Bakan Davutoğlu: Suriye yönetimi üzerindeki baskılar artırılmalı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'de yaşanan gelişmelerin bir insanlık trajedisi haline geldiğine dikkat çekerek, Suriye rejimi üzerindeki baskıların artırılması gerektiğini söyledi.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 09 Haziran 2012 17:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Dışişleri Bakanları Üçlü Toplantısı'na katılmak üzere dün Trabzon'a gelen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ildeki temaslarına bugün de devam etti. Trabzon'daki tarihi Ayasofya Müzesi'ni gezen Davutoğlu, daha sonra Trabzon Valisi Recep Kızılcık'ı makamında ziyaret ederek, bir süre görüştü. Görüşmenin ardından Vali Kızılcık, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na kemençe hediye etti. Kemençeyi çalabilmeyi çok arzu ettiğini söyleyen Davutoğlu da Türkiye'nin diplomasi trafiğinin de kemençenin ritmi kadar aktif ve hareketli olduğunu ifade etti. Daha sonra Trabzon Belediyesi'ne geçen Bakan Davutoğlu, Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ile bir süre görüştü.

Bakan Ahmet Davutoğlu, ziyaretlerin ardından Trabzon Müzesi'nde düzenlediği basın toplantısında ise gündeme dair konularda değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına, son dönemlerde yaptıkları çalışmaları anlatarak başlayan Davutoğlu, Suriye'de yaşanan son gelişmelerin de herkesi kaygılandırdığının altını çizdi. Davutoğlu, ?Suriye'de geldiğimiz son aşamada maalesef Suriye'deki trajedinin sadece Suriye ya da bölge sınırları ile kayıtlı kalmasının ötesinde bütün insanlığı ilgilendiren bir insanlık trajedisine dönüşmekte olduğudur. Yapılan katliamlar ve bunların devam edecek olması hepimizi kaygılandırıyor.? ifadelerini kullandı.

?SURİYE KONUSUNDA YENİ ADIMLAR İÇİN ÇALIŞMALARIMIZ SÜRÜYOR?

Suriye konusunda, yeni bir sürecin mi başladığı ve bu konuda Türkiye'nin rolünün ne olacağı şeklindeki soru üzerine Bakan Davutoğlu, şu açıklamayı yaptı: ?Daha önce başkanlar açıklamasında, tutumumuz çok açık bir şekilde ortaya konuldu. Tutumumuz bu 14 ülkenin ortak tutumudur. Biz Suriye'deki bu trajedinin bitmesi, mezhepsel temelli herhangi bir yoğun çatışmanın yaşanmaması ve hangi kökenden olursa olsun bütün Suriyeli kardeşlerimizin barışı ve huzuru için elimizden ne geliyorsa bugüne kadar yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Bir taraftan Suriye rejiminin bu saldırıları ve insanlık suçu niteliği taşıyan son katliamlara açık tavır alan ülkelerin oluşturduğu zeminde baskıyı artırmak, diğer taraftan Suriye üzerinde etkin güce sahip olan BM Daimi Konseyi'nin de üyesi olan Rusya ve Çin ile temasları sürdürmek ve tabi bölgesel inisiyatifler olarak da yeni adımlara planlamak için de birkaç aya yakındır çalışmalarımız sürüyor.?

Suriye'de meselenin, iki taraf arasındaki mücadele olmaktan çıktığının altını çizen Davutoğlu, ?Suriye halkının çok ağır silahlarla rejim tarafından katliamı şekline dönüşmüştür. Bunu görmemiz lazım. Aynı şekilde bölgesel bir gerilimin tarafları yok burada, mezhepsel ve din etkenli bir çatışma da yok. Yani bir tarafta Sünnilerin, diğer tarafta Nusayrilerin olduğu bir çatışmadan çok, kendi halkına zulmeden bir rejimle, hangi etnik köken ve mezhepten olursa olsun bu zulme muhatap olan halk kitleleridir.? ifadelerini kullandı.

Suriye meselesinin uluslararası alanda da bir küresel kutuplaşma gerekçesi olmamasını istediklerine vurgu yapan Davutoğlu, şöyle devam etti: ?Yani bir tarafta Batı ülkeleri ve Arap ülkeleri ve komşu olarak Türkiye, diğer tarafta Rusya ve Çin gibi bir kutuplaşmayı doğru görmüyoruz. Bu bir insanlık meselesi haline dönüşmüştür. Herkesin bunu bu şekilde anlamasına önem veriyoruz. Dolayısıyla da Rusya ve Çin ile de temas halindeyiz. Onlarla da aynı perspektiften olayları değerlendirebilmemiz için bu temaslarımızı sürdüreceğiz. Suriye sorunu kimsenin dışlanmadığı, herkesin sorunun içerisinde olduğu, ancak herkesin de uluslararası temel ilkeler etrafında, insan hakları ve sivillerin korunması çerçevesinde yaklaşmasını bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konudaki aktivitelerimizin arttığı bir dönem olacak. Her halükarda şuna izin vermeyeceğiz; bir rejim son derece gayri insani yöntemlerle kendi insanını katlederken buna seyirci olmayacağız. Ne Türkiye, ne Arap Ligi olarak, ne de bütün aktörlerin içerisinde bulunduğu uluslararası aktörler olarak buna seyirce kalmayacağız.?

ÇİN DIŞİŞLERİ BAKANI İLE GÖRÜŞMESİ

Suriye konusunda Çin Dışişleri Bakanı ile dün telefonla bir görüşme yaptığı bilgisini veren Bakan Davtoğlu, görüşmenin detaylarına ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: ?Türkiye ve Çin'in Ortadoğu Bölgesi ile ilgili kaygıları ortaktır. Dünkü görüşmemizde de bunu tekrar tespit ettik. Çin için de Türkiye için de Ortadoğu'da istikrar önemlidir. Ama maalesef kendilerine de vurguladığım gibi Esed yönetimi bir istikrar değil, istikrarsızlık faktörü haline dönüşmüştür. Çin Dışışleri Bakanı temel ilkelerini vurguladığında bu konularda da örtüşme var. Biz de Çin de Suriye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine bir halel gelmesini istemiyoruz. Rejim ve yönetim ne olursa olsun biz Suriye'nin toprak bütünlüğüne çok önem veriyoruz. Ayrıca, iki ülkede de Suriye'de sürmekte olan bu katliamlara net bir tutum içerisindedir. Ama bu tutumun sürmesi konusunda yöntem farklılıkları olabilir.?

Çin tarafının Annan Planı çerçevesinde çalışmaların yürütülmesini vurguladığını anlatan Davutoğlu, ?Biz de Annan Planı'nı desteklediğimizi söyledik. Ancak şunun da farkında olmamız lazım ki Annan Planı bütün bu destek ifadelerine rağmen alanda can kayıplarını engelleyememiştir. Suriye yönetimi açık bir şekilde Annan Planı'nı defalarca ihlal etmiştir ve halen ihlal ediyor. Bir plan hergün ihlal ediliyorsa sürekli o plana atıfta bulunarak bu sürecin işlediğini düşünmek de çok zor. Gerek Hula gerek Hama katliamları Annan Planı'nın fiilen yönetim tarafından ciddiye alınmadığını, saygı gösterilmediğini ortaya koyuyor. Biz bu konuda elimizdeki bilgileri Çin tarafı ile paylaştık. Eğer Annan Planı ciddi bir şekilde uygulanacaksa takvimlendirme ve kararlı bir tutum sergilenmesi gerektiği ve bu mesajın da bütün BM Güvenlik Konseyi Daima Üyeleri tarafından paylaşılması gerektiğini kendilerine aktardır. Çok faydalı bir görüşmeydi.?

Suriye'de son Hula ve Hama'da yaşanan katliamın ardından Türkiye'deki kamplara gelişlerde de artış olduğuna dikkat çeken Davtoğlu, ?Bunu da göz önünde bulundurarak, Türkiye'nin hem güvenlik hem insanı kaygılarını göz önüne alarak Türkiye üzerindeki bu baskıyı da herkesin anlaması lazım. Bu sürdürülebilir bir tutum değildir. Sadece iyi niyet planlarıyla Annan Planı'nın devrede olduğunu ifade etmek, hergün Türkiye üzerindeki güvenlik ve insanı baskının artmasını ortadan kaldırmıyor. Yeni planların bir karşılığının olması lazım.? dedi.

?REJİM ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIRILMALI?

Bakan Davutoğlu, BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın ?Suriye rejimi üzerindeki baskıların artırılması' çağrısını da doğru bulduklarını söyledi. Davtoğlu, ?Sayın Annan'ın bu açıklamasını doğru bir açıklama olarak değerlendiriyoruz. Esed yönetimini, bu yöntemi uygulayan bir yönetim dünyanın neresinde olursa olsun, kendi halkına Hula'da, Hama'da bu yöntemi uygulayabilen hiçbir rejimin meşruiyeti kalmaz. Sayın Annan'ın bu açıklaması aslında bir teklifi de ortaya koyuyor. Yani baskının artırılması. Evet baskını artırılması lazım. Ve bu meselenin daha fazla can kaybına yol açmadan bir hal sürecine sokuşması lazım.? diye konuştu.

?ERMENİSTAN'I KEİ'YE BEKLİYORUZ?

Bakan Davutoğlu, İstanbul'da yapılacak Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) toplantısına Ermenistan'ın katılmasını bekleyip beklemediği sorusu üzerine, ?KEİ bölgesel bir toplantı olarak Ermenistan'ın da başından beri üye olduğu ve katıldığı bir toplantı. İstanbul'daki toplantıya da katılmalarını bekliyoruz. Biz Karadeniz havzasının bir barış ve işbirliği havzası haline gelmesini arzu ediyoruz. Umut ederiz ki bu toplantıya paralel olarak önümüzdeki dönemde Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorunlar aşılır ve Kafkasya ve Karadeniz işbirliği alanı daha da genişler. Büktün bu çabalarımız hiçbir ülkeyi dışlayıcı mahiyette değildir, bunu vurgulamak iterim.? dedi.

?KIBRIS'TA CİDDİ BİR TAKVİMLENDİRME OLMALI?

Bakan Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs'ta müzakere süreciyle ilgili bir başka soru üzerine de şu görüşleri dile getirdi: ?Biran önce müzakerelere güçlü bir siyasi irade boyutu eklenmesi ve netice alıcı bir takvim yapılması şart. Ama maalesef KKTC tarafının bütün iyi niyetli çabalarına, yoğun çalışmalarına ve son olarak sayın Derviş Eroğlu'nun Sayın Ban Ki-moon'a yazdığı mektuba rağmen ki bu mektup son derece önemli yeni açılımlar içeriyordu, Kıbrıs Rum tarafı hem takvimlendirme, hem de sürecin bundan sonraki aşamasına uluslararası bir konferans yapma tekliflerini reddetti. Bu konuda AB ilişkileri bağlamında en çok zarar gören biziz ve AB. Hem de o sürece bağlı Doğu Akdeniz'de kırılgan durum var. Ama kimse Rum tarafına dönüp de ?ciddi şekilde masaya otur ve ciddi bir takvim içerisinde çözüm istiyoruz' demiyor. 1 Temmuz'dan itibaren de Rum tarafının AB dönem başkanlığını alması halinde, zaten geçen seneden ilan ettiğimiz pozisyonumun da geçerli olduğu düşünüldüğünde, bu konuda uluslararası alandaki irade eksikliğinin maalesef Kıbrıs'ta çözümü yavaşlatan bir tutum olduğu açık. Yine de biz çabalarımızı sürdüreceğiz.?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber