Şener: Yard. Doç iken kiradan bıktım vekil oldum

Haber Giriş : 07 Kasım 2005 07:49, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, üniversitede doçentlik yaparken neden akademisyenliği bırakıp siyasete girdiğini işte bu sözlerle özetledi.

Canına tak etti
Şener, siyasete nasıl girdiğini samimi bir şekilde anlattı: "Hacettepe'de yeni doçent olmuştum. Bu dönem, kiracılıktan yorulduğum bir dönemdi. İkide bir ev değiştiriyorum ve devreye yine bir ev değişikliği girmişti. O sırada hükümet erken seçim kararı almıştı. Bazı arkadaşlar, Aday ol' derken, kiracılık da canıma tak ettiği için aday oldum."


Gelin, siyaset öncesi yıllarla başlayalım sohbetimize... Sivas'ta doğdunuz, memur, denetim elemanı olarak çalıştınız ve sonunda akademisyenlikte karar kıldınız. Peki nasıl oldu da siyasete girdiniz? Aslını sorarsanız, ben, öğrencilik yıllarımda siyasetle ilgilenirdim. Ancak meslek hayatıma başladıktan sonra, siyasetle hiçbir ilgim kalmadı. Ankara'da oturduğum, Meclis'in sağından solundan defalarca yürüyerek geçtiğim halde, "Bu milletvekilleri ne yapıyorlar!" deyip de Meclis'i dolaştığım da olmamıştır. Milletvekili olmadan önceki yirmi yılım Ankara'da geçtiği halde Meclis'e sadece bir kez, hocalarımın, "Bir bütçe görüşmesini izleyin!" demesi sonucu gitmiştim.

Sonra?
Hacettepe Üniversitesi'nde yeni doçent olmuştum. Daha da açık söylemek gerekirse, bu dönem, kiracılıktan da yorulduğum bir dönemdi. İkide bir ev değiştiriyordum ve devreye, yine bir ev değişikliği girmişti. (Gülüşmeler) O sırada, hükümet erken seçim kararı almıştı ve ben de Sivas'ta idim. Bazı arkadaşlar, "Yahu aday ol" derken, kiracılık da canıma tak dediği için aday oldum.

Size cazip gelen Meclis lojmanları mıydı?
O da değil aslında! Bakın, ben, çok idealist bir şekilde iyi bir akademisyen olmayı hayal etmişimdir. Çok iyi bir bilim adamı, uluslararası niteliklere sahip, standartları yüksek, bir şey yazdığı zaman takip edilen bir öğretim üyesi olmak... En çok da ev taşımak, benim çalışma tempomu bozuyordu. Bir taraftan da geçim sıkıntısı... Malum, üniversitelerde asistan maaşları da azdır. Bu şartlar altında, özellikle son dönemde, "Akademisyen olmak için babadan, dededen zengin olmak gerek..." gibi bir düşünceye kaymıştım. Para- pul derdin olmayacak, üniversitedeki maaşı, yaptığın işin karşılığı olarak görmeyeceksin, hatta ona ihtiyacın olmayacak ve zevk alarak, bilim aşkıyla bu işe devam edeceksin. Halbuki ben, Sivas'ın Bedirli Köyü'nde doğmuş, Anadolu'dan gelmiş, kendi gayretiyle zar zor tahsil hayatını sürdürmüş ve asistan olarak işe başlamış biriydim. Asistanlık maaşını, hem bilimsel çalışmalarını sürdürmek, hem de ailesini geçindirmek için yeterli görmüş biri olarak, önümde önemli engeller olduğunu düşünmeye başladım. "Bu işi sürdürmek için miras yedi, aristokrat olmak lâzımmış!" dediğim, bunun muhasebesini yaptığım ve hayli sıkışık olduğum bir dönemde, çok istediğim halde konsantre olamadığım bir konuma isyan edişimin ifadesi olarak gittim ve aday oldum.

Ve girdiniz Meclis'e!.. O günlerdeki Meclis performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meclis'e girdikten sonra çok çalıştım. 1996 yılındaki Maliye Bakanlığı'na dek, ne gecem ne de gündüzüm vardı...

"Dolayısıyla genç yaşta bakanlığı hak ettim" diyorsunuz, öyle mi?
Muhalefetteyken, 15 yıl boyunca, partinin ya grup başkan vekili, ya da genel başkan yardımcısı olmuşumdur. Muhalefet partisindeki en üst görevler de bunlardır! Partim hükümette olduğu sürece ise hep bakan oldum.

Peki, özelleştirme yaklaşık 2 yıl önce Maliye Bakanı Unakıtan'a bağlandı. Özelleştirme, sizden neden alındı?
Bir kere şunu söylemek lâzım: Bir takım birimlerin hangi bakanda olacağı, Başbakan'ın taktirindedir. Özelleştirme bende de olabilir, başka bir arkadaşta da olabilir ama özelleştirme konusunda, hükümetin zaten temel bir politikası vardır. Hangi bakanda olursa olsun, o temel politika doğrultusunda özelleştirmeyi yapacaktır.

Bugün

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber