Cinnet getiren kişi en çok sevdiklerini öldürüyor

Uzman Psikolog Alanur Özalp, geçtiğimiz günlerde bir annenin 9 aylık bebeğini öldürdüğünü hatırlatarak, cinnet getirenlerin en çok sevdiklerini öldürdüğünü söyledi.

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 03 Ekim 2012 22:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Uzman Psikolog Alanur Özalp, geçtiğimiz günlerde Küçükçekmece'de bir annenin 9 aylık bebeğini öldürmesi ve Sarıyer'de uyuşturucu bağımlısı bir genç kızın hayatını kaybetmesi ile ilgili olan olayların psikolojik olduğunu vurguladı.

9 Ekim Dünya Ruh Sağlığı günü olduğunu hatırlatan Psikolog Özalp, Türkiye'nin ruh sağlığı konusunda diğer gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız zaman biraz olumsuz bir noktada olduğunu söyledi.

Özalp, "Türkiye'de herkes herhangi bir problem olduğunda psikolojik diyor ama psikolojik bir problemde ne yapılmasını nereye gideceğini kimden yardım alacağını bilmiyor. Onun için diyoruz ki psikolojik problemler genel olarak gördüğümüz zaman Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sanki yalan bir durummuş olmayan bir şeymiş gibi düşünülüyor, ciddiye alınmıyor. Hatta gidilmesi gereken noktayı şok geçirdikten sonra gidiyor. Dünyada da buna benzer örnekler var. Mesela panikatak vakasında 7 yıl sonra veya 7 yıl sonra tedavi için bir adım atılıyor ama bu süreç içinde de insanlar sadece panikatak şikayetiyle ilgili değil aynı zamanda depresyon şikayeti ortaya çıkmış ve bunu kişiyi baskı altına almış oluyor. Bir şekilde hayattan kopuyor isteksizlikle ilgili sorunlar yaşıyor, cinsel isteksizlik yaşıyor ama psikologa gitmiyor. Psikologa gitmeye hala günümüzde bile bir ayıp bir şey gibi algılıyor bir hakaret gibi algılıyor" dedi.

Cinnet geçiren kişilerin genellikle çok sevdiklerini öldürdüklerini belirten Özalp, "Cinnet diye bir kelime var. Çoğunlukla da cinnet geçiren kişi çok sevdiklerini öldürebiliyor. Aynı zamanda da birden fazla kişiyi öldürebiliyor. Geliyor evde hiç o konuyla alakası olmayan komşuyu da öldürüyor. Bu olaylarda hep bir bilgi eksikliğinin olduğunu da bilmemiz lazım. Kişi hastalanıyor hastalandığını kendisi bir süre itiraf etmek istemiyor, kimse anlasın istemiyor. Bir süre sonra şikayetler sıkıntılar artmaya başlıyor. Artık kontrol edilmez hale geliyor ve kulağına seslen gözüne görüntüler görünmeye başlıyor. İç ses ona bir şeyler yapmasını 'bunu öldür ki şeytanı çıkart' sesler gerçekte olmayan sesler geldiğini duymaya başlıyor. Onun için bu noktaya gelmeden önce hafif bir kafası karıştığında bir psikologdan yardım alması gerekiyor. Hatta en üzüldüğümüz olay böyle durumlarda evlendirme. Sıkıntıları var 'evlendirelim geçer', 'tatile gitsinler geçer' deniliyor ciddiye alınmıyor. Yakın çevre anne babalar bunu ciddiye almıyorlar bir süre sonra kocası hem kadını hem de kadının annesini babasını komşusunu da öldürüyor. Bu noktaya gelmemek için ya da geldiğini ayırt etmek için çok önemli bir kriter var. Çok da herkesin fark edebileceği kriter. Kişi hastalandıysa uykuları bozuluyor hiç uyumamaya başlıyor. Uyku bozulduysa bir problem başladı anlamına geliyor. Bu problemin ya psikolog tarafından ya da psikiyatri tarafından teşhisinin konulması gerekiyor" diye konuştu.

Uzman Psikolog Alanur Özalp çocuklarının madde bağımlığı olduklarını düşünen ve çocukları madde bağımlısı olan ailelerin mutlaka psikologdan yardım alması gerektiğini söyledi. Özalp bazı maddelerin bir kere bile alındığında bağımlılık yaptığına dikkat çekerek, "Uyuşturucu da bir şekilde zaman zaman çok kişi alkolde alırken, bana bir şey olmaz gibi bir felsefe içerisinde yaklaşıyor. 'Ben bağımlı olmam', 'bana bir şey olmaz' 'benim bünyem sağlam, kuvvetli' gibi bir bakış açısı içerisine giriyor. Bazı bağımlı yapan maddeler çok hızlı bağımlılıklar geliştirebiliyor. Bir kere almak bile bağımlılık geliştirmek için yeterli olabiliyor. Onun içinde bu konuda çocuklarımızla konuşmamız korkmamamız lazım. Anne babanın bilgili olması konuşması lazım. Çocuklarını takip etmesi ama bir gizli ajan biçiminde değil konuşarak paylaşarak bu durumla ilgili uyuşturucularla ilgili çocuklarının bir okul başarısında takip etmesi gerekiyor. Bunlar onun sorumluluğu zaten. 'Okula gitmiyor mu? 'hangi arkadaşlarıyla beraber?' 'nereye gidiyorlar?'bunları takip etmeleri gerekiyor. Çocuklarının zamanını güzel planlaması ve işbirliği yapması her türlü konuda da çekinmeden korkmadan utanmadan kötü bir şey de yapmış olsa gelip konuşmasını sağlaması gerekir. Çocuklar böyle bir şey aldıklarında ailelerine söylemiyorlar. Bir süre sonra aile başka bir yerden öğreniyor" dedi.

Uyuşturucu kullanan çocuğu ancak bir doktorun ayırt edebileceğini belirten Özalp, ailelere şu önerilerde bulundu:

"Bir psikologla konuşup bir takım davranışlarında değişiklikler oldu deyip bir görüşme talep etmek gerekiyor. Davranışlarındaki değişikliklerle birlikte ders başarısının düşmesi öğretmenlerinin farklı davranışlar sergiliyor demesi de önemli. Ailenin iş işten geçmeden önce fark etmesinde yarar var. çocukta davranış değişiklikleri uykuda değişiklikler uyumama, gündüz uyuma gece oturma gibi durumlar aile için bir sinyal oluşturabilir. Zaman zaman öfke patlamaları çok önemli bir sinyaldir. Ders notlarında belirgin düşmeler, sakin durma, uyku hali, gözlerinde yaşarma, burnunda akma durumu ve sürekli olarak bir alerjiye benzer durumun ortaya çıkması da en son belirtiler. Artık bağımlılık gelişmiştir şimdiden sonra devreye girmezseniz çocuğunuzu kaybedebilirsiniz."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber