminin reddine,

c- Anılan fıkranın iptal edilen ibareleri nedeniyle uygulama olanağı kalmayan kalan bölümünün de 2949 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptaline, karar verilmiştir.

Yine 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesinin sonuna eklenen 7.fıkranın, "5204 sayılı Yasa'nın 1. maddesiye getirilen kariyer basamaklarında yükselme sistemi, öğretmenlerin nitelik ve statülerinin iyileştirilmesine özel önem verilmesi temeline dayanmakta ve öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları esas alınarak, mesleki ve kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi, statülerinin yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesini amaçlamaktadır.

Kuralda, kariyer basamaklarında yükselme koşullarının tümünü sağlasa bile, %20 ve %10'luk sınırlama nedeniyle bütün öğretmenler yükselme olanağına sahip olamayacaklardır. Bakanlar Kurulu'na tanınan bu oranları bir katına kadar yükseltme yetkisinin kullanılmasında da aynı sonuçla karşılaşılabilecektir.

Anılan oranlar dolduğunda geride kalan öğretmenler, boşalma olana kadar yüzde yüz başarı elde etseler bile, uzman ve/veya başöğretmen hakkını elde edemeyeceklerdir. Bu durum ise yığılmalara, tıkanmalara ve çalışma hayatında olumsuzluklara neden olabilecektir. Öngörülen kontenjanlardaki yüzdelere giren son kişilerle aynı değerlendirme puanına sahip olanların kontenjan dışında kalmaları hali hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır." gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin değerlendirmede, Fizik alanından değerlendirme yapıldığı, bu alan için belirlenen kontenjana giremediğinden bahisle uzman öğretmenlik sertifikası almaya hak kazanamadığı, alanının Fen ve Teknoloji olarak değerlendirilmek suretiyle mağduriyetinin giderilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi'nce, 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesinin sonuna eklenen 6. fıkrada yer alan "branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayılan"nın Yönetmelikle düzenleneceğine ve toplam serbest öğretmen kadrosu içinde, uzman öğretmenlik kontenjan oranının % 20, başöğretmenlik kontenjan oranının % 10 ile sınırlanmasına ilişkin, 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesinin sonuna eklenen 7. fıkranın, yukarıda belirtilen gerekçelerle iptal edildiği göz önünde bulundurulduğunda, branşlara göre kontenjan sınırlaması getirilmesinin yasal dayanağının kalmadığı anlaşıldığından, davacının, Fizik alanı için belirlenen kontenjana giremediğinden bahisle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Konya 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 19.7.2007 günlü, E:2007/58, K:2007/1141 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 14.4.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU

X- 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 43. maddesine, kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin olarak 5204 sayılı Kanun'la eklenen bazı fıkra ve ibareler, 18.3.2009 günlü, 27173 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 21.5.2008 günlü, E:2004/83, K:2008/107 sayılı kararıyla iptal edilmişse de, aynı kararla, iptal edilen fıkra ve ibarelerin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Bu durumda, Anayasa Mahkemesi'nce verilen iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından itibaren bir yıl sonra yürürlüğe gireceği dikkate alındığında, bu aşamada, temyiz istemi hakkında, mevcut düzenlemelere göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, iptal kararı dayanak alınmak suretiyle davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulmasına yönelik çoğunluk kararına katılmıyorum.


FİİLEN ÖĞRETMENLİK YAPILMAYAN DÖNEME AİT EK DERSLERİN ALINAMAYACĞINA DAİR KARAR

TAM YARGI DAVALARI

T.C.

DANIŞTAY

İkinci Daire

Esas No : 2007/3399

Karar No : 2009/1428

Özeti : Öğretmen olan davacının Genel İdare Hizmetleri Sınıfına atanmasına ilişkin işlemin yargı kararı ile iptali üzerine açılan tam yargı davasında; fiilen öğretmenlik yapılmayan döneme ilişkin ek ders ücretinin ödenmesine hukuken olanak bulunmadığı, eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin ise kadroya bağlı bir ödeme olması nedeniyle davacıya ödenmesi gerekeceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): ...

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf : Milli Eğitim Bakanlığı

İsteğin Özeti : Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 29.3.2007 günlü,

E:2005/823, K:2007/573 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Elif Karakaş

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: Semra Şentürk

Düşüncesi : Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmü yer almış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İptal ve tam yargı davaları" başlıklı 12. maddesinde, "İlgililer, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davasını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." hükmüne yer verilmiştir.

Davacının öğretmenlikten genel idari hizmetler sınıfına atanmasına ilişkin işlem yargı kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edildiğinden, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının, diğer bir anlatımla uğranılan zararın (fiilen görev yapılması karşılığı ödenen kısımlar ayrık tutularak), idarece tazmini gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabul edilerek İdare Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Dava, öğretmen olan davacının, mezun olduğu üniversiteye ilişkin lisans denklik belgesinin iptali nedeniyle Genel İdare Hizmetleri Sınıfına memur olarak atanmasına ilişkin işlemin yargı kararı ile iptali üzerine, bu işlem nedeniyle öğretmenlikten uzak kaldığı 2.1.2001-1.7.2004 tarihleri arasında mahrum kaldığı maaş, yan ödeme, tazminat, gösterge farkları, yatılı okul belletmenlik nöbet ücreti, ek ders ücreti, yaz ve güz dönemi sınav ücreti ve eğitim ve öğretime hazırlık ödeneği karşılığı olan toplam 16.090,07 TL. ile hakediş tarihinden itibaren işlemiş olan 10.765,96 TL. yasal faizin toplamı 26.856,03 TL. nin dava tarihinden itibaren asıl alacak olan 16.090,07 TL. üzerinden işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 29.3.2007 günlü, E:2005/823, K:2007/573 sayılı kararıyla; davalı idarenin davacının sınıfını değiştirmesinin asıl nedeninin YÖK tarafından davacının mezun olduğu okulun denklik belgesinin iptal edilmesinin oluşturduğu, diğer bir değişle idarece bağlı yetki içerisinde işlem tesis edildiğinden, davalı idarenin her hangi bir ağır hizmet kusuru da bulunmadığından yargı kararı ile iptal edilen idari işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı anılan parasal istemlerinin yerinde görülmediği; kaldı ki bu istemler arasında yer alan ek ders ücreti, eğitim öğretime hazırlık ödeneği gibi ödemelerin ilgililere fiilen çalışmaları karşılığında ödendiğinden ve fiilen görev yapmayan davacıya ödenmesi olanaklı olmadığından bu istemlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı, iptal edilen işlem nedeniyle uğradığı zararın karşılanmamasının hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkerhesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

T.C. Anayasasının 125. maddesinin son fıkrasında, "İdare kendi eylem' ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmüne; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesinde ise, "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a, İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliğ veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca, idareye başvurma hakları saklıdır." hükmüne yer verilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "ek ders görevi" ile ilgili düzenleme getiren 89 uncu maddesinin verdiği yetkiye istinaden, 16.12.1998 günlü, 23555 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu'nun 2.12.1998 günlü, 98/12120 sayılı kararı ile yürürlüğe konulan ve dava konu uyuşmazlığa ilişkin dönemde yürürlükte bulunan "Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslar"ın İkinci Bölümünde, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile Bakanlığa bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında görevli öğretmen, yönetici, uzman ve usta öğreticiler ile diğer görevlilerin; "Aylık Karşılığı Ek Ders Görevi", "Ek Ders Görevi", "Hizmet İçi Eğitim Faaliyetleri", "Yetiştirme, Okuma-Yazma ve Uyum Kursları" ve "Ders Ücreti Karşılığı Görevlendirme" başlıkları altında aylık ve ücretle okutacakları; Üçüncü Bölümünde ise, "Ders Niteliğinde Yönetim Görevi", "Ders Dışı Hazırlık ve Planlama Görevi", "Sınav Görevi", "Belleticilik Görevi", "Akşam Sanat, Spor ve İzcilik Okulları ile Açıköğretim Kurumları Yönetici ve Öğretmenleri", "İşletmelerde Meslek Eğitimi", "Ders Dışı Eğitim Çalışmaları", "Okulda Bulunma Zorunluluğu" ve "Ders Kitabı ve Aracı Hazırlama Görevi" başlıkları altında da okutmuş sayılacakları haftalık ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususlar düzenlenmiştir.

Anılan Esaslar kapsamında ek ders ücreti ödenebilmesi için, ek ders görevinin fiilen yapılması, ek ders görevinden sayılan veya ek ders görevinin yapılmış sayılacağı haller bakımından ise bu Esaslar'da belirlenen koşulların oluşması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, Suudi Arabistan Ummul-Kura Üniversitesi'nden mezun olan ve 1983 yılında YÖK tarafından kendisine 4 yıl yüksek öğrenim görmüş sayılmasına ilişkin diploma denklik belgesi verilmiş olan davacının, 3.4.1986 tarihinde öğretmenliğe ataması yapıldıktan sonra anılan diploma denklik belgesinin önlisans denklik belgesine dönüştürülmesi sonucu 7.8.2000 günlü işlemle, eğitim öğretim hizmetleri sınıfından alınarak genel idare hizmetleri sınıfında memurluğa atandığı, bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın İdare Mahkemesi'nce reddedildiği, ancak temyiz aşamasında Danıştay 5. Dairesi'nce verilen 28.1.2004 günlü, E:2003/3516, K:2004/217 sayılı bozma kararı üzerine bozmaya uyulmak suretiyle Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 14.3.2005 günlü, E:2005/185, K:2005/241 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptal edildiği, anılan işlem nedeniyle eğitim öğretim hizmetleri sınıfından ayrı kaldığı süreler içinde yoksun kaldığı maaş, yan ödeme, tazminat, gösterge farkları, yatılı okul belletmenlik nöbet ücreti, ek ders ücreti, yaz ve güz dönemi sınav ücreti ve eğitim ve öğretime hazırlık ödeneği karşılığı olan toplam 16.090,07 TL. ile hakediş tarihinden itibaren işlemiş olan 10.765,96 TL. yasal faizin toplamı 26.856,03 TL. nin dava tarihinden itibaren asıl alacak olan 16.090,07 TL. üzerinden işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İptal davalarında idari işlemin iptali yolunda verilen kararların idari işlemin tesis edildiği tarihe kadar geriye yürüyeceği ve anılan tarihe kadar hukuki etkilerini göstereceği hususu İdare Hukukunun bilinen ilkelerinden olup; Danıştay'ın yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere, iptal kararı, iptali istenilen işlemle ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak işlemin tesisinden önceki hukuki durumun devamını sağladığından, atama işlemlerinde, işlemin iptali üzerine davacının gecikmeksizin görevine iade edilmesi ve iptal edilen işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının da ödenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Öte yandan, davacı tarafından, öğretmenlikten ayrı kaldığı döneme ilişkin ek ders ücretinin de tazmini istenilmekte ise de, anılan dönemde yürürlükte olan ve 16.12.1998 günlü, 23555 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslar" kapsamında ek ders ücreti ödenebilmesi için, ek ders görevinin fiilen yapılması gerektiği kurala bağlandığından, uyuşmazlığa konu dönemde öğretmenlik mesleğini fiilen icra etmeyen davacıya ek ders ücreti ödenebilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Davacı tarafından tazminine hükmedilmesi istenen ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 32. maddesinde düzenlenen eğitim- öğretime hazırlık ödeneğinin ise; kadroya bağlı bir ödeme olması nedeniyle fiilen çalışmış olma şartı aranmaksızın davacıya ödenmesi gerekeceği tabiidir.

Bu durumda, idarenin tesis ettiği hukuka aykırı bir işlem nedeniyle maddi zararının meydana geldiği açık olan davacının kadro değişikliğine bağlı oluşan zararının, idarece tazmini gerekirken, davacının öğretmenlikten genel idare hizmetleri sınıfında memurluğa atanmasına ilişkin işlemin bağlı yetki içerisinde tesis edildiği ve davalı idarenin her hangi bir ağır hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 29.3.2007 günlü, E:2005/823, K:2007/573 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 3.4.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


KURUMLAR ARASI NAKİLDE, UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ SINAVI ŞARTININ KOŞULAMAYACAĞI

BEŞİNCİ DAİRE KARARLARI

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİ

DANIŞTAY

Beşinci Daire

Esas No : 2007/3519

Karar No : 2009/1250

Özeti : Memurların kurumlararası nakillerini düzenleyen 657 sayılı Kanunun 74. maddesi hükmüne göre, bazı koşulları taşıyan memurların unvan değişikliği de yapılmak suretiyle kurumlar arasında yer değiştirmelerinin mümkün olduğu; Devlet Memurları Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği ile bu Yönetmeliğe dayalı olarak çıkarılan kurumların aynı adlı yönetmeliklerindeki hükümlerin, kanun hükmünün uygulanmasını engellemeyeceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...

Karşı Taraf : Adalet Bakanlığı

İsteğin Özeti : Malatya İdare Mahkemesi'nin 21.2.2007 günlü, E:2006/2715, K:2007/84 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Işın Aka Delice

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Metin Gürz

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: Dava; Malatya Adliyesi'nde zabıt katibi olarak görev yapan davacının, İnönü Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu olduğunu belirterek, Antalya Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi bünyesinde boş bulunan Kimya Mühendisliği kadrolarından birine atanması istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın 4.10.2006 günlü, 8646 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.

Malatya İdare Mahkemesi'nin 21.2.2007 günlü, E:2006/2715, K:2007/84 sayılı kararıyla; gerek Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliği, gerekse Adli Tıp Kurumu Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği uyarınca memurların kurumları dışında diğer kurum ve kuruluşlarına, aynı unvana veya bu unvanın bulunduğu aynı gruptaki diğer unvanlara veya

daha alt gruptaki unvanlara Devlet Memurları Kanunu'nun kurumlararası nakli düzenleyen hükümlerine göre atanabilecekleri düzenlenmişken, unvan değişikliği mahiyetindeki kurumlararası nakiller ile ilgili olarak ise genel hükümlere yollamada bulunulmayıp bu tarz atamaların eğitime tabi tutulmaksızın yapılacak unvan değişikliği sınavı sonundaki başarıya göre gerçekleştirileceği; bu sınava katılacaklarda kurumda veya öğrenim durumları ile ilgisi bulunmayan görevlerde belirli süre hizmet yapmış olma şartı aranmayacağının belirtildiği, öte yandan, unvan değişikliği sonucunu doğuracak bir kurumlararası atamanın, sınav şartı öngörülmeden sadece genel hükümlere göre yapılmasının Devlet Memurları Kanunu'nda öngörülen "liyakat" ilkesine de aykırı olacağı, dolayısıyla, gördüğü öğrenim sonucu olarak kimya mühendisliği unvanını kazanan ancak Malatya Adliyesi'nde zabıt katipliği kadrosunda görev yapan davacının, kimya mühendisliği kadrosuna atanmasının sınıf ve unvan değişikliği niteliğinde olması nedeniyle davalı idarece ihtiyaç halinde açılacak sınıf ve unvan değişikliği sınavında başarılı olması gerektiği, bu nedenle doğrudan kimya mühendisliği kadrosuna atanma istemiyle yaptığı başvurunun reddi yolundaki dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, atanmak istediği kurumun personeli olmadığından anılan kurumun unvan değişikliği sınavına giremeyeceğini, bu nedenle 657 sayılı Yasa'nın 74. maddesi uyarınca mühendis olarak atamasının yapılması gerektiğini ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Memurların bir kurumdan diğerine nakilleri" başlıklı 74.maddesinin ilk fıkrasında "Memurların bu Kanun'a tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakati ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan bir kadroya nakilleri mümkündür." hükmü yer almaktadır.

Adli Tıp Kurumu Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin "Amaç" başlıklı 1. maddesinde; "Bu Yönetmeliğin amacı, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu personelinin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir." hükmüne, "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Yönetmelik, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu'nda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak görev yapan Devlet memurlarından bu Yönetmelikte belirtilen görevlere yükselme ve unvan değişikliği suretiyle asaleten atanacak personeli kapsar." hükmüne yer verilmiştir.

Memurların kurumlar arası nakillerini düzenleyen 657 sayılı Kanun'un 74. maddesi hükmüne göre, bazı koşulları taşıyan memurların unvan değişikliği de yapılmak suretiyle kurumlar arasında yer değiştirmeleri mümkün olup, Devlet Memurları Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği ile bu Yönetmeliğe dayalı olarak çıkarılan Kurumların aynı adlı Yönetmeliklerindeki hükümlerin Kanun hükmünün uygulanmasını engellemesi söz konusu değildir.

Dosyanın incelenmesinden; Malatya Adliyesi'nde zabıt katibi olarak görev yapan davacının, İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nden mezun olması nedeniyle 657 sayılı Yasa'nın 74. maddesi uyarınca Antalya Adli Tıp Kimya İhtisas Dairesi Başkanlığı'na kimya mühendisi kadrosuna atanma isteminde bulunduğu, davalı idarece isteminin Devlet Personel Başkanlığfnın 15.3.2006 günlü, 3657 sayılı yazısı dikkate alınarak kurumlarına mühendis unvanı ile atanabilmesi için kurumlan unvan değişikliği sınavında başarılı olması gerektiğinden bahisle 4.10.2006 günlü dava konusu işlemle reddedildiği anlaşılmaktadır.

657 sayılı Yasa'nın 74. maddesinin, memurların kurumların muvafakati şartı ile öğrenim durumları itibariyle unvanları da değiştirilmek suretiyle başka kurumdaki bir kadroya nakillerine olanak sağlaması karşısında, davacının Adli Tıp Kurumu'na kimya mühendisi olarak atanma isteminin, davalı idarece kadro ve ihtiyaç durumu gözetilerek anılan Yasa'nın

74. maddesine göre değerlendirilmek suretiyle işlem kurulması gerekirken, unvan değişikliği sınavında başarılı olması gerektiğinden bahisle isteminin reddine ilişkin olarak kurulan işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Malatya İdare Mahkemesi'nin 21.2.2007 günlü, E:2006/2715, K.-2007/84 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, Mahkemece bozma kararına uyularak karar verilmesi halinde, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğuna dair kararın, davacının doğrudan Adli Tıp Kurumu'nda mühendis kadrosuna atanması sonucunu doğuran bir karar olmayıp, davacının, atanma isteğinin, atanmak istediği kurumun unvan değişikliği sınavına girmesinin zorunlu bulunduğu gerekçesiyle reddedilemeyeceği, isteğin 657 sayılı Kanun'un 74. maddesine göre değerlendirilmesi gerektiğine, dolayısıyla bu haliyle işlemin hukuki dayanağının doğru tespit edilmediğine ilişkin olduğunun vurgulanmasına, 11.3.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Memurların bir kurumdan diğerine nakilleri" başlıklı 74. maddesinin ilk fıkrasında "Memurların bu Kanun'a tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakati ile kazanılmış hak aylık dereceleri üzerinden veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan bir kadroya nakilleri mümkündür." hükmü yer almıştır.

Sözü edilen hükmün uygulanmasında memurların başka bir kurumdaki kadroya atanmaları o kadroya atanma koşullarına sahip olmaları halinde olanaklıdır.

Bu duruma göre, memurların "kurumlararası atama" yoluyla sınıf ve unvan değişikliği suretiyle diğer kuruma atanmalarına olanak bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, zabıt katibi olarak görev yapan davacının, başka bir kurumda mühendis kadrosuna atanması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

Belirtilen nedenle, İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına karşıyız.


GÖREVDE YÜKSELME EĞİTİMİNE KATILMADA AYRIM YAPILAMAYACAĞI

T.C.

DANIŞTAY

Beşinci Daire

Esas No : 2008/3691

Karar No : 2009/1553

Özeti : İdarelerin belirli kadrolar için açtıkları görevde yükselme eğitimine katılacakların belirlenmesinde yönetmelikte düzenlenen ölçütler dışında bir ölçüt gözetemeyecekleri; görevde yükselme eğitimine katılma koşulunu taşıyan adaylar arasında herhangi bir nedenle ayrım yapamayacakları hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı):...

Karşı Taraf : Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. ...

İsteğin Özeti : Ankara 9. İdare Mahkemesinin 3.10.2007 günlü, E:2007/79, K:2007/1311 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49. maddesi uyarınca dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Murat Yurdakök

Düşüncesi : Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Saadet Ünal

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü: Dava; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü 2. Bölge Personel Müdürlüğünde yardımcı hizmetler grubunda şef garson (hizmetli) olarak görev yapan davacı, 21.2.2005-11.3.2005 tarihleri arasında yapılacak Yardımcı Hizmetler Grubundan İdari Hizmetler Grubuna Yükselme Eğitimine katılma isteminin reddine ilişkin 3.2.2005 günlü, 101007 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

Ankara 9. İdare Mahkemesinin 3.10.2007 günlü, E:2007/79, K:2007/1311 sayılı kararıyla; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Bağlı Ortaklıkları Personelinin Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmeliğin 11. maddesi ile görevde yükselme eğitimi düzenlenecek kadro ve pozisyonların belirlenmesi konusunda yetkili olan yönetimin, özelleştirilen yemekli vagonlarda çalışan personele yönelik açtığı eğitime, 2. Bölge Müdürlüğünde şef garson olarak çalışan davacının katılmasına hukuken olanak bulunmadığı gerkçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemde ve davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmadığını ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'in "Görevde Yükselme Eğitimine Alınma" başlıklı 9. madddesinin birinci fıkrasında: "Kurumlar, memurlarını bir üst göreve hazırlamak amacıyla, bu görevler için gerekli olan öğrenim düzeyi, hizmet süresi, sicil ve disiplin niteliklerine sahip olma durumlarını da dikkate alarak özel yönetmeliklerinde belirleyecekleri usul ve esaslar çerçevesinde seçmek suretiyle görevde yükselme eğitimine alırlar. Ancak, bu eğitime alınacakların sayısı atama yapılacak boş kadro sayısının üç katını geçemez. Bu eğitimi tamamlayanlar ilgili görevde yükselme sınavına katılmaya hak kazanırlar. Başka kurumlarda veya kendi kurumundaki başka birimlerde aynı görevler için benzer eğitim almış olmaları ve ilgili kurumca kabul edilmesi şartıyla naklen ataması yapılanların bu hakları yeni kurum veya birimlerinde geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir. Anılan Yönetmeliğin 15. maddesinde ise; "Kurumlar, bu Yönetmeliğin kapsamına giren görevlere atanacaklarda aranacak öğrenim düzeyi ile hizmet süresi, alt görevlerde bulunma süresi, sicil ve disipline ilişkin şartlar ile bunlar için verilecek görevde yükselme eğitiminin ilanı, şekli, süresi, konulan, ağırlıkları ve kapsama dahil edilecek diğer unvanlar ve bunlara ilişkin seçme kriterlerini, yapılacak sınavlara ilişkin usul ve esaslar ile bu konulara ilişkin diğer hususları Devlet Personel

Başkanlığının olumlu görüşünü alarak çıkaracakları yönetmelikle düzenler." kuralı yer almıştır.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'in yukarıda hükmüne yer verilen 15. maddesine dayanılarak 12.6.2004 günlü, 25490 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak çıkarılan ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Bağlı Ortaklıkları Personelinin Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmelik"in "Görevde Yükselme Eğitimine Alınma" başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasında: "Görevde yükselme eğitimine katılacakların sayısı atama yapılacak boş kadro/pozisyon sayısının (2) katını geçemez. (2) katından az istekli bulunması halinde ise durumu uygun olan bütün personelin eğitimine alınması sağlanır. Duyurulan kadro/pozisyon sayısının (2) katından fazla personelin başvurması halinde Ek-1 Değerlendirme Formunda belirtildiği şekilde puanlama yapılmak suretiyle toplam puanı en fazla olandan başlamak üzere kadro/pozisyon sayısının (2) katı kadar personel belirlenerek eğitime alınır." kuralı yer almıştır. Sözü edilen Yönetmeliğin 11. maddesinin birinci fıkrasında ise; atama yapmak amacıyla görevde yükselme eğitimi ve sınavı düzenlenecek kadro/pozisyonların sınıfı, unvanı, derecesi, adedi ve birimine ilişkin bilgiler belirtilerek Personel ve İdari İşler Dairesi Başkanlığı tarafından personele eğitim tarihinden en az (1) ay önce, eğitimin yeri ve zamanının ise eğitime katılacaklara en az (15) gün içinde duyurulacağı kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü 2. Bölge Personel Müdürlüğünde yardımcı hizmetler grubunda şef garson (hizmetli) olarak görev yapan davacının, 21.2.2005-11.3.2005 tarihleri arasında yapılacak Yardımcı Hizmetler Grubundan İdari Hizmetler Grubuna Yükselme Eğitimine katılma isteminin, "yemekli vagon hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle burada çalışan personelin Genel İdari Hizmetler Grubuna aktarılması için yükselme eğitimi açıldığı, Bölge personeli olduğundan istemi hakkında işlem yapılamadığı" gerekçesiyle dava konusu 3.2.2005 günlü işlemle reddedildiği anlaşılmıştır.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'in 9. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Bağlı Ortaklıkları Personelinin Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmelik'in 12. maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, yönetimin belirli kadrolar için açtığı görevde yükselme eğitimine katılacakların belirlenmesinde yönetmelikte düzenlenen ölçütler dışında bir ölçüt gözetemeyeceği; görevde yükselme eğitimine katılma koşulunu taşıyan adaylar arasında herhangi bir nedenle ayrım yapamayacağı açıktır.

Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Bağlı Ortaklıkları Personelinin Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmelik'in 11. maddesi ile yönetime tanınan yetkinin, görevde yükselme eğitimi ve sınavı açılacak kadroların belirlenmesi ile sınırlı olduğu, koşulları taşıyan adayların eğitime alınmamaları yolunda yönetime bir yetki verilmediği ortadadır.

Buna göre, yemekli vagon hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle burada çalışan personelin Genel İdari Hizmetler Grubuna aktarılması için yükselme eğitimi açıldığı ileri sürülerek kurulan dava konusu işlemde ve davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 9. İdare Mahkemesince verilen 3.10.2007 günlü, E:2007/79, K:2007/1311 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasayla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 23.3.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


4/B'Lİ SÜRELERİN İSTİSNAİ MEMURİYET SIRASINDA DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİNE DAİR

T.C.

DANIŞTAY

Beşinci Daire

Esas No : 2008/641

Karar No : 2009/2589

Özeti: İstisnai memurluklara atananlara atandıkları kadronun derece aylığının ilk kademesini kazanılmış hak olarak elde ettikleri tarih itibariyle kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerin uygulanabileceği; 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli olarak görev yapmış olanlar yönünden ise, sözleşmeli personel olarak geçirdikleri hizmet sürelerinin kademe ilerlemesi ve derece yükselmesinde değerlendirileceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf : Başbakanlık

İsteğin Özeti : Ankara 10. İdare Mahkemesi'nce verilen 19.10.2007

günlü, E:2007/244, K:2007/1902 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Mustafa Bölükbaşı

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : İsa Yeğenoğlu

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların

temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: Dava; Başbakanlık Dış İlişkiler Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri olarak görev yapan davacının, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesine göre sözleşmeli olarak görev yaptığı sürelerinin kazanılmış hak aylığının tespitinde değerlendirilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 20.2.2007 gün ve 2089 sayılı işlemin iptali ve işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Ankara 10. İdare Mahkemesi'nce verilen 19.10.2007 günlü, E:2007/244, K:2007/1902 sayılı kararla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun; 36. maddesinin C/6 bendinde, Kanun'un 4 ve 237. maddesinin (e) bendine göre sözleşmeli olarak istihdam edilenlerin, memuriyete geçirilmeleri halinde sözleşmeli personel statüsünde geçirdikleri sürelerin her yılının bir kademe ilerlemesi, her üç yılının ise bir derece yükselmesi olarak değerlendirileceği, 59. maddesinde basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kadrosunun istisnai kadro olduğu, 61. maddesinde ise istisnai memuriyetler için kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı hükümlerine yer verildiği; bu durumda, istisnai memur olan diğer bir deyişle asil memur olarak kadrosuna atanmayan davacının

Kanun'un 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli personel olarak geçen sürelerinin kazanılmış hak aylığının tespitinde değerlendirilmesine olanak bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin ve davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. maddesinde yer verilen "Ortak Hükümler" başlıklı bölümünün C-6 bendinde; "Bu Kanun'un 4 üncü ve 237 nci maddesinin (e) fıkrasına göre sözleşme ile istihdam edilenlerin, memuriyete geçirilmeleri halinde, sözleşmeli olarak geçirdikleri hizmet süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.", "İstisnai memurluklar:" başlıklı 59. maddesinde; "...Başbakanlık ve Bakanlık Müşavirlikleriyle Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine...atama ve ilerlemelerinde de bu hükümler uygulanır.

Birinci fıkrada sayılan memurların bulundukları bu kadrolar emeklilik aylığının hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmalarında herhangi bir sınıf için kazanılmış hak sayılmaz. Bu görevlerde bulunan memurların emeklilik kıdemleri yürümekte devam eder." hükümlerine yer verilmiş; "İstisnai memurluklara atananlara bu Kanunun uygulanacak hükümleri:" başlıklı 61. maddesinde ise, "...istisnai memurluklara atananlar hakkında bu Kanunun atama, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesi dışında kalan bütün hükümleri uygulanır.

Ancak istisnai bir memuriyet kadrosuna atananlar, atandıkları kadronun derece aylığının ilk kademesini kazanılmış hak olarak elde ettikleri tarihten itibaren, haklarında bu kanunun kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine dair hükümleri uygulanır." hükmü yer almıştır.

Bu maddelerde yer alan hükümler karşısında; istisnai memurluklara atananlara atandıkları kadronun derece aylığının ilk kademesini kazanılmış hak olarak elde ettikleri tarih itibariyle kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerin uygulanabileceği, anılan Kanun'un 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli olarak görev yapmış olanlar yönünden ise, sözleşmeli personel olarak geçirdikleri hizmet sürelerinin, yine kademe ilerlemesi ve derece yükselmesinde değerlendirileceği açıktır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, 30.6.1989 - 14.9.1994 tarihleri ile 14.1.1995 - 20.8.1998 tarihleri arasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü emrinde 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesine tabi sözleşmeli statüde çözümleyici olarak görev yaptığı, 21.8.1998 tarihinde Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kadrosuna 9. derecenin 1. kademesi ile açıktan atandığı, hemen sonrasında 24.8.1998 tarihinde Başbakanlık İdareyi Geliştirme Başkanlığı'na aday memur olarak atandığı ve 12.1.2000 tarihinde asaletinin tasdik edildiği, 30.10.2001 tarihinde ise 8/1 kazanılmış hak aylık derecesiyle tekrar Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği görevine getirildiği, adı geçenin 28.11.2006 tarihli dilekçesi ile sözleşmeli olarak geçen hizmet sürelerinin kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi için başvuruda bulunduğu, bu başvurusunun 20.2.2007 günlü dava konusu işlemle reddedilmesi üzerine temyizen incelenmekte olan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 4 yıllık yüksekokul mezunu olması nedeniyle 657 sayılı Yasa'nın 36. maddesinin "Ortak Hükümler" kısmının (A) bölümde yer alan tabloya göre 9. derecenin 1. kademesinden devlet memurluğuna girebilme koşulunu taşıdığı açık olan davacının, 4. dereceli Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği kadrosuna atandığı 9/1 aylık derecesini kazanılmış hak aylığı olarak elde ettiği açık olduğundan Kanun'un kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması ve 36/C-6 uyarınca sözleşmeli personel olarak geçirdiği sürelerin kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi gerekirken, aksi yönde kurulan dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 10. İdare Mahkemesi'nce verilen 19.10.2007 günlü, E:2007/244, K:2007/1902 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 13.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


İKTİSAT MÜFETTİŞLERİNİN TEFTİŞ KURULLARI EMRİNDE GÖREVLENDİRİLEMEYECEĞİ

T.C. DANIŞTAY

Beşinci Daire

Esas No :2007/1347

Karar No : 2009/3719

Özeti: Teftiş hizmetlerinin, kariyer niteliği itibariyle diğer idari hizmetlerden farklı olarak düzenlenmesi karşısında, kariyer niteliği olmayan ve gördürülen hizmet bakımından teftiş hizmeti ile herhangi bir benzerlik ve yakınlık göstermeyen iktisat müfettişliği kadrolarının kaldırılması nedeniyle, iktisat müfettişlerinin teftiş kurulu başkanlığı veya müdürlüğü emrinde görevlendirilmelerinde kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık görülmediği hakkında.

Davacı

Davalılar : 1-İçişleri Bakanlığı

2-Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı

Davanın Özeti : Davacılar, 22.2.2007 günlü 26442 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik"in 26. maddesinin 2. fıkrası hükmünün iptalini istemektedirler.

İçişleri Bakanlığı'nın Savunmasının Özeti : Dava konusu Yönetmeliğin, 5393 sayılı Belediye Kanunu' nun 49. maddesi, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası'nın 21. ve 28. maddeleri ile 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Yasası'nın 17. ve 22. maddelerine dayanılarak hazırlandığı, Yönetmelikte, dayanak alınan söz konusu mevzuata ve belediyelerle bağlı kuruluşlarında kamu kaynaklarının verimli kullanılması ve kamu hizmetlerinde hizmet kalitesini artıracak nitelikte unvanda ve sayıda personel istihdamını sağlayacak alt yapı oluşturulması amacına aykırılık bulunmadığı, davacılar tarafından, daha çok 1580 sayılı Belediye Kanunu'na dayanarak, belediye müfettişleri ile iktisat müfettişlerinin işe girme, görev ve statü bakımlarından farklı olduklarının ileri sürüldüğü, oysa 5393 sayılı Kanun'la belediyelerin teşkilat, çalışma şekli, görev ve sorumlulukları konusunda bir çok yenilik getirildiği, bu yeni düzenlemede belediye iktisat müfettişinin de yer alacağı bir denetim birimin öngörüldüğü, bu nedenle iktisat müfettişlerinin Teftiş Kurullarında görevlendirilmelerinin benimsendiği, haklı dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı'nın Savunmasının Özeti : Diğer davalı İçişleri Bakanlığı'nın savunması ile aynı içeriktedir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Keziban Gülcan Kaya

Düşüncesi : Teftiş hizmetlerinin kariyer yapısı gözetildiğinde, iktisat

müfettişlerinin teftiş kurullarında görevlendirilmelerinin kamu yararı amacına uygun olmadığı anlaşıldığından,dava konusu Yönetmelik maddesinin iptali gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : İsa Yeğenoğlu

Düşüncesi : Dava, 22.2.2007 tarih ve 26442 sayılı Resmi Gazete'de

yayımlanan Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke Standartlarına Dair Yönetmeliğin 26. maddesinin "Bu Yönetmeliğin eki cetvel ve kütüklerde yer verilmeyen iktisat müfettişliği kadrolarında istihdam edilen personel kadrolarıyla birlikte ilgili mahalli idarenin teftiş kurulu başkanlığı/müdürlüğünde görevlendirilir" şeklindeki (2) numaralı fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.

5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 54 .maddesinde denetimin amacına işaret edilmiş ve 55. maddesinde, belediyelerde iç ve dış denetim yapılacağı; denetimin, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, malî ve performans denetimini kapsayacağı; iç ve dış denetimin 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılacağı;ayrıca, belediyenin malî işlemler dışında kalan diğer idari işlemlerinin, hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da denetleneceği; belediyelere bağlı kuruluş ve işletmelerin de yukarıdaki esaslara göre denetleneceği öngörülmüştür.

Belediyelerin teftiş kurulu yönetmeliklerine göre, belediyelerdeki denetim, inceleme ve soruşturma görevinin belediye başkanı adına teftiş kuruluna bağlı başmüfettiş ve müfettişlerce yürütülmesi öngörülmüş; belirli koşulları taşıyanlar arasında yapılacak "yarışma" sınavını kazananlardan 3 yıllık yardımcılık döneminde yetiştikten sonra "yeterlik sınavı"nı başarmaları halinde mesleğe kabul edilmeleri esası benimsenmek suretiyle müfettişlik görevi, kariyer bir meslek olarak düzenlenmiş; bu göreve ancak, nakil veya istifa nedeniyle ayrılanların dönebilecekleri ya da ihtiyaç halinde aynı esasa göre müfettiş olmaya hak kazanmış başka kurum müfettişlerinin naklen atanabilecekleri kabul edilmiştir.

Nitekim dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinde "Bu Yönetmeliğin ekinde yer alan norm kadro standartları cetvellerinde kendi alt gruplarında müfettiş ve mali hizmet uzmanı öngörülen kapsama dahil kurum ve kuruluşlar bu unvanlarda personel istihdam edebilirler. Bu şekilde istihdam edilecekler, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt içi ve yurt dışındaki öğretim kurumlarından mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı sonunda mesleğe müfettiş yardımcısı ya da mali hizmetler uzman yardımcısı olarak alınırlar. En az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılacak yeterlik sınavına girme hakkını elde ederler. Yeterlik sınavında başarılı olanlar ilgisine göre müfettiş ya da mali hizmet uzmanı olarak atanırlar" denilmek suretiyle , belediye müfettişliğinin kariyer meslek niteliği gözetilmiştir.

Buna karşılık, Devlet Personel Başkanlığınca yapılan tanıma göre "iktisat müfettişi" unvanlı belediye personeli "açma iznine tabi işyerlerini ruhsat , yerleşme, nitelik, fiyat ve ücret bakımından denetlemek, noksanlık ve aykırılıklar hakkında gerekli işlemleri yapmak; ilgili mevzuat uyarınca etiket ve tarife kontrolü yapmak..." gibi belediye iktisat müdürlüğünün görev alanına giren konularla sınırlı olarak görev yaptıklarından yetki ve sorumlulukları bakımından belediye müfettişlerinden tamamen farklı nitelikte bulundukları; öte yandan , bu görev yüksek öğrenimli olmayan kişilerce de yürütüldüğünden atanma koşullarının teftiş kurulunda görevlendirilmeleri yönünden uygun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu duruma göre , anılan Yönetmelik ekinde yer alan norm kadro kütükleri incelendiğinde : eski "İktisat ve Kuşat Müdürlüğü" bünyesinde görev yapmakta olan iktisat müfettişleri unvanlı belediye kontrol personelinin, yeni "Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü" veya bu birim bulunmuyorsa da "Zabıta Müdürlüğü" emrinde görevlendirilmelerinin, bunların

görev , yetki ve sorumlulukları bakımından niteliklerine uygun olacağının açık bulunması karşısında, Teftiş Kurulu Başkanlığı/Müdürlüğü emrinde görevlendirilecekleri yolundaki dava konusu Yönetmeliğin 12/2. maddesinde , kuruluş ve işleyişi yönünden hizmetin gereklerine ve öte yandan bu hususun, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 49. maddesinin birinci fıkrasının "Norm kadro ilke ve standartları İçişleri Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenir. Belediyenin ve bağlı kuruluşlarının norm kadroları, bu ilke ve standartlar çerçevesinde belediye meclisi kararıyla belirlenir" hükmü ile norm kadroların belirlenmesi konusunda Belediye Meclisine tanınan yetki kapsamında olduğu da gözetildiğinde, anılan Yasa kuralına uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke Standartlarına Dair Yönetmeliğin 26. maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Davacılar; 22.2.2007 günlü 26442 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik"in 26. maddesinin 2. fıkrası hükmünün; belediye müfettişleri ile iktisat müfettişinin ayrı prosedürlerle göreve alındığını, görev ve yetkilerinin farklı olduğunu, mali haklarla ilgili düzenlemelerde de ayrı ayrı değerlendirildiklerini, belediye müfettişlerinin merkez denetim elemanı oldukları için sendika üyesi olamadıklarını, iktisat müfettişlerinin ise, sendika üyesi olabildiğini, iktisat müfettişlerinin yaptıkları işe göre Denetim ve Ruhsat Müdürlüğüne bağlanmalarının hizmet gereğine daha uygun düşeceğini, kariyer bir görev olmayan iktisat müfettişlerinin kariyer meslek olan belediye müfettişleri gibi değerlendirilemeyeceğini, ileri sürerek iptalini istemektedir."

Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fıkrasında; "Bu Yönetmeliğin eki cetvel ve kütüklerde yer verilmeyen iktisat müfettişi kadrolarında istihdam edilen personel, kadrolarıyla birlikte ilgili mahalli idarenin teftiş kurulu başkanlığı/müdürlüğünde görevlendirilir." hükmü getirilmiştir.

5393 sayılı Kanunun 54. maddesinde denetimin amacı; "Belediyelerin denetimi; faaliyet ve işlemlerde hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve belediye teşkilatının gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve tutarlı duruma gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek, kanıtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor haline getirerek ilgilileri duyurmaktır." şeklinde belirtilmiştir.

Denetimin Kapsamı ve Türleri başlıklı 55 maddesinde ise; "Belediyelerde iç ve dış denetim yapılır. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk mali ve performans denetimini kapsar.

İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Ayrıca, belediyenin mali işlemler dışında kalan diğer idari işlemleri, hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da denetlenir.

Belediyelere bağlı kuruluş ve işletmeler de yukarıdaki esaslara göre denetlenir.

Denetime ilişkin sonuçlar kamuoyuna açıklanır ve meclisin bilgisine sunulur" hükmü getirilmiştir.

Belediyelerin Teftiş Kurulu Yönetmeliklerinde; belediyenin yönetim ve denetiminde olan tüm kurum, kuruluş, şirket ve tesislerde kanunlar ve Teftiş Kurulu Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde her türlü inceleme, araştırma, teftiş, denetim ve soruşturma görevinin belediye başkanı adına teftiş kuruluna bağlı başmüfettiş ve müfettişler tarafından

yapılacağı düzenlenmiş; aynı Yönetmeliklerde belediye müfettişliğine, belirli koşulları taşıyanlar arasında yapılacak "yarışma" sınavını kazananların, 3 yıllık müfettiş yardımcılığı döneminden sonra "yeterlik sınavf'nı başarmak suretiyle atanacakları kurala bağlanarak belediye müfettişliğinin kariyer bir meslek olduğu kabul edilmiştir.

Öte yandan, Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmeliğin 12. maddesinde; "Bu Yönetmeliğin ekinde yer alan norm kadro standartları cetvellerinde kendi alt gruplarında müfettiş ve mali hizmet uzmanı öngörülen kapsama dahil kurum ve kuruluşlar bu unvanlarda personel istihdam edebilirler. Bu şekilde istihdam edilecekler, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden veya bunlara denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt içi ve yurt dışındaki öğretim kurumlarından mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı sonunda mesleğe müfettiş yardımcısı ya da mali hizmetler uzman yardımcısı olarak alınırlar. En az üç yıl çalışmak ve olumlu sicil almak şartıyla açılacak yeterlik sınavına girme hakkını elde ederler. Yeterlik sınavında başarılı olanlar ilgisine göre müfettiş ya da mali hizmet uzmanı olarak atanırlar."hükmü getirilmiş olup, bu madde ile de belediye müfettişliğinin kariyer özelliği gözetilmiştir.

İktisat müfettişlerinin ise, eski yapılanmada Belediye İktisat Müdürlüğü'nün görev alanına giren konularla sınırlı olarak hizmet gördükleri, örneğin, açma iznine tabi işyerlerini ruhsat, yerleşme, nitelik, fiyat ve ücret bakımından denetlemek, ilgili mevzuat uyarınca etiket ve tarife kontrolü yapmak, toptancı hallerinde inceleme yapmak gibi görevleri yerine getirdikleri bilinmektedir.

Bu durumda, teftiş hizmetlerinin yukarıda da belirtilen kariyer niteliği itibariyle diğer idari hizmetlerden farklı olarak düzenlenmesi karşısında, kariyer niteliği olmayan ve gördürülen hizmet bakımından teftiş hizmeti ile herhangi bir benzerlik ve yakınlık göstermeyen iktisat müfettişliği kadrolarının kaldırılması nedeniyle,iktisat müfettişlerinin teftiş kurulu başkanlığı veya müdürlüğü emrinde görevlendirilmelerinde kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle davaya konu Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fıkrasının iptaline, aşağıda dökümü gösterilen 166,30.-TL yargılama giderlerinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine, 16.6.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- Bir maddesinin bir cümlesinin iptali istenilen Yönetmeliğin 5393 sayılı Kanunun 49, 5216 sayılı Kanunun 21 ve 5355 sayılı Kanunun 17. maddelerine dayanılarak hazırlandığı, belediyelere ihtiyaç duyacakları kadroları sayı ve unvan olarak, belirlenen standardı aşmamak kaydıyla saptama olanağı verildiği, Yönetmeliğe ekli Ek-4 nolu cetveldeki kadro kütüklerinde iktisat müfettişi kadrolarına yer verilmediği, böylelikle bu görevde çalışanların işgal ettikleri kadroların boşaldıkça iptal edilmesinin amaçlandığı, Yönetmeliğin iptali istenilen 26. maddesiyle iktisat müfettişlerinin teftiş kurulu başkanlık veya müdürlüklerine bağlanmasının, bu kadroların kaldırılması sürecinde iktisat müfettişlerinin hiyerarşik olarak teftiş kurulu başkanı veya müdürüne bağlı olarak çalışacaklarını gösterdiği, iddia edilenin aksine, iktisat müfettişlerinin belediye müfettişleri ile unvan, mesleki nitelik ve özlük hakları yönünden eşitlendiği anlamına gelmediği, bu hususta bir hükme de Yönetmelikte yer verilmediği anlaşılmakla, dava konusu edilen ibarede hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.

Belirtilen nedenlerle dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiği görüşüyle iptal kararına karşıyız.


DOĞRUDAN SONUÇ DOĞURMAYAN SINAV SORULARININ İPTALİ İÇİN DAVA AÇILAMAYACAĞI

T.C.

DANIŞTAY

Beşinci Daire

Esas No : 2008/5216

Karar No : 2009/2931

Özeti : İptal davalarının, kişiler hakkında doğrudan sonuç doğuran, kesin ve etkin idari işlemlere karşı açılabileceği; bir sınavda ilgililer hakkında kesin sonuç doğuran işlemleri ise, sınavın yapılışı, sınav sonuçları, ilgililerin sınavda aldıkları sonuçlara ilişkin saptamaların oluşturduğu; sınav soruları tek başına ilgililerin hukuki durumunu etkilemediği ve doğrudan sonuç doğurmadığı için, yalnızca sınav sorularının iptalinin idari davaya konu edilemeyeceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Kültür ve Turizm Bakanlığı Karşı Taraf : ... ve Arkadaşları adına Kültür ve Sanat Emekçileri

Sendikası

Vekili : Av. ...

İsteğin Özeti : Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 24.6.2008 günlü,

E:2007/1765, K:2008/1097 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Işın Aka Delice

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği

düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : İsa Yeğenoğlu

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların

temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Davacı Sendika adlarına dava açtığı üyelerinin, 23.12.2006 tarihinde yapılan Merkez ve Taşra Teşkilatı Personelinin Görevde Yükselme Sınavına ilişkin Şeflik Sınavı'nın 6., 40., 41., 42., 52., 64. ve 74 soruların hatalı ve cevaplarının yanlış olduğu iddiasıyla bu soruların iptali istemiyle dava açmıştır.

Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 24.6.2008 günlü, E:2007/1765, K:2008/1097 sayılı kararıyla, Mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor değerlendirildiğinde 64. sorunun hatalı olduğu tespit edildiğinden (A) kitapçığının 64. sorusu ile (B) kitapçığında aynı soruya tekabül eden sorunun iptaline 40, 41, 42 ve 52. sorular ise doğru olarak tespit edildiğinden (A) kitapçığının 40, 41, 42 ve 52. sorusu ile (B) kitapçığında aynı sorulara tekabül eden sorular yönünden dava reddedilmiştir.

Davalı idare, iptal edilen soruların doğru olduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 4577 sayılı Yasanın 5. maddesi ile değişik 2. maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabileceği belirtilmiş, aynı Yasanın 14. maddesinde dava dilekçeleri üzerinde yapılacak ilk incelemede idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin dava konusu olup olmadığının inceleneceği, 15. maddesinin (b) bendinde ise, kesin ve yürütülmesi gereken nitelikte olmayan işleme karşı açılan davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.

İptal davaları, kişiler hakkında doğrudan sonuç doğuran, kesin ve etkin idari işlemlere karşı açılabilir. Bir sınavda ilgililer hakkında kesin sonuç doğuran işlemler ise, sınavın yapılışı, sınav sonuçları, ilgililerin sınavda aldıkları sonuçlara ilişkin saptamalardır. Sınav soruları tek başlarına ilgililerin hukuki durumunu etkilemediği ve doğrudan sonuç doğurmadığı için, yalnızca sınav sorularının iptali idari davaya konu edilemez. Bu konuya ilişkin bir iddia, ancak o sınavın iptali, sonuçların iptali ya da davayı açan kişiye sınav sonucunda verilen not ya da başarısızlık değerlendirmesi hususlarının iptali için açılan bir idari davada incelenebilir. Temyizen incelenen davanın ise kesin sonuç doğurucu nitelikte bir işlemin iptali istenmeksizin yalnızca sınav sorularından hatalı olduğu iddia edilen bazılarının iptali istemiyle açılmıştır.

Bu nedenle, ortada dava konusu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığından, kararın uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle sınav sorularının iptal edilmesine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 13. İdare Mahkemesi'nce verilen 24.6.2008 günlü, E:2007/1765, K:2008/1097 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 25.5.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava, görevde yükselme sınavında cevaplandırılması istenilen bazı soruların hatalı ve cevaplarının yanlış olduğu öne sürülerek, bu soruların iptali istemiyle açılmıştır.

Davanın konusu; her ne kadar hatalı soruların iptali istemiyle sınırlandırılmış ise de davacının bilirkişilerce de hatalı ve cevaplarının yanlış olduğu tespit edilmiş bulunan bu soruların idarece doğru değerlendirilmesi sonucunda sınavda başarısız duruma düştüğü ve atamasının da yapılmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda; yanlış soruları cevaplandırmak zorunda kalan davacının, atanmaması nedeniyle ortada menfaatini ihlal eden kesin nitelikte başarısız sayılma işlemi bulunmaktadır.

Davacının, kendisinin başarısız sayılmasına neden olan yanlış soruların bilimsel olarak saptanarak değerlendirme dışında bırakılmasını istemekte hukuki menfaati bulunduğu gibi atanmasına asıl engel teşkil eden bu yanlış soruları adaylara sorma kararı olduğundan ortada iptal davasına konu teşkil eden ve davacının menfaati ihlal eden kendisini yanlış sorulara yanlış cevap vermeye yönlendiren soru ve cevaplarının sınav kurulunca adaylara sınavda sorulmasına ilişkin idari işlem bulunduğundan, uyuşmazlığın esası incelenmesi gerektiği görüşüyle aksine verilen çoğunluk kararına karşıyız.


İL ÖZEL İDARESİNE KARŞI DAVA AÇILMASI GEREKTİĞİNE DAİR KARAR

T.C.

DANIŞTAY

Beşinci Daire

Esas No : 2008/4258

Karar No : 2009/4489

Özeti : 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 3. ve 4. maddeleri ile, il özel idarelerine tüzel kişilik tanındığı; buna göre, il özel idarelerinin kurdukları işlemlere karşı açılacak davalarda davalı konumunda olması gereken idarenin "il özel idaresi" olduğu; Mahkemece, il özel idaresi bünyesindeki atama işleminin iptali istemiyle açılan davada, il özel idaresi yerine, valiliğin husumetiyle yargılama yapılarak verilen kararda, usul yönünden hukuksal isabet bulunmadığı hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ... adına Türkiye Yerel Yönetim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası

Vekilleri : Av. ..., Av. ...

Karşı Taraf : Bursa Valiliği Vekili : Av. ...

İsteğin Özeti : Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 8.5.2008 günlü, E:2007/351, K:2008/622 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Vecdi Karanfil

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Saadet Ünal

Düşüncesi : Bursa İl Özel İdaresi Bünyesinde Encümen Müdürü olarak görev yapan davacının, aynı yer Mali İşler Dairesi Başkanlığı bünyesine müdür olarak atanmasına ilişkin 7.2.2007 günlü ve 1588 sayılı işlemin iptali istemiyle açtığı davada, İdare Mahkemesince dosyanın, davacının Mali İşler Dairesi Başkanlığı Bünyesine Müdür olarak atanmasına ilişkin işlemi tesis eden Bursa İl Özel İdaresi husumetiyle oluşturularak karara bağlanması gerekirken Bursa Valiliği husumetiyle dosyanın karara bağlanmasında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyize konu İdare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin işin gereği düşünüldü:

Dava, Bursa İl Özel İdaresi bünyesinde Encümen Müdürü olarak görev yapan davacının, aynı yer Mali İşler Dairesi Başkanlığı bünyesine müdür olarak atanmasına ilişkin 7.2.2007 tarih ve 15/88 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 8.5.2008 günlü, E:2007/351, K:2008/622 sayılı kararla; idarece takdir yetkisi kullanılarak, davacının unvanında ve kazanılmış haklarında bir değişiklik olmaksızın kurum içinde yeni ihdas edilen Müdürlük kadrosuna atanmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 3622 sayılı Yasa ile değişik 1. fıkrasının (c) bendinde, bu Kanunun 14. maddesinin 3/f. fıkrasına göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde dava dilekçesinin tesbit edilecek gerçek hasma tebliğ edileceği hükme bağlanmıştır.

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'nun 3. maddesinde, il özel idaresinin il halkının mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini ifade edeceği, 4. maddesinde, il özel idaresinin, ilin kurulmasına dair kanunla kurulacağı ve ilin kaldırılmasıyla tüzel kişiliğinin sona ereceği belirtilmiştir.

Bu düzenlemelerle, il özel idarelerine tüzel kişilik tanınmıştır. Buna göre, il özel idarelerinin kurdukları işlemlere karşı açılacak davalarda davalı konumunda olması gereken idare il özel idaresi olup, Mahkemece, il özel idaresi bünyesindeki atama işleminin iptali istemiyle açılan davada Bursa İl Özel İdaresinin yerine Bursa Valiliği husumetiyle dosyanın oluşturularak karara bağlanmasında usul yönünden hukuksal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 8.5.2008 günlü, E:2007/351, K:2008/622 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/c fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 22,90 TL. yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine 10 /07/2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber