Bozdağ: Başkanlık sisteminde ısrarcısıyız

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, başkanlık sisteminin Türkiye için elzem olduğunu belirterek, ''Diyelim ki Uzlaşma Komisyonu, Anayasa'nın bütün maddeleri üzerinde mutabakata vardı. Yeni anayasanın önünde tek engel kaldı. Mesele bu noktaya gelirse biz başkanlık sistemini yeni anayasanın önünü tıkayıcı bir durum olarak tutmayız'' dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 17 Şubat 2013 14:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bozdağ, Kanal 7 Televizyonu'nda yayınlanan Başkent Kulisi programında, başkanlık sisteminde ''ısrarcı'' olduklarını söyledi. Sistemin, Türkiye için ''elzem'' olduğunu ve Türkiye'nin mutlaka bu sisteme geçmesi gerektiğinin altını çizen Bozdağ, 2014'te Cumhurbaşkanını halkın seçeceğini anımsattı.

Bekir Bozdağ, ''Bizim sistemde, Cumhurbaşkanının yetkileri, başkan yetkileri gibi neredeyse. Şimdi bir de halk tarafından seçilmeyi getirip koyduk. 2014'te halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilip de görevine başladığı zaman Türkiye'de resmen olmasa bile fiilen bir sistem değişikliği oluyor. Kafamızı kuma gömmenin anlamı yok'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilecek olmasının, bu yetkileri kullanmasının Türkiye'yi başka bir noktaya götürdüğünü dile getiren Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Cumhurbaşkanı adayları, çıkıp meydanlarda miting düzenleyecekler. Ne diyecekler- Biz, şunu söylüyoruz. Diyelim ki Uzlaşma Komisyonu, Anayasa'nın bütün maddeleri üzerinde mutabakata vardı. Yeni anayasanın önünde tek engel kaldı. AK Parti grubunun başkanlık sistemindeki ısrarından vazgeçmesi halinde yeni anayasayı hayata geçirme imkanı buluyor Türkiye. Diyoruz ki mesele bu noktaya gelirse biz başkanlık sistemini yeni anayasanın önünü tıkayıcı bir durum olarak tutmayız, bunda ısrar etmeyiz, ama ısrarcı tavrımız sürüyor.

Muhalefet şunu söylüyor; 'AK Parti başkanlık sistemi önerisi getirerek, bu Uzlaşma Komisyonu yeni anayasa hazırlamasının önünün tıkadı' diyor. Bu, büyük bir çarpıtma.''

-''Yargıda iki ayrı devlet görüntümüz var''-

Yargı ile ilgili AK Parti'nin komisyona yaptığı yeni öneriler hakkında da açıklama yapan Bozdağ, burada iki ayrı konu olduğunu belirtti. Bunlardan birisinin ''yüksek yargıdaki çok başlılık'' olduğunu ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:

''Yargıda iki ayrı devlet görüntümüz var. Türkiye, bir hukuk devletidir. Askeri yargı var, Yargıtay var, bir de normal Yargıtay var. Bir Askeri Yüksek İdari Mahkemesi var, bir Danıştay var. Uyuşmaz Mahkemesi var. Öte yandan bakıyorsunuz, iki ayrı hakim savcı grubu var. Bir askeri hakim savcı grubu, bir adli hakim savcı grubu var. Ayrı usul var, ayrı mevzuat var.

Türkiye, tek bir devlettir. Devlet tekse ve hukuk devleti ise yargı da tek olur, iki tane yargı, iki başlı yargı, iki ayrı devlet görüntüsü veriyor. Orada, usuller farklı, uygulanan maddeler farklı. Hakimlerin yetişme tazı, (hukuktan mezun olsalar bile) meslek içi durumları farklı. Bugüne kadar Türkiye'de yargıdaki bu çok başlılıktan şikayet etmeyen ne solda ne sağda kimse yok. Biz, bu yargıyı birleştirdik, tek çatı altında topladık ve Temyiz Mahkemesi yaptık. Hukuk Devleti'nin gereği doğru bir adım attık. Burada bir hususun altını çizmekte fayda var. Örneğin, Danıştay'ın gördüğü davalar ile Yargıtay'ın temyizen incelediği davalar birbiriyle karışmayacak. Yargıtay'ın Temyiz Mahkemesi'nde idari davalara bakan daireler ayrı olacak. Asker kişilerle ilgili geldiği zaman onlarla ilgili bir ihtisaslaşma olacak, boşanma davaları ayrı olacak. Yani, bir aşure olmayacak. Aşağıda ticaret mahkemesi, iş mahkemesi gibi idari davaya bakan ihtisas mahkemeleri de olacak. Yukarıdaki çatı birleşmiş olacak. Bu doğru bir adımdır. Bu adımın karşısında durmak, objektif olunmadığını gösterir.''

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile ilgili olarak da Bozdağ, şöyle devam etti:

''Biz orada da 12 Eylül 2010 halk oylamasına gitmeden önce, buraya Meclis'in üye seçmesini müdafaa ettik. Muhalefet partileri, Cumhurbaşkanı'nın üye seçmesine 'evet' diyorlar. Mahkemelerdeki hakim ve savcıların üye seçmesine ve Meclis'in üye seçmesine 'hayır' diyorlar.

Şimdi, yaptığımız işte yeni olan şey, millet adına görev yapan TBMM'nin de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na konulmasıdır. Kaynağı çeşitlendiriyoruz. Biz, şimdi oylamada da böyle bir usulü getirerek, orada tek sesin oluşmasına imkan vermeyen, farklı kaynaklardan gelen bir yapı oluşturuyoruz ki daha adil bir sonuç ortaya çıksın.''

Meclisi'nin üye atamasının, yargının siyasetin güdümüne girmesi gibi bir tehlikeyi beraberinde getirmeyeceğini kaydeden Bozdağ, ''Şu an ki uygulamada Danıştay'ın üyelerinin dörtte birini Cumhurbaşkanı atıyor. Cumhurbaşkanı atadığı zaman Danıştay, bir siyasi mekanizmaya mı dönüştü- Anayasa Mahkemesi'nin üyelerine de Cumhurbaşkanı atıyor. Anayasa Mahkemesi, bir partinin kılıcı haline mi geldi- Yok, öyle bir şey. Avrupa'ya baktığımızda, ileri demokrasinin olduğu ülkelere baktığımızda Meclis'in üye seçmediği örnek neredeyse yok. Her yerde var. Meclis yaparsa kötü yapar' demek demokrasiye inanmamaktır, millete inanmamaktır'' dedi.

-''Kamuda başörtüsü yasağı eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama''-

Kamu kurumlarında başörtüsünün serbest kalması için Memur-Sen tarafından düzenlenen imza kampanyasıyla ilgili değerlendirme yapan Bozdağ, ''Kamuda başörtüsü yasağı eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama'' diye konuştu.

Bozdağ, kamuda başörtüsü yasağını milletin temsilcisi ve bir siyasetçi olarak savunmasının mümkün olmadığını belirterek şöyle devam etti:

''Türkiye'de birçok eşitsiz, haksız uygulamalar vardı. Üniversiteye giriş sınavında, üniversitelerde... Bugüne kadar bu alanlarda olumlu mesafeler alındı. Dün sorun olan konular bugün sorun olmaktan çıktı. Dün devlet için tehdit gibi algılanan şeyler, bugün normal oldu. Aksini savunmak artık ayıp hale geldi, artık o manada Türkiye olumlu bir değişimi yaşadı.

Kamuda başörtüsünü yasaklayan bir anayasa hükmü yok. Bir yasa hükmü de yok bu konuda. Bu konuda bir idari düzenleme olduğunu biliyoruz. Onun dışında herhangi bir şey yok. Umuyorum ki kamudaki haksızlık, eşitsizlik de zaman içinde ortadan kalkacak.

Benim görüşüme göre, bir düzenleme yapmaya ihtiyaç yok. Başka birileri farklı düşünebilir. Çünkü yasalarda ve Anayasa'da buna mani bir düzenleme söz konusu değil. Anayasa Mahkemesi'nin 10. ve 42. madde ile ilgili verdiği karar, tamimiyle siyasi bir karardır, hukuki bir karar değildir. Bu karar şunu söylemiyor. Kamuda bu anlamda yasaklamalar haklıdır demiyor. Bu düzenlemeleri, Anayasa'nın laiklik ilkesiyle bağdaştırır bulmuyor. Yorumu öyle. Biz, bu yorumun doğru olmadığını, Anayasa'ya bizzat aykırı olduğunu bildiğini düşünüyorum.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber