TRT'ye uğramadan emekli olmuşlar

Haber Giriş : 30 Haziran 2005 20:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TRT yıllarca yanlış yönetimin kurbanı oldu. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık müfettişlerinin defalarca ortaya çıkardığı usulsüzlüklere rağmen siyasi kadrolaşma ve kaynak israfı önlenemedi. Yerli yabancı film, dizi sektörünün de gözdesi kurum bugünlerde yine gündemde. TRT artık kendisine atılacak derin neşteri bekliyor. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ülkemizin ilk televizyonu. Devlet kurumlarının içinde en ayrıcalıklı olanı. Son yıllarda zor günler geçiriyor. Bu noktaya gelmesinde şüphesiz en büyük faktör, siyasi baskılar ve yayıncılıktan uzak yönetim anlayışı. Tam manasıyla çöken TRT'de şimdi enkazın altında kalan kurumu kurtarma telaşı yaşanıyor.

Bandrol paraları ve elektrik faturalarından kesilen paylarla ayakta kalan kurum, yeni bir yapılanmaya muhtaç. Kurulduğu 1964'ten sonra en şaibeli devrini 1997-2003 arasında eski Genel Müdür Yücel Yener'in döneminde yaşadı. Son 1,5 yıldır Şenol Demiröz'ün genel müdürlüğünü yürüttüğü TRT'de yıllardır süren kaynak israfının ve kadrolaşmanın önüne bir türlü geçilemedi.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ve Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarıyla defalarca dikkat çekilen kadrolaşma, yüksek bedellerle dışarıdan dizi ve program alımı gibi suiistimaller bir türlü bitirilemedi. Yakınlarını, milletvekillerini, üst düzey bürokratlardan yüzlerce insanı TRT'de usulsüz işe aldığı gerekçeleriyle adı raporlara geçen Yücel Yener hakkında açılan dava ve incelemelerle ilgili Danıştay Birinci Dairesi'nin 16 Şubat 2005'te aldığı iki kararla soruşturma izninden vazgeçildi. Konuyla ilgili ele alınacak 16 ayrı dava daha var.

Yener dönemine ait soruşturmanın ana dosyalarından birini oluşturan DDK'nın Haziran 2004 tarihli teftiş raporunda üyelerden Süreyya Turgut ve Galip Çelik, bu döneme ait icraatların raporlarda gerçek boyutlarıyla yer almadığı, usulsüzlüklerin çok daha büyük olduğu gerekçeleriyle karşı oy kullanmış. Başbakanlığa gönderilen ek raporda kamuoyuna yansımayan ilginç bilgiler var. Yücel Yener'in birinci eşi Asuman Gökaşan ve onun kızkardeşi Handan Gökaşan, ikinci eşinin kız kardeşi yani diğer baldızı Selma Özüpek'in (ikinci eş Belma Yener), kardeşleri Mustafa Göksel Yener ve Yüksel Yener'in, yeğenleri Zeynep Örf ve Doğan Yener'in, dayısı Kenan Değer ve gelini Füsun Değer ile RTÜK üyelerinin ve Başbakanlık'taki üst düzey bürokratların yakınlarının işe alımlarında nasıl usulsüzlükler yapıldığı anlatılıyor. Bunlar arasında yıllarca TRT'ye uğramadan emekli olanlar, öğrenciliği sırasında kurumda kadrolu çalışan olarak 4 yıl maaş alanlar bile var.

Daha da ilginci Danıştay, Yargıtay, Adalet Bakanlığı, Ankara Cumhuriyet Savcılığı, dönemin devlet bakanları, başbakanlık müsteşarları, ANAP, DYP milletvekilleri, TBMM komisyonları, eski bir TBMM başkanı ve sağlık bakanı hatta RTÜK üyeleri ve TRT'ye denetime gelen müfettişlere kadar uzanan kalbur üstü bürokrat ve siyasilerin çocukları, yakınları ve akrabaları TRT'de iş sahibi yapılmış. Bir kısmı kamuoyuyla paylaşılan ancak artık tozlu raflara kaldırılan raporlar TRT'nin en çok yıpratılan yüzünü; kadrolaşma ve istihdam hırsının bir kurumu nasıl çökerttiğini gösteriyor. Çünkü işe alımlarla birlikte TRT'nin 8 bini kadrolu, yüzlercesi sigortalı çalışan ordusu oluşmuş.

Söz konusu raporları ele alan Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun incelemesi sonucunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dönemin genel müdürü, vekili ve yönetim kurulu hakkında soruşturma açılmasını istemişti. İşe alımı yapılan personel sayısından, 724 milyar lirayı bulan genel müdürlük temsil giderlerine kadar kurumun ve yöneticilerin 6 yılı mercek altına alınması gerekirken, Danıştay Birinci Dairesi'nin 2005/182 ve 2005/183 sayılı kararlarıyla soruşturma izni kaldırıldı. Yani hatalar yapanların yanına kâr kaldı. Geçmiş dönemde yaşananlar sadece personel alımlarıyla sınırlı değildi elbette. Logo değişimi ve yeniden yapılandırma için yaklaşık 30 milyon dolar harcama yapılan, reklam gelirlerinin düşüklüğüne rağmen barter reklam sözleşmeleriyle yıllarca imtiyazlı anlaşmalara imza atılan TRT'de aynı bonkörlük yeni dönemde de sürüyor.

Ya elektrik faturaları olmasaydı?

Kurum, halen TRT-1, TRT-2, TRT-3, TRT-4, TRT-GAP/TBMM TV, TRT-INT, TRT-TÜRK olmak üzere 7 televizyon kanalı, Radyo-1, Radyo2/TRT-FM, Radyo-3, Radyo-4 ile birlikte 4 ulusal, 8 bölgesel ve bir yerel radyo kanalıyla yayınlarını sürdürüyor. Ancak fabrikaları aratmayacak kadroya sahip olmasına rağmen dışardan dizi, program, film alımı yapmayı sürdüren kurum AK Parti'nin iktidara gelmesinden sonra en büyük gelirlerinden birini büyük oranda kaybetti. Elektrik faturalarından tahsil edilen yüzde 3,5'lik bedel yıllarca en önemli gelir kalemiydi. Sadece 2002'de 342,3 trilyon lira aktarıldı. O dönemde TRT'nin 547,5 trilyon lira olarak hesaplanan gelirlerinin yarısından fazlasını oluşturan bu kaleme karşı, 2002 gideri 438 trilyon lira gerçekleşmiş. Kağıt üstünde 109 trilyon lira kâr etmiş gözüken TRT, elektrik faturalarının gelirleri çıkıldığında müflis tüccar konumuna düşüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı her yıl TEDAŞ'ın aktardığı 150-200 trilyonluk kaynağın bu yıl sonuna kadar kaldırılması için çalışma yürütüyor. Yani kalan yüzde 2'lik dilim de kaldırılacak. Elektrik enerjisi hasılat payının Bakanlar Kurulu kararıyla düşürülmesinden sonra önceki döneme göre kurumun gelirlerinde 102 trilyon liralık azalma meydana geldi. Bu gelirin tamamen ortadan kalkması büyük mali darboğaz demek.

TRT'deki sorun sadece Yener dönemine ait değil elbette. Elektrik faturalarından yapılan kesintinin yüzde 3,5'ten 2'lere düşürülmesi kurumu derinden etkiledi. En çok şikayet ise Şenol Demiröz'den geldi. Ancak yerli, yabancı film ve dizi alımlarıyla kabaran faturalar ve gelirlerin yarısının personele ödenmesi nedeniyle TRT 2004'ü de 126 trilyon lira zarar ve 63 trilyon lira finansman açığıyla kapattı. Buna rağmen, 2004'te 258 yerli film için 3,4 trilyon lira, 2004'te 712 yabancı film için 19,6 milyon dolar harcanan TRT'nin 8 binden fazla çalışanı var. TRT'nin rakibi, reytinglerin sahibi özel televizyonlarda çalışanların sayısı ise ortalama 300-500 kişiyi geçmiyor. Bazılarına göre 5 kıtada yayın yapabilen TRT'nin özel kanallarla kıyaslanması doğru değil. Durum böyle bile olsa TRT kendisi gibi kamu hizmeti verme özelliğine sahip birçok Avrupa ve dünya televizyonunun başarılarından da uzak.

Son günlerde kulislerde Genel Müdür Demiröz'ün istifa edeceği konuşuluyor. Özellikle bilançolar arası fark, Live Tv ihalesi, Eurovizyon, barter sözleşmeleri gibi konularla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca hazırlanan raporlar bugünlerde Müsteşar Ömer Dinçer ve Başbakan Erdoğan'a iletildi. TRT'de başlatılacak temiz eller operasyonu son 7 yıldan başlamak üzere bütün kurum yöneticilerini, yönetim kurulu üyelerini, birçok bürokrat ve siyasetçiyi derinden etkileyeceğe benziyor.

Bilanço bilmecesi, 61 trilyonluk fark

TRT ile ilgili en ilginç gelişmelerden biri geçen seneki gelir-gider hesaplarında yapılan incelemede ortaya kondu. Bilançolardaki iki farklı denetimde kurumun zararları arasında 61 trilyonluk fark çıktı. TRT'nin kendi çıkardığı rakamda borcu 101 trilyon görünürken, yasa gereği özel kuruluşlara yaptırılan incelemede bu rakam 40 trilyon lira olarak tespit edildi. 3 Haziran 2005 tarihinde Başbakan Erdoğan imzasıyla hesaplardaki uçurumun incelenmesi için Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK) görevlendirildi. TRT Genel Müdürlüğü Muhasebe ve Mali İşler Daire Başkanlığı, 2004'ü kapsayan incelemesinde borcu 101.864.565.248.251 TL olarak belirledi. Ardından 05.04.2005 tarihli, 365 sayılı Maliye Bakanlığı yazısına istinaden TRT, Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı özel bir Yeminli Mali Müşavirlik şirketinden inceleme istedi. 22 Nisan'da Mazars-Denge Ankara Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. TRT'nin bilançolarının enflasyon düzeltmesi denetim raporunu hazırladı. Raporda, ?Muhasebede çok sayıda yüksek tutarlarda değişiklik ve ters kayıtların yapıldığı, enflasyon düzeltme tablolarının sonuçlarının mizan sonuçlarıyla birebir mutabakat sağlamasının mümkün olmadığı, sabit kıymetler ve stoklarla ilgili farkların ayrıntılı bir şekilde yerinde incelemesinin gerekli olduğu.? belirtiliyor.

Rakamlar arasındaki uçurum üzerine Şenol Demiröz, Devlet Bakanı Beşir Atalay'a bir yazı gönderdi. ?Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden diğer gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri gibi TRT kurumunun da bilançolarının enflasyon düzeltmesine tabi tutması yükümlülüğü doğmuştur.? diyen Demiröz'ün yazısını Bakan Atalay Başbakan'a intikal ettirdi. Başbakan Erdoğan ise TRT'den gelen bilanço raporlarını ve Serbest Mali Müşavirlik Şirketinin hazırladığı rapora yazdığı bir üst yazıyı YDK Başkanlığı'na gönderdi.

Başbakanlık YDK henüz raporlar üzerindeki incelemesini tamamlamadı. Ancak iki farklı rapor arasından doğru olanın tespit edilmesi YDK'nın görevleri arasında değil. YDK, ancak kurumların çıkardığı tek bilanço üzerinden değerlendirme yaparak uygunsuzlukları belirliyor. Sadece geçen senenin zararlarıyla ilgili rakamları alan incelemelerden ortaya çıkan bu fotoğraf bile, kurumun yeniden yapılandırılması gerektiğini gösteriyor.

Yeniden yapılandıramama krizleri bitmiyor

TRT'nin son dönemine ait bu gelişmelerin kurumda geçmiş yıllara ait yaraların devamı olduğu muhakkak. Zaten YDK'nın Eylül 2004'te 2000-2003 dönemlerine ait yaptığı incelemeye göre de birçok usulsüzlük tespit edilmiş. Örneğin yeniden yapılandırmaya 30 milyon dolar ayıran dönemin yöneticileri, 2-3 milyon dolarlık maliyetli Yönetim Bilgi Sistemleri konusunda bugüne kadar ciddi bir çalışma başlatmamış. Yücel Yener döneminde ?Değişim Ofisi' faaliyetleri çerçevesinde 6.2 milyon dolarlık harcama yapılmış. Ancak yeniden yapılanmanın başlatılamaması, yönetim bilgi sisteminin kurulamaması en çok eleştirilen konular arasında hâlâ. Oysa Başbakanlık raporlarında, 2001-2005 dönemini kapsayan Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda ?TRT yeniden yapılandırılarak, sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulacak ve yayın içeriği zenginleştirilecektir. Bunun için gerekli hukuki düzenlemeler yapılacaktır.? ifadeleri yer alıyor.

RTÜK değişikliği TRT'yi de etkileyecek

Yaklaşık 12 yıl önce çıkarılan 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu'nun baştan sona yeniden tasarlanmasının zorunluluğu belirtiliyor. Ancak bugüne kadar bu anlamda köklü değişiklik öngören adımlar atılamadı. İkinci defa TBMM onayı alan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyelerinin seçilmesi ile ilgili Anayasa değişikliği geçen hafta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Bundan sonra 9 RTÜK üyesi Meclis'teki siyasi parti gruplarının milletvekili esas alınarak Meclis Genel Kurulu'nca seçilecek. Anayasa değişikliğine paralel olarak RTÜK üyelerinin Meclis tarafından seçilmesini öngören yasa teklifi AK Parti Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz tarafından geçen hafta Meclis'e verildi. RTÜK üyelerinin değişikliğinin aynı zamanda TRT genel müdürü değişikliği için de altyapı oluşturduğu söyleniyor. Yani AK Parti, icraatlarını tasvip etmediği Demiröz'ü yasa değişikliğini takiben değiştirmeyi planlıyor.

Son 10 yılı masaya yatırıldığında göze çarpan ilk husus, kurumun siyasi baskılarla doldurulmuş kadroları oluyor. TRT'de uygulanan ücret ve özlük haklarının diğer kamu kurum ve kuruluşlarına göre daha cazip olması kadro şişkinliğinin en temel sebeplerinden biri. Yıllarca hangi birime hangi kadronun ihtiyaç olduğu belirlenemedi. Haziran 2003'te tamamlanan norm kadro çalışmasına göre, 10 bin 221 kişilik kurum personel kadrosu 1402 iptal, 61 adet ihdas yapılarak 8 bin 880'e indirildi. 2004 başı itibariyle 8 bin 440 kişi kadro karşılığı sözleşmeli olarak kurumda çalışıyor. Daha önce ?akitli personel' sıfatıyla çalıştırılan 574 kişi sigorta ve kaçak işçi ithamlarıyla karşılaşılmasından sonra özel bir düzenleme ile geçici personel olarak adlandırıldı. Kurumda 10 yıldır kadro bekleyen ve bu şekilde çalışan kişiler var.

Kamu kurumlarında personel alımı genel duyurulu yarışma yeterlik sınavı yöntemi ile gerçekleştirirken, TRT'de bu yıllarca sözlü değerlendirme ve açıktan atama şeklinde uygulandı. Siyasetçi, yönetici ve bürokrat yakınlarının işe alınması gerçeğinin altında yatan temel faktör de bu. Çünkü genel müdürlerin sözlü talimatı ve açıktan atama yöntemiyle işe alınan binlerce insan var. Sadece Yücel Yener'in genel müdür olduğu dönemde açıktan ve naklen ataması yapılan 2 bin 362 kişi işe başlamış. Bu alımların sadece 267'si halkın tamamına açık genel duyurulu yarışma ve yeterlilik sınavı yöntemiyle gerçekleştirilmiş. Bir TRT çalışanı, Yener dönemine ait bu usulsüz uygulamalar için ?İşe alınanlar için söylenecek tek şey var. Yöneticiler talimat verdi, adaylar işe alındı.? diyor. TRT Kurumu Personeli Sağlık ve Sosyal ve Yardımlaşma Vakfı bünyesinde çalışan 320 personel ile istisnai sözleşme karşılığı 29 bin 432 kişiden hizmet alınmış. Genel müdür oluruna dayanan kişiye özel kaybedeni olmayan sınavlar bir önceki TRT yönetiminin bugüne bıraktığı en kötü miras.

TRT bankamatik memurlarının yuvası mı?

Yöneticilerin iltimaslarıyla gerçekleştirilen bu işe alım yöntemi müfettiş raporları ve uyarıların ardından yönetim kurulunun 22 Ağustos 2003 tarihli kararıyla sona erdirildi. Ancak şişirilmiş kadrolarla iş yapılmaya devam ediliyor. Bu dönemde işe alımların gerekçesi olarak ?yayın elemanı eksikliği' dile getirilmesine rağmen, 6 yıllık dönemde artış genel idare ve yardımcı hizmetlerde gerçekleşmiş. Sözlü talimat, açıktan ve naklen atamalar döneminde ÖSYM'nin yaptığı kamuya açık genel duyurulu sınava 9 bin 945 kişi müracaat etmiş, 325 kişi işe alınmış. KESK'e bağlı Haber-Sen Genel Sekreteri Osman Köse, ?TRT'deki en büyük problem bankamatik memuru çalışanlardır. Maaşını alıp işe uğramayan yüzlerce çalışan var. Üstelik sürekli dışardan alım yapılıyor.? diyor. Köse, idari ve mali özerkliğe kavuşturulmadan TRT'den verim alınacağına inanmıyor. Köse, kıtalar arası yayın yapan TRT'nin eşdeğeri İngiliz BBC'de 27 bin ve Alman ZDF kanalında 30 binden fazla çalışan olduğunu söylüyor: ?Asıl sorun personel fazlalığı değil. Elbette yıllarca yapılan yanlı atama ve işe alımlarla TRT yıpratıldı. Ancak asıl sorun TRT'nin bir yayın kuruluşu gibi yönetilememesi. Vergilerle bir yere gelen kurumun halka ait olduğu nedense her zaman unutuldu.?

Örneğin 136 kadrolu spikerden sadece 10'u ekranda boy gösteriyor. 24 daire başkanlığının olduğu kurumda APK, Yayın Planlama, Teknik Planlama Koordinasyon gibi aslında aynı işi yapan ancak farklı adlar altında toplanmış yanlış bir yapılanma var. Bunların tekleştirilmesi, daire başkanlıklarının sayılarının düşürülmesi, bugüne kadar şişirilen idari kadroların, yayın kadroları ile değiştirilmesi lazım.

Gelirin yarısı personel maaşına gidiyor

Kurumda üç binden fazla çalışan sendikalara üye. Haber-Sen ve Türk Haber-Sen'in bin 500'erden fazla Birlik Haber-Sen'in ise yüzden fazla sendika üyesi var. İstanbul'da görev yapan TRT çalışanı Mehmet Demir, durumu ?Yıllarca siyasilerin arpalığı olarak kullanılmasının sonucu kurumda tam bir kadrolaşma baskısı yaşanıyor.? diye özetliyor. Binlerce çalışana rağmen vericiler ve yayın kadrosu gibi alanlarda hâlâ ciddi personel açığı var.

TRT personelinin tamamı sözleşmeli memur. Bunun nedeni TRT için 3984 sayılı yasayla yapılan özel düzenlemeden sonra personelin tamamının yüksek ek gösterge, ücret ve mali haklar nedeniyle kadro karşılığı sözleşmeli personel statüsüne geçmesi. Başbakanlık merkez teşkilatında çalışan personelin aylık ücretleri dışında yararlandığı fazla çalışma ücreti ve diğer mali hakların tamamı TRT çalışanlarına da sağlanmış. Bu yüzden kamu kurumunda işe girmek isteyenlerin ilk tercihi devletin ekranı olmuş. Sadece 2003'te kurum personeline yapılan maaş, ikramiye prim ödemeleri 212,6 trilyon lira. TRT'nin 2003 gelirlerinin 447,5 trilyon lira olduğunu düşündüğünüzde gelirlerin neredeyse yarısı personele harcanmış. Bazı TRT çalışanları personel maaşlarının abartıldığını, asıl harcama ve israfın dış alımlar, malzeme ve teknik alımda olduğunu savunuyor. Kurumun 2005 bütçesi 640 trilyon liraya bağlanmış. Bunun üçte birinden fazlası yine personel gideri olarak ödenecek.

Kadrolu ya da sözleşmeli personele yılda altı maaş ikramiye veriliyor. Emeklilik tazminatı ve maaşlarını doğrudan etkileyen ek göstergeler de en üst seviyeden gösteriliyor. Genel müdürlerin 8000, yardımcılarının 7600, daire başkanlarının 6400, muhabir ve prodüktör kadrolarının 5200'den ek göstergeleri tespit ediliyor. İki yıl önceki incelemelerde kayıtlara geçen bu durum TRT çalışanlarına, en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 25-30'undan daha fazla maaş ödenmesi anlamına geliyor. Benzer hak ve uygulamalar günümüzde de sürdürülüyor.

Başbakanlık'a sunulan YDK raporu ve bilgi notları arasında yer alan ilginç bilgilerden biri de TRT'nin reklam gelirleri ve basın barter anlaşmalarıyla ilgili. Reklam yayını yapılabilecek süre kanunen toplam yayın içinde yüzde 15 olmasına rağmen, TRT yayın süresinin sadece yüzde 11'ini kullanabiliyor. Reklam firmalarının alınan reytinglere göre kanallara reklam bütçesi tahsis etmesi, reyting sıralamalarında en iyi programlarının ilk otuzlara zor girmesinden ötürü TRT reklam pastasından pay alamıyor. Bir başka deyişle reklam sürelerinin üçte biri boş geçiyor. Reytinge göre reklam veren kurumlar da doğal olarak TRT'yi reklamsız bırakıyor. Bu cendereden kurtulmak isteyen kurum, son yıllarda reklam veren firmaların sürekli nakit ödeme yerine mal, hizmet, program, film ile ödeme yöntemlerini tercih ettiği için barter (değiş tokuş) uygulamasına yöneliyor. Ancak TRT'nin bu yolla temin ettiği varlıklarının bilançolara yansıtılmaması, yıllık yatırım programlarına geçirilmemesi, yüksek bedeller karşılığında kurumu zarara uğratacak anlaşmalara imza atılması nedeniyle barterlar çoğu zaman zarar hanesine yazılıyor. Sadece 2003'te 1,2 trilyon liralık otomotiv, 161 milyarlık elektrikli ürün, 91 milyar liralık mobilya-mefruşat, 197 milyar liralık bilgisayar olmak üzere reklam karşılığı toplam 1,4 trilyon lira sabit kıymet alımı yapılmış.

Barter uygulaması son dönemde yüzde 50'leri geçmiş. Cumhurbaşkanlığı DDK'nin Haziran 2004, Başbakanlık YDK'nın Eylül 2004 tarihli inceleme raporlarında Yücel Yener dönemine ait en ilginç notlardan biri de basın barter anlaşmalarıyla ilgili. TRT'nin Basın Barter Sözleşmeleri'ne aykırı işlemler iki kurul tarafından da ortak olarak tespit edilmiş. TRT programlarına ilişkin reklamların yazılı medyada yayınlanması karşılığında, bu kuruluşların reklamlarının da TRT kanallarında gösterilmesini içeren anlaşmalardan aslan payını Vatan Gazetesi almış. Tabii olay bilinen reklam alışverişi ilişkisiyle sınırlı kalmamış.

DDK'nın tespitine göre yönetmelikler ve yönetim kurulu kararlarının tersine, 4 Eylül 2002'de yayına başlayan Vatan Gazetesi'ne barter karşılığı bir yıllık dönemde 2,9 milyon dolar tutarında reklam süresi ayrılmış. Yayından on gün önce Ağustos 2002'de imzalanan anlaşmada hiçbir limit konmamış. Gazete bunun 2,7 milyon dolarlık kısmını kullanmış. Şimdi sıkı durun. Bütün bu barter uygulamaları genel müdürün sözlü talimatı ile günlük tirajı 100 bin ve üzeri olan gazetelere yapılmış. Ancak daha tirajı bile bilinmeyen bir gazete için 2002 yılının son üç aylık diliminde 1,8 milyon dolarla en yüksek barter reklam hakkı kullandırılmış. Tiraj şartları ise hiçbir şekilde dikkate alınmamış. 2003'te de aynı gazete için 1,1 milyon dolarlık barter uygulaması gerçekleştirilmiş.

Aynı dönemde 420-430 bin tirajla birinci olan Hürriyet Gazetesi'ne 121 bin ve 479 bin dolarlık barter uygulanmış. Tiraj ortalaması 270-280 bin arasındaki Milliyet'e iki yıl boyunca 919 bin ve 1,2 milyon dolarlık barter hakkı kullandırılmış. Tirajı 200 bin ve 300 binin üstünde bulunan Akşam, Zaman gibi gazetelerle sadece 100 bin 300 bin dolarlık reklam barter anlaşmaları yapılmış. Haksızlığın önce DDK sonra Başbakanlık tarafından tespitinden sonra TRT Yönetim Kurulu'nca 18 Temmuz 2003 itibariyle barter reklam anlaşmalarını tiraj esaslı olma şartı yapılmasını karara bağlamış. Başbakanlık denetçileri raporlarında ?Bugüne kadar tiraja bağlı olmadan yürütülen barter uygulamasının objektif kriterlere bağlanması uygun olacaktır.? diyor. Ancak Demiröz döneminde de en yüksek anlaşmaların aynı kurumla yapıldığı söyleniyor.

Uyarılara rağmen yeni yönetimde de hataların devam ettiği ileri sürülüyor. Büyük bir beyaz eşya üreticisi ile gerçekleştirilen barter anlaşması gereği 2004 içinde TRT'ye 105 adet otomobil kiralanmış. Reklam bedellerinin karşılığında kiralanan araçlar için 3 yıllık ödenecek bedel 4 milyon 150 bin dolar. Aynı araçlar bu bedelin yarı fiyatına satın alınarak ömür boyu kuruma kazandırılabiliyor.

3-4 kat pahalıya alınan filmler

Şenol Demiröz dönemindeki TRT icraatlarını iki soru önergesiyle masaya yatıran AK Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, eskiden olduğu gibi yeni dönemde de yerli yabancı film, dizi satın alımları ile ilgili usulsüzlükler yaşandığına inanıyor. Çömez'in iki soru önergesi için beklediği cevaplar, TRT'nin film yapım ve satım işleriyle uğraşan şirketlere nasıl boyun eğdiğinin göstergesi. 2003'te 222 adet yerli filme 1 trilyon 775 milyar lira ödenirken, 2004'te alınan yerli film sayısı 258'e yükselmiş. Ödenen para da 3 trilyon 407 milyar lirayı bulmuş. Yine aynı dönemde 181 yabancı filme 6 milyon 139 bin dolar ödenirken, 2004'te Demiröz'ün göreve gelmesiyle 712 yabancı film için 19 milyon 602 bin dolar ödenmiş. Yabancı ve yerli film alımlarında meydana gelen artış dizilerde de yaşanmış. 2003'te 569 bin dolara 4 adet dizinin 227 bölümü satın alınırken, 2004'te 35 ayrı dizinin 738 bölümü için 1 milyon 583 bin dolarlık ödeme yapılmış. Bu arada, satın alınan bazı dizi filmlerin, izleyicilerden itibar görmemesi nedeniyle, yarıda kesilerek gösterimden kaldırılması da bir başka handikap.

Çömez, mayıs sonunda verdiği ikinci soru önergesi ile devlet televizyonuna yapım satan şirketlerin kurucuları veya ortakları arasında TRT'de görev yapan, müşavirlik-danışmanlık hizmeti veren kişi ya da yakınlarının var olup olmadığını da sordu: ?TRT'nin film ya da dizi satın aldığı şirketler arasında Posta Yapım, Doku Film, Sedine Film, Videola, Renkli Türkçe, Promete, Re-to, Binbir Yapım şirketleri var mı? Özkan Eren'in sahipleri arasında yer aldığı Posta Yapım'dan temin edilen Son Yaprak dizisi için kaç bölüm olarak anlaşma yapıldığı belli mi?? Bu soruların cevapları bir aydır verilmedi. Çömez'in soru önergeleri iktidarın mevcut TRT yöneticileriyle arasındaki uçurumu gösteriyor.

Bas parayı al yabancı filmleri

Turhan Çömez, TRT'nin bankamatik memurlarından ve yerli-yabancı alımlardaki iltimas ve ihmallerden kurtularak, Türkiye vizyonuna yakışır icraatların öncüsü olması gerektiğini söylüyor: ?8 bin kişilik kadrosuyla TRT'nin ortaya koyduğu performans bu olmamalı. TRT, ulusal birliği, bütünlüğü temine yönelik, sınır komşularını da içine alan yayın politikalarıyla Büyük Türkiye misyonuna katkı sağlamalı. Türk kültürüne, milli değerlerimize ait on binlerce program ve esere sahip TRT, arşivlerini tüm yerel radyo ve televizyon kanallarına açarak, popüler kültürün bütün dünyada yabancı film ve dizilerle yaydığı kültür kirliliğini de önleyebilir. Bunun için arşivlerin internet ortamına taşınıp, yerel kanallara ücretsiz açılması misyonu güdülebilir. İstenirse kurum bundan para bile kazanabilir.?

Yabancı filmlerin alımıyla ilgili bilgi veren bir TRT çalışanı ilginç noktalara dikkat çekiyor. TRT film alımlarında özel bir televizyonun 3-4 katı fazla ödeme yapmış. Reytinglerinin düşüklüğü dikkate alındığında filmleri daha ucuza satın alması gereken TRT, aksine film şirketlerine en yüklü ödemeyi yapmış. Örneğin geçen sene satın alınan, Jurassic Park 2'ye 140 bin, E.T.'ye 60 bin, Shindler's List'e 60 bin, Altıncı Hisse 100 bin, Taxi 2'ye 84 bin dolar öderken; aynı filmlere özel bir kanal sırasıyla 50 bin, 25 bin, 50 bin, 15 bin ve 15 bin dolar ödemiş. 2004'te 7 şirkete yerli diziler için 10,2 trilyon lira, film alımları için 10,7 milyon dolar, 2005 film alımları ve ödemeleri için Mayıs ayına kadar 3,9 milyon dolarlık ödeme yapılmış. Son dönemde 50 Hint yapımı film için ödenen paraların da fazla olduğu ileri sürülüyor. Özel kanalların birkaç bin dolar yatırıp satın aldığı filmler için TRT'nin film başına 10-25 bin dolar ödeme yaptığı iddia ediliyor.

Cumhurbaşkanlığı'na sunulan raporların tespitine göre 2000-2002 döneminde Sezer ve Erler Film firmalarının sahibi İnanoğlu Grubu'na toplam 14,4 trilyon, sevilen dizi Çiçek Taksi için üç yılda 7,8 trilyon lira ödenmiş. Yabancı film alımlarındaki bonkörlüğün hikâyesi de 2000'li yıllara uzanıyor. TMC Film, Hunter, İmaj America, Pastil, Umut Sanat, SPI, Kas, New Films, Universal, Unilever firmalarından üç yılda 18,6 milyon dolardan fazla alım yapılmış. Sinema filmleri için 40 bin, ödüllü ve yeni filmler için 75 bin dolarlık bedel ödeneceği yönetim kurulu kararıyla onaylanmış. Şubat 2001 tarihli bir yazıyla filmlere ödenecek fiyatlar 75 bin ile 150 bin dolara yükseltilmiş. Yani serbest piyasada özel televizyonların kıyasıya pazarlıkla yaptığı alımlar için tarifeler kurum tarafından belirlenmiş. Filmin yaşı, kalitesi göz önünde bulundurulmadan üstelik çoğu yabancı isimli yerli firmalardan alım yapılmış.

Federasyona 236 bin dolar neden ödendi?

TRT, 2002 Dünya Kupası sonrasında dünya üçüncüsü olan A Milli Futbol Takımı'nın yurda dönüşündeki karşılama törenlerinin naklen yayın hakkını satın aldığında da ciddi hatalar yapmış. Dönemin yönetim kurulu, Genel Müdür Yener'e havaalanından başlayıp, cadde ve sokaklarda devam edecek kutlamaların yayınını satın alabilmesi için 250 bin dolara kadar harcama yetkisi vermiş. Cumhurbaşkanlığı raporlarına yansıyan bu hikaye de karşılıksız vermeye alışan TRT ve yöneticilerinin içler acısı anlayışını sergiliyor. Çünkü TRT'nin yayınladıktan sonra para ödediği canlı yayın o dönemde bütün televizyonlara hiçbir ücret talep edilmeden açık olarak kullandırılmış. 30 Haziran 2002'de yurda dönen milli takımın görüntülerinin yayınlanması ile ilgili federasyona yapılacak ödeme kararı TRT yönetimince 4 Temmuz 2002'de geriye dönük olarak alınmış. Resmiyeti bile kayıtlara geçirilmemiş sayısız bir dilekçe karşılığında federasyona 236 bin dolar ödenmiş. Halka açık bir yerde diğer ulusal TV kanallarınca yayınlanan bir karşılama ve kutlama töreni için Türkiye Futbol Federasyonu'na KDV'siyle birlikte 236 bin dolarlık bir kaynak resmi evrak akışına uygun olmayan yöntemlerle aktarılmış. Japonya ve Güney Kore'den gerçekleştirilen Dünya Kupası yayınlarının kuruma maliyeti ise 13,5 milyon doları geçmiş.

Arşiv saklanıp satılamıyor

TRT'nin Türkiye'nin karış karış her yerinde izlenebilmesi için kullandığı vericilerden 2003'te planlanandan daha düşük olarak 166 bin 92 saat 52 dakika yayın yapılmış. Planlanandan 1200 saat daha az yayın gerçekleştirilmesinin ardında anten arızaları, elektrik kesintileri ve transmisyon hataları var. Toplam 1448 kesinti yaşanan vericilerle ilgili asıl problem bakım ve işletme masraflarının fazlalığı ile personel yetersizliği. Son dört yılda 400 personel emeklilik veya vefat nedeniyle bu birimlerdeki görevlerden ayrılmış. Bu önümüzdeki günlerde TRT'nin kırsalda yayıncılıkla ilgili ciddi sorunlar yaşayacağının göstergesi.

Bir başka problem TRT arşivlerinin değerlendirilememesi. 130 bin saati geçen görsel materyal bulunan arşivler yerel yayıncılarla paylaşılmıyor. TRT'de her yıl yaklaşık10 bin saatlik arşiv malzemesi üretiliyor ya da satın alınıyor. Trilyonlar yatırılan arşivlerin verimli şekilde işletilememesinin yanında program satış faaliyetlerine odaklanılmaması da sorunu büyütüyor.

Peki bu sıkıntıları aşmak için TRT'nin ne yapması gerekiyor. Uzmanların ve müfettişlerin öncelikli önerisi yeniden yapılandırma çalışmalarının bir an önce tamamlanıp logo ve görsellik ötesine geçen yayıncılık anlayışı temelli bir iş ve yönetimin TRT'ye hakim kılınması. AB ülkelerinde olduğu gibi sürekli ve sürdürülebilir bir finansman kaynağının kesintisiz, beklenen anayasal işleri görebilecek büyüklükte olması gerekiyor.

TRT'nin az sayıda odaklanmış radyo ve televizyon kanalı işleten, yönetilebilir bir organizasyon haline getirilmesi, şişkin kadrolar yerine, verimli ve üretken kadrolara sahip olması gerekiyor. 2954 sayılı kanunda gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, eski teknoloji ürünü verici ve yayın ekipmanlarının yenilenmesi, Türkiye vizyonuna uygun komşu ülkelerden başlayarak tüm dünyayı kapsayan yayıncılığını uluslararası standartlara çekmesi, siyasi baskılardan kurtarılarak idari, mali özerklik kazanması, yöneticilerin kriterleri yerine objektif kriterlere dayalı film, program, personel alım politikalarının oluşturulması gerekiyor. Hem de bir an önce. İyi seyirler...

BAK ŞU TRT'DE iŞE BAŞLAYANLARA?

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun Haziran 2004 tarihli raporuna göre TRT eski Genel Müdürü Yücel Yener döneminde usulsüz personel alımları şöyle sıralanıyor. Genel Müdür Yücel Yener'in yakınları; Asuman Gökaşan (birinci karısı), Handan Gökaşan (eski eşinin akrabası), Selma Özüpek (İkinci eşinin kardeşi), Ayşe Selen Erdem (üvey kızı), Mustafa Göksel Yener (kardeşi), Zeynep Örf (yeğeni), Yüksel Yener (kardeşi- Antalya Radyosu'nda görevli. Doğan Yener (yeğeni), Kenan Değer (dayısı), Süleyman Değer (yeğeni).

RTÜK üyelerinin yakınları: Figen Sümerkan Başer, RTÜK üyesi Mehmet Emin Başer'in oğlu. Gülin Müftüoğlu, RTÜK üyesi Güneş Müftüoğlu'nun kızı. Hidayet Feda Çetin, RTÜK üyesi Çetin Güleç'in kız kardeşi.

Yüksek Denetleme Kurulu Denetçilerinin Yakınları: Aybike Aydemir, YDK Baş Denetçisi Namık Aydemir'in kızı. Hasan Erdinç Sağun, YDK Baş Denetçisi H.Alaaddin Sağun'un oğlu. Babaları denetimdeyken işe başvurmuşlar. TBMM Kit Komisyonu üyesi Tevfik Diker, eski müsteşar Füsun Köroğlu, Yardımcısı Özgün Ökmen'in yakınları; Devlet Bakanı Cavit Kavak'ın yeğenleri, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un oğlu, TBMM eski Başkanı Ömer İzgi'nin oğlu Egementürk İzgi, Danıştay 5. Daire üyesi Reşat Şamiloğlu'nun yeğeni, Danıştay Üyesi Ayla Kıvılcım'ın oğlu, Danıştay Üyesi Ahmed Hamdi Ünlü'nün kızı Vesile Ezgi Ünlü, Danıştay Üyesi Selahattin Çelik'in oğlu Hakkı B. Çelik, Danıştay üyesi Nihat Turan'ın kızı Ayşegül Turan, Yargıtay Üyesi Hüseyin Türker'in oğlu Umay Türker, Danıştay üyesi Kenan Atasoy'un oğlu ve kızı, Danıştay üyesi Ali Öztürk ile Yargıtay Savcısı Fehmi Yıldırım'ın yakınları. Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Seydi Yetkin'in kızı. Adalet Bakanlığı Kanunlar eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tucuk'un kızı Esra Tucuk Eldem, Dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal Şenel'in kızı Pınar Şenel.

TRT GELiR-GiDER, YAYIN PERSONEL BiLGiLERi

Toplu Bilgiler Ölçü 1999 2000 2001 2002 2003

Sermaye Milyar TL 12,6 45,4 45,4 114,679 182

Özkaynaklar Milyar TL 83,804 189,332 334,862 507,914 535,971

Radyo yayın süresi Bin dakika 7,488 5,354 5,377 7,048 5,483

TV yayın süresi Bin dakika 2,531 2,583 2,746 2,763 2,761

Bandrol gelirleri Milyar TL 11,909 32,814 20,968 29,602 62,721

Elektrik e. hasılat payı Milyar TL 56,994 109,429 210,927 342,381 240,392

Genel bütçeden katkı Milyar TL - 2,865 11,047 12,009 2,3

İlan ve reklam gelirleri Milyar TL 6,209 15,135 19,722 48,476 44,048

Diğer gelirler Milyar TL 18,082 80,526 138,676 115,052 90,031

Tüm gelir toplamı Milyar TL 93,194 240,769 401,340 547,520 439,491

Tüm gider toplamı Milyar TL 73,215 151,023 264,055 350,476 430,785

Sözleşmeli personel Kişi 6.461 8.176 8.200 8.561 8.440

Personel giderleri Milyar TL 44,961 73,459 111,940 167,268 212,621

Faaliyet kârı ve zararı Milyar TL 6,855 67,069 8,052 56,212 68,68

Bilanço kârı ve zararı Milyar TL 14,000 80,716 113,331 109,518 22,915


ERDOĞAN, DEMİRÖZ'Ü GÖZDEN ÇIKARDI MI?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TRT Yönetim Kurulu'na atanacak 6 kişinin seçimiyle ilgili RTÜK'ün önerdiği 12 isimden ikisini kendisi belirlemişti. Özellikle Sacettin Gürbüz ve Abdullah Topçuoğlu'nun isimlerinin Cumhurbaşkanlığı'ndan dönmesinde Şenol Demiröz'ün etkisinin olduğu söylentileri bugünlerde Başbakanlık koridorlarında yankılanıyor. Ataması 4 kez Cumhurbaşkanlığı'ndan dönen Demiröz için uğraşan Erdoğan'ın, yönetim kurulundaki listesinin bozulmasına sert tepki gösterdiği de söylentiler arasında. Üstelik iddialar ataması için en çok gayret gösterilen Demiröz'le ilgili olunca kafalar daha da karışıyor. TRT'de yönetimin değişmiş olmasına rağmen harcamalarda, dizi ve film alımlarında israfların sürmesi, bazı kuruluşların gözetilmesi ile ilgili Başbakan'a iletilen notlar, Erdoğan'ın Demiröz'ü gözden çıkardığı şeklinde yorumlanıyor. AK Parti'nin Kızılcahamam'daki istişare toplantısında milletvekilleri, TRT'nin genel yapısı, program formatları konularında ve Demiröz'den randevu alamadıkları gerekçesiyle şikayette bulunmuştu. TRT'den sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın da Demiröz'ün yönetim tarzından hoşnut olmadığı dile getiriliyor.

Yücel Yener'le Demiröz'ün ilişkilerinin dolaylı yollarla sürdüğü ileri sürülüyor. Başbakanlığa yakın bir kaynağın verdiği bilgiye göre Başbakanlık'ta Akif Beki'nin göreve başlaması ile Nabi Avcı'nın daha az etkin hale gelmesinin TRT'de olup bitenlerle de ilgisi var. Başbakan ve Müsteşar Ömer Dinçer bu bilgiler ışığında soruşturmaların derinleştirilmesini ve müfettiş raporlarını talep etti.

Yücel Yener döneminde TRT Personel Dairesi Başkanlığı'na getirilen Yalçın Yeniaras 6 yıllık dönemin kara kutusu. Dış Yayınlar Dairesi Başkanı Oktay Şamiloğlu ise Cumhurbaşkanlığı Kanunlar ve Kararnameler Dairesi Başkanı Reşat Şamiloğlu'nun kardeşi. Yeniaras, Şamiloğlu kardeşlerin eniştesi. Cumhurbaşkanlığı'nda görevini sürdüren Reşat Şamiloğlu, Danıştay 5. Dairesi'nden sonra bu göreve başlamış.

Yener ve Demiröz'ün görev değişiminden sonra gizli görüşmelerle bu iki isme dokunulmaması konusunda anlaştıkları ileri sürülüyor. Bu ikilinin Yener döneminin şaibeli işlerinin aklanmasında etkili olacağı belirtiliyor.

aksiyon

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber