Adalet çalışanının görevde yükselme çilesi sürüyor
2011 Temmuz ayında yayınlanan görevde yükselme eğitimi ilanı üzerine 16 Ekim 2011 tarihinde yapılan görevde yükselme sınavı; Görevde Yükselme Yönetmeliğinde yapılan son değişiklik nedeniyle arkasında 568 mağdur bıraktı. Yapılan sınav; ilanı, sınavı, ataması, yerleştirmesi ve yedekte kalanlarıyla büyük hayal kırıklığı yaşattı. Yönetmelik bu haliyle bundan sonra görevde yükselme sınavına girecek adaylar için de büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaya devam edecek gibi görünüyor.
Sınav sürecinde karşımıza çıkan sorunlardan ilki, sınava il içinden diğer komisyona başvuruda bulunacak adayların durumuydu. Adaylar başvuru şekil ve şartlarını tesadüfen öğrendiler. İlanda bu konuda detaylı bilgi yoktu. Zira bu aşamada bakanlıkta çalışan memurların istedikleri komisyona başvurabilme haklarının bulunuyor olması ayrı bir boyut getirmişti. Bazı adaylar müracaat hakkını son anda ve tesadüfen öğrendiği bilgilerle yapmak zorunda kaldı.
Başbakanlığın Görevde Yükselme çerçeve yönetmeliğine ek olarak Adalet Bakanlığı da kendi görevde yükselme yönetmeliğinde mesleği teşvik edici değişiklikler yapabilirdi. Adalet Meslek Yüksek Okulu ve Hukuk Fakültesi mezunlarına ilave bir puan verilmesi dışında konuyla ilgili hiç bir müdahale görmeyen yönetmelik, bu haliyle liyakat ve tecrübeyi destekleyici mahiyette hiç bir özellik içermiyor. Bu nedenle de bir yandan eğitim hakkının eşit olduğu vurgulanmaktayken öte yandan görevde yükselme eğitimi sadece uzun süre çalışmış memura verilir hale gelmiştir.
Bu sırada görevde yükselme eğitimi sırasında yayınlanan dökümanlarda onlarca boş sayfa göze çarpıyordu. İlerleyen günlerde bir yandan eğitim sürerken öte yandan Ceza Muhakemesi notlarının yanlış olduğu bilgisi ile birlikte bu notlar yeniden yayımlandı. Bu arada eğitim için adaylara verilen notların bazılarında yer alan hatalar ise düzeltilmeden eğitime devam edildi. Sulh Hukuk Mahkemesinin görevleri, Resmi Kurumların temyiz süresi gibi bilgiler güncelliğini kaybetmiş olmasına rağmen bununla ilgili hiçbir işlem yapılmadı.
Öte yandan başbakanlığın görevde yükselme çerçeve yönetmeliğine dayalı olarak memurlara dayatılan izin yasağı ise adayları bunaltmaya yetiyordu. Zira bir ferdin hem eğitime alınıp, hem ders çalışması istenip hem de yıllık izinden mahrum bırakılması o personelin görevde yükselme sınavını kazanmaması için elden gelen her şeyi yapmak ile aynı sonucu doğurmaktadır.
Görevde yükselme eğitimine başvurmak isteyen taşra personeli sadece bağlı olduğu komisyona başvuru yapabilmekte iken Adalet Bakanlığında yani merkezde görevli adaylar istedikleri herhangi bir komisyona başvuruda bulunabilmekteydi ve bu durum da ilgili komisyonda yıllarca hizmet etmiş adayların sınava girmesine açıkça engel teşkil etmektedir. Burada Adalet Bakanlığının yönetmelikle ilgili çalışmaları yürüten yetkilileri tarafından Başbakanlığın Görevde Yükselmeye ilişkin yönetmeliği kasten yanlış yorumlanmıştır. Bu kastın neticesi ise; Adalet Bakanlığından taşra komisyonuna başvuruda bulunup da sınavı kazandıktan sonra yarım günlük bir çalışmanın ardından yeniden Adalet Bakanlığındaki eski görev yerine dönen personelin nakil ve yer değişikliğindeki hız ve becerilerinde gizliydi. Bu konuda adayın kazanmış olduğu bir mahkeme kararı ile, buna karşın Adalet Bakanlığının Devlet Personel Başkanlığından almış olduğu olumlu (!) görüşü karşı karşıya beklemektedir. Eğer yönetmelik değişirse adaylar ilk olarak bu kısma yönelik meraklarını gidermek isteyeceklerdir.
Adalet Bakanlığı ısrarla; "Bakanlığın Görevde Yükselme Yönetmeliğini hazırlarken Başbakanlık Genel Yönetmelik esaslarına göre hazırlandığını" belirtmektedir;ancak Adalet Bakanlğı sınav başvurusunda imtiyazlı davrandığı merkez teşkilatı memurlarına, yine sınav sonunda imtiyazlar vermek için merkez teşkilattaki yedeklerin atanabilmesi konusunda Devlet Personel Başkanlığından görüş istemiş,Devlet Personel Başkanlığı ise Adalet Bakanlığının görevde yükselme yönetmeliğinin 10. maddesinin Başbakanlık Genel Yönetmeliğine aykırı olduğu şeklinde mütaalada bulunmuştur. Ayrıca bu konuda 2011 yılı Eylül ayında sendikalar Danıştaya dava açmış ancak ne Yüksek Yargıdan bir karar çıkmış ne de Başbakanlık Genel Yönetmeliğine aykırı yönetmelikle yapılan sınavla oluşan mağdurların mağduriyetinin giderilmesi konusunda Adalet Bakanlığınca bir çalışma yapılmadığı gibi bu konuda bir açıklama dahi yapılmamıştır.
Sınavda sorulan soruların bir kısmı Milli Eğitim tarafından, diğer kısmı ise Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlandı. Sınav kuralları gereğince soruların % 5'inden fazlası yanlış olursa sınav iptal oluyordu. 80 soru ile sınava giren adalet çalışanlarının itiraz ettiği 6 sorudan 4'ü iptal edildi. İptal işlemine ilişkin yayınlanan duyuruda itiraz edilen diğer iki soruyla ilgili açıklama yapılmadı. İdari ve hukuki genel yorumlara göre bir husustaki sükut, aleyhe ikrar doğurur. İtiraz sonucunda sınavın iptal edilmesine sebebiyet vermeyecek miktardaki sayıda, 4 adet soru iptal edildi. Ve iptal ve itiraz edilen soruların tamamı Adalet Bakanlığınca hazırlanan sorulardandı. Adayların bu konuda da dava yoluna başvuruda bulundukları bilinmektedir. Ancak yukarıdan beri sayılan yanlışlıkların dava yoluyla çözümlenmesinin hayal olduğu gibi bu da hayal olarak önümüzde durmaktadır.
Sınav uygulamasını yapan Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü ise sınavı usulüne uygun ve düzenli bir şekilde yapamadı. Sınava giren adayların bazı sınıflarda gözetmenlere sınavın bir formalite olduğu yönünde söylemlerde bulunularak açıkça yardımlaşmalar olduğu, kimi adayların tuvalete çıktığında kendinden önce çıkan adaylarla sorularla ilgili konuştukları, hatta bazı sınıflarda dışarıya çıkan adayın bir sorunun cevabını yeniden hatırladığını söyleyerek yeniden salona girdikleri söylentileri olmasına ve bu konularda müracaatlar olmasına rağmen ne sınavı yapan kurum tarafından, ne de ilgili bakanlık tarafından bir açıklama yapılmadı.
Sınavdan sonra soru kitapçıklarıyla cevap anahtarları yanlış yayınlandı. Bu yanlışlık da yine sadece soruların Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan kısmıyla ilgiliydi. Bir gün sonra doğru cevap anahtarları yayınlandı ancak yine bakanlık önceki yayınlananın yanlış olduğunu, ikinci ilanla durumun düzeltildiğini duyurmadı.
Sınav sonuçları ilgili komisyonlarca liste halinde açıklanması gerekiyordu ancak sonuçlar sadece Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün sitesinden T.C. numarası girilerek öğrenilebiliyordu. Sıralama ve puan önceliğinin büyük önem taşıdığı sınavın sonucunda adaylar kendisinin yerine atananın kaç puan alarak atandığını halen bilmemektedirler. İlgili Bakanlık tarafından atama yapılacak kadrolara ait taban ve tavan puanları dahi açıklamıyor.
Burada adaylar Adalet Bakanlığını sınav sürecinin başından beri sergilediği duyarsızlık ve kaygısızlık nedeniyle suçlu görmektedir. Zira genele hitap eden, liyakat ve mesleki yeterliliği baz alan ciddi bir yönetmeliğe acil ihtiyaç bulunmaktadır. Tüm ihtimal ve kombinasyonları birlikte değerlendirdiğimizde yetkililer eğer yönetmeliğin adil ve düzenli olduğunu iddia ediyor olsalar bile, bu yönetmeliğin suistimallere kapalı olduğunu söyleyemezler.
Peki çözüm ne!..
Adalet Bakanlığı herşeyden önce belki de en azından bu yazıyı referans alarak konuyla ilgili bir açıklama yayınlamalı, mağduriyetlerin oluşmasını istemedikleri ve mağduriyetlerin giderilmesi yönünde birşeyler yapılması yönünde arzularının bulunduğu bildirilmelidir. Bakanlığın elinde halen mevcut 1100'ün üzerinde kadro bulunduğu, her yıl Maliye Bakanlığından en az 200 - 300 yeni kadro alabileceği, 2011 yılının Ekim ayından bu yana Yazı İşleri Müdürü ihtiyacının en az üçte bir oranında arttığı nazara alındığında kadro yedeği 560 civarındaki zabıt kâtibinin, asıl kadrolara Yazı İşleri Müdürü olarak atanmalarının önünde hiç bir engel bulunmamaktadır. Aynı durumda daha bir kaç yıl önce yapılan bir sınav sonrası kadro yedekleri asıl kadrolara atanmıştır. Bunun gerçekleşmesi imkansız değildir. En son 720 adet boş kadro için sınav yapıldığını ve mevcut 568 adet kadro yedeği bulunduğunu ve müracaatlardan sonra komisyonlarca yapılacak sıralamalarda çalışma yılının en önemli etken olduğunu düşünecek olursak, bir dahaki sınavda mevcut yedeklerden başka hiç bir adayın şansının bulunmadığı ve mağduriyetin katlanarak büyüyeceği de bir gerçektir.