Bakan Dinçer: 1254 liralık maaşın kaynağını nasıl bulacaksınız?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, CHP'nin ''aile sigortası'' projesiyle ilgili olarak, bunun nasıl bir mekanizma olduğuna dair hiçbir bilgi edinemediklerini belirterek, ''Aile sigortası sistemi düşünülebilecek bir sistemdir. Ancak sizin, onu sosyal güvenlik sistemi içerisinde ele alarak değerlendirip, modelinizi ona göre kurmanız lazım'' dedi.
Dinçer, Malatyalı İş Adamları Derneğinin (MİAD) ''Çalışma Yasası'nın İş Yaşamına Etkileri ve Yeni Değişiklikler'' konulu 45. Aylık Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çalışma hayatının en önemli sorununun, işsizlik ve istihdam meseleleriyle ilgili konular, kayıt dışılık, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal güvenlik meseleleri ile sendikal hak ve özgürlükler olduğunu söyledi.
CHP'nin ''aile sigortası'' projesine değinen Dinçer, henüz sadece ismi söylendiği için henüz bunun nasıl bir mekanizma olduğuna dair hiçbir bilgi edinemediklerini söyledi. Aile sigortası sisteminin düşünülebilecek bir sistem olduğunu ifade eden Dinçer, ancak konunun sosyal güvenlik sistemi içerisinde ele alınarak, değerlendirilip modeli ona göre sunmak gerektiğini belirtti.
-''O ZAMAN TÜRKİYE'DE KİMİ ÇALIŞTIRACAKSINIZ?''-
Aile sigortası kapsamında değerlendirilebilecek, neredeyse bütün alt başlıkları, farklı birimlerde ve yardımlarda uyguladıklarını ifade eden Bakan Dinçer, şunları kaydetti.
''Memurların eşlerine ve çocuklarına yardım yapıyoruz. Özel sektörde çalışanlara asgari geçim indirimi uyguluyoruz. Bütün çalışanlarımıza, doğum ve ölüm yardımı yapıyoruz, bütün çalışanlarımızın çocuklarına burslar veriyoruz, ders kitapları yardımları yapılıyor. Bunun dışında, kimsesiz insanlara yardım yapılıyor. Primsiz ödemelerden yaklaşık 1.5 milyon insana, Sosyal Yardımlaşma Vakfından yaklaşık 2 milyon insana yardım yapılıyor. Türkiye'de toplam 4 milyona yakın insana her yıl 4,5 milyar TL yardım yapılıyor. Yaklaşık 2 milyon 100 bin hane için yaptığımız ortalama yardım miktarı 340 TL aylık. Bunun üzerine yeşil kartı da koyduğunuz zaman her yıl yaklaşık olarak bu kesime 11.5 milyar TL'lik yardım yapıyoruz. Bunun üzerine bir de sosyal sigorta getirilecek ve 600 TL ek para verilecekse o zaman Türkiye'de kimi çalıştıracaksınız? Hele hele 1254 TL'lik bir maaşı vermeyi düşünüyorsanız, bunu verdiğiniz zaman kimi iş sahalarına sürüp çalıştırma imkanınız olacak? Daha da önemlisi bunun aşağı yukarı yıllık maliyeti 13 milyar TL olacak. Bu kaynağı nereden bulacaksınız? Sürekli olarak bu parayı bulmanız gerekecek.''
-OSTİM'DEKİ PATLAMALAR-
Bakan Dinçer, iş sağlığı ve güvenliği konusunun, Türkiye'nin kanayan yaralarından biri olduğunu belirterek, ''200 milyon TL'lik tedbir alsaydık, 4 milyar TL'lik maliyetimiz olmayacaktı. 2009'da 200 milyon TL'lik tedbir almadığımız için tam 4 milyar TL maliyetimiz oldu'' diye konuştu.
Ostim'deki patlamalara da değinen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ostim'de meydana gelen kazaya baktığımızda, insanın yüreği parçalanıyor. İki şekilde parçalanıyor, kaybettiğimiz insanlar için üzülüyorsunuz, ayrıca yıllarca çalışmış, sermaye biriktirmiş, uluslararası alana çıkmış, rekabet etmiş ve küçük bir pazar olmuş işletmenin de mahvoluşunu görüyorsunuz. Peki değer mi bütün bunlara? Alacağımız çok küçük tedbirlerle çok büyük maliyetleri önleyebilecek durumdayken, hatta daha da önemlisi kendi sağlımızı ve kendi hayatımızı biraz ciddiye alarak önleyebileceğimiz pek çok sorun varken, boşvermişlik ya da küçük maliyetlerin ihmali sebebiyle büyük sorunlarla karşılaşmayı hiç hak etmiyoruz doğrusu. Öyleyse bu alanda bir kültür ve bilinç oluşturmak gibi bir sorumluluğumuz da var. Bu konuda sizlerin desteği ve yardımı olmadan bizim yapabileceğimiz şeylerin çok sınırlı olduğunu bilmenizi istiyorum.''
Ömer Dinçer, meydana gelen maden, metal ve inşaat sektöründeki kazaların pek çoğunun ölümle sonuçlandığına dikkati çekerek, Türkiye'nin ölümlü iş kazası oranında, dünya genelinde kötü bir durumda olduğunu söyledi.
Türkiye'deki 1 milyon 300 bin işletmenin sahada çalışan yaklaşık 400-500 müfettişle her yıl denetlenmesinin mümkün olmadığını anlatan Dinçer, şöyle devam etti:
''Bunun farkında olduğumuz için bilinç ve kültür yaratma çalışmalarına çok daha ağırlık veriyorum. Proje bazlı denetimler yapıyoruz. İş kazası ölümlerinin çok olduğu sektörlere alabilecekleri önlemler konusunda rehberlik etmeye çalışıyoruz. Ancak yetmiyor, zaten denetleyerek bu sorunu çözmeyi hayal etmek de çok doğru değil. Bunun bilinç ve kültürle alakalı olduğunu herkes kabul etmeli. Herkesin bu konuda yapabileceği şeyler olmalı. Kaza olduğunda işçi sendikaları, meslek örgütleri ortaya çıkıyor ve seslerini yükseltiyor. Çok doğru, yükseltmeliler ama sadece kaza olduğunda ve insan kaybettiğimizde mi yükseltmeliler? İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili toplantı yapıyorum, o sendikalar ve meslek odaları katılmıyorlar. O zaman biz bu sorunu nasıl çözeceğiz?''
Dinçer, Türkiye'de yeteri kadar iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olmadığını dile getirerek, ''Daha önceden yetiştirilmiş 3 bine yakın iş sağlığı ve güvenliği belgesine sahip elemanların sınavlarını ve belgelerini mahkeme iptal ettiği için onlar açıkta kaldı. Bir sınav daha yaptım, 2 bin 200 kişiye belge verdik. Mahkeme onu da iptal etti. Aralık ayında bir sınav daha yaptım 2 bin 80 kişiye yeniden belge verdim, tekrar mahkemeye verildi. Çünkü meslek odaları, ellerindeki bu gücü ve yetkiyi, gelir sağlayan kaynağı kaybetmek istemiyorlar'' diye konuştu.
Herkesin bu sorunu çözmekle yükümlü olduğunu vurgulayan Dinçer, işverenleri iş sağlığı ve güvenliği konusunda tedbir almaya çağırdı.
-''KIDEM TAZMİNATI, ÖNCELİKLİ OLARAK İŞÇİNİN SORUNU''-
Bakan Dinçer, çalışma hayatının esnekleştirilmesi konularına sendikaların karşı çıktığını ifade ederek, ''İşveren sendikalarımız da maalesef karşı çıkıyorlar. Çünkü esnekleştirmenin bir boyutunda yine işçilerimizin kıdem tazminatı meselesi var. Kıdem tazminatı meselesiyle ilgili olarak ben bugüne kadar ağzımdan bir kere olsun 'Kıdem Tazminatı Fonu kurulacak' veya 'Kıdem tazminatı kaldırılacak' gibi bir lafı etmediğim halde benim söylediğimi belirterek birçok gazetede haber çıkıyor. Şunu tekrar söyleyeceğim, kıdem tazminatı kaldırılsın ya da fonu kurulsun diye bir öneri yapmadan sorunu ortaya koyuyorum ve Türkiye bu sorunu tartışsın istiyorum'' şeklinde konuştu.
Kıdem tazminatının, Türkiye'de öncelikli olarak işçinin sorunu olduğunu vurgulayan Ömer Dinçer, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Maalesef işçi temsilcileri, işçilerin bu sorununa sahip çıkmamaktadırlar. 2009 yılında yaptığımız kaba taslak analizlerde 2.5 milyon insan işinden ayrıldı veya değiştirdi. Bunların sadece yüzde 7.8'i kıdem tazminatı almaya hak kazandı, alıp almadıklarını bilmiyorum. Son birkaç yılın verilerine baktığımızda yaklaşık 9 milyon kişi işinden çıktı, ayrıldı ya da değiştirdi. Bunların ortalama sadece yüzde 9'unun kıdem tazminatı almaya hak kazandığını görüyoruz. Demek ki genelde bizim ülkemizde kıdem tazminatı alabilen insan oranı yüzde 10'un altında. Bu, işçiler için ciddi bir sorun, çünkü değişik gerekçelerle kıdem tazminatı alamıyorlar.''
Bakan Dinçer, kıdem tazminatı konusunun, işten çıkış maliyetlerini artırması sebebiyle işverenler için de ciddi bir sorun olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''İşverenler çoğu kere sosyal güvenlik primlerinin yüksek olduğunu düşünüyorlar ama 5 puanlık indirimden sonra OECD ülkelerinin ortalamasına yaklaştığını ifade etmem lazım. Bu yüzden sosyal güvenlik primleriyle ilgili herhangi bir değişiklik kararımız olmadı, belki olması da düşünülmüyor. Ancak kıdem tazminatının tartışılmasıyla ilgili ve işverenin rekabet gücünü etkilemeyecek şekilde düzenlenmesiyle ilgili bir karara da ihtiyaç var. Biz hem işçinin herhangi bir kaybı olmaksızın hem de işverenin rekabet gücünü azaltmaksızın kıdem tazminatını çözebilir miyiz diye bir sorunu ortaya koymalı ve bunun üzerinde tartışabilmeliyiz.''