Okul korkusu aile desteğiye aşılır

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 18 Eylül 2011 17:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Uzmanlar, okul fobisinin aile desteğiyle aşılabileceğini, bu bağlamda, çocuklarla iletişim şeklinin son derece yumuşak ve gönül alıcı, motive edici olması gerektiğini söyledi

İzzet Güllü, eğitim öğretimde yeni sezonun başladığı bugünlerde okula başlayan öğrencilerin bazı normal olmayan davranışlar sergilediğini söyledi. Ortaya çıkan durumun okul fobisi değil geçici korku olduğunu belirten Güllü, "Ağız alışkanlığından olsa gerek, maalesef ki fobi kelimesi son dönemde korku ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Oysaki korku sevgi, öfke, nefret, özlem, heyecan gibi doğal bir duygu türüdür; fobi ise bir patoloji yani psikolojik rahatsızlıktır. Fobi ise pek tabii ki korkunun baskın olduğu, ancak irrasyonel nitelikli, karşı karşıya olunan durumla orantısız ve patolojik nitelik arz eden bir korkuyu ifade eder. Diğer bir anlatımla her okul korkusuna fobi demek meseleye basmakalıp yaklaşmak demek olur ki bu durum, sorunun çözümüne ilişkin yaklaşımımızı belirleyeceği için hayati bir hataya kapı aralar." dedi.

Klinik gözlemlerden edindikleri istatistiklere de yansıdığı gibi her belirsizlik durumu tabiatı gereği insan organizmasında kaygı ve korku oluşturduğunu vurgulayan Güllü, okulun da yeni başlayan çocuklar için belirsizlik durumu nedeniyle korkuya neden olduğunu anlattı. Güllü, okul korkusunun hem eğitime yeni başlayacak öğrencilerde hem de okuldan yaz tatili nedeniyle uzak kalan diğer öğrencilerde oluşabileceğini söyledi.

Paniğe kapılma, heyecan, içe kapanma haliyle kendini belli eden okul korkusunun ailelerin desteğiyle aşılması gerektiğini ifade eden Güllü, şöyle konuştu: ''Anılan gerçeklikten hareketle ve öncelikle, çocuğun büyük ölçüde insani bir süreç içinde işleyen ancak sıkıntı da yaratan bu duygusuna karşı saygı ile, hoşgörü ve anlayışla yaklaşılmalıdır. Anlayışsız, agresif, ürkütücü, sürekli sağa sola koşturan, baskıcı, telaş ve panik içerikli yaklaşımlar ile çocuğun zaten var olan kaygı ve korku ateşinin alevlerini besleyebilecek davranışsal hatalardan ısrarla uzak durulmalıdır.

Bu sorunda ne sert ne de esnek, 'tatlı-sert' diye bilinen orta bir yol en uygun yaklaşım olacaktır. Bu bağlamda, iletişim şeklimiz ve konuşmalarımız son derece yumuşak ve gönül alıcı, motive edip cesaretlendirici; ancak bu konudaki davranışlarımızın aynı oranda kararlı olması gerekmektedir. Bu cümlenin daha da somutlaşmış ifadesi şudur: Çocukla sıcak, güven dolu, anlayışlı bir dil ile iletişim kurulmalı, ancak okula götürme konusunda davranışsal bir gevşekliğe kaçılmamalı, böylece çocuğa farkında olmadan "biraz daha uğraşırsa taviz verilebileceği" yönünde gizil bir mesaj verilmemelidir. Çoğu aile bu orta tutumu yakalayamadığından, ya sevecen dilli ve gevşek davranışlı ya da tamamen anlayışsız bir üslupla ve katı-hırçın yaklaştıklarından dolayı umulan çözüm gecikebilmektedir.

Çünkü kızma ve zamansız ısrarın baskın olduğu model duygusal anlamda direnç oluşturmakla sonuçlanmakta, sadece hoşgörü eksenli yaklaşımlar ise çocuktaki taviz alabilme beklentisini pekiştirmekte, bu iki yaklaşım da nihayetinde aynı başarısız sonla karşılık görmektedir. Okula başlama sürecinde pek çok ailenin yaşadığı bu soruna abartma ve genelleme hatalarına düşmeden, aşırı aceleci ve panik keşmekeşinde boğulmadan, doğru bir yaklaşımla, bunun için de ebeveyn, çocuk ve okul rehberlik uzmanı eşgüdümünde çözümlenmeye çalışılmalıdır. Bu işbirliği ile bir sonuç alınamadığı takdirde ise bir üst yardım aşamasına geçilmeli, psikolog?psikiyatri uzmanı ekip işbirliği içersinde çalışan bir hastane kliniğine başvurulmalıdır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber