Bakanların neden değiştiğini açıkladı

Haber Giriş : 25 Ocak 2013 19:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bakanların neden değiştiğini açıkladı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu'ndaki değişiklikle ilgili, ''Kabinelerin göreve başladığından sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt yok. Süreç içerisinde gerçekten zaman zaman bir meslekte bakıyorsunuz zayıflama oluyor, bir performans düşüşü oluyor. Zaman zaman bakıyorsunuz toplumla olan ilişkilerde bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan bir başbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular'' dedi.

Başbakan Erdoğan, 24 TV'de canlı yayınlanan ''Sansürsüz Özel'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bakanlar Kurulu'nda yapılan değişikle ilgili soru üzerine Erdoğan, ''Kabineler göreve başladığından sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt yok. Süreç içerisinde gerçekten zaman zaman bir meslekte bakıyorsunuz zayıflama oluyor, bir performans düşüşü oluyor. Zaman zaman bakıyorsunuz toplumla olan ilişkilerde bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan bir başbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular'' diye konuştu.

Recep Akdağ'ın Sağlık Bakanlığı döneminde, 10 yıldır elinden gelen bütün gayreti ortaya koyduğunu ve kabinede en uzun görev yapan 5 bakandan biri olduğunu belirten Erdoğan, ''Aynı şekilde diğer arkadaşlarımdan bu dönemde göreve başlayanlar olduğu gibi ikinci dönem yine bakanlık yapan arkadaşlarım vardı. Bazılarında bir değişiklik gerektiği için bu adımı attık'' dedi.

Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nda yeni bir sürecin içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Kod olarak '444' dediğimiz 4+4+4 süreci hakikaten çok farklı bir yapıyla birlikte, bir de ülkemizde özellikle eş durumundan öğretmenler meselesinde beklentiler var. Beklentiler noktasında bunu süratle aşmamız gerekir. Eğitim Komisyonu Başkanı olan Nabi Bey'in de bu konulardaki hassasiyetlerini biliyoruz. Aynı şekilde Kültür Bakanlığımızda bazı durumlar var. Çok süratle almamız gereken mesafeler var. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirirken bir düşüncem vardı, o da şuydu, turizmi başlı başına bir olay görmenin yanlış olacağına inanmıştım. Eğer sadece turizm olarak değerlendirirseniz, o zaman sadece deniz, kum ve güneş olarak bu işi bugüne kadar tanımladılar...Biz olayı böyle değerlendirmeyelim dedik. Arkadaşlarımın birçoğu o zaman muhalefet etti. Dedim ki biz bunu kültürle birleştireceğiz. Kültürle bunun birleştirirsek hem turizm için çok ciddi bir altyapı elde ederiz, bir de kültürel varlıklarımızı süratle restore etme imkanı buluruz. Bu birbirini desteklediği zaman bütün o eserler bir çekim alanı oluşturacaktır. Dolayısıyla kültür ve inanç turizminde sıçrama yapalım dedik. Bunu biz aynı zamanda eğitimle de bütünleştirdik, sağlık turizmiyle birleştirdik. Daha sonra dağ, yayla bütün bunlarla birleştirmek suretiyle 2012 32 milyonla hamdolsun patladı.''

-''Makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz''-

Başbakan Erdoğan, bunu yeterli bulmadıklarını vurgulayarak, ''İstanbul'da mesela otel yetiştiremiyoruz. Rakamlar artık gayet iyi konuma geldi, daha da iyi noktaya yürüyecek. Şu anda girişimcilerimiz İstanbul'da otel yatırımlarını devam ettiriyorlar. Antalya dediğimiz zaman sadece bir mevsim, bir buçuk mevsim turist görebilirdiniz, şimdi 4 mevsime yayılmaya başladı. Oraya doğru eğitimi, konferans meselesini, kongre turizmini oraya doğru öteliyoruz. Bir de özellikle golf turizminde de ciddi sıçramalar oralarda oldu. Aynı zamanda uluslararası futbol takımları da Antalya'ya gidiyor. Bunlar için orası önemli bir merkez haline geldi. Bunlar turizmde potansiyelimizi arttırıyor ve çok daha iyi bir noktaya geleceğiz. Doğu, Güneydoğu, buralara doğru bu iş yürüyecek ama malum terör belası ister istemez orada bu sıçramayı yapmamızı önlüyor. bu sıçrama oralara doğru yansıdığında biz 32 bırakın 50'yi yakalar yolumuza devam ederiz'' değerlendirmesinde bulundu.

İçişleri Bakanının da süreç içerisinde elinden gelen gayreti gösterdiğine işaret eden Erdoğan, ''Bir değişimin olması, bütün bunlarla beraber bizim bir şeye inandığımızı açık net ortaya koymam lazım. O da makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz. Bu 1, 2, 4, 10 15 sene olur, hepsi olabilir ama bütün mesele o süre içinde birbirimizi anlayışla kucaklayarak bundan sonraki süreçte dayanışma içinde yolumuza devam edeceğiz'' dedi.

TERÖR SORUNU

Terör sorunu hakkında konuşan Başbakan Erdoğan, “Şuanda bir çözüm sürecinin içindeyiz. Bu süreçte her türlü enstrümanı kullanmaya hazırız. Ana muhalefet partisi ‘biz bu işi çözmek istiyoruz, iktidar istemiyor’ dediler. Bunlar palavra. Bunlar daha millet nedir ulus nedir bunun tanımını bilmiyorlar. Biz millet tanımını yaptık; onu da öğrenemediler. Tıpkı asabiyet nediri öğrenemedikleri gibi. Ama öğrenecekler zamanla. Ama biz yine de teklifimizi yineliyoruz. Bunun çözüm yeri Meclis'tir. Bazı BDP'li arkadaşlar beni arıyor. ‘Biz size inanıyoruz’ diyor. E bana inanıyorsanız sert açıklamalarınıza ara verin. Konuşmalarınızı yumuşatın. Barışı savunan Kürt Başkan konuşmasının sonunda, ‘benim Kürt vatandaşımı bombalıyor’ diyor. Biz teröristi bombalıyoruz. Benim vatandaşımı, askerimi, polisimi tarayanları biz de ininde mağarasında bombalıyoruz. Benim polisimi şehit eden teröristi tabi ki bombalarım. Bu bizim sorumluluğumuz. Bizim dönemimizde terör konusunda yeter ki silahlar bırakılsın, gömülsün istiyoruz. Biz öldürmeye değil, yaşatmaya mecburuz. Bulunduğumuz makam bize bunu emrediyor, değerlerimiz bunu emrediyor. Göreve geldiğimizden bu yana ne söz verdiysek onu yaptık. Olağanüstü halin kaldırılmasını istediler, kaldırdık. TRT Şeş'i 24 saat televizyon yayını getirdik. Bunların yapılmasına rağmen, politikalarda bir değişiklik yapılmadı denilirse haksızlık olur. Şu an da benim Kürt kardeşimin mi sorunu var, Kürt sorunu mu var? Bunun tanımını yapmakta zorlanıyoruz. Bu bir tür ayrımcılığa götürüyor insanı. Buna düşmemek gerekiyor. Burada ısrarla söylüyorum. Ben Kürt kardeşimi seviyorum, biz şu anda Kürtçülüğe de Türkçülüğe de Lazcılığa da karşıyım. Ama ben Kürt kardeşimi seviyorum. Yaradılırken kimin ne olduğu belli değil ki. Burada benim özellikle söylemek istediğim, ayrımcılığa düşmemektir. Programımızda da bunu belirttir. İster Kürt sorunu, ister Güneydoğu sorunu deyin. Biz bunu baştan zaten kabul ediyoruz. İktidar olarak biz toplu olarak 30 milyon dolar bölgeye yatırım yaptık. Batı ile Doğu arasındaki ayrımcılığı yıktık” dedi.

ANA DİLDE SAVUNMA

Ana dilde savunma hakkının TBMM’de kabul edilmesiyle ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, “Ana dilde savunma demeyelim, kelimelere dikkat edelim. En iyi şekilde kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle etsin. ‘Bu iş resmi dil talebini getirir’ diyorlar. Geçin bu işleri. Bu ülkenin resmi dili Türkçe. bitti” değerlendirmesinde bulundu.

İMRALI GÖRÜŞMELERİ

Teröristbaşı Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, “Bu konuda bizler istişaremizi yapıyoruz. Ne zaman gidilmesi gerekiyorsa, MİT ve Adalet Bakanlığı karar veriyor. Bu bir süreç. Sosyolojik ve psikolojik olarak neyi gerektiriyorsa ona göre adım atmamız gerekiyor. Nabız ne gerekiyorsa onu yapmamız gerekiyor. İlla bir iki kişinin gideceği anlamına gelmez. Kiminle bu süreç gidecek ona bakmamız gerekiyor. Zamanla bu süreç bir tahrike dönüyorsa, biz aynı biçimde yolumuza devam edemeyiz. Ben bir başbakan olarak buna nasıl dikkat ediyorsam, senin de dikkat etmen gerekiyor. İlla o değil eğer başka birisi temsil ediyorsa o gider. Son dönemdeki görüşmelerde olumlu gelişmeler var. Aslında diğer 5 televizyona sahipti. Ben adalet bakanına ‘oraya bir televizyon koyun’ talimatını daha önce vermiştim. Konulmadığını duyunca tekrardan sordum. ‘Radyo dinleyeceğine televizyon’ izlesin. Bunun zaten cezası belli. Hücre diye bir şey yok. Yatağı var şimdi televizyonu da var. Bu yavru muhalefeti rahatsız edebilir. Kucaklaşma diyor çirkin çirkin akla hayale gelmedik şeyler. Sayın Bahçeli'nin bu tür şeylerini yanlış buluyorum. Bu ülkenin huzuruna destek değil. Biz burada risk aldığımızın farkındayız. Ülkem için bu riski almaya hazırım. Bana terör örgütü liderini evde mahkum edelim diyene akil adam diyemem” dedi.

Konuşmasını sürdüren Başbakan, “Yol alıyoruz derken bu biraz aldatıcı olur. Bundan 3 yıl önce sayın Sarkozy ile oturduk, ‘sana bir sürprizim var’ dedi. Dedi ki ‘bu terör örgütünün liderlerinden size teslim edeceğim’ dedi. Kendisi gitti hala teslim olan yok. Ben o gün kendisine dedim ki ‘Avrupa Birliği olarak terör örgütü olarak ifade etmenize rağmen herhangi bir teröristi bize iade etmediniz. Ama bu böyle devam etmeyecek. Gün gelecek bumerang gibi gelip sizi vuracak’ dedim. Almanya sırada. Ben bayan Merkel'e kaç kez bu konuyu anlattım. ‘Şu anda bizde yargılamada olan 4 bin küsür dosya var2 dedi. Tamam 4 bin dosya da, tamamlayın şu dosyaları. Bunları bize iade edin. Ve Paris'te durum bu hale geldi. Almanya'da da durum bu hale gelecek. Ben Almanya'yı rahatsız edecek bir şey yapsam sen beni uyarmayacak mısınız? diye konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Konuşmasına, başkanlık sistemiyle ilgili görüşleri aktararak devam eden Başbakan Erdoğan, "Geçen gün arkadaşlarımızla çalışma yaptık. Mart sonu itibarıyla muhalefetin uzlaşmaz tavrı değişmezse bu iş biter. Şuanda yapılan çalışmalarda anlaşamadıkları yerler oluyor. Anlaşamadığınız yeri koyun bir kenara, anlaşamadığınız yerleri sonra tekrar masaya yatırırsınız. Başkanlık sistemi konusu var. Bu partimizin teklifidir. Kabul edersiniz etmezsiniz ayrı bir konu. Ama tartışılsın. Halkımız bu konuda bilinçlensin. Ana muhalefet partisinin genel başkanı ‘başkanlık sisteminde parlamento yok' diyorsa, onu bilgilendirmek de bizim görevimiz. Bizim derdimiz bu. ülke parlamenter demokrasiyi başkanlık sistemiyle güçlendirecektir. Yasama çok daha seri ve güçlü kararlar verebilecektir. Biz kendimiz anlaşamadığımız takdirde anayasa paketimizi getireceğiz. Diğer partiler hazırlıksızlar bu işte" dedi.

Gazetecilerin ‘Üniversiteler Başkanlık sistemiyle ilgili paneller düzenleniyor. Soru işaretleri genellikle bürokrasinin seçkin tabakası bu konuda hazır değil. Halkla ilişkiler konusunda bir şey yapıyor musunuz? sorusuna cevap veren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Derdimiz bu ülkede bu tartışılsın. Biz de belli STK'larla olsun hocalarımızla olsun konuşuyoruz. Soruyor mesela ‘Rusya neyle yönetiliyor.' Bilenler bilmeyenler ortaya çıkıyor. Ben bir şey söyledim. Dünyada birçok ülkede Başkanlık sistemi var. Fakat bunların hepsi birbirinin aynı değil. Çok farklı uygulamalar var. Biz bunları masaya yatırırız. Olumlu taraflarını alır kendi geleneklerimizle de mix ederek Türk tipi başkanlık sistemi çıkarırız. Bazı köşe yazarları gırgıra aldılar. Ben batının ilmini alırım ve bundan istifade ederim. Bakarım ABD nasıl uyguluyor, Rusya nasıl uyguluyor. Bakıyorsunuz Fransa yarı başkanlık uyguluyor. Ondan da alacağım var. Biz de sistemimizi de oluştururuz. Dünya bakın Türkiye'nin başkanlık sistemi budur der böyle çıkarız Bu ülkenin tarihi zengin."

DANIŞTAY'IN BAŞÖRTÜSÜ KARARI

Gazetecilerin, Danıştay'ın başörtüsüyle ilgili kararını değerlendiren Başbakan Erdoğan, "Bunlar olması gerekendi. Başörtülü ile başı açık olanı niye ayırt ediyorsun? Bu onun en doğal yaşam hakkı. Bu kadar tahsili niye aldı gidip evinde otursun diye mi? Ülkenin sosyal yaşamı içinde yerini alacak. Danıştay'ın verdiği karar burayı aralayacaktır. Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı var. Her vatandaşımız bunu kullanmalıdır. Bazı gariplikleri ülkemde yaşıyoruz. Sabır sonunda zaferi getiriyor. İmam Hatip okulları meselesinde yaşadık. Bu haksızlık" dedi.

4. yargı paketinin ne zaman devreye gireceğine ilişkin soruya ise Başbakan Erdoğan, "Şuanda arkadaşlar yargı paketinin çalışmasını sürdürüyorlar. Cezaevlerinde eşlerin aileleriyle bir araya gelmesi konusunu içeren 14-15 maddelik bir paket var. Onu süratle geçirelim diyoruz" cevabını verdi.

Konuşmasına devam eden Başbakan Erdoğan, "İçeride 400'e yakın emekli muvazzaf subay var. Bunları ağırlıklı kısmı tutuklu ve bu arada da yine mağdur ve ya şüpheli şeklinde çağrılanlar oluyor. Bir de bir ajan meselesi çıktı. Bana göre çok ağır olan örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Öyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü bitir, ama yoksa yüzlerce subayı hele hele genelkurmay başkanını bu şekilde değerlendirirsen bu yanlıştır. Bu da ordu içinde moral bozukluğuna neden oluyor. Bu yenilir yutulur bir şey değil. İster istemez altta 232 kişi bu şekilde çağrılınca üstte de kuvvet komutanlarımız ‘biz mücadele verirken ben bu komutanları nasıl göndereceğim' diyor. Amacım yargıyı yargılamak değil, ama doğru adımlar atmak lazım. Bunların içinde karacısı var, denizcisi var. Terörle mücadele etmek için onlara ihtiyacımız var, ama oralara gönderilecek subayımız kalmadı" diye konuştu.

AA-İHA

video

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber