Bakan Dinçer'in TGRT'de katıldığı programın deşifresi

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 21 Eylül 2012 16:54, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

21.09.2012 Tarihinde Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'in TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'a Verdiği Röportajın Deşifresi:

BATUHAN YAŞAR- Ankara'dan merhabalar. Yeni bir özel röportaj programıyla karşınızdayız. Önemli bir konuğumuz var, Türkiye'nin gündeminde olan bir konu var. Konuğumuz, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer.

Efendim, hoş geldiniz yayınımıza.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

BATUHAN YAŞAR- Sayın Bakan, aslında 2 hafta oldu eğitim-öğretim başlayalım, 2 hafta oldu diyebiliriz. Mini mini birler bir hafta önce, bu hafta başından itibaren de diğer ilk, orta ve lise eğitimi. Artık ilköğretimden de yeni sistemle çıktık, artık 4+4+4 veya Sayın Başbakanın deyişiyle 444 sistemi resmen başlamış oldu.

Ama sıcak bir gelişmeyle ben başlamak istiyorum; dün akşam Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 4+4+4'ün yürütülmesinin durdurulmasıyla ilgili başvurusunu reddetti. Siz böyle bir şey bekliyor muydunuz, Anayasa Mahkemesi'nin kararını nasıl değerlendirirsiniz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabii ki böyle bir şey bekliyoruz, çünkü yaptığımız düzenleme hem ulusal anlamda bizim mevcut Anayasamıza, hem de uluslar arası alanda genel eğitim-öğretim ihtiyacıyla ilgili düzenlemelere aykırı bir düzenleme değildi. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçmeli derslerle alakalı yaptığı itiraz, aslında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin çok daha önce çözümlediği ve bu konuyla ilgili hükümlerin açıkça belli olduğu bir konu. Seçimlik olması halinde, öğrencilerin veya velilerinin tercihleriyle alabilecekleri dersler konusunda hiçbir kısıtlama yok. Bu açıdan bakıldığında, biz Anayasa Mahkemesinin bu kararını doğrusu bekliyorduk zaten. Temel insan hak ve özgürlüklerle alakalı düzenlemelere baktığınız zaman da bunu teyid eden sonuçlar görürsünüz.

BATUHAN YAŞAR- Zaten yanlış hatırlamıyorsam Cumhuriyet Halk Partisi 8 maddenin yürütmesinin durdurulmasını istemişti. Bütün yürütmesini durdurulmasını istediği maddeler Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiş oldu.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Belki şunu bile iddia etmek mümkün: Bizim daha önceki uygulamalarımız evrensel hukuka çok uygun değildi demek bile mümkün.

BATUHAN YAŞAR- Önceki, yani ilk 8 yıllık temel eğitim aslında Anayasaya aykırıydı mı demek istiyorsunuz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evrensel hukuka.

BATUHAN YAŞAR- Evrensel hukuka, dolayısıyla evrensel hukukun bir parçası olan Türkiye hukuk sistemi de olduğuna göre ona aykırı olabilir.

Efendim, okullar açıldı dediğimiz gibi. Bir kaos beklentisi vardı, bu yeni sistemle ilgili olarak ilkokulların ortaokullara çevrilmesi, lise bölümlerinin

ayrılması, böyle bir beklenti vardı. Kaos oldu mu, bir haftalık uygulamada ortaya çıkanlar neler?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın önce küçük bir fotoğraf çizmek istiyorum size; yeni sistemle ilgili kanun Nisan ayında yürürlüğe girdi, öyle kabul edelim yaklaşık bir ifadeyle. Onun üzerine aşağı yukarı 3-4 aylık bir vaktimiz vardı bizim. Bu 4 aylık süre içerisinde bu eğitim sistemiyle alakalı olarak tam 42 bin okul üzerinde ve yaklaşık 700 bin öğretmenle ilgili karar vermek durumunda kaldık biz. Bunun ötesinde, okullarla ilgili kararları verdikten sonra okulların iç yapılarının gözden geçirilmesi gibi ayrıca bir düzenleme, uygulamaya ihtiyaç vardı.

BATUHAN YAŞAR- Okulların fiziki şartları.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onun ötesinde yine mevcut sistemle alakalı olarak seçimlik derslerin belirlenmesi, bunların müfredatının açıklanması, ortaya konulması, bununla ilgili uygulama stratejilerinin geliştirilmesi gerekiyordu. Ve Milli Eğitim Bakanlığı aslında sahip olduğu potansiyeli ve kapasiteyi burada tüm kamuoyuna da göstermiş olmalı. Biz bütün bunların hepsini çok şükür büyük bir aksamaya izin vermeksizin, ufak tefek aksamalar tabii ki oldu, olacak. Biz olmaması için özen göstereceğiz ama, büyük bir aksamaya izin vermeksizin bunu gerçekleştirdik.

BATUHAN YAŞAR- Bunu şunun için sordum efendim?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İzin verirseniz şunu söyleyeyim ben: Ben bu vesileyle belki daha önceden söyleme imkanım hiç olmamıştı ama, konuyu açtık; ben Milli Eğitim Bakanlığı'nın tüm çalışanlarına, tüm il müdürlerimize, okul müdürlerimize, Bakanlıktaki personelimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hakikaten bu yaz boyunca gece-gündüz çalıştılar, bunun arkasında o arkadaşlarımız var.

BATUHAN YAŞAR- Şunun için sordum, hani siz de okudunuz, basında çıkan eleştirilerden gitmek istiyorum özellikle: Büyük bir kaos olacak, ilkokul öğrencilerinin nereye gideceği belli değil. 66 aylıkların okula yazdırılmasıyla derslik ihtiyacı ortaya çıkacak, hatta öğrenciler bahçede kalacak; böyle bir kadro çıktı mı, eksiklikler var mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır hayır. Bir kere hemen şunu söylemeliyim: Kamuoyunda yapılan eleştirilere baktığınız zaman bu eleştirilerin iki temel eğilimi olduğunu görürsünüz. Onlardan bir tanesi; aslında sistemin bizatihi kendisiyle alakalı değildi bütün eleştiriler. Yani, neredeyse hiç kimse sisteme dair, sistemin uluslar arası genel eğilimlere, trendlere aykırı olduğuna dair veya eğitimin gerçekliğine aykırı olduğuna dair bir tartışma bu ülkede hiç yapılmadı.

İkinci boyutuysa eleştirilerin, bu anlamda bakıldığında birinci boyutun bir uzantısı olarak belki, daha çok hep operasyonel meseleler üzerinde, hep uygulamaya dair sorunlar üzerinde bire eleştiriyle karşı karşıya kaldık. Bunun özelliği ise, ikinci özelliği ise, bu uygulamayla ortaya konulan eleştirilerin tamamının zaten mevcut eğitim sisteminde var olan sorunlar olduğuydu. Yani,

milli eğitim sisteminde geçtiğimiz yılda yine derslik sorunumuz vardı bizim. Yine geçtiğimiz yıllarda varsa lavaboyla veya sınıfla ilgili bir sorunumuz vardı bizim veya yine öğretmenle ilgili sorunumuz bizim vardı. Bu açıdan bakıldığında, belki de biraz belden aşağı bir eleştiri üslubuyla usulüyle sistemin kendisini değil, var olan uygulamaları, var olan sorunları abartarak yeni ve sistemden kaynaklanan sorunlarmış gibi toplumun önüne koymaya çalıştılar. Bence bu eleştiri çok doğru ve haklı bir eleştiri değildi. Keşke bizim yaptığımız sistemin doğruluğu üzerine bir tartışma yapılsaydı, çünkü o zaman o eleştiriler bizim için bir yol gösterici nitelik taşıyacaktı. Biz onları önemseyecek, onlar üzerinden değişmeler yapacaktık. Keşke seçimlik dersler üzerinden bir değerlendirme yapılsaydı. Keşke seçimlik dersler için bize katkı sağlayacak tartışmalar yürütülseydi. Keşke ilkokul birinci sınıf, ortaokul birinci sınıf ve lise birinci sınıf için yeni bir programa başlıyorken, o program için bize rehberlik edecek şeyler söylenseydi. Onlar olmadı, ama onun dışında çok açık bir şekilde zaten var olan problemleri yeni sistemin bir sonucuymuş gibi tartıştık. Ama, yine burada genel hatlarıyla kamuoyuna bilgi aktardıkça, aslında derslik sayısıyla ilgili bilgileri, öğretmen sayısıyla ilgili bilgileri kamuoyuyla paylaştıkça gördünüz. Genel kamuoyu bence çok sağduyuluydu ve bu tip tartışmalara da çok fazla iltifat etmedi. Sonucunu burada gördük. Çünkü, mesela en çok 66 aylık çocukların okula başlaması ve rapor almayla ilgili konular tartışılıyorken, gördük ki rapor alan velilerimizin oranı son derece düşük ve onlar da gerçek sebeplerle alıyorlar. Yani, hakikaten çocuk?

BATUHAN YAŞAR- Kaç kişi, var mı? Yani, beklentilerin altında kaldığını siz açıklamıştınız, hani 66?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın 66 ila 72 ay arasındaki çocuklarımızdan rapor alan öğrenci sayısı 23901.

BATUHAN YAŞAR- Toplam rakamın içerisindeki yüzde payı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Toplam rakam içerisindeki payı yüzde 4. 66 aylık olup rapor alan çocuklarımızın sayısı 7300 civarında. Yani, giderek? Ama bunun içerisinde mesela 72 aylık olan, hatta 73 aylık olan, 74 aylık olan ve buna karşın rapor alan çocuklarımız da var. Çünkü hakikaten fiziki veya zihni gelişimini henüz tamamlamadı veya bu yıl eğitime başlaması uygun bulunmadı o çocuklarımızın.

BATUHAN YAŞAR- Şöyle değil mi efendim: Gerçek nedenlerle rapor alanlar da var, yani okula gitmeyi gerçekleştiremeyecek olan kişiler.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben hepsinin gerçek nedenlerle aldığını düşünüyorum. Çünkü, şöyle bir durum da var ayrıca: Dün mesela Eskişehir'de yaptığım bir toplantıda öğrendiğim bir bilgi. Rapor alan çocuklarımızdan bir kısmı raporu olduğu halde okula devam ediyordu. Gerçekten de ideolojik mahiyette alınmışsa veya tartışmalardan etkilenerek alınmışsa, o konularda veliler kararlarını gözden geçirebiliyorlar. Ama onun dışında ben bu çocuklarımızın hemen hemen hepsinin gerçek nedenlerle rapor aldığını düşünüyorum.

BATUHAN YAŞAR- Bir de bu rapor alanları siz tekrar okula davet ettiniz. Bundaki gerekçeniz?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Gerçek nedenlerle değilse ilkokul birinci sınıftan başlamak?

BATUHAN YAŞAR- Kapımız açık mı demek istediniz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Olur ya kamuoyundaki tartışmalardan etkilenebilir velilerimiz ve çocuğum bir yıl geç gitsin diyebilir. Bu tip çocuklarımız için kapımız yine açık. Ama daha da önemlisi, esas benim çağrım; birinci sınıfa devam edemeyecek durumda olan çocuklarımız varsa, bu gidip evinde otursun diye rapor almış olmamalı, okul öncesi eğitime gelmeli. Yani, her halükarda ister rapor alsın, ister almasın, bütün çocuklarımız okulda olmalılar 60. aydan sonra. Rapor almamışsa birinci sınıfta, ama rapor almışsa okul öncesi eğitimde olmalı ki biz çocuklarımızı gelecek yıllara daha iyi hazırlayabilelim.

BATUHAN YAŞAR- Efendim, birçok soru var, efektif süreyi kullanma anlamında hızlı hızlı gitmek istiyorum. Terör konusu var, bunun da sizinle bağlantılı bir noktası var, onu soracağım. Şehit cenazeleri geliyor, her gün üzülüyoruz maalesef. Bu 4+4+4 sistemiyle ilgili gazetelerde yine geçtiğimiz hafta içerisinde bu sisteme en çok eleştiri getiren PKK olduğu, bu sistemi eleştiren PKK olduğu yazıldı. Neden PKK 4+4+4'e karşıdır?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben şimdi PKK'nın gerekçelerinin ne olduğuna dair bir bilgiye sahip değilim. Ama tabii bunu sadece PKK ile sınırlamak doğru değil belki. Ama şunu söylemek lazım: Genellikle, özellikle PKK ile bağlantısı olan bazı örgütlerin yaptığı açıklamalardan hareketle belki bir yorum yapmak mümkün. İşte BDP'nin, bazı sendikaların böyle bir durumda benim görebildiğim şey şu: Çocukların daha erken yaşlarda okula başlamaları, Türkiye'de kardeşliğin pekişmesine yardım edecek, destek sağlayacak bir uygulamadır benim şahsi kanaatim. Ayrıca, seçimlik dersler, yani din dersleri, çünkü bir toplumun temelde dini duygular ortak değer üretirler ve birlikteliği sağlayacak bir sonuç doğururlar. Ayrıca, Kürtçe dersinin seçimlik olarak verilmesi gibi Türkiye'de etnik birçok talebi karşılayan bir eğitim anlayışı ortaya koymaya başladık. Dini talepleri karşılayan bir eğitim anlayışı ortaya koymaya başladık. Bunların her birisini demokrasi geliştikçe, bu tip ihtiyaçlara biz olumlu cevaplar verdikçe toplumda kardeşliği pekiştiren, dayanışmayı artıran ve bölücülerin istifade ettikleri zemini ortadan kaldıran bir sonuç doğuracak. Bu açıdan bakıldığında bu tip itirazların birilerine rahatsızlık, bu tip uygulamaların bazılarına rahatsızlık verdiğini görmek lazım.

BATUHAN YAŞAR- Aslında böyle bakıldığı zaman neden rahatsızlık verdiği de çok açık ortada.

Sayın Bakan, seçmeli derslerden bahsettiniz, 21 adet sanıyorum, doğru mu?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, 21 başlıkta.

BATUHAN YAŞAR- 21 başlıktan oluşan değişik alanlarda seçmeli ders var. Ve bir öğrenci yine yanlışsam düzeltin, 1 hafta içerisinde 8 saat bu seçmeli derslerden seçebiliyor. Yani her birisi 2 saat olursa 4 ayrı seçmeli ders seçebiliyor, en fazla 4 saat bir seçmeli ders seçebiliyor. Bu seçmeli derslerle ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz, en çok hangi alanlara yoğunluk var, elinize bir veri geldi mi okullardan, il mille eğitim müdürlüklerinden? Mesela kamuoyunun en çok üzerinde durduğu konu Kur'an-ı Kerim dersini seçenlerin oranı fazla mı, nedir yeni rakamlar?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi henüz rakamları almadık, keşke alabilmiş olsaydık sizlerle paylaşmayı arzu ediyordum ben de. Henüz rakamları almadık. Ama geçtiğimiz gün bazı illerde merak saikiyle acaba ne tür ağırlıkta seçimler var diye baktığımızda çok güzel bir fotoğrafla karşılaştık o da şu: Bütün çocuklarımız, kamuoyundaki bütün tartışmaların ötesinde aslında seçimlik derslerde çok dengeli bir dağılım ortaya koyuyorlar. Dolayısıyla bu dengeli dağılım içerisinde belirli bir şekilde illa bu dersi alacağım diye kimsenin böyle yoğunlaştığını da görmek mümkün değil. Bazı derslerde daha fazla çocuğumuz ders alıyor ama, bu seçimlik derslerde herkesin ilgisine doğru kaydığını görüyoruz. Bu 11 başlık altında aşağı yukarı 9 derste ben yoğunlaşma olduğunu gördüm.

BATUHAN YAŞAR- 9 derste. Bir iki tane örnek verebilir misiniz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Örnek vereyim. Mesela Diyarbakır ili şimdi hafızamda daha taze. Diyarbakır'da normalde bütün bu tartışmalardan sonra Kürtçe dersini çocukların hepsinin seçeceğini varsayarsınız öyle değil mi?

BATUHAN YAŞAR- Evet, beklenti o bütün Güneydoğu Anadolu'da.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama öyle değil. Mesela Diyarbakır'da en çok seçilen ders siyer dersi, Hazreti Peygamber Efendimizin hayatı, Kur'an-ı Kerim dersi daha sonra geliyor. Ondan sonra mesela matematik uygulamalarıyla ilgili ders geliyor. Aşağı yukarı Kur'an dersiyle, matematik dersine yakın bir rakam söz konusu. Ondan sonra mesela Kürtçe dersi geliyor, işte ondan sonra mesela zeka oyunları dersi geliyor, drama dersi geliyor mesela. Yazar olmayla ilgili ders çokça seçilmiş gibi görünüyordu. Bunun gibi giderek farklılaşan, çocukların her birisinin ilgili alanlarına doğru kaydıklarını ben gördüm ve çok da mutlu oldum. Genel rakamları gördükten sonra tahmin ediyorum daha net şeyler söyleyebileceğiz.

BATUHAN YAŞAR- Aslında üç aşağı beş yukarı bir ilin istatistiki bilgisi genele de yayılabilir diyebilir miyiz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi, ama yine de tüm Türkiye'yi temsil etmeyecek.

BATUHAN YAŞAR- Şunun için sormuştum efendim ben bu soruyu: Hani hatırlarsanız eğitim öğretim dönemi başlamadan önce bir tartışma çıkmıştı, mahalle baskısından söz edilmişti. İşte herkes Peygamber Efendimizin hayatını seçmeli ders olarak seçeceği, ardından işte Kur'an-ı Kerim dersini bu baskı nedeniyle seçeceğini söylemişti. Ben aslında birazcık da bunun için sordum. Ama bakıldığı zaman böyle bir şeyin de olmadığı çıktı diyebilir miyiz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Diyebiliriz, ama daha önemlisi başka bir şey söylemek lazım. Tabi toplum içerisinde uzun yıllardan beri oluşagelmiş alışkanlıklar, teamüller, efendim birtakım duygular değişmiyor, kolayca değişmiyor. Aslında bizim bulunduğumuz yerden baktığınızda biz her gün şu yazılarla veya eleştirilerle karşı karşıya kaldık: Bir kesim gazeteler işte Türkiye'de Kur'an-ı Kerim dersinin seçilmesi için okul yöneticilerinin yönlendirme yaptığını, hatta siz bırakın biz sizin yerinize seçeriz dediklerini ve bu alana doğru herkesin yönlendirildiğini yazdılar.

BATUHAN YAŞAR- Sizin adınıza seçeriz, o da çok şey yapıldı, siz karışmayın biz seçeceğiz öğrenciler adına.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tam onun tersi durumda olan bazı diğer gazetelerimiz ise, bu kez de Kur'an-ı Kerim dersini seçmek için giden çocuklara öğretmen yok, bunu seçmeyin diye geri çevrildi veya işte siyer dersi için hocası yok denildi, bunu gelecek yıl seçersiniz deyip seçilmesine izin verilmediği türden haber yaptılar. Bunların her ikisi de genelleştirilebilir durumda olan eleştiriler değildi. Bunların her birisi, büyük bir camiayız, hiç olmadı diyemem. 1 kişi, 2 kişi olabilir, haberimiz olduğunda anında müdahale ettik. Ama burada önemli olan, bir okulun, bir kişinin söylediği ve yaptığı şey değil, Milli Eğitim Bakanlığı'nın takip ettiği politikadır. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuyla ilgili nasıl bir politika takip etti ve buradan nasıl bir sonuç almayı umuyor bunun üzerinden değerlendirme maalesef yapma imkanı olmuyor. Halbuki biz herhangi bir mahalle baskısı olmasın diye daha 1 hafta önceden çocuklarımıza duyuru yaptık, duyuruyu yaptığımızda seçimlik derslerin tanıtıcı videolarını koyduk. Herkese bilişim ortamında kendi evinden yapma, tercih etme imkanı verdik. Bu neredeyse yüzde 60'tan fazlası çocuğumuz tercihlerini böyle yaptılar zaten. İmkanı olmayanlar okula gitti dilekçe verdi. Sonra okullar başladıktan sonra da seçimlik dersleri değiştirme veya yapmamışsa tercihlerini bildirme gibi yeni ek süreler verdik. Şimdi görüyorum ki dün akşamleyin televizyonlarda yine programlardan birisinde

takip ettim. Bu kez de seçimlik derslerin okul açıldıktan sonraya bırakılmasını eleştiriyorlar. Lütfen geriye dönüp bir baksınlar, üniversite dahil olmak üzere dünyanın hemen hemen her yerinde zaten seçimlik dersler ilk hafta yapılır. Çocuk gelecek okulu tanıyacak, belki açılacak dersleri daha net görecek, öğretmenler bakacak tercihini ona göre yapacak.

BATUHAN YAŞAR- Seçmeli dersler önceden seçilsin.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Gibi. Yani hem önceden seçme, biz genel fotoğrafı görme imkanını verdik, hem de süreyi uzattık. Bizim yaptığımız aslında işimizi daha etkin ve daha verimli yapmak için yapılan bir uygulama. Tabi ki bu fırsatları vereceğiz, tabi ki çocuklar ilk hafta hala seçimle uğraşıyor olacaklar. Bunun üzerinden eleştiri yapıyor olmak asla iyi niyetle bağdaşmaz.

BATUHAN YAŞAR- Bağdaşmaz diyorsunuz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu açıdan biz yaptığımız şeyden çok eminiz. Doğru yaptığımızın farkındayız, yapılan bütün eleştirilere rağmen o 21 dersle ilgili çocuklarımızın önüne alternatifleri koyduk, seçen çocuklarımıza yeteri kadar seçmişlerse elimizden geldiğince öğretmenlerimizi bulmaya çalışacağız ve aşmaya çalışacağız. Ve bütün bunların ötesinde hala eksiğimiz olabilir, hala hata yapmış olabiliriz, bunun için de anlayış bekliyoruz, çünkü ilk uygulama bu.

BATUHAN YAŞAR- Evet, doğru. Yani yeni bir sistem başladı, hatta yeniden eğitim başlıyormuş gibi o yüzden siz dediniz ya önceden tabi ki fiziksel eksiklikler vardı.

Efendim, ben bir de Kürtçeye bir parantez açmak istiyorum çok tartışıldığı için. Hani biraz önce Diyarbakır örneğini verdiniz. Kürtçe dersler seçildiği zaman yeterli eğitmen, öğretmen var mı, bunlar kimler arasından seçiliyor, ilk haftaki uygulamalar veya önümüzdeki hafta nasıl olacak bu? Yani özellikle gelen eleştirileri yapacağınız uygulamalar karşılayabilecek mi bu manada soruyorum.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu anda kesin ifadelerle bir şeyi belirtmek mümkün görünmüyor, çünkü her şey tahmin üzerine. Dolayısıyla Türkiye'deki tüm fotoğrafı görmeden ve bunu verebilecek öğretmenlerimizin envanterini çıkarmadan çok net bir şey söylemem mümkün değil. Ama normalde biz diyelim ki Arap Fars dili mezunu olan öğretmenlerimize, diyelim ki Kürtçe bilen Türkçe öğretmenlerine, diyelim ki Kürtçe bilen sosyal bilgiler öğretmenlerine bu yıl bu dersi verme konusunda ki müfredatımız belli oldu, yetki vereceğiz. Önümüzdeki yıl için ise yine bu

konuda yüksek lisans yapmakta olan öğretmenlerimiz var onları devreye sokacağız.

BATUHAN YAŞAR- Yani Kürtçe seçmek isteyen Kürtçeyi layıkıyla öğrenebilecek bu yıldan itibaren rahatlıkla denilebilir öyle mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bütün planımız, bütün amacımız o. Onu bu yıl yüzde 100 başaramasak bile önümüzdeki yıllarda başarabileceğimizi ümit ediyorum ve giderek de zaten bu konularda bir dengelenme kendi içinde olacak diye varsayıyorum.

BATUHAN YAŞAR- Efendim, yine bu imam hatiplerle ilgili bazı eleştiriler getirildi. Bu hafta içerisinde yayınlanan bir gazetenin manşetinde yer alan bir spotta aynen şöyle diyordu: Birçok ortaokul ayrılarak imam hatip lisesine çevrildi. Neden bütün okulları veya o gazetenin ifadesiyle birçok okulu imam hatip lisesine çevirdiniz diye ben de size sormak istiyorum. Bir oran var mıdır?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabii şimdi birçok'tan veya çok sayıda olandan kastınız ne, onu bilemem. Gazeteyi yazan da neyi kastediyor onu da anlayamam. Ama biz her şeyden önce bu konularda sübjektif karar veren bir örgüt değiliz, bir teşkilat değiliz. Bizim elimizde rakamlar vardır. 4. sınıftan 5. sınıfa geçmiş kaç tane öğrenci olduğunu biz il il, mahalle mahalle biliyoruz. Çok şükür ülkemizin istatistiki altyapısı çok sağlam şu anda. Dolayısıyla, imam hatip okulunun genel ortaöğretim veya genel ilköğretim içerisindeki payı hakkında bilgi sahibiyiz. Bunun ne kadar artabileceğini tahmin ederiz. Bunların her birisini il il görebilecek durumdayız. Dolayısıyla, Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatı olarak bizim gözümüzde İmam Hatip Okulu çocuğuyla, öğrencisiyle, normal bir ortaokulun öğrencisi veya fen lisesinin öğrencisi birbirinden farklı olabilir mi? Biz elimizden geldiğince bütün çocuklarımıza bununla alakalı elimizden geldiğince iyi şartlar hazırlamakla mükellefiz. Bir çocuk ortaokula gidiyor diye gittiği ortaokulda derslik sayısı az, yüzlerce insan orada varken, imam hatip okuluna gidene 15 kişilik sınıflar oluşturmak gibi bir çaba olabilir mi? Böyle bir abes zihniyet ortaya konulabilir mi? Bu zihniyeti ben koyarsam, benimki abes olur o zaman çünkü, öyle bir duygu yok, böyle bir uygulama da yok.

Bakınız biz aşağı yukarı tüm Türkiye'de 120 bine yakın imam hatip okuluna öğrenci geleceğini tahmin ettik ve ona göre de okul hazırladık. Aşağı yukarı bizim elimizdeki şu andaki rakamlar yaklaşık 110 bin civarında çocuğun kaydını kesin yaptırdığı. Bugün akşamdan sonra daha net rakamlar elimize gelecek, muhtemelen biraz daha artacak.

BATUHAN YAŞAR- Hemen hemen tahmininiz örtüşmüş efendim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Artı, bizim amacımız çocuklarımıza iyi imkanlar sunmak, hepsine. Eğer bir yerde imam hatip okulu açtık ve öğrencisi yoksa, o öğrenciyi imam hatip lisesi bünyesine aktararak diğer okulu ortaokuldaki çocuklarımıza tahsis edebiliriz. O konuda kati hükümlerimizi henüz vermedik. Çünkü, biz bir tahminde bulunduk ve buna dayalı bir projeksiyon yaptık, bunun üzerinden de kararlar verdik. Bu kararlarımızın yüzde 100 isabet etmesi ihtimalini siz hesaplayın. Bazı illerimizde daha fazla talebe karşı daha az okul ayırmış olabiliriz, bazı illerimizde talebe azdır arz yüksek olmuş olabilir. Bunu da önümüzdeki günlerde netleştireceğiz ve herkes için tatmin edici bir karara ulaşmış olacağımızı düşünüyorum.

BATUHAN YAŞAR- Ben şunun için sormuştum efendim, hani o yapılan eleştirilerde veya gazetelerde çıkan yorumlarda, hani burada bizim evin etrafında da üç tane okul var, onlardan hiçbir tanesi imam hatip lisesine veya ortaokuluna çevrilmedi. Sanki orada bütün okullar imam hatip liselerine veya ortaokullarına dönüştürülüyor gibi bir yorum var da onu merak ettim, öyle mi diye yani onu sormak istedim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu gerçeği yansıtmıyor ama, farz edin ki dönüştürüldü. Eğer siz bir bütün eğitim sistemi içerisindeyseniz ve çocukların önemli bir kısmı oraya gitmek istiyorsa, o aynı çocuk için ben ister imam hatip okulunda, isterse ortaokulda derslik hazırlamak zorundayım. Ve çocuk eğer imam hatip okuluna gitmek istiyorsa, biz de demokratik bir şekilde onun oraya gidişini teşvik etmişsek veya önünü açmışsak, o zaman onun altyapısını hazırlamak da benim görevim. Yani, o konuda ben kendimi müdafaa etme ihtiyacını da hissederek bu şeyleri söylemiyorum. Benim söylediğim şey; bizim kararlarımızın bir analiz üzerine, birtakım bilgiler üzerine olduğudur. Başkaları gibi sübjektif birtakım duygular üzerinden veya siyasi bakış açıları yüzünden olmadığı şeklindedir. Aksi takdirde biz öğrenci sayımız ortaöğretimde belli. Tüm ortaokula gidecek çocuklarımız belli, bunlara hazırladığımız derslik de belli. Dolayısıyla, bunun içerisinde değişiklik yapacağız. Yapacağımız değişiklik, birleşik kaplar misali aynı dengede kalacak zaten.

BATUHAN YAŞAR- Yani, dolayısıyla?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şunu söyleyeyim: Nihai rakamlar yine netleşecek ama, bizim açtığımız aşağı yukarı ortaokul sayısı imam hatip olarak tüm Türkiye'de 1100 civarındadır. Bunun 460-470 adedi imam hatip liseleri bünyesinde açıldı, geri kalanı da yeni olarak açıldı. Ve açtığımız bu

okullarla 1998 yılında 28 Şubat sürecinde kapatılan imam hatip orta kısımlarıyla mukayese edildiğinde onun birazcık üzerinde.

BATUHAN YAŞAR- Onun birazcık üzerinde. Böylelikle hani netleştirmiş olalım.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani, normal şartlarda Türkiye bu konuda kendi dengesini buluyor ve normalleşiyor, bundan kimse rahatsızlık duymamalı.

BATUHAN YAŞAR- Duymamalı rahatsızlık diyorsunuz, zaten rakamları, istatistikleri de açıkladınız, her şey net bir şekilde ortaya çıktı.

Efendim, okullar arasındaki eğitim farkının kaldırılması çok zamanımızı alır mı, hani bir okuldaki eğitim seviyesi çok iyi, işte veliler, siz de biliyorsunuz işte şuradaki okul çok iyi, aman oraya yazdıralım, orada ikametgah adresi bulalım veya bu okula gönderelim gibi. Bu eğitim farkının kaldırılması çok mu zordur?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi önce bu eğitim farklılığı veya okulların eğitiminin daha nitelikli olmasıyla alakalı düşünceler üzerine kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Şimdi biz bir kere bu tip değerlendirmeleri yaparken bireyin gücünü ve potansiyelini çok hafife alıyoruz.

BATUHAN YAŞAR- Yani?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani, biz bütün gücü ve bütün sihri başka bir ifadeyle, fiziki şartlara, teknolojik altyapıya ve öğretmene bırakıyoruz. Doğrudur, bunlar sonuç üzerinde etkilidirler, en etkili olan faktör öğretmendir, onun farkındayız. Fiziki şartlar da olumlu etkiler yapar. Ama, şunu bilin ki; dünyada büyük keşifleri yapan pek çok bilim adamı, dünyada ismi kalmış pek çok bilim adamı, dünyada şu anda başarılı olan, mesela Amerika'daki üniversiteler dahil olmak üzere pek çoğunun en iyi yetiştirdiği elemanların olduğu dönemler yeterli fiziki şartların, yeterli maddi faktörlerin olmadığı dönemlerdir. Biz bireylerin potansiyelini küçümsediğimiz müddetçe aslında soruna tam teşhis koyamayacağız. Biz eğer yine okullar arasındaki farklılığı fiziki faktörler ve bunun içinde bütün gücümüzle derslik olarak algılarsak, işte öğretmen sayısındaki yetersizlik, dolayısıyla bütün gücümüzle öğretmen sayısını tamamlamaya çalışırsak bile, eğer bireyin gücünü açığa çıkaran ve onu önemseyen bir sosyo-psikolojik bir iklim oluşturamazsak, bu faktörlerin sonuç üzerindeki başarısı sınırlı kalacaktır, bunu hep beraber görmeliyiz. Bugün Türkiye'de dershanelerin üniversiteyi kazanma üzerindeki

etkisini gösteren hiçbir bilimsel çalışma yok. Hatta uluslar arası öğrenci performanslarını ölçen bir kurumun bana geçtiğimiz günlerde verdiği?

BATUHAN YAŞAR- Ama listeler asıyorlar efendim camlarına, birinci bizden, ikinci bizden?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Oraya geleceğim. Uluslar arası bir öğrenci gelişim potansiyelini ve başarısını ölçen bir kurumun bana verdiği bir bilgi, 200 okul üzerinde araştırma yapmışlardı, dershanelerin, hatta özel okulların çocuklarımızın üniversiteye giriş başarısı üzerinde istatistiki olarak anlamlı bir etkisi olmadığını bana ifade ettiler.

Şimdi eğer şunu yapıyorsanız dershane olarak: Çok zeki, çok başarılı, sorumluluk duygusu olan bir çocuğu alıyorsanız ve o çocuğa özel bir kurs veriyorsanız bundan yararlanıyor o çocuk. Ve o çocuğu daha sonra üniversitede ilk 100'e girdi diye ilan edebilirsiniz. Ama oranına bakmalısınız. Şimdi normal şartlarda bizim fen liselerinin, sosyal bilgiler liselerinin, hatta şöhret olmuş Galatasaray Lisesi gibi, İstanbul Erkek Lisesi gibi benzeri birçok lisenin başarıları üzerine bilimsel çalışmalar yapmadan oluşan şeylerin tamamının aslında bir algı olduğunu, algıyı iyi yönetenin burada öne çıktığını ben ifade etmeliyim. Ama maalesef ki bu ülkede bunların başarısına dair de bilimsel çalışma yapılmış değildir. Ben geçen yıl 94 tane liseye üniversiteye girişteki başarıları sebebiyle ödül verdim. Ödül verdiğim okulların arasında Bağcılar'da meslek lisesi vardı, Esenler'den bir genel liseden öğrenciler vardı, okul yöneticileri vardı. Pendik tarafından bir başka meslek lisesinden çocuklara ben ödül verdim. Şimdi yine gazetelerde zaman zaman haber görüyorsunuz, temizcilik yaparak tıp fakültesini kazandı diye daha iki gün önce haberi gördünüz. Çobanlık yaparken mühendisliği kazandı diye haberler gördünüz. Bunların her birisi bireyi aslında en önemli faktör olarak merkeze koyar.

Şimdi ben başka bir şeyi ifade etmek istiyorum, bu da yetmez aslında. Normal şartlarda iyi bir başarıdan bahsediyorsak ve başarıyı belirleyen faktörleri değerlendireceksek, birey bir tarafa, fiziki şartlar, teknolojik altyapı bir tarafa, öğretmen ayrı bir faktör, ama hepsinden de önemlisi ben bir başka faktörü başarı için önemsiyorum. Ona da işte dün üçüncü öğretmen dedik, yani eğitim ortamının sosyo-psikolojik iklimi çok otoriter bir yapı içerisinde öğretmenin anlattığı, öğrencinin de edilgen bir şekilde dinlediği bir eğitim ortamı, okul müdürünün hep buyurgan olduğu ve öğretmene ne yapacağını söylediği otoriter bir yönetim tarzı. İl müdürlüğünün okullara talimat yağdırdığı bir yönetim tipi, yani bütünüyle otoriter ve merkezi bir havada o yapı içerisindeki insanların sahip olduğu bilgi ve kabiliyetleri, eğitimi ve uzmanlığı yok sayan bir yaklaşım

tarzıyla aslında biz başarılı bir eğitimin önünü kesiyor olabiliriz. Bu açıdan bakıldığında, bir başka faktör olarak da çocukların eğitime katılmalarını ve aktif hale getirilmelerini, öğretmenlerin eğitime katılmalarını, ama sadece eğitime değil aynı zamanda yönetime katılmalarını ve daha etkin ve söz sahibi olmalarını, okul yönetiminin, eğitimin geleceği üzerine inisiyatif kullanabileceği bir esnekliğe sahip olmasını da eğitimin başarısı için bir faktör olarak görmek lazım. Dolayısıyla, derslik yok başarısızız, teknoloji yetersiz başarısızız, öğretmen sayısı az başarısızız diyorsanız, bence çok yanlış veya çok eksik bir teşhis ortaya koyuyorsunuz demektir.

BATUHAN YAŞAR- Sayın Bakanım, bu üçüncü öğretmenler kimler olacak, aslında tanıtımımızda o da vardı, siz ona birazcık girdiniz, onu isterseniz biraz açalım. Üçüncü öğretmenler kimler olacak? Bu birazcık okulların fiziki yapısı ve çocukların okulda daha fazla vakit geçirmesi ve okulu sevmesiyle ilgili ve Okullar Hayat Olsun Projesi'nin de bir parçası mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Şimdi aslında Okullar Hayat Olsun üçüncü öğretmeni sembolize eden bir uygulamayı ifade ediyor aslında. Üçüncü öğretmeni ben herhangi bir kişi olarak tarif etmiyorum. Okulun ve öğretmen ortamlarının sosyo psikolojik iklimi olarak tarif ediyorum. Az önce ifade ettim aslında. Mesela katılım her halükarda öğrenmeyi ve yaptığımız işi benimseyerek yapmayı sağlayan önemli bir uygulamadır. Bu açıdan bakıldığında çocuğun öğrenmeye katılması lazım, edilgen olmaktan çıkarılıp öğrenmeye katılması lazım. Mesela bizim şimdi birinci sınıftan itibaren başladığımız oyun programları ve nihayet okul bahçesinin sadece tören alanı gibi resmi ve gri bir zeminle tamamlanması değil, aynı zamanda oyun alanlarının oluşturulmasıyla ilgili uygulamalarımız bir tarafıyla çocuğun katılımını sağlamaya dair ipuçlarını veriyor. Ama tabi sadece bundan ibaret olarak görmemek lazım. Çocuğun katılımı her halükarda kendi kendine öğrenebileceği ve kendisinin öğrenmesini de sınıfta paylaşabileceği bir yapıyı, bir iklimi gerektiriyor. Aynı şekilde öğretmenin elinde hiç inisiyatif olmadan kime hangi bilgiyi nasıl öğreteceğinin hepsinin merkezden belirlendiği bir yapı yerine, onun inisiyatif kullanabileceği, bazen kendisinin de sürece dahil ederek kendi bilgisini, kabiliyetini, sonuç almaya çalışacağı bir fırsatı, bir inisiyatifi vermek gerekecek. Ayrıca, öğretmenin yönetime katılımını sağlamak lazım, yani okul idaresine, okuldaki başarının arttırılmasıyla ilgili stratejilerin belirlenmesine katılımını sağlamak. Bir tarafıyla katılım.

Öbür tarafıyla fiziki şartların bu katılımı artıracak şekilde yeniden gözden geçirilmesi ve yine çocuğun çevresinin, yani ebeveyninin ve yakın

çevresinin eğitim sürecine dahil edilmesi. Biz Okullar Hayat Olsun programında aslında çok otoriter bir fiziki yapı oluşturma ve kullanma mantığı yerine daha çok o mantığı herkesin ortak kullanacağı bir hayat alanına dönüştürmeye çalıştık. Mesela bazı boyutları oldu. Kütüphane ve bilgisayar laboratuvarlarının birleştirilerek okulun en kolay ulaşılabilir yerinde ve biraz da sivil bir mantıkla tasarlandığı bir yapı. Birkaç yere örnek yapıldı da, Ankara'da da yapıldı. Lütfen yeni kütüphaneleri ve bilgisayar laboratuvarlarına bakınız. Aslında biz her mahalleye bir kütüphane?

BATUHAN YAŞAR- Sivil yapı sözünüz çok önemli, onun altını çizmek istiyorum.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Her mahalleye bir kütüphane, yine her mahalleye çocuklarımızın kullanabileceği bir bilgisayar laboratuvarı, ebeveynlerinin yararlanabileceği bir internet kafe kurduk gelip yararlanabilsinler diye. Ayrıca okul bahçelerini işte gri bir yapıdan yeşil bir yapıya dönüştürmeye çalışıyoruz. Yani bir tarafıyla işte ağaçlandıralım mahallenin parkı olsun, bir tarafıyla spor alanları oluşturalım, çocuklarımız sokaklarda oynamasın, okul bahçesinde oynasın, böylece aidiyeti artsın. Öbür tarafıyla çocuklar teneffüsler de veya hafta sonlarında okullarda oluşturacağımız oyun alanlarında, geleneksel oyun alanlarında veya öğretici oyun alanlarında vakit geçirsinler. Yine mahalle halkına biz spor salonlarımızla, kültür salonlarımızla ve dersliklerimizle ihtiyaç duydukları dersleri, seminerleri ve programları yaptırabilelim diye düşünüyoruz. Bu bizi göre oradaki öğrenme iklimini olumlu etkileyecek uygulamalardan biri.

BATUHAN YAŞAR- Efendim, Twitter'dan çok sayıda soru geldi. Yani şöyle söyleyebiliriz: Son 1 saat içerisinde gelen tweet sayısı 3 bini geçmiş durumda. Ve bu arkadaşlarımız aslında hep eş durumu tayinleri, işte iktisadi ve idari bilimler fakültesinden neden çok az kontenjan atanıyor, özürlü eş durumu tayinlerini soruyorlar. Aslında burada ben şunu da söylemek istiyorum o sorulara geçmeden önce. Ben şunu da beklerdim: 4+4+4, öğrencilerin durumu, eğitim durumu, yeni sistem, okullardaki fiziki durum veya öğretmenlerin eğitim ve öğretimdeki durumlarıyla ilgili de sorular gelebilirdi. Maalesef böyle hiçbir tek soru bile gelmedi. Bunu da üzülerek belirterek öncelikli olarak bu özür durumu tayinleri, eş durumu tayinleriyle ilgili eşimle birleşmek istiyorum, Bakana söyleyin ayrılma noktasına geldik, çocuğumu göremiyorum işte bu ve benzeri birçok tweet geliyor. Bu eş durumu tayinleri ne olacak efendim?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bakın, bütün bu hususlar aslında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesi içerisinde belirli bir sistem

üzerine çözülen ve belirli politikalar doğrultusunda karar verilen uygulamalardır. Biz tek tek fertlerin taleplerini yerine getirmeye, uğraşmaya teşebbüs edecek olursak sorunun üzerinden, yani sorunun çözümünü sağlayamayız. Ve tek tek insanları memnun etmek de zaten mümkün değildir. O konuda objektif, düzgün herkes için uyguladığınız bir sistem oluşturursunuz.

Şimdi eş durumuyla alakalı şimdi normal şartlarda bu sene bize sadece eş durumundan atama talep eden öğretmen sayısı 25 binin üzerinde.

BATUHAN YAŞAR- 25 binin üzerinde.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 25 binin üzerinde evet. Özür durumundan talep eden öğretmen sayısı da yine 25 bin civarında.

BATUHAN YAŞAR- 50 bin oldu.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kısmen 50 binin biraz daha üzerinde ikisinin toplamı.

BATUHAN YAŞAR- Ne kadar?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ayrıca il içinde ve iller arasında vakti gelmiş isteğe bağlı olarak yer değiştirme talebi olanlar var. Bunların hepsini de dahil ettiğimizde biz 158 bin yer değiştirme talebiyle bu sene karşı karşıya kaldık.

BATUHAN YAŞAR- 158 bin.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Şimdi ben soruyorum size. Normal şartlarda 700 bin civarında öğretmeniniz varsa bu kaçına tekabül eder? Neredeyse yüzde 20'si.

BATUHAN YAŞAR- Yüzde 20 görünüyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani diyor ki öğretmenlerin yüzde 20'si, bizi alın benim arzu ettiğim yere gönderin. Biz de elimizden geldiğince öğretmenlerimizi onların arzu ettiği yere göndermeye çalışıyoruz. Mesela ilk yaptığımız uygulamada o 25 bin kişinin yaklaşık 16 binini eş durumundan biz aileleriyle bir araya getirdik. 16 bini, yani ilgili boş yerlerde kadroları vardı, efendim durumları müsaitti aktardık.

BATUHAN YAŞAR- 9 bin kişi kalmış oluyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 9 bin kişi kaldı. Şimdi onlardan da özellikle sınıf öğretmenlerinde aldığı eğitim sebebiyle alan değişikliği yapma imkanları varsa onları da yine gözden geçireceğiz, sonra becayiş imkanı vereceğiz, sonra memur olmalarını teklif edeceğiz.

BATUHAN YAŞAR- Becayiş istemiyoruz diyorlar.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Memur olmalarını teklif edeceğiz, sonra da ücretsiz izin al diyeceğiz. Bütün bunlardan bir tanesine

mutlaka eş durumundan tayin isteyen öğretmenimizin şartı uyacaktır. Onlardan herhangi birini şartına uyanı kabul ettiği takdirde eşiyle beraber olabilir. Aksi takdirde 1 yıl sonrası için yeniden şansını deneyecek. Ama buradan hem size, hem kamuoyuna, hem de öğretmenlerimize bir mesaj vermek istiyorum, o da şu.

BATUHAN YAŞAR- Buyurun.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Eş durumundan nasıl oluyor da bu ülkede bütün eşler doğudan batıya gelmek istiyorlar? Yani batıdan doğuya gitmek isteyen hiç eş yok mu? Zorunlu atama sebebiyle doğuya giden öğretmenlerimizin pek çoğu, memurlarımızın af edersiniz, yani subaylarımız, polislerimiz, kaymakamlarımız, hakim ve savcılarımız doğuya giderken eşlerini götürmüyorlar, o zaman eş durumu olmuyor mu? Hep doğudan batıya gelirken eşlerini getiriyorlar eş durumu sayıyoruz da yine daha da önemlisi Türkiye'de yine nasıl oluyor da hakikaten bütün eşler batıda oluyorlar ve hep batının yanına gelmek istiyorlar? Şimdi bu sorunun cevabını vermek zorundayız. Ben Milli Eğitim Bakanı olarak öğretmenlerimizin huzurunu ve mutluluğunu düşünmek zorundayım ve düşünüyorum. Ama yine Milli Eğitim Bakanı olarak ben çocuklarımızın sınıflarda derslerinin boş geçmemesini de sağlamakla mükellefim. O sınıfa öğretmenin girmesi benim için olmazsa olmaz kararlardan bir tanesidir. Şimdi ben size birkaç tane soru sorayım, aslında bu soru sizin şahsınıza yönelik değil. Tüm kamuoyuna yönelik ve aynı zamanda bu talepte bulunan öğretmene yönelik. Aynı öğretmene soruyorum, kendi çocuğu okulda olsa ve o çocuğuna başlangıçta eğitime gelmiş bir öğretmen olsa sonra o öğretmen başka bir gerekçeyle; ister eş durumu, ister özür durumuyla dönemin ortasında başka bir yere tayin edilse ister mi istemez mi?

BATUHAN YAŞAR- İstemez tabi ki, bu sorunun cevabı çok net.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Başkası için istemediğini kendiniz için de istemeyeceksiniz. Şimdi başka bir şey daha sorayım size. Türkiye'de hangi veli, çocuğunun 1 dönem boyunca öğretmensiz kalmasını ister?

BATUHAN YAŞAR- Kim ister efendim, o zaman okula göndermesinin bir anlamı kalmaz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Türkiye'de hangi veli çocuğuna atanmış kadrolu öğretmen olduğu halde il emri sebebiyle veya norm fazlası olması sebebiyle il merkezinde boş duruyorken ücretli ve belki de pedagojik eğitimi almamış bir öğretmenimizin sınıfa girmesini ister? Ben burada soruyorum, eğer pedagojik eğitimi olmayan lisans mezunu arkadaşlarımızı ücretli öğretmen olarak sınıfta görmek istemiyorlarsa, eğer çocuklarının

derslerinin boş geçmesini istemiyorlarsa, eğer dönem ortasında öğrencilerinin iletişim kurduğu ve sevmeye başladığı öğretmenlerinin yer değiştirmelerinin ortaya çıkaracağı birtakım mahsurlar görüyorlarsa bu konuda aslında Milli Eğitim Bakanlığı'na ve Milli Eğitim Bakanına destek vermeliler. Çünkü biz öğretmenimizle, idarecimizle, sendikalarımızla hep birlikte eğitim hizmetini vermek zorunda olan bir camiayız. Eğer burada çocuklarımıza ve onların eğitimine dahil olan esas amacımızı gözden kaçırır, onların aracı niteliğinde olan öğretmen, fiziki şartlar, sendikalı ilişkiler gibi konuları öne çıkaran bir yaklaşım sunarsak o zaman eğitimde başarısızlığımız üzerine kimsenin bir söz söylemeye hakkı olmaz.

Şimdi bu açıdan ben öğretmenlerimize buradan tekrar bir şey söylemek istiyorum.

BATUHAN YAŞAR- Buyurun.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok değerli öğretmenlerimizin mutluluğu ve huzuru benim de mutluluğum ve huzurum, çünkü benim de huzurum kaçıyor. Ama biz bakanlık olarak bunu belirli bir kural üzerine yapmak zorundayız. Bu kuralların dışında bir şey talep ediyor olmaları aslında hak etmediğin bir şey talep etmek anlamına gelir, bir öğretmene yakışmaz. Yine başkalarının hakkına sahip çıkmak anlamına gelir, bir öğretmene yakışmaz. Biz öğretmenliğimizin itibarını bu toplumda toplumsal değer ve ahlakları yaşayarak ve öğreterek kazandık çünkü.

BATUHAN YAŞAR- Efendim, Bu yüzde 20'lik talebin bu sene yüzde kaçı karşılanmış oldu eş durumu, özür durumu?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu ana kadar yüzde 15'i karşılandı.

BATUHAN YAŞAR- Yüzde 15'i. Yani sadece yüzde 5'lik bir kısımdan mı bahsediyoruz?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Belki daha azı.

BATUHAN YAŞAR- Belki daha az. Bunu da çözmek için çeşitli uygulamaları yapacaksınız. Bu öğretmenlerin memur olması konusu nasıl olacak Sayın Bakanım?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani o gitmek istediği ilde bizim memur kadromuz varsa boş?

BATUHAN YAŞAR- Biz öğretmeniz, bu yaştan sonra ne yapalım diye soruyorlar, öğretmenlikten başka bir iş bilmiyoruz diyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Onlar merak etmesinler, biz onları kısa bir eğitimle gitmek istedikleri ilde boş memur kadrolarımız varsa

oraya alırız. Daha sonra da yine öğretmen olmak isterse olabilir, o sorun değil. Ama orada esas belki dikkat edilmesi gereken başka bir şey daha var. Öğretmenlerimiz ve bundan sonra öğretmen olacakların dikkat etmesi gereken bir durum.

BATUHAN YAŞAR- Nedir o?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çevre şartları değiştikçe politikalar değişmek zorundadır. Öğretmenlerimizin rahatlıkla eş durumundan herhangi bir yere atanabildikleri zaman dilimine baktığınızda şunu görürsünüz, bundan önceki zamanları kast ediyorum. Bizim norm kadrolarımızın doluluk oranları yüzde 50'lerde, yüzde 60'larda. Dolayısıyla her ilde yüzde 40'a yakın boş norm kadromuz var. Ve biz bunu ilan ediyoruz, eş durumundan gitmek isteyenler durumuna uygun olarak tercihte bulunuyorlardı.

BATUHAN YAŞAR- Evet, aynen böyle oluyordu.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama biz son üç yıldır önce 40 bin, 40 bin olmak üzere 80 bin, bu yıl da 57 bin öğretmen aldık. Aşağı yukarı 135 bin ila 140 bin arasında öğretmen ediyor bu. Ve bununla birlikte bugün öğretmen norm kadrolarımızın doluluk oranı yüzde 87'ye çıktı. Yani, biz bundan sonra yüzde 13'lük, yüzde 15'lik bir norm kadro boşluğuna sahibiz. Şimdi bunu ilan ediyoruz. Ama daha önceden yüzde 40 boşluk varken ve 500 bin öğretmen eş durumundan talepte bulunurken, 500 bin öğretmen içinden bazıları eş durumundan talepte bulunurken, şimdi yüzde 15'lik bir norm kadro boşluğu, ama buna karşın 700 bin öğretmen içinden eş durumundan talepte bulunma söz konusu. Yani, talep çok arttı, ama arz imkanı düştü. Gelecek yıl?

BATUHAN YAŞAR- Nasıl olacak peki?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Belirli bir miktarda öğretmen daha aldığımızda bu oran daha da düşecek. Ve bizim toplam 120 bin öğretmene ihtiyacımız kaldı şu anda bu seneki 40 bin öğretmene düştükten sonra. O 120 bin öğretmeni aldıktan sonra bütün norm kadrolarımız dolu olacak. O zaman ne olacak?

BATUHAN YAŞAR- Ben de merak ettim şimdi, ne olacak efendim?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İşte bunun için, temelde de söylediğim şey bu; çevre şartları değiştikçe politikalar değişmek zorundadırlar, eski alışkanlıkları aynen koruyarak bizim bir sistemi yönetme imkanımız olmaz. O açıdan da öğretmenlerin öğretmenlik mesleğini seçerken ve yaparken, aslında bu şartları artık, değişen şartları görmeleri gerekiyor.

BATUHAN YAŞAR- Efendim, yine sorulardan; iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarına neden bu kadar oran veriyorsunuz diyorlar, onu da sorayım madem öyle.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Peki, ben başka bir soruyla buna cevap vereyim size. Milli Eğitim Bakanlığı'nın tam bugün öğretmen aldığı 140 veya 141 alan var. Bu alanların herhangi birinde kontenjanı biz gereğinden fazla artırsak, geri kalan 140 alana haksızlık etmiş olmaz mıyız? Siz karar vericisiniz, iktisadi idari bilimler fakültesi mezunu veya fen edebiyat fakültesi mezunu veya tarihçi veya felsefeci, her neyse onların kontenjanlarını artırdığınız zaman geriye kalan 136 alandaki insanların haklarını kim koruyacak. Onun için Milli Eğitim Bakanlığı tekrar söylüyorum; duygulara yahut da birilerinin lobisine boyun eğerek karar veremez. Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl son şeyde 40 bin öğretmen aldı. Toplam 160 bin öğretmene ihtiyacımız vardı, bu aşağı yukarı yüzde 25 kontenjanı dolduracaktı. Biz yüzde 25'lik kontenjanımızı bütün illerimize yüzde 25 ihtiyaçlarına göre ve bütün alanlara yüzde 25 dağıtarak kendi içinde bir adalet, kendi içinde bir objektiflik sağladık. Onun için hiç kimse kusura bakmayacak, herkes Milli Eğitim Bakanlığının bu tip politikalarının aslında çok sağlam ve sağlıklı bir şekilde yürüdüğünü görecek ve herkes hakkına razı olacak.

BATUHAN YAŞAR- Efendim, süremiz bitti ama, bir cümleyle cevap alabilmem mümkün mü acaba; bu KPSS dışında öğretmenlere alan sınavı uygulaması bundan sonraki öğretmen alımında uygulanacak mı, uygulanmayacak mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Uygulanacak. Önümüzdeki yıl biz 17 alanda alan sınavı yapacağız ve bununla ilgili olarak da hukuki altyapımızı tamamladık, yönetmeliklerimiz çıktı. Nitekim bu sene Temmuz ayında öğretmenlik için sınava giren adaylarımız, ondan önceki dönemlerde sınavda belgesi olan adaylarımız da bilmeliler ki önümüzdeki yıl ellerindeki bugünkü belgeler geçerli değil. Önümüzdeki yıl hem KPSS'ye, hem de alan sınavına girmek durumundalar, aksi takdirde öğretmenliğe müracaat edemezler.

BATUHAN YAŞAR- Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer, efendim sorularımızı cevaplandırdınız, yayınımıza katıldınız, çok teşekkür ediyoruz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben de çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber