'Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin demeyecektik'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ?Anayasa Mahkemesi bizim Cumhurbaşkanı seçme imkanımızı elimizden almasaydı biz Anayasa değişikliğine gitmeyecektik, 'Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin' anayasa değişikliğini yapmayacaktık? dedi.
Özel yetkili mahkemelerle ilgili kendisi ve Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları arasında çelişki olmadığını vurgulayan Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından hükümet sözcüsü sıfatıyla açıklama yaptığını, soruları da soruyla sınırlı olmak şartıyla cevapladığını anlattı.
Arınç, ?Ben rahat konuşurum, bildiklerimi rahat söylerim ama hükümet sözcüsü sıfatıyla Bakanlar Kurulu'ndan sonra açıklama yaparken çok fazla sıkılırım. Yanlış söz söylersem hükümet sözcüsü olarak, bu hangi anlamlara çekilir, bunun stresini üzerimde hissederim. Yüzüme bakanlar bile bu sıkıntıyı hissedebilir. Niçin? Bu benim kişisel görüşüm olmaktan çıkar, hükümete ait bir konu haline gelebilir diye? dedi.
Bakanlar Kurulu'ndan sonra, 4. yargı paketinin içinde Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. ve devamındaki maddelerin olup olmadığının sorulduğunu hatırlatan Arınç, konu görüşülmediği için soruya ?hayır? cevabını verdiğini söyledi. Arınç, önceki yargı paketlerinde de böyle bir konu olmadığını ve bunun bilindiğini ifade etti. Kişisel düşüncelerle Bakanlar Kurulu'na ait bir konuyu açıklamanın farklı olduğuna dikkati çeken Arınç, ?Ben görevimi yapıyorum. Bakanlar Kurulu'nda söz konusu olmayan bir hadiseyi, kendi yorumlarımla 'aslında şöyledir' demem mümkün değil. Ne sorarsanız, cevabı o kadar? diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın bu konuda bir çalışma yapıldığını söylediğini anımsatan Arınç, çalışmanın sonuçlanmadığını kaydetti. Arınç, ?Görebildiğimiz kadarıyla özel yetkili mahkemeleri tamamen kaldırmak elbette mümkün değil. Savcıların ve hakimlerin yetkilerine nasıl bir sınırlandırma veya tarif getirilecek, bunu ancak çalışma yapıldıktan sonra göreceğiz? dedi.
Arınç, özel yetkili mahkemelerin yeni yasama döneminin konusu olacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:
?Ama hala bir kısım basın mensupları, 'şu paket görüşülürken bir gece yarısı önergesiyle gelecek...' Bu, Meclis içtüzüğünü bilmemekten kaynaklanan bir husus. Komisyondan geçmiş, komisyon raporuna girmiş bir konuya tamamen farklı bir konuda yeni bir madde ilave etmeniz mümkün ama bunun komisyonun salt çoğunluğuyla kabul edilebileceğini düşünmeleri lazım. Kaldı ki böyle bir konuyu gece yarısı korsan önergeyle getirmek ne hükümetin işine gelir ne Ak Parti Grubu'nun şık davranışı olur. Herkesin yakından takip ettiği bir konuyu yangından mal kaçırırcasına, gece yarısı geç bir saatte, kimsenin duymadığı bir anda... Ne kadar ayıp, ne kadar çirkin bir şey. Bunu düşünmek, iddia etmek bile ne kadar çirkin.?
?Cumhurbaşkanını halk seçsin demeyecektik?
Arınç, bir işin normal mecrasında gitmesi halinde sıkıntı olmadığını dile getirerek, ?Yasama, yürütme, yargı kendi sınırları içinde kalsa, birbirlerine müdahale etmese hiçbir kavga olmayacak hatta yoldan çıktığı zaman meydana getirebileceği rahatsızlıkların hiçbirini görmeyeceğiz? dedi.
Bununla ilgili örnekler veren Arınç, 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini anımsattı ve önlerine siyasi, hukuki engeller çıkarıldığını söyledi. Arınç, ?Anayasa Mahkemesi bizim cumhurbaşkanı seçme imkanımızı elimizden almasaydı biz Anayasa değişikliğine gitmeyecektik, 'cumhurbaşkanını halk seçsin' anayasa değişikliğini yapmayacaktık? diye konuştu.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasını da örnek gösteren Arınç, yasaya göre MİT mensuplarının yargılanmasında Başbakanlık izni gerektiğini ancak Fidan ile birlikte eski müsteşar ve yardımcısının ifadeye çağrıldığını anlattı.
Cumhuriyet Savcısı'nın yasa maddesine göre Fidan'ı ifadeye çağırma hakkı olmadığının altını çizen Arınç, ?Ama baktık ki iş çok zora girdi, MİT Kanunu'nu daha büyük harflerle yazıp da savcının gözüne sokacak bir noktaya getirdik. Bunu yapmamalıydık ama bizi mecbur ettiler? dedi.
?Teşekkür borcumuz var ama...?
Özel yetkili mahkemelerle ilgili sorunun, görev alanlarındaki yetkileri biraz yetki dışında, anayasa dışında, kanunun amaçladığı sınırlar dışında kullanması olduğunu ifade eden Arınç, tutuklamaların keyfiliği, uzunluğu, erken saatte gözaltına almalarla ilgili şikayetlerin dile getirildiğini ve bunların kanunun amaçladığı sınırların dışında yapıldığını 1 yıldır söylediğini kaydetti.
Arınç, şöyle devam etti:
?Şimdi geldiğimiz nokta, artık biraz sabırların taştığı, keyfiliklerin önlenmesi konusunda savcı ve hakimlerin daha dikkatli olmalarını temin etmeye yönelik bir çalışma olacak. Bu mahkemelere, savcılara Türkiye'nin teşekkür borcu var. Çünkü geçmişten bugüne kurulu olan vesayet düzenini yıkan adli yargı çalışmalarını bu insanlar yaptı. Büyük bir cesaret ve kararlılıkla yaptılar. Buna amenna. Onları tebrik etmek ve savunmak görevimiz. Türkiye'de artık bundan sonra darbeler, cuntacılık faaliyetleri olmayacaksa, faili meçhul cinayetler olmayacaksa, şu kadar yıl evvel işlenen suçların bile failleri bugün yargı tarafından ortaya çıkarılma gayreti içindeyse bizim onlara teşekkür borcumuz var.
Ama devam eden yargı faaliyetleri içinde veya yeni başlayan soruşturmalar içinde artık kamu vicdanını yaralamayacak kamu tedbirlerin alınmasına ihtiyaç var. Bu ihtiyacı biz görmemeliydik, buna yargı kendisi karar vermeliydi. Çok da basitti söylediklerimiz. 'Ey savcı ne olur şunlara şunlara dikkat et, ey hakimler sen de davaları bir an evvel bitir, tutukluluk sürelerine dikkatle takip et ve sanık lehine bazı kararlara da imza at' bunu büyük ölçüde yapmadılar. Teşekkürlerimiz yine kalsın ama 4-5 yıllık faaliyetler içinde bilim adamı, gazeteci, sivil unvan, emekli veya muvazzaf asker sıfatı taşıyan insanların bir kısmının tutuksuz yargılanmaları mümkünken hala tutukluluklarının devam etmesini doğru ve makul kabul etmiyorum.?
Başbakan Yardımcısı Arınç, özel yetkili mahkemelerle ilgili hazırlığın birkaç ay içinde sonuçlanabileceğini düşündüğünü belirterek, ne yapılacağının ekim sonu itibariyle daha açık ve net olarak görülebileceğini söyledi.