Ankara Üniversitesi'nden şok 'YGS' raporu

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 10 Mayıs 2011 20:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümünce YGS'ye ilişkin hazırlanan raporda, "Adayın moralini başlangıçta zor sorularla bozmamak, var olan potansiyelini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamak üzere test kolay sorularla başlar. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır. Bu yüzden, YGS 2011'de bu ilkelere uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşan adaylar dezavantajlı durumda kalmışlardır" görüşüne yer verildi.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü'nün "YGS 2011 Uygulaması"na İlişkin görüşlerinin yer aldığı raporda, 27 Mart 2011 tarihinde yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) kullanılan testler ve uygulanışı ile ilgili gelişmeler değerlendirildi.

Raporda, YGS gibi önemli bir sınavda kullanılacak ölçme araçlarının geliştirilmesinde ve uygulanmasında ölçme ve değerlendirmenin vazgeçilmez bazı bilimsel temel ilkelerinin gözetilmesinin gerekliliği vurgulandı. Raporda, "Sınavın sonucuna göre verilecek kararların adil, nesnel, eşitlik ilkesine zarar vermeyecek biçimde, bir başka ifade ile geçerli ve güvenilir olabilmesi için sınava ilişkin tüm uygulamaların bu ilkelere göre gerçekleştirilmesi zorunludur" ifadesine yer verildi.

Raporda, YGS 2011'de uygulanan testlerde, "konu/tema birliğinin sağlanması", "soruların kolaydan zora doğru sıralanması" ve "sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanması" ilkelerinin göz ardı edildiği ileri sürülerek, "her adaya özgü bir kitapçık uygulaması adı altında akademik açıdan kabulü mümkün olmayan, tamamen 'mekanik' olarak nitelenebilecek bir uygulamaya gidildiği" savunuldu.

1 milyon 700 bin ayrı kitapçık için bu ilkelerin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığının altı çizilen raporda, "YGS gibi seçme amacıyla kullanılmak üzere geliştirilen bir testte; konu/tema birliğinin sağlanması gerekir. Bir testteki belli bir konu ya da temaya ilişkin soruların testin farklı yerlerine dağılması, öğrencinin testi yanıtlarken zihinsel kurgusunu ve dikkatini bozacak, gerçek performansını göstermesini engelleyecektir. Bu ilkeye uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşmak adaylar açısından haksız bir durum yaratmakta ve eşitlik ilkesini bozan bir nitelik taşımaktadır" değerlendirmesinde bulunuldu.

-"ADAYLAR DEZAVANTAJLI DURUMDA KALMIŞ"-

Soruların kolaydan zora doğru sıralanması gerektiği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:

"Sınav zaten yeterince kaygı yaratan bir ortamdır. Bazı adaylar bu kaygıyı o kadar fazla yaşarlar ki bu durum soruları anlamalarını güçleştirecek hatta onların rahatsızlanmasına neden olacak düzeyde olur. Sınav kaygısı, psikolojide yoğun olarak çalışılan bilimsel bir araştırma konusudur. Bu yüzden adayın moralini başlangıçta zor sorularla bozmamak, var olan potansiyelini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamak üzere test kolay sorularla başlar. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır. Bu yüzden, YGS 2011'de bu ilkelere uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşan adaylar dezavantajlı durumda kalmışlardır.

Sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanması gerekir. Seçenekleri sayı, rakam türünde olan sorularda seçenekler büyükten küçüğe ya da küçükten büyüğe doğru sıralanır. Buradaki temel gerekçe yine aynıdır. Diğer bir deyişle amaç, adayın testle ölçülen özellikteki gücünü ortaya koymasıdır, seçenekleri algılama hızını veya karışık halde verilmiş seçenekleri zihninde sıralama gücünü ölçmek değildir."

Temel ölçme ilkelerine uygun olarak hazırlanan bir testteki soruları cevaplayan adayların başarısı ile aynı soruları içeren ancak tekniğine uygun bir formda sunulmamış bir testi cevaplayan adayların başarısı arasında, ilk gruptakilerin lehine önemli farklılıkların olduğunun tartışılamayacak kadar açık bir bilimsel olgu niteliğinde olduğu belirtildi. "Her adaya özgü soru kitapçığı" uygulamasının, bazı adayların lehine, bazı adayların ise aleyhine sonuçlar doğuracağı kaydedildi.

"Şifre" tartışmalarının ilk ortaya çıktığı tarihte ÖSYM'nin web sayfasında yer alan YGS 2011'de kullanılan testler ve cevap anahtarları söz konusu "şifre" çerçevesinde bölümün öğretim üyelerince incelendiği ifade edilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Bu inceleme sonucunda, özellikle 'Temel Matematik Testi'nde yer alan sorularda; soru kökünü ve seçenekleri hiç okumadan belirtilen şifre uygulanarak, 40 sorudan 30'un üzerindeki soru için hemen doğru cevaba gidilebildiği gözlenmiştir. Bu incelemede olduğu gibi, YGS 2011'de kullanılan diğer kitapçıklarda da yanıtların seçeneklere tesadüfi bir biçimde dağıtılmayıp belli bir sistematiğe göre yerleştirildiği (şifreleme) iddiası gerçek olduğu takdirde, sınavın yansızlığı tamamen ortadan kalkmış olacaktır. Zira bu durumda testlerde ölçülen, adayın ilgili alanlardaki akademik başarısı değil, seçeneklerdeki sistematiği yakalama gücü olacaktır. Bu sistematiği yakalayarak doğru yanıtlar veren adaylar, haksız bir başarı elde etmiş olacaklardır."

ÖSYM Başkanının 3 Nisan 2011 günü yaptığı basın toplantısındaki açıklamalarının ve basın mensuplarının sorularına verdiği yanıtların, konuya ilişkin kuşkuları giderici nitelikte olmadığı gözlenmiştir. Tartışılan 'şifreleme sistemi'nin hiçbir adaya ait test kitapçığında kullanılmadığı bu toplantıda ifade edilmiştir. Böyle bir 'şifreleme sistemi' adaylara verilen test kitapçıklarında bulunmuyorsa ve ÖSYM, test hazırlama sürecinde, güvenlik, gizlilik gibi nedenlerle bir 'şifreleme sistemi' kullandıysa, bu sistemin güvenlik açısından özellikle saklanması gerekirken, neden kamuoyuna ilan edilen kitapçıkta bu şifreleme sistemi ile çözülebilen soruların yer aldığına dair akla yatkın ve akademik bir gerekçe sunulmamıştır."

-"BU TARZ UYGULAMALARI DESTEKLEMEK MÜMKÜN DEĞİL"-

Söz konusu basın toplantısında, ÖSYM Başkanı tarafından, "her adaya özgü soru kitapçığı hazırlandığı; her sorunun doğru cevabının da her bir adayın soru kitapçığında yine rastgele bir biçimde bir seçeneğe atandığı; madde analizine imkan tanımak üzere yanlış seçeneklerin de yerlerinin değiştirildiği"nin belirtildiği kaydedildi. Madde analizinin temelde maddelerin (soruların) teknik niteliklerini (güçlük derecesi, ayırt edicilik gücü gibi) ortaya koymak üzere yapıldığı belirtilen açıklamada, YGS 2011'de "adaya özgü soru kitapçığı"nın hazırlanmış olmasının, madde analizine "imkan tanımak" bir tarafa, bu analizlerin yapılmasını gereğinden fazla güçleştireceği ileri sürüldü.

ÖSYM Başkanı'nın YGS 2011'e ilişkin test geliştirme çalışmaları yapılırken, "eğitim bilimcilerden görüş aldıkları"nı ifade ettiği belirtilerek, uzmanlık alanı "Ölçme ve Değerlendirme" olan hiçbir eğitim bilimcinin ölçmenin temel ilke ve tekniklerine uygun düşmeyen bu tarz sınav uygulamalarını desteklemesinin mümkün görünmediği ifade edildi.

Raporda şunlar kaydedildi:

"Sonuç olarak, başta öğrenciler, veliler, öğretmenler, öğretim üyeleri ve yöneticiler olmak üzere çok geniş kitleleri ilgilendiren, geçerlik ve güvenirliği açısından ciddi sınırlılıklar taşıyan bu sınavın, sonuçlarına dayalı olarak kararlar almak, ölçme ve değerlendirme alan uzmanlarının kabul edebileceği bir uygulama olmadığı gibi, hiçbir sağduyu sahibi insanın da onaylayabileceği bir uygulama değildir.

Büyük bir psikolojik yük altında bu sınavlara hazırlanarak katılan öğrencilerimizin, onları maddi-manevi büyük fedakarlıklara katlanarak yetiştiren velilerimizin lehine olacak ve kuşkularını giderecek en uygun çözüm; bu 'sınavın iptali' ve daha önceki yıllarda yapılan sınav uygulamalarında olduğu gibi, bu yıla özgü olmak üzere birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılmasıdır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber