Tavuklara hızlı büyümeleri için antibiyotik mi veriliyor?/ Video

Kaynak : Hürriyet
Haber Giriş : 24 Ağustos 2012 07:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Beyaz et sektörüyle ilgili yayılan şehir efsaneleri çoğu zaman vatandaşların gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Çoğunlukla bilgi eksikliğinden ortaya çıkan bu tartışmalara sektörün en büyüklerinden Banvit'in Kurumsal İletişim ve Gelişim Müdürü İlgi Görener ile konuştuk. Banvit, yeni ürün konsepti olan yüzde 100 katkısız ürünlerle bu tartışmalara son vermeye kararlı görünüyor.

Görener, özellikle tavuklara hızlı büyümeleri için verildiği ileri sürülen protein hapları ve antibiyotik gibi maddeler konusuna açıklık getirerek, bu konuda bilgi kirliliği olduğunu ve işin derinine inildiğinde bunun imkansız bir süreç olduğunu belirtti.

İşte Görener ile gerçekleştirdiğimiz o röportaj:

- Beyaz et sektöründe hormonlarla ilgili önemli oranda bir kafa karışıklığı da var? Protein hapları ile beslendikleri doğru mu? Bu insan sağlığı için tehlike arz ediyor mu?

Bu şehir efsaneleri internette yayılıyor. Seneler önce hormon lafı ortaya çıktı. Tavuklarda hormon kullanılması diye bir şey hiç söz konusu olmadı. Hormonun etkili olabilmesi için tavuklara tek tek verilemesi gerekir. Yeme katarak bunu yapamazsınız. Çünkü, yemler 80-85 derece ısıya maruz kalıyor. Bu sıcaklıkta proteinden oluşan hormonun bozulmadan kalıp piliçlere herhangi bir etkide bulunması imkansızdır. Tek yol hayvanları bir bir yakalayarak deri altından enjeksiyon yapılmasıdır ki bu da hem fiziksel hemde ekonomik olarak yapılabilecek bir uygulama değildir. Dolayısıyla bu tamamen imkansız bir iddia.

ANTİBİYOTİK SADECE HASTA TAVUKLARA VERİLİYOR

Sonra bu hormon işi unutuldu ve antibiyotik konusu gündeme geldi. 'Antibiyotik verince tavuklar daha hızlı büyüyor' deniliyor. Gerçekten de, antibiyotik verince civciv büyüyor. Bu, belki de zamanında ABD'de yapılmıştır. Ama Türkiye'de hiç bir şekilde, Avrupa Birliği ve ülkemizdeki ilgili mevzuat gereğiyle böyle bir uygulama yapılamaz. Türkiye'de bu konuda çok katı kurallar var. AB'de ne uygulanıyorsa, Türkiye'de bunun bir fazlası var.

Hayvanlara antibiyotik hasta oldukları zaman reçeteyle veriliyor. Verilebileceği bir dönem sınırlaması var. Kesime gitmeden önceki 10 gün içinde kesinlikle antibiyotik verilmez. 10 gün önemli çünkü bu süre içinde hayvanın tüm sindirim sistemi boşalır ve eğer ilaç verilmişse geriye bir şey kalmaz. Kesim öncesinde de kümeslerden numuneler alınarak kalıntı izleme analizleri Bakanlık veteriner hekimleri tarafından rutin olarak yapılmaktadır. Hasta olduğu dönemde verilen antibiyotiğin hayvanın etinin bir yerine yerleşip, tüketim sonrası bizim vücudumuza girmesi ise çok çok uzak bir ihtimal.

GDO'LU YEM KULLANMIYORUZ

- GDO'lu yem konusunda da endişeler var? GDO'lu yem kullanıyor musunuz?

GDO'lu mısır kullanmıyoruz. GDO sadece soyamızda belli dönemlerde oluyor. Çünkü soya zaten öyle bir ürün ve dünyada üretilen soyanın yüzde 99.9'u GDO'lu. Her şey çok hızlı gelişiyor. GDO konusunda ben bir anne olarak 'ortada'yım. İyi midir, kötü müdür...

Aslında GDO'nun ne kadar iyi ya da kötü olduğu konusunda kimse kesin bir bilgi sahibi değil. Mesela böcek ilacını kullanımını azaltması iyi bir sonuç

Ayrıca, GDO'lu ürünü tüketen bir başka hayvanın örneğin tavuğun, tüketildiğinde insan vücüduna zarar verdiğine dair ispatlanmış bir şey de bulunmuyor. Bu konuda önemli bir kafa karışıklığı bulunduğunu da belirtmek gerekir.

- Tarım Bakanlığı çalışması var, bu hayvan GDO'lu ürünle beslenmiştir şeklinde etiketler düşünülüyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir. Sektöre ne getirir?

İleri işlemde kullanılan hiç bir ürünümüzde GDO'lu katkı kullanılmıyor. Bu nedenle bizim için artı yönde faydası olur.

KATKI İLE İLGİLİ KAFALAR KARIŞTI

- Son dönemde katkısız ürün tarafına ağırlık verdiniz. Buradaki hedefiniz nedir?

Ortalık, katkı maddeleri ve E kodlarıyla çok fazla kirlenmişti. Biz müşterimize sağlıklı bilgi versek de, özellikle internetten yayılan bilgi kirliliği nedeniyle neyi güvenli yiyebilecekleri konusunda çok fazla kafa karışıklığı oldu. Avrupa Birliği, 'E kodu'nu, izin verdiği gıda katkı maddeleri için kullanıyor. Ama biz soru işaretlerini kaldırmak için evde yapılan malzemelerin kullanıldığı farklı bir ürün konsepti geliştirmek istedik.

Örneğin gerçek anlamıyla anne köftesi üretiyoruz. Tamamıyla, bir evin mutfağında ne kullanılıyorsa o malzemeleri kullanarak yapıyoruz. Hatta öyle ki, içinde çocukların çok sevmediği ama annelerin vazgeçilmezi kereviz dahi bulunuyor. Soya bu ürünlerden çıktı ve süt, yumurta, doğal baharatlar girdi. Bu ürünlerde Hiç bir şekilde katkı maddesi bulunmuyor.

Bunun için iki yıllık bir çalışma yapıldı ve bu çalışmalar hala devam ediyor. Raf ömürlerinden de feragat ettik. Raf ömürleri yaklaşık 15 ile 18 gün arasında değişiyor.

- O zaman bu mutlaka bir maliyet yarattı. Peki bu maliyeti fiyatlara ne oranda yansıttınız?

Fiyatlarımız artmadı. Biz bu maliyeti tam anlamıyla yuttuk. Bu ürünlerin satışını artırdığınız zaman bu maliyeti karşılamaya başlayacağımıza inanıyoruz.

- Satışlar şu anda nasıl gidiyor?

Satışlarda şu anda oldukça fark var. İnsanların farkındalığını artırmak için büyük de bir kampanya yürütüyoruz. Farklılık arttı. Şu anda sadece yerel marketlerde varız, eğer satışlar büyük marketlerde olsaydı belki de üretim yetişmeyecek noktada olabilirdi.

ANNELERİ MUTLU EDECEK BİR ADIM ATTIK

- Katkısız ürünler arasında hangileri bulunuyor?

Kaplamalı grupta, nugget, şinitzel, Cordon Bleu, köfte grubunda; bandırma, kasap, piliç köfte ve kuru dana köfte ayrıca gözleme, börek var. Dana hamburgeri de ekledik. Toplamda 11 tane ürün var. Tüm ürünleri katkısız grubuna katmak için üzerinde çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Özellikle anneleri mutlu edecek bütün ürünleri katkısıza çevirdik.

- Sadece anneler mi, özellikle büyükşehirlerde yalnız yaşayan erkekleri de hedef kitleniz içine almayı planlamıyor musunuz?

Yalnız yaşayan erkekler ve öğrencilerden çok talep alıyoruz. Özellikle öğrenciler, 'evimden uzakta ve öğrenciyim diye neden kötü bir şey yiyeyim' diye taleplerini iletiyor. Bu nedenle, öğrencilere yönelik bir projemiz var. İnternet üzerinden onlara ulaşmanın marketlere kıyasla daha kolaya olacağını da düşünüyoruz.

SANAL MARKET ÜZERİNDEN ULAŞIYORUZ

- Büyük marketlere ne zaman girmeyi planlıyorsunuz?

Bu ticari bir anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Karşılıklı şartlar bir birine uyarsa o marketlere de gireriz. Ama diğer taraftan, banvitburada.com sanal marketi üzerinden İstanbul'da dağıtımımız bulunuyor. Dört ayrı şubeden dağıtım gerçekleştiriyoruz. Bu sene içerisinde İzmir'de de dağıtıma başlamayı planlıyoruz.

80'li yıllarda şirketimizin kurucusu Vural Bey, tavuğu ilk kez poşete koyduğunda herkes 'ne yapıyorsun, tavuk poşete girer mi' diye karşı çıkmış. Ama özellikle kuş gribi sonrası artık poşetin dışında satılmıyor.

SANAL MARKETTE KIRMIZI ETİ DAHA ÇOK SATIYORUZ

Kadınların belli bir alışkanlığı var. Markete girince hepsini bir arada alıyor. Kırmızı eti ise daha çok kasaplardan alıyorlar, henüz marketlerden almıyorlar. Biz de banvitburada.com'da kırmızı etin daha çok satıldığını fark ettik. Çünkü, kırmızı et kadının ya kocasına yüklediği bir görevdi ve bu şekilde bundan kurtuldu, ya da marketten almadığı için sanal marketten satılmasını öğretmek daha kolay oldu. Tavuk marketlerde satıldığı için biraz daha zamana ihtiyaç var. Ayrıca, tüketiciye tam iade hakkı veriyoruz. Ürünü beğenmezse orada iade edebiliyor.

- Katkısız ürünler iş hacminizin yaklaşık yüzde kaçını oluşturuyor?

İleri işlem ürünlerinde, Banvit markalı ürünlerin yüzde 50'sinden fazlası artık katkısız olarak imal ediliyor. Şarküteri ürünlerinde de katkısıza geçmek için çalışmalarımız sürüyor. Hedefimiz ileri işlem farikasını katkısız ürün imal eder hale getirmek.

Katkısız ürünler gibi şarküteri ürünlerinde de E kodu ve soya ve yapay tatlar kullanmamayı amaçlıyoruz. Hali hazırda bu ürünlerin yağ oranları düşürüldü, tuz oranları azaltıldı, enerji ve kalori değerleri düşürüldü ve yüksek protein değerlerinde. Şarküteri de raf ömrü daha uzun olduğu için minimum oranda katkı maddesi henüz bulunuyor ancak bunu da çıkarmak için çalışmalarımız devam ediyor.

SEKTÖR TAKİPTE

- Bu alanda sektörün sizi takip etmesini bekliyor musunuz?

Bunun işaretlerini alıyoruz. Bize gelen bilgiler sektörde bu yönde çalışmaların başladığı yönünde. Yaşamın bu kadar hızlandığı bir çağda böyle ürünlere ihtiyaç var. Diğer firmaların arkamızdan geldiğini duymak da bizi sevindiriyor. Et sektörü aşağı çekilmek isteniyordu ama bir silkiniş gerçekleşti. Daha kaliteli ürünlere ihtiyaç var. Banvit, doğru bir şey yapıyor. Tüketiciler de kalitenin farkını anlamaya başladı. Burada biz kendi çocuklarımıza yedirmeyeceğimiz hiç bir ürünü yapmıyoruz. Onların promosyonunu da yapmıyoruz. Ayrıca, aldığımız malzemeleri de gerektiğinde yurtdışında analiz ettirip, katkısız olması için yüzde 100 güven sağlıyoruz. Bu da önem verdiğimiz diğer bir konu. 'Katkısız ürün üretiyoruz' derken bunun altını sonuna kadar doldurduğumuzu düşünüyoruz.

'KIRMIZI' MARKASIYLA HENÜZ EMEKLİYORUZ

- Kırmızı et tarafında satışlarınız nasıl?

Kendi markamız olan 'Kırmızı' ile satış konusunda henüz emeklediğimizi söyleyebilirim. İnternetten, kıyma, kuşbaşı ve kavurma satıyoruz. Ama ürünlerimiz karkas olarak satıldığı için İstanbul'da büyük ve lüks yerlerde satılan etlerin neredeyse yarısını biz karşılıyoruz. Ayrıca, Yaklaşık 35 bin adet büyükbaş sayısıyla sektördeki en büyük çiftlik de bizim. Bir de hayvanlarımızı biz kendimiz besliyoruz. Buzağı olarak alıp yetiştiriyoruz.

- Avrupa Birliği'ne piliç ve tavuk satışında sıkıntı var. Bu açığı diğer pazarlarla telafi edebiliyor musunuz?

Evet ediyoruz. Arap ülkelerinden oldukça fazla talep var. Her gün en az 50 talep geliyor. İran, Irak başta olmak üzere önemli bir ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu bölgelerde, Türk tavuğunu özellikle tercih ediyorlar. Şu anda Brezilya'dan alıyorlar ve pek memnun değiller.

Bu nedenle bu bölgede satışlarımız tatmin edici bir seviyeye ulaştığında yatırımın fizibilitesine bakıp, Dubai'de ileri işlem üretim tesisi kurmayı düşünüyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber