Üniversite kendine meydan okuyor!
Taha AKYOL/Milliyet
YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç, telefonda. Başlattıkları yeni bir çalışmayı
anlatıyor, "Üniversite olarak kendimize meydan okumalıyız, kendimizi sorgulamalıyız"
diyor.
İşte Sayın Prof. Teziç'in söyledikleri:
"Üniversite olarak biz neredeyiz? Dünyada üniversiteler nereye gidiyor?
Biz ne yapmalıyız? Bu konularda kapsamlı bilimsel çalışmalara, tartışmalara
ihtiyaç var. Bunu başlatıyoruz!"
Yıllardan beri YÖK'ten beklediğimiz sözlerdir bunlar!
Prof. Teziç, 6 kişilik bir komisyon olarak çalışmaya başladıklarını, muhtemelen
kış aylarında "büyük bir konferans" düzenleyeceklerini anlattı; dünyanın
belli üniversitelerinden akademisyenlerin katılacağı uluslararası bir konferans...
Küreselleşme çağında üniversite kurumu nasıl değişiyor? Ne tür yeni sorunlar
ve işlevlerle karşılaşıyor? Buna göre üniversitelerin iç işleyişinde ne gibi
yenilikler oluyor? Üniversitelerin kendileri nasıl kaynak yaratabilir? Devletin
ve hükümetin politikaları nasıl olmalı?..
Bütün bunlar tartışılacak "büyük konferans"ta...
* * *
BUNUN için YÖK bünyesinde kurulan komisyon, "Stratejik Yaklaşım Komisyonu"
adını taşıyor, şu isimlerden oluşuyor: Başkan Prof. Erdoğan Teziç, YÖK Başkan
Vekili Prof. Aybar Ertepınar, Prof. Burhan Şenatalar, Prof. Süha Sevük (iki
dönem ODTÜ eski rektörü), YÖK üyesi Prof. İsa Esme ve Prof. İlhan Tekeli.
Bu komisyon bir "üniversite reformu" mu hazırlayacak? Hayır... Ondan
daha kapsamlı bir çalışma ile, çağımızda "üniversite" kavramının kazandığı
yeni anlamları ve yeni işlevleri araştıracak...
İki defa toplandılar. Gündemleri şöyle:
Dünya üniversiteleri nasıl bir değişim geçiriyor, nereye gidiyor?
Üniversite kurumunun tarihsel-klasik misyonunda ne gibi değişmeler, gelişmeler
var?
Küreselleşme süreci üniversitenin toplumla, ekonomiyle ve uluslararası bilim
camiasıyla ilişkilerini nasıl etkiliyor?
* * *
MESELA, bütün dünya üniversitelerinde bir "kalite değerlendirme sistemi"
kuruluyor, geliştiriliyor.
Verimli ve verimsiz öğretim üyesi terazinin aynı kefesine konulabilir mi? Ama
bizim üniversitemizde bunu ölçecek bir sistem yok; onun için, çok karmaşık olan
sorun, "Ver parayı, al sonucu" diye basite indirgenebiliyor veya "yandaş"
olmak kalitenin önüne geçiyor.
Başka bir örnek: Bizim Anayasa Mahkemesi, özel yüksekokulları kapatan kararında,
"her türlü dış etkiden uzak bir ortamda... yalnız nesnel ve bilimsel düşüncelere
dayanan", adeta bilimin fildişi kulesine çekilmiş bir üniversite modelini
savunuyordu. (K:1971/3)
Bu pozitivist anlayış bizde hâlâ yaygındır. Ama çağımızda üniversitenin toplumla,
iş dünyasıyla ve uluslararası bilim camiasıyla ilişki ve etkileşim içinde olması
gerekiyor ve bunun verimlilik yolları araştırılıyor! Dünya üniversitelerinde
bunun mekanizmaları kuruluyor.
Yaşadığımız dünyaya bakmak şart...
Prof. Teziç, "Türkiye üniversite konusunu sağlıklı ve kapsamlı bir biçimde
tartışmalı. Bunun için de konuyu kendi terimleriyle, kavramlarıyla, yani politize
etmeden tartışmamak ve tartışırken mutlaka dünyadaki gelişmeleri dikkate almak
gerekir" diyor.
Doğru... Dünyanın üretken üniversitelerine bakarak bizim üniversitemizi düşünmek,
tartışmak, neticede reforme etmek çok doğru bir metottur.