'Çocuk Gelişim' mezunu çok işe alan yok...
Türkiye'deki 30 üniversitenin 'çocuk gelişimi' bölümlerinden her yıl yüzlerce genç mezun oluyor. Ancak, yuvalara ya torpilliler, ya da asgari ücretle çalışmaya razı olan vasıfsız elemanlar alınıyor
Türkiye'de üç üniversitede lisans düzeyinde 'çocuk gelişimi ve eğitimi', 29
üniversitenin iki yıllık meslek yüksekokullarında da 'çocuk gelişimi' bölümleri
var. Ayrıca kız meslek liselerinde de bu eğitim veriliyor. Bu yıl üniversitelerin
bu bölümlerine yaklaşık 1800 öğrenci kayıt oldu. Ancak bu alandaki eğitimli
işgücü potansiyeli yeteri kadar değerlendirilmiyor. Meslek lisesi ve yüksekokul
mezunlarının çoğu özel kurumlarda çalışıyor. Üniversite öğretim üyeleri iyi
eğitime karşılık devletin istihdamda mezunlara öncelik tanımamasından yakınıyor.
1994 yılından bu yana Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı
yerlere 'hizmet satın alma' yöntemi ile kurumlara bekçi, temizlikçi ve bakıcı
anne alınıyor. Bu elemanların eğitim seviyeleri birbirine yakın ve hepsi asgari
ücretle çalışıyor. SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış kız meslek lisesi ve yüksekokullardan
mezun olanların neden bakıcı anne olarak istihdam edilmediğini şöyle yanıtlıyor:
"Devlet memuru kadrosunda çalışan anneler 500-600 YTL para alırken hizmet
satın alımı ile görev yapan bakıcı anne asgari ücrete (350 YTL) çalışıyor. Bu
işin eğitimini almışlar ise bu ücrete çalışmak istemiyor. Ayrıca çocukların
altlarını değiştirmek, kusmuklarını temizlemek kolay değil. Eğitimliler bu işleri
yapmak istemiyor. 2006 yılında kız meslek liselilerin bakıcı anne olmaya teşvik
etmek için onlara yüzde 30 zamlı maaş ödeyeceğiz."
Kız meslek lisesi müdürleri ise öncelikle kız meslek lisesi mezunlarının bakıcı anne olması gerektiğini belirterek, Barış'ın 'eğitimliler bakıcı anne olmak istemiyor' sözüne şu yanıtı veriyor: "Zaten mezunlarımızın çoğu evde çocuk bakıyor ve çocukların altlarını değiştiriyor, kusmuklarını temizliyor."
'Tanıdıklar kadroda'
Üniversite öğretim üyeleri ise ne kadar iyi eğitim verirlerse versinler mezunlarının
kadro sıkıntısı nedeniyle çalışamadıklarından yakınıyor. Gazi Üniversitesi Ankara
Meslek Yüksekokulu'nda 'çocuk gelişimi' programında iki yıllık eğitim veriliyor.
Yüksekokul Müdürü Yrd. Doç. Dr. Gülşen Erenler Çakar, mezunların öncelikli yerleştirilmesi
gerektiğini belirterek şöyle konuştu: "Mezunlarımızı özel öğretim kurumları
havada kapıyor. Öğrencilerimiz sosyal hizmetlerin yurtlarında ve yuvalarında
stajlarını yapıyor. Çocuklarla çok güzel iletişim kuruyorlar. Ancak istihdama
sıra gelince bu öğrencileri 'Kamu Personeli Seçme Sınavı'ndan (KPSS) aldıkları
puana göre yerleştireceğiz' diyorlar. Yerleştirirken meslek tanımları yapılmadan
yerleştiriliyorlar. Örneğin lise mezunu 80 puan almış biri memur adı altında
o kadroya yerleştiriliyor. Sonra bakıcı anne olarak kullanılıyor. Bunlar da
gerekli eğitimi almadığı için facialar yaşanıyor. Oysa bir sistem oturtulmalı.
Mesela 'KPSS'den 70 alan ve iki yıllık meslek yüksekokulunun çocuk gelişimi
mezunları bu kadroya alınacak' denmeli. Şu anda falan milletvekilinin tavsiyesi,
filancanın tanıdığı, AKP il örgütünde çalışan kişinin tanıdığı kadrolara bunlar
yerleşmiş durumda."
'Müdürler bile meslekten değil'
Hacettepe Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksekokulu Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölüm
Başkanı Prof. Dr. Mübeccel Gönen de sorunun kökeninde kadro meselesi olduğuna
dikkat çekerek, şunları söyledi: "Bizim üniversitemiz mezunları hazırlık
dahil beş yıl eğitim alıyorlar. Bu eğitim sonunda Milli Eğitim Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı'nda açılan kadrolarda yerleştiriliyorlar. Sağlık Bakanlığı'na
2001'den beri kadro alımı yok. Maliye Bakanlığı kadro vermiyor. Kadro verilmediği
için de kurumlara yanlış insanlar alınıyor. Buralarda tanıdıkları insanları
sözleşmeli olarak çalıştıran Sosyal Hizmetler İl Müdürleri, neyi denetleyeceklerini
bilmiyor. Çünkü bu kişiler de meslekten yetişmiş insanlar değiller, siyasi olarak
o makama oturmuşlar."
Mezunlar ne yapıyor?
23 yaşındaki Demet Yıldız, Bakırköy Kız Meslek Lisesi'nin çocuk gelişimi ve eğitimi bölümünden mezun. Okulu bitirdikten sonra yedi ay iş arayan Yıldız, hafta içi her gün bir evde ikiz bebeklere bakıcılık yapıyor.
İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi mezunu Aylin Kaya ise yeni mezun ve iş bulamıyor. Üç anaokulunda kısa süreli çalışan Kaya, "Anaokullarında eğitim önemli değil. Sadece bakıcılık yapın mantığı var. Çocuğu para olarak görüyorlar, 'aileye iyi gözükelim yeter' diyorlar. İstanbul'daki yuvalarda da dayak var. Stajda gördüm. Streslerini çocuklardan çıkarıyorlar" diyor.
'Yuvalarda hep dayak var'
Öğretim üyeleri öğrencilerinin staj yaptığı kurumlarda şiddete tanık olduklarını
da anlatıyor. Doç. Dr. Gülşen Erenler Çakar şunları söyledi: "Bizim öğrencilerimiz
stajdan ayrılışlarında psikolojik bunalıma giriyorlar. Yuvadaki çocuklar da
öyle. Öğrencilerimiz çocuklara gereken ihtimamı gösteriyor. Staj süresi bitince
çocuklar da sıkıntıya giriyor. Öğrencilerimiz 'Hocam onlar orada çok kötü. Perişanlar
ve yalnız kaldılar' diyor. Bu vaziyetteyiz işte. Öğrencilerimiz stajlarını bu
tür kurumlarda yaptığı için birçok şeye tanık oluyoruz. Bu nedenle dayağın Malatya'daki
yuvaya özgü olmadığını biliyoruz. Yuvalarda yıllardır dayak var."
radikal