HÜ Rektörü Özgen'den çarpıcı açıklamalar
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen, "Sömürge valisi edası ile konuşan, ülkemiz insanları arasında 'azınlık hakları' kisvesi altında ulusal dayanışma ve birlik ruhunu bozmayı amaçlayan, Atatürk resmini devlet dairelerimizden, okullarımızdan indirmeyi konu eden, buyurgan bir Avrupa zihniyetine halkımız sonuna kadar karşı çıkacaktır" dedi. Türk milletinin 'körü körüne Avrupalılık' istemediğini belirten Özgen, gerekirse başka işbirliği olanakları ve paydaşlar bulunabileceğini savundu.
Rektör Özgen, Türk insanının bugün her türlü 'cehalet' ve 'ihanet' ile savaştığını
da kaydetti.
Hacettepe Üniversitesi'nin 2005-2006 akademik yılı açılışında konuşan Rektör
Özgen, Başbakan Erdoğan'ın ortaya attığı 'Kürt sorunu', AB ve İstanbul'da yapılan
Ermeni Konferansı'na ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. AB sürecinde Türkiye'de
2005 yılında çok önemli olayların yaşandığını hatırlatan Özgen, "Avrupa
Birliği'ndeki dostlarımız bu kanunların bazısının çıkartılması neticesinde,
terör odaklarının silahlarını bırakacaklarını ümit ederken, bizim ve kendilerinin
de yaşadığı bazı olaylar beklenenin aksini ortaya çıkartmıştır. Ülkelerin toplumsal
ve kültürel koşullarını göz ardı ederek yapılan hataların kolay düzeltilemeyeceğini
biz çok iyi biliyoruz. Umarız onlar da bunu çok fazla üzülmeden öğrenirler"
diye konuştu. Son günlerde tartışılan 'Kürt sorununa' ilişkin değerlendirmelerde
bulunan Rektör Özgen şunları söyledi:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin temel felsefesi Atatürk'ün 'Ne mutlu Türküm diyene' ifadesinde yer almıştır. Bu ifade, geçmişi, alt kimliği ne olursa olsun, tüm vatandaşları Türk üst kimliğinde birleştirmekte, devletin birleştirici unsuru olarak Türk üst kimliğini göstermektedir ve bu farklılıkları ortak bir kimlikte birleştiren unsur Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bugün etnik kökenli vatandaşımızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bağlamında Türkiye ile bir sorunu olmadığı gibi, ayrımcılıkla ilgili bir talebi de yoktur. Sorunu varmış gibi gösterilenlerin büyük çoğunluğunun da böyle bir iddiası bulunmadığı kanaatindeyim. Kaldı ki, ülkemizde bu gruplar yıllardır iç içe yaşamış, birbirine sosyal ve genetik olarak da kaynaşmıştır. Nasıl ayıracaksınız? Ülkemiz üzerindeki Sevr uğraşlarının nedeni, ekonomik gücü zayıf, eğitimi az kesimleri alet ederek yapılan çıkar kavgasıdır. Bugün 70 milyon Türk'ten korkanların, kafalarının gerisindeki düşünce, bizi ilginç biçimde 20. yüzyıl başlarına götürmektedir; bildiğiniz gibi, Batılı devletlerin özenle planlayıp, kışkırtma ve açık destek yoluyla ülkeyi parçalama konusunda uygulamaya çalıştıkları etnik kökenli hareketler, Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı İstiklal Savaşı sonunda hüsrana uğramıştır. Bugün yaşanmakta olanlar, aynı stratejinin farklı görünümler altında tekrar denenmesidir. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki bu oyunlar sonucu, Türkiye Cumhuriyeti'nin çevresinde oluşturulmuş olan bazı suni, geçmişi ve tarihi olmayan devletlerin haline bir bakıp, olanlardan ders almak gerekir."
"BAZI ÜLKELER HALEN 400 YIL ÖNCESİNİ YAŞIYOR"
Rektör Özgen, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmek için üzerine düşeni kararlılıkla
yaptığını, özellikle hukuk sisteminde önemli değişiklikler yapıldığını ve bazı
alanlarda büyük ilerlemeler kaydedildiğini söyledi. "Ümit ederiz ki bugün
alınacak olan karar, bir zaman kazanma, bir oyalama ve bu geçiş döneminde istediklerini
elde etme stratejisi değildir" diyen Özgen, "Bugün bazı ülkelerin
400 yıl öncesinde kalmalarını hayretle izliyoruz. Avrupalı dostlarımıza Türk
insanının onuruna düşkünlüğünü hatırlatmak isterim. Bu onuru hafife alan herkes,
zamanında Lyndon Johnson'un ambargo olayında aldığı gibi hak ettiği cevabı alacaktır.
Kişisel temelde dahi olsa, sömürge valisi edası ile konuşan, ülkemiz insanları
arasında 'azınlık hakları' kisvesi altında ulusal dayanışma ve birlik ruhunu
bozmayı amaçlayan, Atatürk resmini devlet dairelerimizden, okullarımızdan indirmeyi
konu eden, buyurgan bir Avrupa zihniyetine halkımız sonuna kadar karşı çıkacaktır"
şeklinde konuştu. Türk insanının körü körüne ve tazizler vererek Türkiye'nin
AB'ye üye olmasından yana olmadığını belirten Prof. Dr. Özgen, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Bireysel ve toplumsal hayatın temeli olan aile ve insani değerlerini henüz kaybetmemiş, tüm kışkırtmalara karşın ortak ulusal değerlerde et ve tırnak gibi birleşmiş, dünya ülkelerine saygılı, çalışkan, genç ve zeki Türk insanı kendisini çağdaşlığa götürecek, çağdaşlıkta yarıştıracak her türlü fedakarlığa hazırdır. Gerekirse, başka işbirliği olanakları, başka paydaşlar da bulunabilir. Sonuçta unutmamak gerekir ki Türk insanının istediği körü körüne bir 'Avrupalılık' değil çağdaşlıktır, çağdaşlaşmadır; çağdaşlık kavramı da hiç kimsenin tekelinde değildir. Avrupalılık kavramının içerdiği insan hakları, demokrasi kültürü, akılcılık, bilimsel ve teknolojik ilerleme laik ahlak gibi pek çok evrensel kültür değerleri çağdaşlıkla, çağdaşlaşmayla örtüşmektedir. Bu amaç Atatürk'ün bizlere 80 yıl öncesinden gösterdiği hedef olan 'muasır medeniyet seviyesine ulaşmakla' zaten tanımlanmıştır. Türk insanı bugün bu amaç doğrultusunda cehaletin ve ihanetin her türlüsü ile savaşmaktadır. Bu konuda yapmamız gereken en önemli atılımın eğitimimize olabildiğince çağdaş zihniyeti yerleştirmek olduğunu belirtmek İsterim."
"SOYKIRIM VAR DEMEK DEMOKRASİ; AMA YOK DEMEK SUÇ"
İstanbul'da yapılan Ermeni Konferansına yönelik sert eleştiriler yönelten Özgen,
halkın hassas olduğu bir organizasyonu düzenleyenlerin sorgulanmasının normal
olduğunu söyledi. Üniversitelerin tüm siyasi ve sosyal konuların da önyargısız
olarak bilimsel bazda ele alınacağı, özgürce tartışılacağı ve bilimsel doğruların
elde edileceği yerler olduğunu vurgulayan Özgen, ancak üniversitelerin bu işlevlerini
yerine getirirken ülkenin şartlarını, özelliklerini halkın hissiyatını göz önüne
alarak hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Rektör Özgen, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Bu toplantılar organize edilirken muhakkak ki bilimsel davranılmalı, özellikle siyasi ve sosyal konularda farklı sav savunucularına eşit hak ve şans tanımalıdırlar.
Kanımca, sessiz halk çoğunluğu bu toplantının içeriğine karşı değildir. Ancak, böyle bir konunun bir asır sonra gündemde tutulmasını ve böyle bir toplantının gerekliliğini anlamakta zorluk çekmektedir. Böyle bir durumda da tabii ki toplantıyı organize edenleri sorgulamaktadır. Organizatörlerin bu konu ile olan ilişkilerini ve bu ilişkinin sadece düşünce ifade etmekle sınırlı olup olmadığını bilmek istemektedir. Tarih söz konusu olduğunda, tarihi nasıl okuduğunuz önem kazanmaktadır. Kişiler veya grupların tarihi, kendi yönlerinden okuyacakları muhakkaktır. Bu nedenle, bazı tarihi konularda ülkelerin, devletlerin resmi görüşü vardır. Avrupa ülkelerinin de çeşitli konularda 'resmi görüşü' vardır.
Cezayir konusunda Fransız Devleti'nin, Baden Meinhof konusunda Alman Devletinin,
Kızılderililer'in iskanı konusunda Amerika Birleşik Devletleri'nin resmi görüşü
vardır. Anlamakta zorluk çektiğim neden işin içine Türkiye girince bir kesimin
hop oturup, hop kalkmasıdır. Resmi görüş olmak zorundadır ve bu devlet olmanın
gerekliliğidir. Bazı kişilerin, yıllardır içlerinde tutup ortaya dökemedikleri
ve kökenlerine borçlarını ödemek için tarihin sayfaları arasında, kendi görüşlerine
uygun bilgiler elde etme çabasını ve görüşlerini güçlendirmek için toplantı
yapmasını veya toplantılara katılmasını anlıyorum da, ulusal belleğimizi yok
etmeye yönelik bu davranışlara bazılarının çağdaşlık adına katılımını anlayamıyorum.
Anlamakta zorluk çektiğim bir diğer husus da, 'soykırım var' demek demokrasi;
ama 'yok demek' demokrasi değil, suç. İşte bu ikilemi anlamakta zorluk çektiğimi
ifade etmeliyim. Demokrasi kişilerin keyfince içini dolduracakları bir balon,
bir şablon değildir."
Bu arada rektör Özgen, Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz'a, belediye
hizmetlerinden dolayı teşekkür plaketi verdi. Törende Hacettepe Üniversitesi
Senfoni Orkestrası mini bir konser verdi.