Cumhurbaşkanı Gül: Türkiye'nin tabii ki resmi dili Türkçe'dir. Ama...

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 18 Aralık 2010 14:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye'nin tabii ki resmi dili Türkçe'dir, tabii ki böyle devam edecektir. Ama Türkiye'nin farklı farklı yerlerinde konuşulan farklı farklı lisanlar vardır. Bunların hepsi de bizim lisanlarımızdır. Bunların hepsine de sahip çıkacağız. Ama bunları eğer biz farklı ideolojik, farklı siyasi saiklerle yapmaya kalkarsak o zaman kendi huzurumuzu, kendi düzenimizi bozarız ve kendi vatandaşlarımıza, kendi insanlarımıza zarar vermeye başlarız" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Tes-İş 9. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, sendikacılık deyince akla işçinin hakkını hukukunu, alın terini korumanın geldiğini söyledi. Türkiye'nin kaçınılmaz ve köklü bir değişim içinde olduğunu ve bu değişimi herkesin yaşadığını belirten Gül, değişimi gerçekleştirirken bunu sağlıklı ve acısız şekilde yapmanın önem taşıdığını ifade etti. Gül, sendikalarla oturup konuşularak her şeyin el birliği içinde yapılmasının da önem taşıdığını dile getirdi.

Türkiye'de her kesimin memnun olması gerektiğini belirten Gül, Türkiye'de bazılarının mutlu, bazılarının mutsuz olmasının huzur getirmeyeceğini, hep beraber, her kesimin mutlu olmasının Türkiye'yi daha güçlü hale getireceğini ifade etti. Bütün bu konuların, kavgasız gürültüsüz, gayet dikkatli, gerçekçi şekilde konuşarak ele alınması gerektiğini, Türkiye'nin götürüleceği istikametin bütün muasır medeniyetlerin daha üzerine çıkarma hedefi olduğunu dile getiren Gül, "Bunun için hukukumuz değişecek, siyasi anlayışımız değişecek. Bunun için farklılıklarımızı, bir zamanlar olduğu gibi korku gibi görmeyeceğiz. Her şeyi daha çok kucaklayacağız. Özgürlüklerin sınırı daha çok gelişecek. Hiç kimse, kendi öz ülkesinde kendini garip hissetmeyecek. Herkes, 'burası benim memleketim' diyecek, işte bütün bunların olabilmesi için, bir taraftan geniş anlamda özgürlüklerin, diğer anlamda da çalışma hayatının tabii ki mutlu etmesi gerekir" diye konuştu.

İşçilerin alnının teriyle evine ekmek götürdüklerini, sendikaların da bu kesimin temsilcileri olduğunu belirten Gül, salondakilere, "Türkiye'yi aydınlatıyorsunuz, elektrikleri siz üretiyorsunuz, evlere suları siz taşıyorsunuz, enerji her şeyin temeli, onu siz üretiyorsunuz. Dolayısıyla çok kritik bir ekonomik alanın, çalışma hayatının temsilcilerisiniz. Ayrıca şunu da söyleyeyim, gelecekte de yine en önemli olacak. Türkiye'nin yatırımlarının en önemli yönlendiği yer enerji yatırımlarıdır" diye hitap etti. Nükleer enerji, hidroelektrik santralleri, barajlar, gaz santralleri gibi alanlarda yatırım yapıldığını, kısa süre içerisinde enerjide 100 milyar dolara yakın yatırımın gerçekleştirileceğini aktaran Gül, "Bunlar insansız gerçekleşmeyecek. Bunlar uzaktan kumandayla üretilmeyecek. Üretilen enerji kendiliğinden gelmeyecek, dağıtılmayacak. Bütün bunlar emekçilerin emeğiyle gerçekleşecek, üretimi, dağıtımı onlar gerçekleştirecek" dedi.

-"O ÜLKEDE HİÇ TAT OLMAZ"-

Düzenlemeler yapılırken, yeni stratejik kararlar alınırken sektörün önemli ayaklarından biri olan sendikalarla da çok yakın bir işbirliği içinde olmak, onların kaygılarını dinlemek gerektiğini ifade eden Gül, şunları söyledi: "Bazen iş hayatında işverenin de sendikaların, çalışanların da maksimum talepleri olabilir. Açıkçası bunların hangisinin gerçekçi, bunların hangisinin doğru olduğunu, sağduyuyla yaklaşıp uzmanlar gözüyle yaklaşıp, doğruyu bulup Türkiye'yi yoluna devam ettirmek gerekir. Türkiye'de birçok sıkıntılar olabilir.

Ama çalışanların sıkıntısı maksimum bir noktaya ulaşırsa o zaman o ülkede huzur olmaz, o ülkede hiç tat olmaz. İşte bu noktalara gelmemek için başından hep beraber çalışmak ve problemleri çok önceden önlemek gerektiğine inanıyorum.

Türkiye hepimizindir, bu ülke hepimizindir. Doğudan batıya herkesindir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hepimiz bu ülkenin asil vatandaşlarıyız.

Türkiye'de sıkıntılar yok mudur? Vardır. Ama Türkiye'deki sıkıntıların sebebi açıkçası, demokratik ve hukuk standartlarımızın düşüklüğünden dolayıydı.

Bunları yükseltmek hepimizin görevidir ve el birliğiyle yapılacaktır. Bu sıkıntılar Türkiye'nin farklı farklı bölgelerinde, farklı ortaya çıkabilir. Bu konularda da herkesin dikkatini çekmek isterim. Bu konularda da sakın ha gerçekçi olmayan, yanlış olan düşüncelere kimse kapılmasın. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, bu ülkenin ortak sahibi olmaktır. Bu ülkede hiçbir zaman ikinci sınıf vatandaş yaratmamamız gerekir. Bu ülkedeki bütün vatandaşlarımız istediği yere gider, istediği yerde iş kurabilir, istediği yerde çalışabilir. Türkiye'nin bütün nimetlerinden herkes istediği gibi faydalanabilir. Bunları hiç zedelememek lazım.

Vatandaşlarımız arasında farklılıklar bir gerçektir. Bunlar bizim elimizde değil ki, bunlar tarih boyunca gelendir. Kimimiz İstanbul'da, kimimiz Diyarbakır'da, kimimiz Trabzon'da, kimimiz Hakkari'de, kimimiz Hatay'da doğduk. Hangi ilimize gidersek o ilimizin kendine has özellikleri vardır. Bunlar korkulacak değil, bunlar tam tersine bu ülkenin gerçekleridir. Ama asla bunları bir ayrılık, farklılık şeklinde çıkartmamak gerekir."

-"TOZ PEMBE BİR MANZARA ÇİZMEM BEN"...-

Türkiye'nin zengin bir kültür mirasına sahip olduğunu, bazı kültür mirasının yer altında bulunduğunu, camiler, müzeler gibi yer üstü kültür varlıklarının yanında "Dede Korkut", "Mem-u Zin" gibi destanların da ortak mirasın ürünleri olduğunu anlatan Gül, "Türkiye'nin tabii ki resmi dili Türkçe'dir, tabii ki böyle devam edecektir. Ama Türkiye'nin farklı farklı yerlerinde konuşulan farklı farklı lisanlar vardır. Bunların hepsi de bizim lisanlarımızdır. Bunların hepsine de sahip çıkacağız. Ama bunları eğer biz farklı ideolojik, farklı siyasi saiklerle yapmaya kalkarsak o zaman kendi huzurumuzu, kendi düzenimizi bozarız ve kendi vatandaşlarımıza, kendi insanlarımıza zarar vermeye başlarız" dedi.

"Hiçbir zaman toz pembe bir manzara çizmem ben... Gerçekçiyimdir ben de noksanlarımızı, eksikliklerimizi görmemiz gerekir. Vicdanlarımıza ters düşen uygulamalar neyse bunları görmemiz, bunların üstünü kapatmamamız gerekir" diyen Cumhurbaşkanı Gül, bunları düzeltmenin de herkesin el birliğiyle konuşarak, anlaşarak yapılması gereken noktalar olduğunu söyledi. Gül, böyle yapılmaması halinde yaşanacak zorlukların da Türkiye'nin ilerlemesini, gelişmesini, zenginleşmesini önleyeceğini ifade etti. Zaman zaman bunların yaşandığını, terörün Türkiye'ye yaşattığı acıların çok iyi bilindiğini dile getiren Gül, Türkiye'nin "ayağında prangaların olmaması gerektiğini", sıkıntılara karşın adeta "şahlanan bir dönemi yaşadığını" söyledi.

Türkiye'de ara dönemlerin yaşandığını, askıya alınacak pek çok şeylerin olduğunu, bütün bunların Türk siyasi hayatının gerçekleri olduğunu ifade eden Gül, "Ama geriye bakmayacağız. İleriye bakacağız. Şimdi ileriye bakacağız. Hep beraber ileriye bakacağız. Hükümet, sendikalar, öğrenciler, bilim adamları, iş adamları olarak, ama hep ileriye bakarken de herkes birbirinin hukukunu koruyarak ileriye bakması gerekir. İş adamı ileriye giderken sendika geride kalırsa o zaman olmaz veya sendika çok ileri giderken iş adamının eli kolu bağlanırsa ileriye gidemez" dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber